30 Mart 2021 Salı

Jean Paul Sartre Blues yapsaydı ya da Varoluşçu Blues



 Steven Taylor'un albümü "Existential Blues" u görünce hemen üstteki başlığı atmak aklıma geldi. Galiba tek sazan ben değilmişim, albüm kritiklerine göz gezdirirken Blues Blast Magazine'inin de aynı oltaya takıldığını görecektim. Blues'ın heybetli dergisi internet sitesinde bu albümle ilgili, "Existential kelimesi aklımıza hemen Fransız düşünür Jean Paul Sartre'ı ve onun Varoluşçu felsefesini getiriyor. Her ne kadar o felsefi akımla buradaki blues ile bir bağ kuramazsanız da Sartre'ın 'cehennem başkaldırıdır' sözünü hatırlayabilirsiniz." diye giriş yapıyor. (1)

Steven Taylor, blues ile üvey babası sayesinde tanışmış ve bu tutkuyla müziğe adım atmış. The Fabulous Thunderbirds grubunun vokalisti ve armonikacısı olan Kim Wilson'un üvey oğlu olan Steven Taylor vokalist ve gitarist olarak bu albümle ikinci çıkışını yapıyor. 2019 tarihi "Moving On"dan sonra gelen bu ikinci albümde Kim Wilson'un da katkıları göze çarpıyor. "Fight For What's Right" parçasında armonikasıyla konuk olan Wilson, usta katkısının nasıl bir şey olabileceğini bize gösteriyor. Albümü kabaca ilk dinleyişimde ilk tepkim Steven Taylor'un sesinin biraz yavan gelmesi olacaktı. Ancak bu parçaya geldiğimde her şey düzelmiş olacaktı. Bu çalışmada enstrümanların dağılışı da çok güzeldi. Parçada bariton saksafonuyla Bruce Rubio öyle güzel bir etki yapıyor ki, her defasında o bölümleri döne döne dinlemeden edemiyorum. 

"Existential Blues" albümünde Taylor gitar ve vokalde yer alırken, armonikasıyla da Kim Wilson'un destek verdiğini söylemiştim. Ayrıca Vincent Bury (gitar), Marty Dodson (bateri), Taryn Donath ( piyano - org),  Bruce Rubio (bariton saksafon), Scot Smart (bas gitar),  Zander Griffith (kontrbas), Maria Macias (bas gitar), Austin Fulsher ve Mark Wilson (gitar) gibi müzisyenler de yer almış.  

Steve Taylor'un "Existential Blues" albümünün en güzel yanı da sanki bize bir barda çalıyor havasını verebilmesi. Eh ne dersiniz canlı müzik ve yapılan mekanlara hasret kaldık galiba. 

Aptulika


(1)  https://www.bluesblastmagazine.com/steven-taylor-existential-blues-album-review/




29 Mart 2021 Pazartesi

Batu Akdeniz'den yeni şarkı: Elde Kaldı İki Yalnız



Pandemi, korona her planımıza engel oldu ama Batu Akdeniz gene üretmeye bir şekilde devam ediyor.  Yılın başında "Ona Gitme" isimli parçasıyla 2021'e sıkı bir merhaba diyen Batu şimdilerde de "Elde Kaldı İki Yalnız" ile karşımızda. 

Yeni bir albümün taşlarını döşeyen Batu yeni şarkılarını paylaşmaya devam ediyor. Bu seferki buluşmada Aleyna Talınlı ile bir düet yaptığı “Elde Kaldı İki Yalnız” klibi ile birlikte tüm dijital platformlardan yayınlandı. 

Şarkının söz ve müziği Batu Akdeniz’e ait. Kayıtları Mirage stüdyolarında gerçekleşen şarkıya yaylılarda Bulut Gör eşlik ediyor. Daha önce “Yanlış Biriyle Doğru Hikaye” “Eksik” gibi sevilen şarkıları birlikte seslendiren ikili bu kez ‘Elde Kaldı İki Yalnız’ ile tekrar bir arada. Emre Ergenç yönetmenliğinde çekilen klip Batu Akdeniz’in kişisel Youtube kanalında yayınlanırken “Elde Kaldı İki Yalnız” Garaj müzik etiketiyle tüm dijital platformlardan dinleyiciyle buluştu. 




28 Mart 2021 Pazar

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 168



Carson McCullers
 "Yalnız Bir Avcıdır Yürek"
İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviri:Mehmet H. Doğan
  (2017)

 Carson McCullers ile iki ay önce bir tanıştım ve ardı ardına kitaplarını birbiri ardına götürdüm. Her şey bir tesadüf eseri "Altın Gözde Yansımalar "romanını elime almamla başladı. Açıkcası bir iki sayfaya söyle bir baktıktan sonra sıkılarak, bırakacağımı bile sanmıştım. İtiraf edeyim ki bu tip kitap isimleri beni gıcık edecek nitelikteydi. Hoş bunların hepsi de İngilizce orijinaline sadık olarak yapılmış Türkçe çeviri başlıklardı. 

"Altın Gözde Yansımalar"ın ardından hikaye tarzında kaleme aldığı "Küskün Kahvenin Türküsü" ile devam ettim. Kitapla aynı adı taşıyan bir nevi novella diyeceğimiz uzun öykü gene de bir roman tadındaydı. Bana kalırsa Carson McCullers kelimenin tam anlamıyla bir romancı, hikaye hiç onun işi değil. Zaten yazmaya kalktığında da hikaye ister istemez roman oluyor. 

Bu iki kitabın ardından Güney Amerika'dan insan galerisi diyebileceğim, "Kadransız Saat" romanını okuyacaktım. Bu üç kitabın ardından da en son olarak "Yalnız Bir Avcıdır Yürek" romanını okudum. Böylelikle de yazarın dilimize çevrilmiş bütün eserlerini okumuş oldum. Ben her ne kadar en son bu kitabı okumuş olsam da bu roman yazarın ilk eseriymiş. Kitabın bana göre tek handikapı romanın kahramanlarının sayıca bolluğu oldu. Diğer eserlerindede bol karekter olsa da en çok beş karektere yoğunlaşıyordunuz. Burada ise kahramanlar o kadar bol ve öyküleri birbirinin içine geçiyor. Bu oldukça keyifli ama kitap vaktinizi fazlasıyla alıyor. Bunca kahramana rağmen herkesin sevgi ve saygısını kazanan sağır adam toparlayıcı etkide. Bir de siyahi bir doktor var ki, oldukça ilgi çekici, Marksist dünya görüşüne sahip bu doktor çocuklarından birine de Karl Marks adını vermiş. Romanın 14 yaşlarındaki kız karekteri ise bizzat yazarın kendisi. Zaten bu yüzden "Yalnız Bir Avcıdır Yürek" romanı aynı zamanda yazarın otobiyofrafisi gibi de.  

Aptulika


24 Mart 2021 Çarşamba

Ünal Vanii'den yeni single: HAYKIRDIM !



Ünal Vanii'nin yeni teklisi (single) "Haykırdım" bugün (25 Mart 2021) tüm dijital müzik platformlarında yayınlandı. Kadına karşı şiddete ve çocuk istismarına hayır diyen bu çalışma son günlerdeki gündemimize de oturdu. Oysaki Ünal Abi, bu çalışması için benden kapak istediğinde geçen yılın yazıydı. O dönemde kayıtlarda sonlanmak üzereydi. Hemen oturup, bir iki hafta içinde kapağı bitirmem gerekiyordu, çünkü parçanın kayıtları bitti bitecekti. Sonrasında pandemiydi, ekonominin durumu falandı yayınlanma tarihi uzadı. Hatta bir ara umudumu da kestim diyebilirim. yayıncı prodüksiyon SPC bu çalışmanın çıkacağını bu yılın başında duyurdu nihayet ve bize çıkış tarihi olan 25 Mart'ı beklemek düştü. 

Keşke bu parçada anlatılanlar gündemimizden defolup gitmiş olsa diyecektik ama  ne gam tam da gündem bu olacaktı. Dilerim Ünal Vanii'nin bu anlamlı şarkısı bizim için farkındalık yaratır ve bir kez daha bu konuları düşünmemize sebep olur. 

 Şimdi isterseniz sözü Ünal Vanii'ye bırakalım ve o bize "Haykırdım" isimli bu parçasını anlarsın:

" Amacım sadece üretmek değil, bunun beraberinde düşündürmek, hayata dair  insanlığa bir nebze bile faydam olması en büyük ilkem."

Müziğe 1971 yılında baterist olarak başlayan Vanii, daha sonrasında bas gitarist olarak bir çok rock grubuyla çalıştı.  Yurt dışında birçok projede yer aldıktan sonra  1979 yılında Erkin Koray ile çalışmaya başladı. 2018'den itibarende bestelerini solo olarak sunmaaya karar veren sanatçı, "Yoruldum" isimli ilk single'ını yayımladı. Bugün çıkan "Haykırdım" ise bu sürecin ikinci çalışması çalışması. Ünal Vanii, 50 yıllık müzik hayatında başladığı bu dönemi, " Olgunlaşma süreci diye nitelendirdiğim bu yıllarımda artık siz müzikseverlerle yaptığım ve yapacağım çalışmalarımı paylaşmayı arzuluyorum." diyerek tanımlıyor. Ben kendi adıma yeni parçaları da merakla bekliyorum. 


 "Haykırdım" isimli bu parçada kimler yer almış söyle bir bakalım: 

Söz & Müzik : Ünal Vanii

Aranje, Kayıt, Miks: Uğur Öktem

Mastering :Uğur Öktem

Vokal : Ünal Vanii

Lead Gitar, Destek Vokaller : Gür Akad

Gitar, Bas Gitar, Synth. Programming, Destek Vokaller : Uğur Öktem

Davul : Rıdvan Akparlak

Hammond : Uğur Gülbaharlı

 Yayımlayan : www.sabihcangilproductions.com

Davul kayıt - Zuhal Müzik Akasya Stüdyoları, İstanbul.(Uğur Öktem, Meriç Özkurnaz)

 


HAYKIRDIM

Yalnızlık pençesinde hayatın ortasında                                             

Kaderin cilvesiyle yapayalnız tek başıma                            

Örülmüş bir ağın içinden çıkamadım çıkamadım                         

Bir dost aradım bulamadım


Yalnızlık pençesinde sorguladım yanlışları                                                                           

Üzüldüm çok ağladım görünce morlukları                                                                                   

İsyan ettim tanrım yakardım sen duymadın duysaydın                         

Bir dost aradım bulamadım


Vallahi  billahi bulamadım bulamadım                  

Kimlere sordum ama bulamadım                              

Vallahi  billahi bulamadım bulamadım                  

Kimlere sordum ama bulamadım


Yalnızlık pençesinde kala kaldım bir başıma              

Yarınlar  kaygısıyla yalan dolan  ortasında           

Küçüktüm kaçamadım haykırdım çok yalvardım yalvardım          

Bir dost aradım bulamadım


Vallahi  billahi bulamadım bulamadım                  

Kimlere sordum ama bulamadım                              

Vallahi  billahi bulamadım bulamadım                  

Kimlere sordum ama bulamadım


Vallahi  billahi bulamadım bulamadım                  

Kimlere sordum ama bulamadım                              

Vallahi  billahi bulamadım bulamadım                  

Kimlere sordum ama

Söz & Müzik     : Ünal Vanii




Rock Şövalyesi : ÜNAL VANİİ



Rock ile ilgili yazıp çizmeye başladığım ilk günlerden bugüne dek her daim Türkiye'de rock tarihini yazma sevdasına takılan insanlarla karşılaşmışımdır.  Öyle ki her on yılda bir bu tarih yazılır ve hepsinin de öznesi yazanların kendisidir. Oysa asıl tarih ülkemizdeki rock serüveninin gizli kahramanlarındadır. Ben kendi adıma onlarla her karşılaştığımda bilinmeyen bir kıtayı keşfeden biri gibi heyecanlanırım. 

İşte onlardan biri de Ünal Vanii. 

Ünal Vanii ile iki sene önce tanıştım, bu da benim ayıbım olsa gerek. Pandemi öncesinde gerçekleşen Cahit Kukul için yapılan doğum günü buluşmasında tanıştım Ünal Abi ile o gün bugündür de görüşüyoruz. Açıkcası onunla her sohbetimde moralleniyorum. İtiraf etmem gerekirse onun heyecanlılığı benim bıkkınlığımı alıp götürüyor. Onun solo olarak yaptığı ilk teklisi "Yoruldum" ismini taşısa da Ünal Abi yorulmak nedir bilmeyen bir delikanlı. Yarın yani 25 Mart 2021 cuma günü onun ikinci teklisi "Haykırdım" piyasaya çıkmış olacak. 

Sadece bas gitarist mi?

Ünal Vanii'nin müzikal kariyeri sadece iki single ile sınırlı değil tabiki, onu Erkin Koray'ın son dönem konserlerindeki grupta basgitarist olarak yer aldığını belirtelim. O konserlerde bas gitarın yanısıra hatırı sayılır geri vokalleriyle de önemlidir. 


Ünal Vanii için "Erkin Koray'ın son dönem konserlerinde grupta bas gitarist olarak yer alıyor" dedik ama yayınladığım bu videoda bas gitarda Ahmet Güvenç'i gördük. Yani yalancı konumuna düşmüş gibi oldum ama hiç öyle değil. Burada Ünal Vanii'yi gitarıyla buluyoruz. Erkin Koray'ın 2013 tarihli Ankara, Jolly Joker konserinden sonra şimdi de gene aynı tarihdeki IF İstanbul konserinden bir videoya yer verelim. Bu sefer Ünal Vanii bas gitarıyla. 




Bateristlikle başlayan sevda

Söz konusu Ünal Abi olursa ben devamlı yalancı konumuna düşebilirim. Ona bas gitarist desem bir bakarsınız elinde gitarıyla karşınıza çıkıverir. Tamam kabul dersiniz bu sefer de usta vokalistliğiyle arzı endam eder. Tamam pes ediyorum dersiniz, bu sefer de baterist olarak karşınıza çıkıverir. Bateristliğini laf olsun diye söylemedim hani... zira her şey bateristlik ile başlamış. Nasıl mı? Buyrun o zaman şöyle bir yarım asır öncesine gidiverelim.

 1956 yılında İstanbul Beşiktaş’ta dünyaya gelen Ünal Vanii, müziğe 14 yaşında davulcu olarak başlıyor. 1966 yılına kadar Beşiktaş'taki Barbaros ilkokulunda  okuyan sanatçı, 10 yaşında ailesiyle birlikte Almanya'ya gidiyor ve burada orta, lise eğitimine devam etmekle kalmıyor, müzik hayatına da adım atıyor. Almanya'da 14 yaşındayken kurduğu gruplarda baterist olarak çalışan Vanii, 1972 senesinde Türkiye ye geldiğinde Siyah İnciler diye bir grup kurarak bas gitarist olarak devam ediyor. İki sene Türkiye’de kalıp tekrar Almanya‘ya dönen sanatçı, Grup Toprak'ı kurarak devam edecekti. Ardından Maunt Masters , Alle Heiligen gruplarının yanısıra  ve değişik projelerde de  yer aldı. 

Kasetin yanıltması

1979 yılında ise Erkin Koray ile tanışıp projelerinde yer almaya başladı ve halen de devam ediyor. O yıl yayınlanan Erkin Koray'ın "Ceylan" kasetinde yer alan  "Gözlerim Her Yerde seni aradı", "Anlamadım" ve "Bir Gün Geçti Aradan" ismindeki üç parçanın bestesinde de Ünal Vani imzasını gördük.

Bas gitar, gitar, bateri ve vokal derken Ünal Vanii'nin bestecilik yönünü de görmekteyiz. Bu bestecilik yönüyle 1980'li yıllarda tanıştığım bir anda aklıma geliverdi... yani bir kez daha palavracı konumuna geldim. Neden olacak, yukarda "Ünal Vanii'yi iki yıl önce tanıdım" demiştim ya. Oysa ki neredeyse bu ismi 40 yıldır biliyor muşum. Durun bir yol anlatayım: Erkin Koray'ın "Ceylan" kasetini o yıllarda almıştım. Kaseti dinlediğimde ise arabesk ağırlığı fazla geldiği için beste bölümlerindeki Ünal Vanii ismini damardan bir arabeskçi olduğunu sanmıştım. Yani Ünal Vani'yi Sokak Çocuğu Ali ( Çöpçüler) gibi bir arabesk şarkıcısı sanacaktım ve Erkin Koray'ın da onun parçasını kavır olarak okuduğunu düşünecektim. 

Anlamlı bir haykırış

2018 yılında kendi bestelerini yayınlama kararı alan Ünal Vanii ilk olarak "Yoruldum" adlı bestesini yayınladı. Yarın çıkacak olan "Haykırdım" isimli teklisini de merakla bekliyoruz. 

Ünal Vanii ilk teklisine "Yoruldum" ismini verse de hiç ama hiç yorulmak bilmeyen birisi. Ne zaman moralim bozulsa, bir şeylerin düzelmediğini hissetsem ve tabi her şey boşa kürek çeker gibi gelse hemen aklıma Ünal Abi'yi getiriyorum. Yazının başlığını boşuna atmadık hani. O gerçek anlamda bir şövalye. Öyle geçmişte falan yaşayan değil gönümüzün şövalyelerinden biri. Anılara gömülmeden yeni üretimlerle çıkmanın bahtiyarlığını bize gösteriyor. Yarın çıkacak olan "Haykırdım" ise gündemimizde kara bir leke gibi oturan kadına şiddet konusuna dikkat çekiyor. Bir yıl önce kaydı yapılan bu parçanın çıkacağı bu yılın başında duyurulmuştu. Keşke bu parça gündemimizden düşmüş olsaydı ama "İstanbul Sözleşmesi"nin kaldırılması vesaire derken tam zamanında geldi.  kadına şiddete ve çocuk istismarına hayır diyen, "Haykırdım" isimli Ünal Vanii şarkısının anlamı büyük. 

 Aptulika





18 Mart 2021 Perşembe

Intelligent Music Project'den süper bir kadro ve yepyeni albüm.



Intelligent Music Project yeni albümü "The Creation" yayımlandı.  

The Creation albümünde, Ronnie Romero (Ritchie Blackmore's Rainbow), John Payne (Asia) ve Carl Sentance (Nazareth) gibi isimlerin yanı sıra, Blue Öyster Cult ve Black Sabbath gibi gruplarda yer almış efsanevi davulcu Bobby Rondinelli ve Styx grubunun da davulcusu Todd Sucherman yer alıyor.



Doktor, müzisyen ve çok yönlü bir iş insanı olan Milen Vrabevski'nin 2012 yılında hayata geçirdiği süper grup projesi Intelligent Music Project, şimdiye dek rock müziğin efsaneleşmiş birçok ismiyle iş birliği gerçekleştirdi. Efsanevi grup TOTO'nun davulcusu Simon Philips'in hem davulda hem de prodüksiyonda yer aldığı Intelligent Music Project, rock müzik ile virtüözlüğü yenilikçi bir biçimde harmanlayan bir grup. Grupta Simon Philips'in yanı sıra, Ronnie Romero (Ritchie Blackmore's Rainbow) John Lawton (Uriah Heep), Joseph Williams (TOTO), John Payne (Asia) gibi isimler de yer alıyor. Grubun yaratıcısı, prodüktörü, söz yazarı ve bestecisi olan Milen Vrabevski birbirinden yetenekli isimleri bir araya getirerek dinleyicileri özlenen gitar müziği ile buluşturuyor.



Müzikal yolculuğuna 2012 yılında "Power of Mind" albümüyle başlayan Intelligent Music Project, hemen ardından 2014 yılında "My Kind o' Lovin'" albümüne imza attı. 2015 yılında yayınladıkları "Touching the Divine" albümünde gruba, Michael Jackson, Roger Waters, Alice Cooper ve daha birçok isimle çalışmış olan ünlü gitarist Tim Pierce eşlik etti. Michael Jackson'ın "Black or White" ve The Goo Goo Dolls'un "Iris" şarkısı başta olmak üzere müzik tarihinde önemli yer tutan sayısız şarkıda yer alan Tim Pierce'ın yanı sıra yine albümde gruba, Daft Punk'ın Grammy Ödüllü "Get Lucky" şarkısında bas gitarda yer almış ünlü gitarist Nathan East de eşlik etti.



2019 yılında yayınladıkları Sorcery Inside albümünde, Simon Philips, Carl Sentance ve Joseph Williams'ın yer aldığı "Yesterdays That Mattered" şarkısı ile dikkatleri üzerine çeken grup bu yıl içerisinde ise Life Motion albümünü yayınladı. Life Motion albümünde Simon Philips'in yanı sıra vokalde Ritchie Blackmore's Rainbow grubundan Ronnie Romero yer alıyor. Albümde yer alan "Every Time", "We Keep on Running" ve "The Things in Your Mind" şarkıları büyük beğeni topladı. Canlı performansı ile dikkat çeken grubun "Every Time" şarkısının canlı performans videosu ise Youtube'da 1 milyon izlenmeyi aştı.





17 Mart 2021 Çarşamba

Duman'ın gitaristi Batuhan Mutlugil'in solo albümü



Batuhan Mutlugil'in solo albümünü duyunca sadece kulak kabartmak değil, merakla dinlemeye başladım. Çünkü Duman gitaristinin solo fikirleri ile dolu bir albüm olacağı için, beklentilerim büyük ve sürprizli olacaktı. 

 



Batuhan Mutlugil 

 "Yadigar" 

Garaj Müzik

(2021)

Duman grubu benim için ayrıcalıklıdır. Böyle olması da çoğu insanı hayrete düşürür. Grunge ve arabesk'e kulağı kapalı olmasa da mesafeli biri olduğum için bu beğeni tercihim haklı olarak bir çok insana garip gelir. Öncelikle belirteyim, Duman'ın tarzını arabesk'ten daha ziyade İstanbul menşeli Türk Sanat Müziği ile Anadolu halk ozanlarının rock'la birleşimi (aman sakın Anadolu Rock dediğim sanılmasın) olarak görüyorum. Elbetteki çıkış olarak grunge var, kimi zaman arabesk yaklaşımda bulunabilir ama bunları kendi soundu ve kişiliği ile sunmaları benim açımdan onları değerli kılıyor. 

Buraya kadar dediklerimden sonra şimdi bir çok insanı şaşırtacak hatta "Oha" demesine neden olacak yargımı söyleyeyim: Duman grubunu protest yaklaşımıyla da severim. Bunu dediğim için aklınıza hemen bilindik şarkıları gelmesin. Mesela, "Masal" isimli parçaları punk ile yakın dönem tarihimizin anlatılması gibidir ve sözleri çok sağlamdır. 

Son 20 yıldır Duman'ın bir ekol olduğunu ve bir çok yeni gruba ilham olduğunu söyleyebilirim. Bir çok grup onlardan ilham almıştır ama bunu ne yazık ki, yanık arabesk ile rock yapmak olarak algılamışlardır. Oysa benim penceremden Duman farklı yanlarını kendi imzası olarak koymuştur.

Bu sebeple Duman ile ilgili yeni bir çalışma olduğunda dikkat kesilirim. Ancak itiraf edeyim ki,  elemanlarının solo çalışmalarına hiç kulak kabartmamıştım. Batuhan Mutlugil'in solo albümünü duyunca sadece kulak kabartmak değil, merakla dinlemeye başladım. Çünkü Duman gitaristinin solo fikirleri ile dolu bir albüm olacağı için, beklentilerim büyük ve sürprizli olacaktı. 

Batuhan, solo albüm için gitarını ele alıp, Kadıköy'deki Stüdyo Pür'de pandemi falan demeden kayda girmiş. Bas gitarda Caner Üstündağ ve davulda da Utku Ünal kendisine eşlik etmiş ve hucum kayıt halinde "Yadigar" albümü ortaya çıkmış. 

"Yadigar", beklentilerime uygun vaziyette bir gitar albümü ve içinde çok güzel fikirlere de rastladım... Ama...  

İşte o "Ama" yı açıklamak için albümdeki parçalara şöyle bir bakalım. 

 Vurgun : İlk 16 saniyelik bölümde gitarın buyur edişiyle bir rock albümüne girdiğimizi anlarken vokalin başlamasıyla işin rengi değişiyor. Batuhan'ın vokaliyle hiç bir alıp veremediğim yok, hatta daha fazla kendi gibi olduğunda hoşuma da gidiyor. Ancak vokalin girişiyle yaşadığım renk değişimi, sesten değil, bakış farklılığından kaynaklanıyor. Hani derler ya, "Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim." ( ki bu lafı da çok sevmem ya neyse) işte onun gibi bir şey yaparsam şöyle diyebilirim: "Batıya giden bir gemide doğuya koşmak." Şimdi burada bir nokta koyup devam edelim ama yeni dönem rock parçaları neden marş gibi nakarat içerir. Beyler maçta tezahürat mı yapıyoruz. ( Bu dediğim sadece Batuhan ile alakalı değil, eski yeni birçok rock grubunda bu var ve anlayamıyorum. )

Veda Olsun : Burada Batuhan'ın vokali ile solo albüm anlayışı bütünleşiyor.   "Bir veda olsun, elveda dostum" diye başlayan nakarat bölümündeki kafiye enflasyonu beni boğdu ama millet çok seviyor... demekki terslik bende. Fikir açısından çok keyifli ve solosuyla rock normlarında. 

Bambaşka : Albümün çıkış parçası ve bunu da fena halde hak ediyor. Alışıldık dışında çok başarılı gitar bölümlerine rağmen "Mahpus yatan", "kurşun sıkar giderim" gibi arabeske özenen sözleri çok yapıştırma ve eklektik buluyorum. Yahu bu sözleri bırakalım ve allahaşkına samimi olalım. Batuhan'a kızmıyorum, bizi böyle bir yalana inandırdılar. Son olarak diyeceğim, keşke bu albüm İngilizce hatta daha da anlayamayacağımız başka bir dilde yapılsaydı diyesim geliyor. 

Kabus : Artık sözleri iplemeden dinliyorum diyecektim ki Batuhan'ın vokali birden Kaan gibi oluverdi. Bence bu parçaya Kaan'ı konuk olarak alsaymış bile dedim. Bunları dedim diye bana kızanlarınız ya da Duman'a gıcık olduğumu sananlar var ise şu parçadaki müzikal fikirlere biraz dikkatli bakın derim. İşte benim derdim bu güzelliklerin güme gidiyor olması sadece. 

Alayı Gelsin: Bu parçada çok yoruldum. Bir şey demiyorum. Alayı gelsin, tek söz etmeyeceğim.

Yadigar : Batuhan'ın hem sesi hem de gitarıyla harikalaşan bir parça. Her şey nefis ama "kader", "mahşere kadar", "merhem", "yara" gibi sözlere dayanabilmem imkansız. Neredeyse "imdat!" diye bağıracağım. 

Batuhan'ın solo albümü "Yadigar"da yer alan iki parçayı diğerlerinden ayırdım, şimdi de onlara bir göz atalım.

Yor Beni : Akustik tınılı bu parçada arabesk etkisi defolup gidiyor ve sanki bir halk ozanı etkisinde ama Batuhan gibi karşımıza çıkıyor.

Sürgün : Batuhan'ın gitarına diyecek bir şey yok ama sesini en güzel hissettiğimiz parça bu olsa gerek. Country folk tarzına yakın gelmesinin   yanısıra sözler de çok güzel oturmuş.

Albümdeki parçalara da tek tek baktıktan sonra derdimi daha net anlatayım. Öncelikle bu yazıyı yazmak için üç haftalık bir mesai harcadım. Tabi bu süre zarfında da albümü defalarca dinledim. Bu süre içinde (hatta şu an bile), kendi kendime "boşver yahu başına dert alma, nasılsa millet yanlış anlayacak." diyerek yazmaktan vazgeçmeyi bile düşündüm. Ancak böyle özenilmiş ve tabi rock gitarı adına başarılı bir albümü es geçmeyi kendime yediremedim. 

Öncelikle şarkı sözleri ile ilgili yukarda zikrettiğim, "keşke bu albüm İngilizce hatta daha da anlayamayacağımız başka bir dilde yapılsaydı" sözüme geleyim. Hani o eski "rock İngilizce mi Türkçe mi yapılır" isimli   tartışma aklınıza geldi muhakkak... ancak bu tartışmayı her dem gereksiz ve saçma bulmuşumdur. Benim burada dediğim yargı şarkı sözlerinin müzikal başarıyı arka plana itmesinden kaynaklandı. Hatta o yüzden İngilizce de değil hiç anlamayacağımız, bilmediğimiz bir dilde söylenmesini bile istedim. Şimdi size şöyle bir dinleme önerisinde bulunacağım. Önce albümü şarkı sözlerine kulak vererek dinleyin. Ardından sözler hiç yokmuş gibi hatta enstrümantal çalışmalar gibi dinleyin. Bütün bunların ardından albümü bir de bilmediğiniz bir dilde yapılmış gibi dinleyim. İşte o zaman beni daha iyi anlayabileceksiniz. 

Derbeder oldum, efkarım büyük, dertliyim ama anlatamıyorum. İntizar etmiyorum, kader buymuş demekki.

 Aptulika


10 Mart 2021 Çarşamba

Terminaldeki 4 kanka



Bu yazıyı kaç kişi okur, hatta kaç kişi okumadan tıklar geçer bilemem ama Terminal Station isimli bu grubu dinlemenizi çok isterim. Hatta bu grubu sadece dinlemenizi değil,  fikirlerinizi de merak ederim. Yazıya başlamadan önce bu grubun beni çok heyecanlandırdığını söylemeden edemeyeceğim. Öyle yeri göğü inletecek ahım şahım bir grup değil ama heyecanları ve samimiyetleri yeter de artar. 



Terminal Station

"Brotherhood"

Hard Rain Records

(2021)

Basit ve sade hatta yazıdan ibaret bir albüm kapağı ama yazı karakteriyle akıllara hemen 1970'leri getiriyor. Açıkcası albümü dinlemeden önce kapağa bakıp bir soul grubu olduğunu bile sandım. Dinleyince 70'lerin izinde giden bir blues rock grubu olduğunu görecektim. Bu albümle ilk defa Terminal Station grubuyla tanışmış olsam da "Brotherhood" onların üçüncü albümü olmaktaymış. Bu yanılgı bana ait olmasa gerek zira dünyada geniş bir kesim grubu bu albümle tanımaya başlıyor gibi. 

Albüme geçmeden önce Terminal Station'un öyküsüne bir bakalım. Grubun gitaristi ve vokalisti Scott Smith, 1990'larda Kanada, Vancouver'daki sakin hayatına bir nokta koyup müzik yaparak dünyayı gezmeye karar verir. Bu bir anlamda beraber müzik yapacağı kardeşlerini bulmak içindi. Bu da öyle hemencecik olamamış ve 1996 yılına kadar sürmüş. İlk olarak rockabilly grubu Bughouse Five ile bir bar programında birlikte çaldığı basçı Jeremy Holmes ile tanışmış. Ardından davulcu Liam MacDonald ve en nihayetinde de piyanist Darry Havers ile Terminal Station kadrosu çıkıvermiş. 

Scott Smith'in gitaristliğini besleyen gruplar Allman Brothers Band, Walter Trout ve 70'lerin rock'ı olmuş. Bu yüzden albümde Allman Brothers etkisi bir hayli hakim. Blues ise 70'lerin rock çizgisiyle buluşuyor diyebiliriz. "Brotherhood" albümünün en dikkatimi çeken yanı blues rock soundu içinde bas gitarın böylesi dolgun ve yoğun yer alması oldu. Basçı Jeremy Holmes'un ismini bir yerlere not edin derim, zira öyle zevkli ve hakim tınılar çıkartıyor ki, kulak vermemek imkansız gibi. Holmes için virtüoz demek olası olsa da bunu bir grup elemanı olarak yapması ve abartısızlığı övgüye değer. Davulcu Liam MacDonald için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Albümü dinlemeye başlamamla birlikte ilk yargım, "davulda bir deli var" demek olacaktı. Ancak albümün bütününde davulun da uyumlu vuruşları dengeyi sağlayacaktı. Dörtlüyü tamamlayan keyboardçı Darryl Havers ise grubun en yaşlısı ve birleştirici unsuru olmakta. 

Albümde açılışta yer alan "Barrellhouse", her elemanın kendini sunduğu güzel bir parça. Enstrümantal olan bu yapıtta armonika katılımı harika oturmuş. Allman Brothers izinde giden "One More Bottle", tam anlamıyla ustalar saygı niteliğinde. Benim için en dikkat çekici olan ise "Ain't Giving up on Rock N' Roll"du. Gitar riff'lerinin nakarat vari çınlayışına kesmeler atan saksafon katılımı harika bir etki yaratmış.

Terminal Station ve albümü için olağanüstü yargısını koymak abartı olur. Hatta bazı müzik eleştirmenlerinin yaptığı yorumlarda onları çiğ ya da sıradan bulanlar bile var. Ancak onların en değerli yanı kadro olarak birbirini bütünlüyor olmaları. Bu bir grup için harika bir özellik ama aralarından birini çekip aldığımızda her şey biter gibi geliyor. Onları bir masa olarak kabul edersek ayaklardan birini değiştirmeye kalkarsanız, fena halde sırıtır. Yani birbirlerinin gönüllerini hoş etmeleri akıllıca olur. 

Aptulika



 


3 Mart 2021 Çarşamba

Curtis Salgado'dan yeni albüm: "Damage Control"


 
"Salgado'nun müziği ile dans edebilirsiniz, ama oradaki sözcüklerin ağırlığını taşıyabilmeniz şartıyla." (*)


Şarkıcı, söz yazarı, besteci ve usta armonikacı Curtis Salgado, yeni albümü "Damage Control"ü 26 Şubat 2021'de piyasaya çıkardı. Blues'un efsanevi plak şirketi Alligator etiketiyle çıkan albümü dinlediğimde yazının başına aldığım tanımın her şeyi özetlediğini daha iyi anlayacaktım. Bu sadece bir albüm değil, kırk yıllık Salgado birikiminin görkemli bir temsili.  




Curtis Salgado

"Damage Control"

Alligator Records

(2021)

Albümde 1950'li yılların havası günümüze taşınıyor. Rock'n roll, gospel, blues tarzları eskilerden gelen rüzgarla birleşerek, Salgado'nun hançeri vokaliyle şu ana ulaşıyor. "Damage Control", dört yıl aradan sonra çıktı ama büyük olasılıkla pandemi olmasaydı geçen yıla damgasını vuracaktı. Galiba böylesi daha iyi oldu bu karantina döneminde hasret kaldıklarımızdan dolayı bu albümün güzelliğini daha iyi fark edebildik. 

Yazı yeteneğimin güçlü olmasını çok isterdim ki, Curtis Salgado'nun sesini sizlere anlatabileyim. Bir ses düşünün yanıbaşınızda yumuşacık bir kadife gibi ve an geliyor gırtlaktan haykıran volkana dönüşüyor. Dedim ya ben o kaleme sahip değilim ve o sesi anlatmayı başaramıyorum ama dinlerseniz zaten bana gerek kalmayacak. İşte o anlatmaya yetemediğim bu ses, "Damage Control" albümünde kimi zaman rock'n roll kimi zaman damardan soul kimi zaman da gospel ruhaniliğinde ama blues'ın ironik alaycılığında karşımıza çıkıyor. 

13 parçanın yer aldığı albümde Beatles'tan bildiğimiz Larry Williams klasiği "Slow Down"da yer almakta. Albümün finaline oturan bu parçada ustanın bir rock'n roll demesi var ki, aklıma bizim Objektif Vecdi'nin "Rock'n Roll bööle bişi" nidası geliverdi, ister istemez. Bu yorumda Curtis Salgado sanki bir at arabası sürer gibi ve tekerleklerin ritmini ise piyano tuşeleri tutuyor. Bu sadece bir kavır değil, adeta "rock 'n roll nasıl bişidir"in tek parçada izahı gibi. 

Şimdi de albümün açılışında yer alan "The Longer That I Live" parçasına dönelim. Bir gospel tavrıyla başlayan bu parçada Salgado bizi yer yer BB King tadındaki vokale götürürken hançeri ses tavrının da tadına vardırıyor. Ben hiç bir zaman video klip önerisinde bulunmam. Kendi adıma haklı sebebim; görüntünün dinleme serüvenini bozduğu ya da yanıltıcı olduğudur. Belki geri kafalılık diye de nitelenebilir. ama ben plaktan dinlemeye alışık bir nesilden geldiğim için işin büyüsünün böyle olduğunu düşünürüm. Ama bu sefer size bu parçanın kibini izlemenizi önereceğim. Videoyu izleyerek bu parçayı dinlediğinizde hem yazının başlığındaki cümlenin ne anlama geldiğini daha iyi anlayacaksınız hem de bazı insanlara dans etmenin de ne denli yakıştığını göreceksiniz. 

Tek tek parçaları analiz etmek yerine bir baştan bir de sondan iki parça ile albümden bahsetmeyi yeğliyorum. Kısa bir not olsun diye "What Did Me In Did Me Well" parçasında Salgado"nun armonika imzasını belirteyim. Açıkcası her bir parça uzun uzun anlatılabilir ama albümle ilgili piyanoda Jim Pugh'ın katkısını belirtmeden edemem. 

Aptulika




(*) Blues Magazine ( https://www.bluesmagazine.nl/curtis-salgado-damage-control/)


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...