Metin Akpınar'la ilgili bir kitap ile ilgili bir yazı yazmak öylesine zor ki, bir başladınız mı sayfalarca yazı çıkar ve sonuçta gene de çok şey eksik kaldı diyebilirsiniz. Geçen hafta bu kitabı bitirdiğimde bir tanıtım yazısı yazmaya karar verdim, işte o zaman olan oldu. Dur şuradan biraz daha buradan eksik kalmasın derken iş uzayacaktı. Sonra düşündüm, bu okuduğum kitap 173 sayfada Metin Akpınar'ı eksiksiz anlatmış, oysa ben kitap hakkında yazı yazmak için neredeyse 500 sayfalık yazı yazmak istiyorum.
İşin en şaşırtıcı yanı da bu, böylesi dolu bir yaşamı 170 küsur sayfada anlatabilmiş olmak gerçekten övgüye değer. Üstelik siz bu kitabı okurken 1700 sayfaya sığmayacak bir birikimi bir çırpıda ama eksiksiz okuyacaksınız.
İstanbul'un Aksaray'ında başlayan bir yaşam, daha lisedeyken yolunu tiyatro olarak çiziyor. O halkın içinden gelmiş bir sanatçı tiyatro ve sinemada halkın sanatçısı oldu. Ulvi Uraz gibi önemli tiyatro ustasının yanında açılan perde, Haldun Taner'in çağdaş düşüncesinde şekillenen kabare tarzı kırmızı halılarla sürüyor. Türkiye'de bir ilk olan kabare Devekuşu ismiyle İstanbul Sıraselviler'de seçkin bir kesime sunulurken, Anadolu turneleriyle halkla buluşuyor...
Evet bundan önceki paragrafa üç nokta koydum ve yazıyı uzatma tehlikesi başlayacağı için koyduğum virgül bir devam değil burada kesmek içindi.
Kimi zaman Devekuşu Kabere, kimi zaman dünyanın en uzun süreli ikilisi Zeki ve Metin olarak yaptıklarıyla, tiyatrodan sinemaya ve hayata dair duruşuyla muhteşem bir yaşam.
Aptulika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder