31 Mayıs 2020 Pazar

Zerrin Mete yeni parçası "Paradoks"u yayınladı.



Rock müzik üzerine yazıp, çizen biri olarak alışkanlıklarım hep albüm üzerine olmuştur ama bu yeni dönemde "single" ya da Türkçe mealiyle "tekli" denilen yayınlama biçimine de şimdilerde alışkanlık sağladım. Bunda tabi korona günlerinin evci döneminin de etkisi oldu hani. Bu dönemin bir başka etkisi de ülkemizde yapılan yeni çalışmalara bodoslama dalmam oldu. Eh fena da olmadı hani, ülkemizdeki yeni müzisyenlerin heyecanı ve samimiyetini görebildim. 

Bu hafta karşılaştığım yeni bir çalışma da Zerrin Mete’nin yeni şarkısı “Paradoks” oldu.  Sözü ve müziği kendisine ait olan bu çalışmada ilk dikkatimi çeken vokalin zorlamasız ve ustaca kullanılması oldu. Ses rengine baktığımda Zerrin Mete keşke caz alanında da işler üretseymiş bile dedim. Sonradan Zerrin Mete'nin Senforock projesinde de yer aldığını öğrenecektim ki senfonik orkestrada dinlemenin tadına doyulmayacak bir vokal. 

Tabi ben ilk defa  Zerrin Mete ismiyle karşılaştığım için müzik dünyasına yeni adım atan biri gibi bahsettim. Oysa ki Mete, “Paradoks” ile müzik piyasasına hızlı bir dönüş yapmış ve bu yedinci tekliği olmaktaymış. Ayrıca Rockzen grubunun da solistliğini yürütmekteymiş. Bu da benim ülkemizde yapılan yeni çalışmalara ilgimi yitirmemden dolayı olan cehaletim...maruz görürsünüz artık. 
Aptulika 


Paradoks
Söz-Müzik: Zerrin Mete
Düzenleme: Çağdaş Yörük Pekçetin

Gitar: Mert Özkaya
Klavye: Çağdaş Yörük Pekçetin
Bas Gitar: Arda Algan
Davul: Umut Çılgın
Mix-Mastering: Volkan Yırtıcı

Yapım: Aşk Müzik Yapım





Cuma günü Batu Akdeniz canlı yayın konuğumdu.


Koronovirüs günlerinde iletişim olanaklarının hepsini birbir denemeye başladık. İnstagram yayınları da bunlardan biriydi ve ben de buradan canlı yayınlar yaptım. Açıkcası ilk anda bir iki yayın yapar vazgeçerim dedim. Eh biraz da geyik muhabbetine döneceğinden korkmuştum, ama beklediğim gibi olmadı ve devam ettim. Üç hafta oldu ve bu güne kadar da onun üzerinde ismi konuk ettim. 

Böyle bir alanda deneyimsizlikler ya da teknik aksaklıklar olsa da devam ederek, hatalarımızı düzelttik. Üçüncü yayında videonun profilde 24 saat yayında kalması için yapılması gereken islemde bir yanlışlık yapmam üzerine bu videoyo IGTV'ye kaydetmeyi bulacaktım. Böylece yapılan yayınlar burada toplanarak, harika bir arşiv oluşturacaktı. Bunu da bulunca heyecanım daha arttı ve konuklarımı bir biri ardına seçmeye başladım. 

En son Cuma gecesi genç rock müzisyeni Batu Akdeniz'i konuk ettim ve o gece harika bir sohbet ortaya çıktı. Yayını bitirdiğimde gene IGTV'ye kaydetmek için işleme başladım. Sohbet çok harika olmuştu ve o gece canlı yayını izleyemeyenler de buradan istedikleri zaman izleyebileceklerdi. Kayıt işlemine başladığımda ise bu duygularla coşmuştum. Fakat o da ne her gün başlık atıp 10 saniyede yaptığım kayıt işlemini dakikalar geçmesine rağmen yapamıyordum. Çıkan "Tekrar Dene" yazısından sonra defalarca denememe rağmen olmuyordu. Öyle çok denemiştim ki adeta bi fasit dairede döner gibiydim ve en sonunda kayıt edemeden bir boşluk içinde sohbet sonsuzlukta kayboldu gitti. Oysa cuma gecesi öyle güzel bir sohbet yapmıştık ki, mutlaka bir yerde kaydı olmalıydı ama işte böyle yok olup  gitti. Elimde o sohbetten sadece üstte gördüğünüz Bülent Seyitdanlıoğlu'unun çekmiş olduğu bu fotoğraf kaldı. 

Canlı yayında böyle terslikler de olabiliyor ve yapacak bir şey yok. Ancak Batu ile youtube yayını yapmaya başladığımda da yan yana bir söyleşi yapacağız. Bu arada o günkü söyleşi de Batu Akdeniz'den Blues Perişan blog'a da yazılar yazacağı müjdesini almıştık, buradan sizlere onu da duyuralım.

Aptulika
31 Mayıs 2020
Pazar

30 Mayıs 2020 Cumartesi

Bob Kulick 70 yaşında öldü.


İyi ve aranılan stüdyo gitaristi ve prodüktör Bob Kulick, dün (29 Mayıs 2020) 70 yaşında hayata veda etti. Kiss, Meat Loaf, WASP ve Lou Reed ile de çalışan gitaristin ölüm haberini bir dönem Kiss grubunun gitaristliğini yapan kardeşi Bruce Kulick, facebook üzerinden yaptığı açıklama ile duyurdu. 



Bob Kulick, 1972'de Kiss grubu gitarist ararken yapılan seçmelere katılmıştı. Bu seçmelerde kazanan iki kişiden biri Kulick'ti ama grup Ace Frehley'i seçecekti. Ancak Kiss ile Bob Kulick'in dostluğu ve işbirliği ilerki yıllarda da sürecekti. Kiss'in "Alive II" (1977), "Unmasked" (1980) ve "Killers" (1982) albümlerinde Kulick 'in katkısı büyük olacaktı.

Kiss grubundan Ace Frehley, Facebook sayfasından yaptığı açıklamada, "Yıllar boyunca yaptığımız kayıtlarda ve konserlerde mükemmel bir gitarist ve stüdyo müzisyeni olarak emeği vardır." diyerek Bob Kulick'i anacaktı.

Bob Kulick'in yaptığı önemli çalışmalar arasında  Lou Reed'in "Coney Island Baby" (1975), Paul Stanley'in kendi adını taşıyan solo albümü (1978) ve hem WASP hem de Meat Loaf ile birlikte birkaç albüm sayılabilir. Kulick, kendi adına yaptığı solo albümü " Skeletons'u My Closet"ı  2017'de yayınlamıştı.


29 Mayıs 2020 Cuma

Meral Akman'dan Korona Günlerinde hatırladıkları ve Keşifler: The Groundhogs


Meral Akman bizi yarım asır öncesinin Britanya Adasına götürüyor ve şunları söylüyor:
"John Lee Hooker, B.B. King hayranı bu genç blues insanı Tony McPhee, bugünlerde geçirdiği felç nedeniyle şarkı söyleyemiyor ancak, mirası, sevgili grubu The Groundhogs bana karantina günlerinde eşlik etti ve etmeye devam ediyor."








Blues’un köklerinin Amerika’da olduğu kesin, fakat dalları Britanya Adası’nda büyüdü hatta daha güçlü kökler yarattı. Beatles, Cavern Klüp’de “Blues çalmadıkları için” biraz dışlandıklarını söylüyor, Jimi Hendrix rengi ve kökeni nedeniyle ülkesinde yapamadığı müziği Londra’da keşfediyor. Bütün bunlar bir tesadüf olamaz. Adı çok bilinen ya da az bilinen birçok İngiliz müzisyen Blues’dan beslendi, kimileri semirdi, kimileri kendileri için çalıp söylemeye devam ettiler.

Kendisi için çalıp söyleyen İngilizlerden biri de, ileride ismini “daha bluescu” gözükmesi için “Tony T.S. McPhee” olarak değiştirecek olan “Tony McPhee”. 
John Lee Hooker, B.B. King hayranı bu genç blues insanı, bugünlerde geçirdiği felç nedeniyle şarkı söyleyemiyor ancak, mirası, sevgili grubu The Groundhogs bana karantina günlerinde eşlik etti ve etmeye devam ediyor. 

1962 yılında Pete ve John Cruickshank kardeşler, yerel bir blues grubunda gitarist olan Tony McPhee’yi de aralarına alarak “The Dollar Bills” isimli bir grup kurdular. Bir süre sonra McPhee grubun ismini, bir John Lee Hooker parçası olan "Groundhog's Blues"’dan esinlenerek “The Groundhogs” olarak değiştirdi. 
1964 yılında John Cruickshank gruptan ayrıldı, ama kalanlar pes etmedi ve yollarına devam etti, bu çabaları ödülsüz kalmadı. Kendilerini, John Lee Hooker’ın Britanya turnesinde Ustalarına eşlik ederken buldular. Bu turneye özel isimlerini “John Lee's Groundhogs” olarak değiştirdiler. Sonuç: John Lee Hooker onları “İngiltere’nin bir numaralı blues grubu” ilan etti ve bundan sonra tüm İngiltere turnelerinde kendisine eşlik etmelerini istedi. Üstelik, ilerleyen yıllarda çıkan konser kayıtlarını içeren albümlerde isimleri “Hooker and the Hogs” olarak yer aldı.

1966 yılında çıkan ilk 45’likleri “I'll Never Fall in Love Again”in tanıtımı, Kinks ve The Who gibi grupların da yapımcılığı üstlenmiş olan Planet Records tarafından biraz savsaklanınca, grup bekledikleri başarıyı elde edemedi.  Arkasından yine pek iyi satmayan birkaç 45’lik çıktıktan sonra yollarını ayırmaya karar verdiler.
Ancak, ekonomik başarısızlıklar grubun Blues aşkına engel olmadı ve 1968 yılında McPhee ve Pete Cruickshank, “ticari başarısızlık kaderimiz olsa da bu bizi Blues çalmaktan alıkoymaz” diyerek, ekibe davulcu “Ken Pustelnik” ve mızıkacı “Steve Rye”ı dahil ederek, albüm için kolları sıvadı. 
Böylece, ilk albümleri “Scratchin' the Surface” 1968 yılında piyasaya çıktı. Albümün yapımcısı, henüz 19 yaşında olan Mike Batt ve şirketi Liberty idi. Albüm, stüdyoda canlı olarak kaydedildi. Standart bir blues albümünün ötesinde, McPhee’nin özgün gitar çalma stili, besteleri ve beyaz rock vokali ile siyah blues sesleri arasında dolaşan vokalini de müzik dünyası ile tanıştıran çok yönlü bir albüm oldu.
İlk albümün başarısından sonra The Groundhogs, Londra’da ünlü kulüplerde sahneye çıkıyor, konserlerinde blues sanatçılarına eşlik ediyordu. Ancak, 1969’da blues patlaması neredeyse sona ermişti. Grup, bu yıl çıkarttığı “Blues Obituary – Blues Ölüm İlanı” albümle, dinleyicilerine bundan böyle farklı bir yolda ilerleyeceğinin sinyallerini verdi. 
Sıradaki albüm “Thank Christ for the Bomb”, bir önceki albümlerdeki “ruh”tan farklı değildi, ama grubun çalma şekli, besteleri ve sözleri çok farklı duyuluyordu. (Kimileri bunu o dönemde özellikle McPhee’nin “bitkisel alışkanlıkları”na bağlıyor). Rusya ile soğuk savaşın hala çok “sıcak” olduğu, “Bombaları Yasaklayın” protestolarının hala basında sıkça yer aldığı bu dönemde albümün ismi birçok şeyi anlatıyordu.  Albüm dokuz parçadan oluşuyordu ve her parça savaşı destekleyen politikaları eleştirir nitelikteydi. Bütün “politik olarak doğrucu” yaklaşımlarına rağmen Londra radyoları, bu isyankâr albüme ilgi gösterdiler. Albümün en çarpıcı parçalarından biri “Soldier”, İngiliz rock müziğinin hamisi DJ “John Peel” tarafından radyoda çalınınca grubun ünü İngiltere’ye yayıldı. Bu aşamada, -özellikle beni favori parçam “Garden” ile- grup İngiliz Blues sahnesinden İngiliz Progressive Rock sahnesine bir adım atmış oldu.
The Groundhogs, 1971 yılında “Mick Jagger”ın “özel talebi” ile Rolling Stones’un İngiltere turnesine davet edildi ve bu konser performanslarından oluşan albüm “Live at Leeds”i piyasaya çıkarttı. 

1974 yılında çıkan “Solid” grubun listelerdeki son başarısı oldu. Bu albümün arkasından kadro dağıldı. 1975 yılında Tony McPhee farklı bir kadro kurdu ve bu kadro ile iki albüm daha çıkarttılar. 
The Groundhogds, yıllar içinde “Tony McPhee” sabit kalmak üzere farklı müzisyenler ile konserler vermeye devam etti. Bunların arasında Hawkwind’in bas gitaristi “Dave Anderson”, piyanist “Bob Hall”, Egg’in davulcusu “Clive Brooks”, Andwella's Dream’den “Wilgar Campbell” gibi isimler de var.
“Tony McPhee” 2009 yılında geçirdiği felç sonucu artık sahnelerde yer alamıyor, böylece The Groundhogs da kendini emekli etti. İngiliz müziğinin, çok yönlü, yaratıcı ve iddiasız grubu The Groundhogs’u tanımanız ya da tekrar hatırlamanız için sizinle birkaç parçasını paylaşıyorum. İyi dinlemeler.

The Groundhogs - Mistreated

The Groundhogs - Garden

The Groundhogs - Soldier

The Groundhogs - Light My Light



KAYNAKLAR
https://web.musicaficionado.com/main/article/who_are_the_groundhogs_by_jimallen
http://www.progarchives.com/artist.asp?id=4270
http://www.thegroundhogs.co.uk/41%20years.html
https://thequietus.com/articles/04948-the-groundhogs-thank-christ-for-the-groundhogs-the-liberty-years-1968-1972-box-set-review
https://www.popmatters.com/groundhogs-blues-obituary-review-2616030231.html?rebelltitem=1#rebelltitem1
https://books.google.com.tr/books?id=PMaszIALuVYC&pg=PA212&lpg=PA212&dq=groundhogs+band&source=bl&ots=Snd2FrzQV9&sig=ACfU3U0DgQKCchE6hjYT3at57ktjuWDTXQ&hl=tr&sa=X&ved=2ahUKEwiwrp2YrK7pAhVQXpoKHeoGDK84FBDoATADegQIChAB#v=onepage&q=groundhogs%20band&f=false
https://www.loudersound.com/reviews/groundhogs-split-album-of-the-week-club-review
https://nostalgiacentral.com/music/artists-a-to-k/artists-g/groundhogs/
https://en.wikipedia.org/wiki/The_Groundhogs
https://en.wikipedia.org/wiki/Tony_McPhee

27 Mayıs 2020 Çarşamba

Led Zeppelin severlere müjde efsane konser bu hafta sonu Youtube'da








Birlikte oldukları 10 yıl boyunca 8 albüm ve sayısız konser verdiler ve davulcu John Bonham'ın 1980 yılında ölümünün ardından topluluğa noktayı koydular.
Bu tarihten tam 27 yıl sonra 10 Aralık 2007 tarihinde birararaya geldi Robert Plant, Jimmy Page ve John Paul Jones ve çok özel bir konser verdiler.
Bu konserde John Bonham'ın yerini hepinizin bildiği gibi oğul Jason Bonham almıştı.
Led Zeppelin'in yıllar sonra bu bir araya gelişi, kendileri için çok özel bir isim olan Atlantic Records'un sahibi Ahmet Ertegün'ün ardından bir saygı duruşuydu ve bu konser daha sonra Calebration Day ismiyle albüme de dönüşmüş, ayrıca DVD olarak da yayınlanmıştı.
İşte, söz konusu konser bu hafta sonu Cumartesi günü Türkiye saati ile saat 22'de Led Zeppelin'in resmi Youtube kanalından izleyicisi ile buluşacak ve tam 3 gün gösterimde kalacak.
Bu konserde Led Zeppelin, içerisinde Black Dog, Dazed And Confused, Kashmir, Whole Lotta Love, No Quarter and Stairway To Heaven'da olduğu toplam 16 şarkısını seslendirmişti.
Biz bu konseri Radyo ODTÜ'de Kulak Misafiri'nde daha önce konuşmuş ve birlikte dinlemiştik.
Son söz olarak bu konser kaçmaz diyelim ve heyecanlandığımızı belirtelim.



Sabih Cangil'den YouTube Kanalı


Ülkemizde rock müziğinin önemli temsilcilerinden biri olan Sabih Cangil, şu sıralar yeni YouTube kanalıyla karşımızda. 
Müzik hayatının 50. yılını harika bir albümle kutlayan sanatçı, şimdilerde yaptığı bu kanalla başka bir yönünü daha ortaya koyuyor. 
Müzisyenliğinin yanısıra iyi çevirmen ve profesyonel turist rehberi de olan Sabih, "Akıllı Gezginler - Smart   Travellers" adını taşıyan YouTube kanalıyla bizleri büyülü bir yolculuğa davet ediyor. Turizm videoları diye tanımladığı bu paylaşımlar, her cuma yenileniyor. 
Sabih Cangil'i geçen yılın sonunda Görme ve Duyma Biçimleri'ne konuk etmiş ve onun müzikal geçmişi üzerine görseller vasıtasıyla sohbet etmiştik. O etkinlikte Sabih, "Görme Biçimleri" de olsun diyerek bir bölümü kendi çektiği fotoğraflar üzerinden tarihi yapılar üzerine harika bir ziyafet çekmişti. Usta müzisyen şimdilerde kurduğu YouTube kanalıyla bu bu yolculukları bizlerle paylaşıyor olması muhteşem bir şey. Ben şimdiden abone oldum ve her cuma yeni bir videosunu iple çekiyorum. 

Aşağıdaki linkten kanala ulaşabilirsiniz:


 

25 Mayıs 2020 Pazartesi

Muraz'dan "Yelkenler Fora"



Gripin grubundan tanıdığımız Murat Başdoğan, nam-ı diğer Muraz
ikinci single çalışması ‘’Yelkenler Fora’’ ile dijital platformlarda yerini alıyor.

Bir önceki single çalışması ‘’Sen ve Ben’’ de de olduğu gibi, ‘'Yelkenler Fora’’ nın da söz, müzik ve düzenlemesi kendisine ait.

Geçirdiğimiz bu zor günlerde, bu şarkı ile, insanları biraz olsun karamsarlıktan çıkartıp, bir yaz akşamı gün batımına götürmeyi, güneşi ve tuzlu suyu tenlerinde hissettirmeyi amaçlıyor.

Cana Çankaya’nın trompeti ile renk kattığı şarkı, akustik-elektronik tarzda karşımıza çıkıyor.
Kapak fotoğrafı Cem Talu imzası taşırken
Hollanda’da çekilen klibin yönetmenliğini de Umut Uslu üstlendi.
Klipte, genç yaşına rağmen birçok başarıya imza atan Sümeyye Serdan da dansları ile eşlik ediyor.

‘’Yelkenler Fora’’ Eğlence Fabrikası aracılığı ile tüm dijital platformlarda yerini alıyor.

(Tanıtım bülteninden)



Caz davulunun "Nabzı" Jimmy Cobb 91 yaşında öldü


Miles Davis'in sadece caz değil müzik tarihine oturmuş albümü "Kind of Blue"nun kadrosundan hayatta kalan son eleman davulcu Jimmy Cobb, dün (24 Mayıs 2020 , Pazar) 91 yaşında hayata veda etti.  



Miles Davis'in efsanevi "Kind of Blue" albümünde davul tarzıyla müzik eleştirmenleri tarafından "Nabız" görevi gördüğü söylenen Jimmy Cobb, pazar günü Manhattan'daki evinde öldü. 



Karısı Eleana Tee Cobb'un yaptığı açıklamaya göre usta müzisyen akciğer kanseri sonucu hayata veda etmiş. 91 yaşında olan Jimmy Cobb caz'ın en önemli albümü olan Miles Davis'in "Kind of Blue"  kadrosundan hayatta kalan son elemandı.   

Jimmy Cobb, 1950'lerin sonlarında en popüler davulculardan biriydi. Erken yaşta başladığı müzik hayatında  kendisini bop öncüleri arasında buldu.  

Cobb 1929'da Washington DC'de doğdu, profesyonel kariyerine Billie Holiday ile başladı ve daha sonra tenor saksofoncu Charlie Rouse ile çalıştı. 

Yirmi bir yaşında New York'a taşındıktan sonra Cobb, Earl Bostic'in grubuyla bir yıl çalıştı ve ardından Dinah Washington, Cannonball Adderley, Dizzy Gillespie ve Stan Getz ile çalışmaya devam etti.

1958'de  caz davulcusu olarak üne kavuştuktan sonra Cobb, Cannonball Adderley ve John Coltrane'in yer aldığı Miles Davis grubunun önemli bir üyesi oldu.  

80'lerde ve 90'larda da düzenli olarak albümler kaydeden Jimmy Cobb, 2000'lerin ilk on yılında da çalışmalarını sürdürmüştü. 




24 Mayıs 2020 Pazar

Dandy Island'ın ikinci single'ı Cuma günü çıkıyor: "Lovin' House"


ilk teklisi "Monster in The Bushes"ı 25 Nisan 2020'de çıkartan Dandy Island grubu, önümüzdeki Cuma günü "Lovin' House" isimli ikinci teklisini çıkaracak.  


 Bora Özden, Ege Erdal, Adil Burak Aydın ve Efe Erdal'dan kurulu Dandy Island, Bora ve Burak tarafından kurulmuş. Bu ikiliyi bir araya getiren ve bu grubu kurmaya iten  David Bowie'nin "Space Oddity"si olmuş. Grup ismine gelince de Baudelaire'in modernist sanatçı tanımlaması "Dandy" etken olmuş. Onlar bu tanımı bir adaya taşımışlar. Kendi ifadeleriyle daha önce yaşadıkları fanusu kırdıkları bir ada.  

 İlk olarak "Monster in the Bushes" teklisini yayınlayan grup,   şimdilerde de "Lovin' House" teklisini çıkartmaya hazırlanıyor. Yaz sonuna doğru da üç şarkılarının olacağı bir EP (kısa albüm)yapmayı da planlıyorlarmış. 



*

"Monster in The Bushes", ritmik giden punk ile rock'n roll tadında bir parça. Bana gelen etkisi 70 sonu ile 80 başındaki İngiliz gruplarının NWOBHM (New Wave Of British Heavy Metal) tarzını hatırlatması oldu. 
Cuma günü çıkacak olan "Lovin House" ise ilk dinleyişte aklıma yer etti ve itiraf etmeliyim ki beni fena halde sardı. İlk tekliye göre daha yumuşak tonlu bir balad. Vokalin ses tonu bana 70'lerin sonundaki İngiliz gruplarını hatırlattı. Geri vokaller ise oldukça etkileyici ve de akılcı yerleştirilmiş. Eski rock dinleyicisinin de seveceği yer yer o eskilerin saykodelik rock havasını da hissettiren bir parça. Sona doğru geri vokallerin efekt etkili katılımı ve sonda vokalin konuşur gibi bitirmesi etkileyici olmuş. 
Tabi bu parçayı anlatmakla olmaz Cuma günü siz de dinlediğinizde daha iyi fikir sahibi olacaksınız. Bu iki parça yeni doğan bir grubun renkliliğini ortaya koyuyor ama bu kadar sadelikte rock yapmanın tehlikesi de tekrara düşmek ama şimdilik bu iki parçada bu olmamış, ilerde çıkacaklarda da bu başarılırsa harika olur. 

Bu kadar şey yazdığım için Dandy Island'dan çok iddialı ya da görkemli şeyler beklemeyin. Benim onlarda sevdiğim yanları varolan rock ortamımıza farklı bir yaklaşım sunuyor olmaları. (Ya da benim o 1970'lerdeki o rock havasını özlüyor olmam) Bakalım zaman ne gösterir.  

Aptulika 



23 Mayıs 2020 Cumartesi

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 145


Christian Lax
 "Velodrom Sincapları"
Çeviri: İbrahim Yılmaz
Zebraska Yayınevi
 (2018)



Dostlarım  Kara Murat  &  Rasim Murat’a …


Aptul abi, usulca masanın üzerine bıraktı, büyük boy kalın kapak, kuşe kağıda baskılı çizgi romanı. Uzaktan “Velodrom” u okuyordum ki o an bombanın kucağımda olduğunu anlamamış, bunun Blues Perişan’a  uzun bir aradan sonra bir yazı olacağını da tahmin etmemiştim, ama öyle oldu. Bu bende ki bisiklet sevdası
Sanırım 2013 yılının temmuz ayının en  sıcak yaz günlerinden biri, köyümüzün denize nazır çay bahçesinin  öğleden sonraki sakin saatleri, herkes akşam yoğunluğu için dinlenme, güç toplama peşinde, işletmeci dostum Murat’ın da miskinlik saatleri. İyi bir belgesel izleyicisi olduğunu bilirim boşluklarını değerlendirmede ama bu defa başka bir şey seyrediyor, yaklaşıp bakıyorum usulca  bir yandan da laflarken, gözüm ve kulağım da kayıyor, hem spikere, hem de ekrana. Bir grup bisikletçi topluca sürüyorlar, özel bir atraksiyon yok, fakat geçilen coğrafya ve çekimler harika, spikerlerin sohbeti ondan da öte, tabi tırmanış etapları ya da son düzlük sprintlerinde heyecan olağanüstü… 
İşte bu bisiklet ( izleme ) sevdasına sanırım böyle bir günde başlamış olabilirim.  Ancak  yayınların tüm diğer sporlardan çok daha kaliteli bir spiker kadrosuna sahip oluşu büyük şanstı. En acayip olanı da uzun izleme sürelerine sahip olunmasına rağmen keyifle izlenebiliyor olması,  hem kültürü anlama, hem sporun detaylarını kavrama, özellikle de aynı fiziksel yapılara sahip ve benzer renk  üniformalı yüzün üzerinden adam içinde sporcuları ayırabilme yetisi  ve daha ötesi olaya ilginçlik katıyordu…
Lafı uzatmayalım, Yıl 2013 izlediğimiz yarış bisikletin kabesi  Fransa Turu (Tour de France)’nun 100. Ekspedisyonu.  ( Kısa bilgi : 2013 Fransa Bisiklet Turu, yarışın  100. düzenlenişidir. 30 Haziran'da Fransa'ya bağlı Korsika adasında başlamış, 21 Temmuz'da Şanzelize Caddesi'nde sona ermiştir. Tur toplamda 21 etap yarışından oluşmuş, genel klasmanı Chris Froome (Team Sky) kazanmış,  Nairo Quintana (Movistar Team) ikinci ve Team Katusha bisikletçisi Joaquim Rodríguez üçüncü bitirmiştir. )
Bu yayınlarda Eurosport’tan üç ismin sayesinde ki analım,  Caner Eler, Sarper Günsal ve Berkem Ceylan’ı , Onların anlatımlarından  günler ve uzun saatler boyu dinlediğimiz hikayelerle bisikletin özellikle Avrupa’da ve yine özellikle  Belçika , Hollanda ( Bu bölgenin klasikleri yani tek günlük yarışları efsanedir )  Almanya , İspanya , İtalya ve Fransa’da ne kadar köklü bir geçmiş ve kültüre sahip olduğunu, bir spor ötesi tutku olduğunu, bisikletçilerin zaman zaman kült futbol yıldızlarından daha popüler olabildiklerini ve kendi içinden büyük kahramanlar çıkarabildiklerini de öğreniyoruz. Ha bu arada, geçilen coğrafyaların harikulade güzellikleri yanı sıra, kültürel, tarih, gastronomik detaylarının verilmesi, zaman zaman yarışları izlemek yerine spikerleri dinlemek üzere saatler geçirmemize etken olmuştur. 
Bu sayede tanıdık efsane Eddy Merckx’i,  Tom Boonen‘i, Sir  Bradley Wiggins ‘i , bisikletin üstünde dans eden Contador’u , Messian Köpekbalığı lakaplı Nibali’yi , güçlü ve karizmatik Peter Sagan’ı , tilki gibi kurnaz Cavendish’i , efsane şampiyon Chris Froome’u ve nicelerini … Şüphesiz Lens Armstrong’u ve kirli doping hikayelerini de … 
Spora kültür olarak bakmak, hakkında okumak, kahramanlarının ve hikayelerinin peşinde koşmak da  oldum olası sevdiğim konulardır . Neticede bu yönlerimi bilen Aptul kucağıma “Veledrom Sincapları"nı bırakmıştı. Hele ki Corona Pandemisi nedeniyle tüm dünyada bisiklet yarışlarının da iptal edildiği ve tam da onu çokça özlediğim bu dönemde rast gelmesi ayrı bir manidar oldu doğrusu. 

