28 Nisan 2019 Pazar

Molly Hatchet'in şarkıcısı Phil McCormack Öldü


Güney Rock'ın destansı grubu Molly Hatchet'in şarkıcısı Phil McCormack 26 Nisan 2019, Cuma günü 58 yaşındayken hayata veda etti,

1996'dan beri Southern rock grubunun vokalini  Danny Joe Brown'dan sonra devralmıştı.  
Molly Hatched grubu yaptığı açıklamada, “Arkadaşımız  Phil McCormack'in öldüğünü duyurmak bizim için büyük bir üzüntü. O çok özlenecek ama asla unutulmayacak. ” sözleriyle duyurdu.

Molly Hatched'in vokalisti Danny Joe Brown'un sağlık sorunları sebebiyle müzik hayatını noktalamasından sonra 1996 yılında gruba katılan McCormack'i 1996 albümü "Devil’s Canyon" da gördük.  


26 Nisan 2019 Cuma

Neil Young "Tuscaloosa" konser albümünü duyurdu


Neil Young artık hiç kuşku yok ki, en üretken müzisyenlerin açık ara başında geliyor. Sanatçı şimdi de çok eski bir konserinin kaydını "Live" albüm olarak çıkartmaya hazırlanıyor.  "Tuscaloosa" adını taşıyacak bu albüm Young'ın 3 Şubat 1973 tarihinde Alabama'da verdiği konserin kayıtlarından oluşuyormuş. 
Neil Young, Rolling Stone dergisine verdiği röportajda o gece çok sinirli olduklarını belirttikten sonra o geceyi, "Sipsivri kenarları olan yumuşak şarkılar gibi" diyerek tanımlayacaktı. 

"Tuscaloosa" albümü, 7 Haziran 2019'da piyasaya çıkacakmış.

Neil Young and the Stray Gators -  ‘Tuscaloosa’ albümü şarkı listesi de şu şeklde sıralanıyor. 

1. Here We Are In The Years
2. After The Gold Rush
3. Out On The Weekend
4. Harvest
5. Old Man
6. Heart Of Gold
7. Time Fades Away
8. Lookout Joe
9. New Mama
10. Alabama
11. Don’t Be Denied



Neil Young + Stray Gators - Don't Be Denied (Official Audio)




Bruce Springsteen'dan yeni albüm öncesi ilk single video


Bruce Springsteen, yeni solo albümü 'Western Stars''ı Haziran ayında çıkartacağını iki gün önce duyurmuştu. "Patron"un yeni albümü beklenmeye başlanmışken, 'Western Stars''tan ilk single  olan “Hello Sunshine” videosu bugün yayınlandı.


  
Tam doğrulanmasa da 14 Haziran’da Columbia etiketiyle piyasaya çıkması tahmin edilen "Western Stars''albümü için konuşan Springsteen, "On üç parçadan oluşan bu albümümde geniş bir Amerikan teması hakim, orkestra düzenlemelerini içeren solo kayıtlarıma bir dönüş çalışması olacak” dedi.
 Albümde Jon Brion, Patti Scialfa, David Sancious, Charlie Giordano, Soozie Tyrell ve daha bir çok isim konuk olacak.

60’lar ve 70’lerin Güney Kaliforniya popundan ilham alan albümün ilk 'single'ı "Hello Sunshine"ın sözleri ve videosu:

 Hello Sunshine

Had enough of heartbreak and pain
Had a little sweet spot for the rain
For the rain and skies of gray
Hello sunshine won’t you stay
You know I always liked my walking shoes
But you can get a little too fond of the blues
You walk too far, you walk away
Hello sunshine won’t you stay
You know I always loved a lonely town
Those empty streets, no one around
You fall in love with lonely, you end up that way
Hello sunshine won’t you stay
You know I always liked that empty road
No place to be and miles to go
But miles to go is miles away
Hello sunshine won’t you stay
Miles to go is miles away
Hello sunshine won’t you stay
Hello sunshine won’t you stay
Hello sunshine


25 Nisan 2019 Perşembe

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 100


Norbert Wolf
"Velazquez"
 Taschen ve Remzi Kitabevi
(1. Basım: Ekim 2005)


 Hayda ! Ne bu ya ! diyebilirsiniz ama benim bu haftaki kitap önerim resim sanatı üzerine. 
- Yahu be adam, bunca önemli konu varken, sen kalkıp resim         üzerine bir kitabı yazıyorsun.
Evet bunca önemli konu, seçim meçim, kriz mriz, linç minç ve bil cümle akla ziyan soruna rağmen ben sanat diyorum ve onu bunca tartışılan kafa göz yardığımız siyasetten daha ciddi ve önemli buluyorum. 
Bir haftadır blog'da bir şey paylaşmadım, haberlere falan da bakmadım. (Aslında bu yalan baktım ve takip ettim) Bu sürede resim sanatının tarihi içindeki yapıtları sanki albümlerden parça dinler gibi izledim, notlar aldım, üzerine yazılanları okudum. Açıkcası en doğru işi yaptığımı anladım. Size de tavsiyem kendinizi biraz sanata bırakın. Bu bir lüks ya da boş vermişlik, sorunlardan kaçmak, apolitik olmak hiç değil. O bilge insanın dediği gibi, "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş" demektir. 

"İyi güzel de bir ressam hakkında yazılmış bir kitap tanıtıyorsun da hem İngilizce hem de eşek yükü kadar para vereceğimiz bir kitabı mı buldun."

diyenleriniz olabilir, haklı olarak ama bu kitap hem Türkçe'ye çevrilmiş hem de fiyatı öyle pahalı falan değil... Ama bir eşeklik gene de yaptım hani... Nasıl mı? 14 yıl önce çıkmış bir kitabı önererek tabi. Ama siz gene de kitapçılara bakarak yeni basım bu tip kitaplara uygun fiyatlarla ulaşabilirsiniz derim. 


Ben bu kitabı geçen yıl 20 TL'ye bir kitapçıdan almıştım ama vakti zamanında çıkan bu dizinin diğer kitaplarını daha sonraki aramalarımda bulamadım. Ancak şu anda yaptığım araştırmaya göre Remzi Kitabevi'nin Taschen Temel Sanat Dizi adıyla bu tipte 5 kitabı satışta olduğunu öğrendim. Yayınevinin sitesinin linki aşağıda:
http://www.remzi.com.tr/kitaplarimiz/taschen-temel-sanat-dizi/

Pablo Picasso'nun "İşte karşınızda, gerçekliğin asıl ressamı." diye özetlediği Diego Velazquez'i anlatan bu kitap, kuru bir biyografiden öte ressamın yapıtlarından hareket ediyor. Tek tek yapıtları görme biçimleri izinde incelenerek, başarılı röprodüksiyonlarla sunuluyor. Sahaflarda falan bulursanız kaçırmayın derim. Ha bu arada Michel Foucault'nun yazdığı ve geçen yıl İletişim Yayınları'ndan çıkan "Manet, Velazquez ve Estetik Modernizm" kitabı da var. O da bu konuda önemli bir çalışma olduğunu sanıyorum. ( 'sanıyorum' diyorum çünkü kitabı iki ay önce almama rağmen daha başlayamadım ama biraz baktığım kadar yargım olumlu yani tavsiye edilir ve sıkılmazsınız. Bu kitap da sanatçıların yapıtlarının izini sürüyor. )

Sözü bağlamak gerekirse, Resim. heykel ve diğer Plastik (Güzel) Sanatlarla ilgilenmek aslında hiç öyle sanıldığı lüks ya da sorunlardan kaçıp, fildişi kulelerde oturmak değil. Bunu bize kim söylediyse acayip bir palavra salladı. O palavraya inandığımız için zaten bunca sorunla boğuşuyor ve bir türlü çıkış bulamıyoruz. O bilge insanın dediği gibi "sanatsız kaldığımız" için "hayat damarlarımız koptu." Sanat, bilim ve kültür aydınlanmanın muhteşem üçlüsüdür. 

Aptulika 



Status Quo ve 30 yıl önceki hayalim


1977 yılı, yani bundan 42 yıl önce iki LP ile tanışmıştım Status Quo ile. Aradan geçen sürede "In The Army Now" ile 1980'lerin marşı oldular. Ama benim için 1988'deki parçaları "Burning Bridge" yadigar kalacaktı bugünlere. Bu hem bir Status Quo hatıratı hem de grubun vokalisti Francis Rossi'nin yeni albümünün haberi. Neyin ne olduğunu boşverin ve alttaki yazıyı okuyun derim. 





Liseye gittiğim yıllarda artık ufak çaplı radyolu bir pikabım olmuştu. Şimdi "radyolu pikap da nasıl bir şey?" derseniz, uzun uzun şeklini şemalini anlatmam gerekir ki, işin içinden çıkamayız, iyisi mi buradan bir görsel paylaşayım ki bir fikir ediniverin. Bu arada bendeki aynı marka değil ama biçim aynen böyleydi işte. (Plak konulan bölüm 45 devirliğe uygun ama arkada gördüğünüz ince delik sayesinde 33 devirli yani LP plak da çalabiliyordunuz.)
Böylece Deep Purple, Pink Floyd plakları da ufaktan ufağa çoğalıyordu ama arkadaşımdaki Status Quo plaklarına imrenerek bakıyordum. Nedendir bilmem sanki o grup daha baba rock yapıyormuş gibi gelirdi. Sanki bendeki Deep Purple plakları değil asıl hard rock onlar gibi gelirdi. Açıkcası arkadaşımda bir iki parça dinlemiş ve tam ayırdına varamamıştım ama bendeki algı bu şekildeydi. 
O dönem 1977 yılıydı ve o zamanların vazgeçilmez müzik dergisi Hey'de Status Quo'nun bol bol konser fotoğrafları ve her daim haberleri çıkıyordu. O tarihte grup "Rockin' All Over The World" albümünü çıkartmış, fırtına gibi esiyordu. Albümün ismine yakışır bir şekilde de dünyayı konserlerle dolaşıyordu. Tabii ben de o haberlerle bu grubu en sert olarak düşlüyordum. O günlerde her şeye bugünkü gibi kolay ve çabuk ulaşılmıyordu. Neredeyse posterini önceden duvara asabiliyordunuz ama en erken iki yıl sonra dinleyebiliyordunuz... tabii bunun için de yurt dışında bir tanıdığınızın olması gerekiyordu. Türkiye'de şansınız yaver gider yerli baskısı çıkarsa da para biriktirmeniz gerekiyordu hani. 

Status Quo plakları olan arkadaşım liseyi bitirmiş ve gemilerde çalışmaya karar vermişti. Uzun yolculuklar ve maceralı bir hayata adım atıyordu, açıkcası pek de severdi denizi, macerayı ve çapkınlığı yani tam istediği gibi olmuştu. Bu kararından sonra da bazı plaklarını bana hediye etmişti, Neler yoktu ki içinde, Creedence Clearwater Revival, Rolling Stones ve daha niceleri artık benim olmuştu. Bunlar arasında Status Quo'nun "Rockin' All Over The World" ve "Live 1977" albümleri de vardı.  O dönem seksenlere girmiştik ve bir hayli plağım olmuştu ve arkadaşımdan gelen plaklardan Creedence Clearwater Revival'ın "Cosmos Factory" plağı daha çok ilgimi çekmişti ve defalarca dinlemiştim. Status Quo ise konser albümü çok keyif vermişti. O albüm hala baştan sona , aralık vermeden dinlediğim adeta tek Status Quo albümüdür. Plağı dinlerken gözlerimi kapadığımda sanki o konserde gibi olurum. Şimdi kalkıp birileri mutlaka, "Amma abarttın yahu o kötü bir konser albümüdür." diyen olabilir ama bu benim kendi deneyimim, yapacak bir şey yok hani. Ben gene de tavsiye ederim o konseri... ziyadesiyle rock 'n roll garantidir. 

O günlerin ardından 1980'lere gelecektik. Artık bir çok şey değişiyor ve farklılaşıyordu. Seksenlerin içinde Status Quo yeniden karşıma çıkacaktı. Bu sefer ki buluşmada çok aramama gerek yoktu zira TRT televizyonunda klipleri her daim  yayınlanıyordu. Yanısıra kayıt kaset ya da yasal kaset hesabı 
"Hard'n Heavy Slow" ismini taşıyan seçkilerinde Status Quo mutlaka oluyordu. Onları bulmak sadece rock ile sınırlı da değildi, bir diskoda bile çalınması muhtemeldi... Ama tek bir parça ve onun ismi de: "In The Army Now".  
Bütün bunlar olagelirken bir yandan da hard'n heavy merak alanıma giriyordu ve o dönemin yabancı dergilerinde de Status Quo'dan Hard Rock hatta Heavy Metal'in öncü gruplarından biri diye bahsediliyordu. 



"In The Army Now" fırtınası daha durulmamıştı ama bir iki yıl sonra heavy metal daha da sertleşiyordu ve Status Quo yavaş yavaş pop diye adlandırılmaya başlanacaktı ve tabi "In The Army Now" da bir nevi rock'a ihanet diye eleştirilecekti. Öyle böyledir ama ismi bizdeki minibüs arabesk yazılarından "O Şimdi Asker"i hatırlatan bu parçanın etkileyici olduğunu değiştiremez ve ben uzun aralarla da olsa ara sıra çalar, dinlerim. 

Ardından gelen yıllarda da Status Quo yeni albüm yaptığında hemen ne yapmış diye bakacaktım. Açık söylemek gerekirse bir iki dinlemeden sonra beni sarmaz unutur giderdim. Bir ara 1990'ların sonuna doğru yaptığı bir kavır albüm vardı adı "Don't Stop" gibi bir şeydi bir tek onu uzun süre dinlemiştim. 



1988 yılıydı rock ve heavy metal adına hatırı sayılır gruplar ve albümleri çıkıyordu. İşte o zamanlarda Status Quo yeni bir albüm yapmıştı. Bu albümde yer alan "Burning Bridges" isimli parçanın video klibi de televizyonda gösterilmişti ve tabi o albümü ertesi günü hemen alacaktım. Tümüyle bir kez dinlemişimdir ama gene aklımda kalan bu parça olmuştur. "Burning Bridges" bir anlamda İngiliz, İrlanda, İskoç ezgilerinden bir nevi folk marşı gibidir ve hala çok severim. Hani Moğollar'ın "Bir Şey Yapmalı" şarkısı vardır ya, bir yerde çalınsa içinizden "Kabak tadı verdi" dersiniz ama her çalındığında da ister istemez etkisi altına girersiniz ya, benim içinde "Burning Bridge" de olan şey aynıdır. 
Kısacası Status Quo ile ilişkim 30 yıldır sadece "Burning Bridge" olmuş durumdadır. Bir ara Status Quo bundan sonra rock yerine bütünüyle Britanya Folk'undan oluşan bir albüm yapsa bile demiştim yıllar önce bu ay yeni çıkan albümlere bir baktım ki bu dediğim gerçek olmuş bile. Tabi Status Quo olarak değil ama grubun vokalisti Francis Rossi, "We Talk" isimli yeni albümünde tümüyle yemyeşil folk ezgilerinde takılmış.
Status Quo, 2016 yazında Antalya'ya konsere gelmişti ve o konserde grubun gitaristi Rick Parfitt bir kalp krizi geçirmişti. Bu kötü olaydan sonra da 24 Aralık 2016'da bu usta gitaristi kaybedecektik. Status Quo'nun iki emektarından biri olan Parfitt'ten sonra yalnız kalan Francis Rossi ne yapacağım derken yanına kadın kemancı Hannah Rickard'ı alarak folk tadında "We Talk" albümünü yapmış. 15 Mart 2019 tarihinde çıkan bu albümde Hannah Rickard kemanın yanısıra vokaliyle de Rossi'yi yalnız bırakmamış. 
Bass – Clark Coslett-Hughes, Gary Twigg
Drums – Leon Cave
Engineer, Recorded By – Gregg Jackman
Keyboards – Paul Hirsch, Richard Cottle
Lap Steel Guitar – Henry Senior Jr
Mastered By – Mike Paxman
Mixed By, Recorded By, Engineer – Andy Brook
Slide Guitar – Joe Harvey-Whyte
Vocals, Fiddle – Hannah Rickard

Vocals, Guitar – Francis Rossi



















22 Nisan 2019 Pazartesi

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun.



"...çocuklarımızı düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da, başkalarının samimî düşüncelerine saygı beslemeye artık alıştırmalıyız. Aynı zamanda onların temiz yüreklerinde yurt, ulus, aile ve yurttaş sevgisiyle beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırmaya çalışmalıyız. Bence bunlar, çocuk terbiyesinde ana kucağından, en yüksek eğitim ocağına kadar her yerde, her zaman üzerinde durulacak önemli noktalardır. Ancak bu suretledir ki, çocuklarımız memlekete yararlı bir vatandaş ve mükemmel birer insan olurlar." 
Atatürk

Hala bir yanımızla çocuk değil miyiz.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun.

Şevket Uğurluer 81 yaşında hayatını kaybetti.


Müzik dünyasının önemli ismi, caz piyanisti ve şarkıcısı Şevket Uğurluer'i 81 yaşında yitirdik. Uğurluer'in ölüm haberi İstanbul Caz Festivali'nin Twitter hesabından duyuruldu. Açıklamada, “25. İstanbul Caz Festivali Yaşam Boyu Başarı Ödülü sahiplerinden, piyanonun efsane ismi Şevket Uğurluer’i kaybettik. Yakınlarına ve sevenlerine sabır diliyoruz.” ifadelerine yer verildi.



Cumhuriyet gazetesinin hafta sonu ekinde müzik yazıları yazarken, birgün ev telefonum çaldı, baktığımda dünyanın en güzel sesini duyacaktım ve o an hayatımın en önemli zafer madalyalarından biri olacaktı. Telefon işte... o zaman, o anı ölümsüzleştirme imkanı da pek yoktu hani. İşte telefonla da olsa Şevket Uğurluer'le böyle tanışmıştım, 2017 yılında. 
Gazetenin ekinde onun o yıl çıkan "Anılarla Müzik" isimli albümü hakkında yazmıştım. Yazının çıkışından sonra da Uğurluer beni arayıp, teşekkür etmişti. Hatta o konuşmada yaşımı sormuş ve "Benim hakkımda o zamanları yaşamadan bu kadar şeyi nasıl biliyorsunuz?" diyerek şaşkınlığını belirtmişti. Benim doğduğum tarihte aktif müzik hayatını zirvede yaşayan Şevket Uğurluer'i elbetteki çok çok sonra bilecektim. O TRT'de yaptığı "Anılarla Müzik" onu tanımama sebep oldu ama asıl tutkunu olmam o programın TV8'e taşındığı yıllarda oldu. Neredeyse televizyonu sırf onun programının olduğu günlerde açıyordum. O programlarda konuk ettiği müzisyen arkadaşlarına nazik ev sahipliğini yaparken, onların içindeki müzik tutkusunu alevlendirmesini de zevkle izliyordum. 

1955'te başladığı müzik kariyerinde, modern duruşlu tavrıyla caz, rock'n roll ve blues tarzı müziği ile Türkiye'de Pop müziğin derli toplu temellerini atan Şevket Uğurluer, daha sonra kendi orkestrasını kurarak çalışmalarını sürdürmüştü. 
60’lı yıllarda Türkçe sözlü hafif batı müziği dalında plakları basıldı.
Kentli ve Batılı normlarda olan bu çalışmalar yeni gelen "aranjman" döneminde yer bulamayınca, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden yüksek mimar olarak mezun olan  Uğurluer, müziği bırakıp mimarlık mesleğine dönecekti.  Ancak gene de müzikten kopamayan Şevket Uğurluer, TRT’de 17 yıldır aralıksız devam etmiş olan “Anılarla Müzik” adlı programı hazırlayıp, sunmuştur. Bunun yanısıra 1991 yılında, Türkiye’yi Eurovision Şarkı Yarışması’nda temsil eden “İki Dakika” adlı şarkının bestecisini de yapmıştı. 
2007 yılında eski çalışmalarının da olduğu "Anılarla Müzik" CD'si çıkarak, kalıcı bir belge haline gelmişti. Ama gene de onun vakti zamanında yapmış olduğu plak kayıtlarını da CD kaydı olarak bulmak isterdik ama bu olana da şükür demekten başka şansımız yok hani. 

2018 yılındaki 25. İstanbul Caz Festivali'nde Şevket Uğurluer'e "Yaşam Boyu Başarı" ödülü verilmişti.
Şevket Uğurluer'i kaybettiğimiz haberini alınca yıllar önceki o telefon konuşması aklıma gelmişti. O uzunca süren telefon konuşmasının sonunda, "Sizle bir ara görüşüp, CD'nizi imzalatmak isterim." dediğimde, "Çok memnun olurum hem de bol bol müzik üzerine konuşuruz." demişti. Gel gör ki bugün yarın derken yıllar geçti ve artık o şansı da kaybettim. 
Şehirli, nazik, müzikle bütünleşmiş güzel insana son görevimi de böylesi bir veda yazısıyla yapayım artık. 

Aptulika













21 Nisan 2019 Pazar

Görme Biçimleri 30 Nisan'da Kadıköy Eskici'de


Bu ayın başından itibaren başladığım "Görme Biçimleri Atölyesi" ilk iki hafta Ayrıntı Akademi'de gerçekleşti. Ardından geçen hafta Salı günü Kadıköy'de "Eskici" adlı mekanda buluştuk. Gelecek hafta Salı günü gene Eskici'de olacağız. Bu seferki konumuz: Modern Sanat olacak. Tabi o kafamıza yer etmiş sorusuyla: "Modern Sanat Bizi Kandırıyor mu? " Ya Da "Modern Sanat Bizimle Dalga mı Geçiyor?" 
İşte bu salı gecesi modern sanatın yapıtları üzerine görme biçimlerimizin büyüteciyle eğilip, sorulara cevap arayacağız. Bu haftaki buluşmada bir sineme yapıtından konumuzu destekleyen çok kısa pasajlar da sunacağız. 
Bu iki etkinlik önümüzdeki sonbaharda başlayacak olan hem Görme Biçimleri hem de Çizim atölyeleri için ısınma turları olduğunu buradan bir kez daha belirteyim. 

Aptulika ile Görme Biçimleri

Modern Sanat Bizimle Dalga mı Geçiyor?

30 Nisan 2019
Salı
20.00

Eskici 
(Gizli Bahçe)

Serasker Caddesi No:104 Kat:1, 34714 
Kadıköy



18 Nisan 2019 Perşembe

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 99


İstanbul'un Kuytu Köşeleri 
Aydın Boysan 
(YKY-2003-220 s)


Geçtiğimiz aylarda Aptulika, ölüm yıldönümünde de bir yazı ile anmıştı bu değerli üstadı.  Gerçekten de Aydın Boysan layıkıyla bir üstattı "Bir yaşam üstadı".  
Modern Türkiye 'nin ilk üniversiteli öğrencilerinden, modern bir mimar, bir aydın, ülkenin her tarafını gezip görmüş, bunla da kalmamış bunu yazmış çizmiş, dert edinmiş ama tüm bunları yaparken de  hem insanlığından, hem geçmişinden, hem gelecekten  hem de yaşamın  renklerinden ve zevklerinden de taviz vermemiş bir değer, bir şahsiyettir.  Çoğumuz onu kitapları, sohbetleri ,sevimli yüzü , gözlükleri ve de unutulmaz rakı içiciliği ile tanıyoruz. Oysa ki o da  hepimiz gibi bir çocuk olarak İstanbul'da Narlıkapı' da başlayan yaşamından tutun da, gençliği, üniversite yaşamı, ilk meslek anıları, ama dönüp dönüp dolaşıp herbiri İstanbul içinde geçen binbir çeşit anı ve hikayesini öyle yalın, öyle içten ve öyle samimi anlatıyor ki, sanki elinizden tutulmuş da sizi kendi kuytu köşelerindeki zula yerlerine tek tek götürüyor Aydın Babanız, Aydın Abiniz ,Aydın Dedeniz.  Doğrusu ben, Aydın Baba'nın bu davetine ve bu eşsiz İstanbul turuna  katılıp onunla o kuytu köşelerin her birinde birer kadeh parlatmış gibi hissettim kitabı okurken, öyle şahane bir muhabbetti vardı ki onlarca hikaye başına birer kadeh içmiş olmamam rağmen hiç sarhoş olmadım, bu da sanırım onun rakı sihri olsa gerek ... Okumadıysanız ve eski İstanbul'u merak eden ya da özeleyenlerdenseniz, içinde çok ama çok şey bulacağınız  şahane bir kitap bu, okuyunuz lütfen.

Kitap tanıtımından kısa not
 İstanbul’un Kuytu Köşeleri ile Narlıkapı’dan Yeşilköy’e, Boğaziçi kıyılarını da dolaşarak/okuyarak ‘tarih içinde’ bir şehir turu yapma fırsatı bulacaksınız. Her kuytu köşede Aydın Boysan’ın vazgeçilmez mekânları, dost sohbetleri ve anıları size rehberlik edecek... Aydın Boysan, bu kez yine kendine özgü anlatımıyla kimi zaman neşelendirerek, kimi zaman düşündürerek, İstanbul’un kuytu köşelerini –gözdelikten kuytuluğa geçişteki acılarını da– anlatıyor."


8.5


Evet

Geronimo Yalnızkartal

14 Nisan 2019 Pazar

UFO’nun klavyecisi ve gitaristi Paul Raymond öldü




Savoy Brown ve Michael Schenker Group’ta da görev yapan UFO’nun klavyecisi ve gitaristi Paul Raymond, 73 yaşında hayata veda etti. Raymond, UFO grubunun Veda Turnesi'nin Avrupa ayağının bitmesinden birkaç gün sonra öldü.  

 13 Nisan 2019, Cumartesi gecesi ölen Paul Raymond'un eşi Sandra, bu sabah haberi Facebook sayfasından şöyle duyurdu: 
“Paul'ü tanıyanlara ve tüm hayranlarına merhaba! Ben, Paul'un hayat arkadaşı Sandra. Çaresiz ve kırılmış bir kalple, gözyaşları ve acılar içinde, size söylemeliyim ki en güzel ve sevgili sevgilim Paul Raymond bugün vefat etti. Kalp krizinden onu kaybettik. Son birkaç haftadır İngiltere ve İrlanda'da UFO'yla konserlere çıkmaktan çok mutluydu ve Turnenin Amerika konserlerini de dört gözle bekliyordu."


Eşi Sandra'nın çektiği en son fotoğrafı


Bu haftanın başlarında çekilmiş, Almanya'daki evlerine dönmeden önce turun son konserinin ardından kaldıkları otelde çekilmiş fotoğrafı da yayınlayan  Sandra Raymond, 
"Onu her zaman seveceğim ve umarım onu ​​diğer tarafta görene kadar huzur içinde yatacağını umuyorum. Seni çok seviyorum Paul"
sözleriyle paylaşımını tamamladı. 




Paul Raymond'un UFO ile çıktığı son konserinden.

GÖRME BİÇİMLERİ bu Salı Kadıköy ESKİCİ'de


Geçtiğimiz Cumartesi günü "Görme Biçimleri"nin ikincisini Kuzguncuk Ayrıntı Akademi"de yaptık. Her iki etkinlik için Ayrıntı Akademi'ye açıkcası bir teşekkür borçluyum. Sundukları ortam, samimiyet ve hepsinden önemlisi kültür ve sanat adına işlerine verdikleri önem, kelimenin tam anlamıyla övgüye değer. Sonbahar aylarında da hem Görme Biçimleri hem de çizgi atölyesini Ayrıntı Akademi'de yapacağımı burdan bir kez duyurayım. 

Ayrıntı Akademi'de 6-13 Nisan tarihlerinde yaptığım Görme Biçimleri, bu salı günü de Kadıköy'de ESKİCİ - Gizli Bahçe- isimli mekanda devam edecek. 

1. Hafta: 16 Nisan Salı 20.00  

Sanat Gerekli midir ?



2. Hafta: 23 Nisan Salı 20.00  

​Modern Sanat , Bizimle Dalga mı Geçiyor?



​"Görme Biçimleri" adını verdiğim bu atölyeyle, sanat yapıtını merkeze alıyor ve onun üzerinden bir çok kavramı anlatmayı, irdelemeyi hedefliyorum. Sosyoloji, tarih, felsefe, bilim hatta siyaset ve daha bir çok konuyu sanat yapıtları aracılığıyla incelemek ve yapıtı dogmatik bakışlarından sıyırmak istiyorum. Bu kimi zaman tarihsel öneme sahip bir tablo, heykel olabileceği gibi bir mimari yapı, bir fotoğraf, karikatür hatta bir reklam afişi de olabilir ama konuyu anlatmak için sunulan görsel, yardımcı olarak değil özne olarak yer alacak...


ESKİCİ - Gizli Bahçe - 
Serasker Cad. No: 104 KADIKÖY
0542 458 30 30

Geçtiğimiz etkinliği yaptığımız yer bir atölye ortamı olduğu için adınızı yazdırma (rezervasyon) yaptırmanız gerekiyordu. ESKİCİ - Gizli Bahçe- de yapılacak olan Görme Biçimleri'nde böyle bir durum yok ve giriş ücretsiz. Cafe Bar ortamı olduğu için içkiniz ve ya kahveniz de olacak. 

https://www.facebook.com/events/2567703556592039/

8 Nisan 2019 Pazartesi

En Sevdiğiniz Pink Floyd Parçası Anketi


Blues Perişan blog olarak her ay bir anket yapmaya başladık. Geçtiğimiz iki ay boyunca ilkin "En Sevdiğiniz LED ZEPPELIN şarkısı" sizin oylarınızla belirlendi; ardından da bunu "En Sevdiğiniz DEEP PURPLE parçası" takip etti. Bu anketlere devam edeceğiz.


Evet kaldığımız yerden devam ediyoruz bu aynı anketi:
EN SEVDİĞİNİZ PİNK FLOYD PARÇASI !

Pink Floyd elemanlarının solo çalışmaları haricinde grubun en sevdiğiniz parçasını yazın ve gönderin. 

Seçimlerinizi 
bluesperisan@gmail.com
adresine mail olarak gönderebilirsiniz.

4 Nisan 2019 Perşembe

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 98



Otopsim

J.Luis Fournier
(YKY-2018-200 s)

Jean Luis Fournier ile tanışıklığımız YKB yayınlarındaki kitapları ile başladı ve şahane şekilde devam ediyor. Çok ciddi, zor ve sıkıntılı şart ve durumları dahi  mizahi bir yönle ve bakış açısı ile anlatabiliyor olması, o kadar olağanüstü ki, hakkında ya da kendi yazdıklarından da anlaşılacağı üzere bu tarzı ve üslubu  kendi ülkesi Fransa'da bile bir kesim tarafından popülerlik, gündem ve şan şöhret için kullanılıyor diye dahi eleştirilmiş. Doğrusu ne kendisi ne de hayranı olan bir okuyucusu olan ben bunu ciddiye dahi alamıyorum, zihinsel engelli çocukları, kendi yaşlılığı, aile fertleri de dahi çok mahrem ve özel konuları dahi o kadar içten, samimi ve de öyle güzel bir dille anlatıyor ve o belki de bizler yaşasak çoktan pes edeceğimiz ya da hasta olacağımız ruh sağlığımızı zedeleyecek olay ve durumlar karşısında ki tavrına hayran kalmamak mümkün değil.  
Daha önce engelli çocukları (Nereye Gidiyoruz Baba), özel hayatı ( Dul),  yaşlılık tripleri  (Son Siyah Saçım) ile tanıklık ettiğimiz özel yaşamında bu son kitabı ile zirve yapıyor. Çünkü  bu defa  kendini öldürüyor, ama öldürmeden önce bedenini bir tıp kurumuna kadavra olarak bağışlamayı ihmal etmiyor. İşte kitap' ta tam da burada başlıyor,  bir akademinin soğuk  odasında bir masa üzerinde onun bedenine yani kadavrasına  yapılacak müdahaleyi beklerken başlıyor anlatıma, sonra  genç ve güzel doktor adayımızın odaya girişi, ona yaklaşımı, sonra işlemlerinin herbirini detaylı anlatımı, hem fiziki anatomi dersi alırken birde geçmiş hayatın anatomisini detaylıca yapıyor.  Gerçekten çok sıcak bir hikaye ve anlatım , konu ne kadar absürt ve tuhaf görünsede kitap bir o kadar hınzır, muzip, nüktedan.

Gerek yazarın eserleri gerekse de zaman zaman karşılaştığım Fransız yazarlarında hayatı  ve çok önemli olayları "ti" ye alma tarzına açıkçası hayran kaldım.  Özel hayatımda pek de becerebildiğimi söyleyemeyeceğim bu tarza sahip olabilmek için açıkçası bazı önemli şeyleri feda etmeye bile razı olurdum diye düşünüyorum. Bence herkesin yazarın tarzı ve yaklaşımından alacağı önemli şeyler olacaktır. Bırakın bu beklenti yükünü bir kenara, uzun zamandır kitap okumaya ara vermiş iseniz ya da son sıkıcı kitabınız sizi soğutmuş ise ve yeniden kitaplara ısınmak istiyorsanız alın size şahane bir tavsiye ...


Puan : 8.5
Öneri: Şiddetle 

Geronimo Yalnızkartal


2 Nisan 2019 Salı

EN SEVDİĞİNİZ PARÇA Anketleri Üzerine


Blues Perişan blog olarak her ay bir anket yapmaya başladık. Geçtiğimiz iki ay boyunca ilkin "En Sevdiğiniz LED ZEPPELIN şarkısı" sizin oylarınızla belirlendi; ardından da bunu "En Sevdiğiniz DEEP PURPLE parçası" takip etti. Bu anketlere devam edeceğiz.

Bu anketleri yapmamızın ana etkeni ise bu blog'un takipçileri ile iletişim kumamızı sağladığı gibi onların da interaktif katılımını sağlaması.

Bu tip anketler internet yayıncılığından önce de müzik dergilerinde yapılırdı. Kendi adıma söylemek gerekirse bunlar beni çoğu kez irkiltir, sinirimi bozardı. Dünya müzik sanayisini elinde tutan dergilerin kıymeti kendinden menkul juri heyeti sevdiğim grubun çalışmalarını sıralamaya koyardı ve tabi birinci gelen beni mutlu etmezdi. Bu seçimler her ne kadar müzik otoritelerince yapılıyor olsa da satış kaygısı, reklam, popülizm vesaire  gibi nedenlerle soru işaretleri taşıyabiliyordu. Bu tip sıralamalar, eğer albüm ya da single satışlarına göre yapılmışsa bir durumu tesbit etmesi açısından daha önemseyerek yaklaşırdım. Birinci türdeki sıralamaları daha çok bilmediğim ya da çok detaylı tanımadığım gruplar için baz alırdım.
Benim yukarda bahsettiğim hassasiyetlerin benzerlerine şimdilerde bizim anketlerde de rastlıyorum. Bazı yorumlarda rock tarihine yer etmiş grupların yapıtlarının yarıştırıldığından şikayet edenler oluyor. Kim zaman da çıkan sonucun grubun müzikalitesiyle bağdaşmadığı üzerine oluyor. Buna benzer daha bir çok eleştiri yapılabilir. Bazen üst sıraya çıkan parçaları kavır olduğu da söylenip, eleştiriliyor. Bütün bunlar için şunları söyleyebilirim:
- Bu anket, akademik düzeyde EN İYİ'yi belirleyen bir seçme değil.
- Bilirkişi, uzman ve müzikal otorite gibi bir juri heyetiyle belirlenmiyor.
- Bu anket, adı üstünde "En Sevdiğiniz" diye şekilleniyor, yani blog okurlarının tek tek subjektif beğenilerinin toplamı oluyor.
- Rock tarihine malolmuş grupları parçalarını yarıştırmaya gelince, ne haddimize...Bu anket şu an için insanların beğenilerini tesbit ediyor. Aynı anketi 5 yıl sonra yaptığımızda farklı sonuçlar da çıkabilir. Şöyle düşünün, 1972'deki Hey dergisinde liste başında Suzi Quatro birinci sırada yer alırken, Jethro Tull gerilerde yer alıyor olabilir. Biz de o sonuçlara bakıp, "Vay be o yıllarda demek ki ilgi böyleymiş" deriz. Yani bu sonuç Jethro Tull'ın önemini yok etmez.
Biliyorum uzattım ama az da olsa yanlış anlamalar olabilirse diye bunları yazdım. Sonuç olarak, bu anketler "En İyi"yi belirlemek için değil, sizin "En Sevdiğiniz"i belirlemek için oluyor. Hepsinden öte ve en güzel yanı da bu grupları tüm çalışmalarıyla tekrardan hatırlıyoruz. 

Evet kaldığımız yerden devam ediyoruz bu aynı anketi:
EN SEVDİĞİNİZ PİNK FLOYD PARÇASI !

Seçimlerinizi 
bluesperisan@gmail.com
adresine mail olarak gönderebilirsiniz.




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...