Hikaye 1940 – 1945 arası  İkinci Dünya Savaşı'nın en derin etkilerinin altındaki şehirlerde biri olan Paris’de geçer. Gerçek hikayeler, gerçek kahramanlar ve büyük bir trajedinin odak noktasında ki efsane bir velodrom (Eğimli bir piste sahip olan bisiklet yarış mekanı ve arenası – Türkiye’de bir tek Konya’da vardı ve kapatıldı ! )  olan Vel d’ Hiv  ‘de …  Biri efsane bir bisikletçi figürü olarak  hayali kahramanımız Sam  ve onun gölgesinde olmak yerine kendi ayakları üzerinde dikilmeyi tercih eden , engelli ama yılmaz direnişçi küçük kardeşi Eddie  …
İkinci Dünya Savaşı'nın en hararetli günleri, Hitler orduları Paris’i işgal etmiş ve işgal altındaki her yerde olduğu gibi hem işgalcilerin yardakçıları hem de işgale karşı direnişçilerin mücadelesini bu çizgi kitap bisiklet hikayesi üzerinden mükemmel aktarıyor .  Kitabın odağında büyük ve güçlü yarışçı Sam’ın yarışları olup , her kazandığı yarışın halka verdiği moral, kardeşi Eddie’nin direnişi duyuran örgütleyen gazetelerde yazıları ve aile arası ilişkiler , Paris ve Vel d’hiv   … 
Albert Richter-veldhiv

Savaşın korkunçluğu aslında kitabın bilinçaltımıza salmak istediği  belkide en önemli şey.  Hitler’in Nazi ordularının tüm Avrupa'yı işgal ettiği ve insanlık dışı soykırımlara ve acılara şahitlik edilen bu dönemde ki tarihi olaylara da kitap not düşmekte. Bunlardan birisi dönemin en büyük ve güçlü yarışçılarından olan ( Bu yarışçılara Velodrom Sincapları denir ve kitap da oradan adını alır. ) Alman olmasına rağmen, Nazi rejimine direnen bu nedenle de Gestapo tarafından öldürülen efsane bisikletçi Albert Richter’in anısına da satır aralarında rastlıyoruz.  Ve kitabın en acıklı olayı ve  vurgu hikayesi, aslında çok üzerinde durulmasa da derinde izlerini hissetten tarihi soykırım olayına da dokunuyor olması.  Yani 14.000 yahudi kadın erkek çocuğun  toplama kamplarına gönderilmek üzere toplandığı ve hapsedildikleri  Vel d’hiv  baskını … 
16 Temmuz 1942'de binlerce Yahudi Paris bisiklet stadyumu Vél d Hiverde toplandı

Hikayenin tarihini’de kısaca not düşelim : İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransa’yı yöneten Nazi işbirlikçisi Vichy rejimi ile Naziler arasında 1942 yılının Mayıs ve Haziran aylarında Fransa’da yaşayan Yahudilerin toplanması kararı alındı ve Fransız polisi, 15-16 Temmuz günleri 4 bin 500 kişilik bir güçle Paris ve banliyösünde yaşayan 13 bin 152 Yahudiyi apar topar ev ve işyerlerinden alarak ilk aşamada kış velodromu olarak kullanılan “Veledrome d’Hiver”’ yerleştirdi , bu yüzdendir ki bu operasyon da  velodromun kısaltılmış isminden esinlenilip “Vel d’Hiv Baskını” olarak anılır. Tutuklular daha sonra  Fransa içinde “hazırlanmış” toplama kamplarına yerleştirdi ve oradan da malum kamplara gönderildiler  .  Sadece 1942 yılında Fransa’dan Polonya'daki Auschwitz imha kampına 42 bin Yahudi gönderildi. Bunlardan sadece 811’i savaş sonunda Fransa’ya geri dönebildi.
vlodrome-dhiver-HEYKEL-1993

Bilirsiniz bazen bir  kitap, bir film, bir makale ya da bir şarkı sizi alır, bambaşka şeylerin içine çekebilir. Bu da öyle oldu ve ben de ana odağıma Vel d’hiv  velodromu  ve baskınını aldım, araştırınca  yukarıdaki  acı dolu tarihi hikayeye ulaştım. Sonra  velodromun  1959 da artık işe yaramaz ve eski diye yıkılışına, bugün bulunduğu yerde ki sokağın köşesinde köşede, katledilmiş Yahudi’leri temsilen tarihi bir heykel olduğuna. Ve biraz daha araştırınca  tam da bu olayı anlatan ve her ikisi de 2010 yılı yapımı olup ortalamanın üzerinde başarılı olan iki sinema filmine ulaştım ve izledim. The Round Up  ve  Sarah’s Key … İzlemenizi öneririm . 

https://tr.qwe.wiki/wiki/The_Round_Up_(2010_film)

https://tr.qwe.wiki/wiki/Sarah%27s_Key

Yine kurcalayınca edebiyatçıların da bisikleti sevdiklerine, örneğin  Hemigway’in de  Fransa’da bisiklet yarışları izlediği ve yazmaya çalıştığına . Ve tabi bisiklet tutkunu  müzisyenlere kadar geldi şüphesiz ipin ucu.  Örneğin  o dönemler her velodromun bir kraliçesi olduğunu ve Vel d’Hiv’in de  Amerikalı – Fransız Irene Hilda olduğunu öğrendik , ve tabi hemen bulup dinledik .



Yine sevdiğimiz ve daha yakinen bildiğimiz müzisyenlerden biri olan Talking Heads ‘den David Byrne ‘in büyük bir bisiklet tutkunu olduğunu ve  2010 yılında çıkardığı kitabı Bicycle Diaries ‘da  dünyanın her tarafında yaptığı sürüşlerini ve bunlara dair gözlem ve anılarını paylaştığını görüyoruz .

https://www.pandora.com.tr/kitap/bicycle-diaries/294946

Yine Rush’un davulcusu Neil Peart  ‘ın da  bisiklet tecrübelerini 1996 yılında The Masked Rider: Cycling adıyla kitaplaştırdığını görüyoruz .  Peart burada Batı Afrika'da 1988'de Kamerun'da bir ay süren bisiklet turunu ayrıntılarıyla anlatıyor . 

https://en.wikipedia.org/wiki/The_Masked_Rider:_Cycling_in_West_Africa

Ve yine   Elektronik müziğin ilham verici gruplarından ve geçtiğimiz günlerde  kurucu ortağı Florian Schneider, 73 yaşında kaybeden  Kraftwerk’den   Ralf Hutter  ‘un da iflah olmaz bir bisiklet tutkunu olduğunu görüyoruz . Hatta 80'lerin başında Hutter neredeyse kafatasını kırdığı ölümcül bir bisiklet kazası geçirdi. Ameliyattan kurtulduktan sonra, mümkün olan ilk  anda tutkusunu sürdürdü . Grubun 2003 ‘de  Tour de France Film Müzikleri albüm çıkardığını görüyoruz . 


Uzun lafın kısası şu ki 70 sayfalık bir çizgi roman ya da kısa bir kitap sizi alıp bambaşka diyarlara götürebilir .  Bu yüzden okumak sizden kaçmaya uzaklaşmaya çalışsa da siz onu kovalamaya devam edin . 

Geronimo Yalnizkartal
Corona Günlerinde İstanbul  - 22 Mayıs 2020



Editörün Notu: Bu kitap 2018'de çıkmasına rağmen şu anda piyasada yok. Dileriz yayınevi ikinci baskısını yapar.


22 Mayıs 2020 Cuma

Eser Taşkıran soruyor: "Müzik bedava yapılan bir şey mi?"



 aptulika (@blues _ perisan)  Instagram Canlı Yayın'da bugün Eser Taşkıran konuğumuz olacak. 
Eser Taşkıran ismi müzikle profesyonel olarak ilgilenenler için "olmazsa olmaz" bir isimdir. Eski rock dinleyicisi de onu 1990'larda kardeşi Meltem'le kurdukları Egoist grubuyla hatırlayacaklardır. Ama biz Eser'in çok küçük yaşlarda başlayan müzikal yaşamına dünden bugüne şöyle bir (ama çok kısaca)  bakalım:

 4 yaşında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Piyano Bölümü’ne girdi. 
13 yaşında  “Altın Çocuklar Yasası” ile devlet bursu kazandı. 
 14 yaşında ilk orkestra şefliğini yaptı.  
Henüz İtalyan Lisesi’nde ortaokul üçüncü sınıf öğrencisi iken ablası Meltem Taşkıran’la birlikte ilk grupları Gökkuşağı’nı kurdu. 
Grup Gökkuşağı ile 1987-1989 yılları arasında  müzik yarışmalarından ödüller kazandı. 
1990 yılında yine Gökkuşağı ile Polonya’nın Sopot kentinde yapılan Sopot International Music Festival’da ülkemizi temsil etti 
 1991 yılında Barış Manço’nun efsane grubu Kurtalan Ekspres’e katıldı. 
 1995 yılında yine Meltem Taşkıran’la Egoist grubunu kurdu. Egoist 1996’da“Artık Yeter” ve 1998’de de “Egoist II” albümlerini çıkardı.
  Çalışmaları arasında en önemlisi hiç kuşkusuz Barış Manço’nun 41 yıllık sanat hayatını ortaya koyduğu “Mançoloji” albümüdür. Eser Taşkıran bu albümün aranjörlük ve müzik direktörlüğü görevlerini üstlenmiştir.

 Eser Taşkıran bugün  Instagram Canlı Yayını'nda konuğum olacak. Eser'le bugün koronavirüs günlerinde müzik paylaşımları ve sanal konserler sebebiyle, kendi facebook hesabından paylaştığı, "Müzik bedava yapılan bir şey mi?" yazısı üzerine konuşacağız. 

Canlı yayını 
aptulika (@blues _ perisan)
hesabından izleyebilirsiniz. 

Robert Johnson'ın üçüncü bir fotoğrafı gün yüzüne çıktı!









Blues müziğin en etkili ve en esrarengiz kişiliğinin yeni bir fotoğrafı 20 Mayıs itibariyle gün yüzüne çıktı. 
Yeni ortaya çıkan bu fotoğrafın, bugüne kadar bilinen sadece iki fotoğrafı bulunan Robert Johnson'a ait olduğuna kesin gözüyle bakılıyor. 
Çünkü kaynak ailesi: 1938 yılında Johnson öldüğünde (ya da öldürüldüğünde) henüz 12 yaşında olan ve bu fotoğrafı yıllardır saklayan üvey kardeşi Annye Anderson

Bugün 94 yaşında olan Anderson bir de abisiyle olan anılarından oluşan kitap yayınlamak üzere. "Brother Robert: Growing Up With Robert Johnson" (Abim Robert: Robert Johnson ile büyümek) isimli kitap 9 Haziran'da raflarda yerini alacak.

Bilinen iki fotoğrafın birinde şık takım elbisesi, fötr şapkası ve gitarıyla poz vermişti Robert Johnson. Ustanın ölümünden uzun yıllar sonra piyasaya çıkan "The Complete Recordings" albümünde bu fotoğraf kullanılmıştı. 
İkinci fotoğraf ise Memphis'teki bir fotoğraf kabininden, yani o zamanların 'selfie'si; ağzında sigarası, gitarı, beyaz gömleği ve pantolon askısıyla ciddiyetle objektife bakar Johnson
Yeni ortaya çıkan üçüncü fotoğraf da aynı kabinden, aynı gün çekilmiş. Fotoğrafta yine gitar ön planda ve Johnson oldukça mutlu görünüyor.

Eric Clapton'ın "gelmiş geçmiş en önemli bluescu" diye bahsettiği Johnson 1911 Hazlehurst / Mississippi doğumluydu. 1936'da kayıt ettiği hepi topu 29 parça blues'un mihenk taşı olarak kabul edilir. Rivayet odur ki, iyi bir bluescu olma isteğiyle yanıp tutuşan Mississippili genç Robert Johnson bir gece yarısı gitarını alıp yakındaki bir dört yol ağzına (crossroad, Clarksdale kasabasında) gitmesi gerektiği haberini alır. Orada dev bir siyah adam karşısına çıkar karanlıklar arasından. Johnson'ın gitarını alır, akort eder, biraz tıngırdatır ve geri verir. Önceleri yeteneksiz sayılan RJ bir yıldan kısa bir sürede artık delta bluesun kralı olarak anılmaktadır. O güne kadar görülmemiş bir kabiliyetle çalıp söylediği besteleri günümüze kadar blues ile ilgilenen her müzisyene ilham kaynağı olmuş ve sayısız grup ve müzisyen tarafından coverlanmıştır. Efsaneye göre, o karşılaştığı adam şeytanın ta kendisidir ve ona bahşettiği yetenek karşılığında onun ebedi ruhuna sahip olmuştur.

Bu nedenden midir bilinmez ancak kahramanımız genç yaşta hayata gözlerini yumar ve meşhur 27'ler kulübünün ilk üyelerinden biri olur. Nasıl öldüğü hakkında pek çok farklı teori ve üç farklı yerde mezarı bulunmakta.



Şarkı önerileri:

Cross Road Blues

Sweet Home Chicago

I Believe I'll Dust My Broom

18 Mayıs 2020 Pazartesi

Koronavirüs Günlerinde "HOBİ SANILAN MESLEKLERDE DURUM..." üzerine


Bu gece instagram canlı yayınında konuğum radyo yapımcısı ve konser organizasyonları ile tanıdığımız Hicri Bozdağ olacak. Yalnız programda onunla ne konser organizasyonları ne de radyo programlarıyla ilgili konuşacağız. Hicri, koronavirüs günlerinde iki hafta önce facebook sayfasında paylaştığı bir yazı ile kimsenin umursamadığı bir konuya dikkat çekecekti.

Bende bu konuyu instagram canlı yayınıma taşımak istedim. İlk önce Hicri Bozdağ'ın yazdığı o yazıyı sizlerle paylaşayım:

"HOBİ SANILAN MESLEKLERDE DURUM...

Müzisyenler, Sahne Sanatları Sanatçıları (Tiyatro, Bale gibi), Resim Heykel (plastik sanatlar) Sanatçıları, Çizerler, Seslendirme Sanatçıları, vb gibi, … Onların yaptıkları sanat olmakla birlikte, kendisini geçindirecek geliri sağlamak için yaptıkları şey İŞ’tir… Yani onların MESLEKLERİDİR… Yani birçok meslek grubunda olduğu gibi onların yaptığı da onların İŞİ...
Eğer sanatçı olarak sabit ve garanti periyodik ödemeli bir yerde ÇALIŞMIYORSANIZ, yapacağınız şey, SANAT olarak tanımlanan ve genelde HOBİ olarak görülen ya da kabul edilen ama aslen İŞİNİZ olan şeyi bir yerlerde ücreti karşılığında gerçekleştirmek.
Mektepli ya da alaylı sanatçıların, sabit, garanti ve periyodik geliri olan bir çalışma hayatı yoksa ve bir vesile ile ÇALIŞABİLECEĞİ alanlarda, örneğin altı ay gibi bir süre kapatılmışsa, ne yapması gerekir? Yani o sürede gelirini nereden sağlamalı.
Örneğin, anne keman sanatçısı, baba ressam, ortada bir ya da iki çocuk var. Her ikisinin de MESLEĞİ, genel olarak HOBİ kabul edilirken, kendilerini ve çocuklarını geçindirmek için ne yapmalı?
Çevrenizde tanıyın ya da tanımayın bir sanatçı var ise, ONUN sanatını icra etmesinin aslında İŞİNİ yapması olduğunun farkında olmak gerek.

Not: Şunu belirtmem gerekir, ben herhangi bir sanat dalında sanatçı değilim. Ancak çevremde tanıdığım, tanımadığım o kadar çok sanatçı ve sanatçı adayı var ki duyarsız kalmam imkânsız."


Hicri Bozdağ'ın yazdığı yazı üzerine bu gece instagram canlı yayınında konuşacağız. Bu konu gibi bir başka bir hassasiyeti de Cuma günü Eser Taşkıran ile konuşacağız.

Bugünkü canlı yayında  "Hobi Sanılan Meslekler" üzerine Hicri Bozdağ ile konuşurken sanatçıların durumuna ve toplumun onlara bakışına (daha doğrusu bakamayışına) dikkat çekeceğiz.

Cuma günkü canlı yayında ise, "Müzik bedava yapılan bir şey mi?" sorusu üzerine müzik insanı Eser Taşkıran'la konuşacağız. Bu seferde toplumun sanat yapıtına nasıl baktığına (ya da bakamadığına) dikkat çekeceğiz. 

Aptulika


Lucky Peterson 55 yaşında Vefat Etti


Amerikalı bluesçu, elektro gitar ve Hammond Org'un ustası Lucky Peterson, dün (17 Mayıs 2020, Pazar) Dallas'daki evinde, 55 yaşında hayata veda etti. 


1964 yılında New York'ta doğan Lucky Peterson, doğuştan bir bluescuydu. 
Babası James Peterson da önemli bir blues gitaristiydi ve bu türün ustalarının müdavimi olduğu bir kulübün de sahibiydi. 
Bu ortamda yetişen Lucky Peterson, 5 yaşında müziğe adım atmak değil, 1969 yılında "Our Future" isimli ilk albümünü kaydedecekti. Büyük blues prodüktörü ve klasik yapıtların bestecisi Willie Dixon, bu çocuğun yeteneğini keşfedecek ve yaşının 5 olmasına aldırmadan, onu stüdyoya sokacaktı.

Lucky Peterson 8 yaşına geldiğinde de babası James Peterson ile birlikte ikinci albümünü yapacaktı. 

Ergenlik çağında Etta James, Little Milton, Otis Rush gibi blues ustalarıyla sahneye çıkan Peterson, Blues'ın yaşayan en büyük ustalarından biri olarak albümlerine ve konserlerine devam ediyordu. 







17 Mayıs 2020 Pazar

Koronavirüs Günlerinde Hatırladıklarım ve Keşifler 55


Lucky Peterson, elektro gitarıyla muhteşem blues rock albümlerine imza atmış biri. Peterson sadece gitarda değil, piyano ve org'da da mahir bir mülti enstrümantalist. Caz müzisyeni Jimmy Smith'in ölümünün 12. yılında, Lucky Peterson tuşların başına geçerek bu saygı albümü oluşturmuş. 


Hammond Org'u kazandıran adama saygı




Lucky Peterson
"Jimmy Smith Tribute"
(2017)
Jazz Village  

Albümün kapağına bakıp, amanın caz albümü diye oraya buraya kaçışmayın. Öncelikle Lucky Peterson ismini bir yere not edin. Bu adamımız elektro gitarıyla muhteşem blues rock albümlerine imza atmış biri. Peterson sadece gitarda değil, piyano ve org'da da mahir bir mülti enstrümantalist. Caz müzisyeni Jimmy Smith'in ölümünün 12. yılında, Lucky Peterson tuşların başına geçerek bu saygı albümü oluşturmuş. 

Peki Jimmy Smith kim? diyorsanız, o zaman da Lucky Peterson'un ismini yazdığınız kağıda Jimmy Smith ismini yazıp, ardından Hammond Org'u da ekleyin.

Bugün bile hükmünü gönül hanemizde sürdüren ve paha biçilmez Hammond Org'ları 70'lerin rock albümlerinden tanır ve hayranlık duyarız. Oysa ki "1950'li yıllarda bu yeni org modeline kimse yüz vermezmiş. Jimmy Smith, Hammond Org'u caz müziğinde solo olarak kabul ettirmiş ve o güzelim tınıyı bu günlere kadar duyabilmemize vesile olmuş. 

Hammond Org kullanan bir çok müzisyen olmuş ama Jimmy Smith'i bir kez dinlediğinizde daha sonrasında onun imzasını farkedersiniz. Kim bilir bu enstrümanın büyülü yanı da bu, çalanın kişiliğini ortaya koyar.( ya da kişiliği olan müzisyenler onu çalmayı bir zevke dönüştürür.) 

Lucky Peterson, bu saygı albümü için yanına davulcu Herlin Riley ile Amerikalı genç gitarcı Kelyn Crapp'ı alarak stüdyoya girmiş. 9 yapıtın yer aldığı albümde kayıtlara konuk müzisyenler de katılmış. Açılışta yer alan Smith baş yapıtı "Night Train"de Nicolas Folmer yer alırken, "Blues For Wes"te Phillippe Petrucciani güzel ve sıcak gitar tonuyla çalmış. Bu arada soyadı size tanıdık gelmiş olabilir. gitarist Phillippe, doğuştan gelen bir kemik hastalığı ve kısa boyuna rağmen usta bir caz piyanisti olan ( 1999 yılında kaybetmiştik ) Michel Petrucciani'nin kardeşi. 

Bu saygı albümünde bir caz ustası olan Archie Shepp'de "Jimmy Wants To Groove" ve "Back At The Chicken Shack" da tenor saksafonu ile konuk olmakla kalmamış, vokalleri de yapmış. 

Karantina altında evde tek başına dinlemek için ideal bir albüm. Ancak albümü dinledikten sonra açık havada kalabalıkla birlikte konserde dinlemek isteyeceksiniz. O da olur inşallah. 


Aptulika
Koronavirüs Günleri


2 yıl öncesi bu ay CAMEL ile buluşmuştuk



Bundan iki yıl önce Camel, 22 ve 23 Mayıs'ta “Playing Moonmadness Plus Other Classic Tracks” turnesi kapsamında İstanbul'da da sahneye çıkmıştı.


 Topluluğun ve rock tarihinin en önemli gitaristi Andrew Latimer canlı canlı sahneye çıktığında ilahi bir atmosfer kaplamıştı her yanı.


Evet bugün Andrew Latimer'in doğum günü.



Ve Bülent Seyitdanlıoğlu o özel günleri hatırladı ve güzel bir yazı kaleme aldı. 






Camel dünyanın en büyük progresif rock gruplarından biri.

1970' lerde "Mirage", "Snow Goose, Moonmadness" gibi progresif rock tarihininin en önemli albümlerine imza atan topluluk, 80'lerin ikinci yarısında dağılmıştı.

90'larda yaptıkları dönüş ise 2000'li yıllarda son bulmuştu.

2013 yılında topluluk yeniden bir araya geldi ve o günden bu güne turneler sürüyor.

Camel, 22 ve 23 Mayıs'ta “Playing Moonmadness Plus Other Classic Tracks” turnesi kapsamında İstanbul'da da sahneye çıkmıştı.

Camel'in tek konser için geleceği açıklandığında zaman durmuş, biletler satışa çıktığında ise aynı gün tükenmişti. Turnenin İstanbul ayağına bir konser daha eklenerek sorun çözüldü, sonradan.

Topluluğun ve rock tarihinin en önemli gitaristi Andrew Latimer canlı canlı sahneye çıktığında ilahi bir atmosfer kaplamıştı her yanı.

Evet bugün Andrew Latimer'in doğum günü.
Andrew Latimer an itibarıyla 71 yaşında ulu bir çınar 
ve 
iyi ki doğdu...


16 Mayıs 2020 Cumartesi

Pretty Things'in solisti Phil May Öldü.


İngiliz rock grubu Pretty Things'in vokalisti Phil May, 75 yaşında hayata veda etti. 
Dün (15 Mayıs 2020), Cuma günü sabah saat 07.00'de Norfolk'ta hastanede öldüğü açıklandı. 


75 yaşındaki sanatçı bir iki hafta önce bisikletten düşmesi sonucu hastaneye kaldırılmıştı, burada acilen ameliyata alınan Phil May, ardından gelen komplikasyonların ortaya çıkması sebebiyle hastanedeydi.

1960 yılların ortalarında konserleri ve blues rock soundlarıyla tanınan Pretty Things,"Rosalyn,” "Honey I Need" ve "Don't Bring Me Down,”  gibi parçalarıyla İngiliz müzik listelerinde üst sıralara yükselmişlerdi. 




Deep Purple'ın İstanbul konserinin akibeti ?


3 Haziran'da Deep Purple'ın İstanbul konserinin akibeti ne olacak?

Cumartesi günü herkesin merakla sorduğu bu sorunun cevabını Bora Çetin'in facebook paylaşımında adeta canlı yayın etkisinde aldım. Usta radyo programcısı Bora Çetin, konserlerin akibetiyle ilgili cevabı anı anına duyurdu. Bu konudaki son durum şöyle:

"DEEP PURPLE FAREWELL Dünya turnesi, grup yönetiminin kararı ile 2021 yılına ertelenmiştir.
DEEP PURPLE Dünya turnesinin yeni takvimi kapsamında turnenin İstanbul ayağı 30 Mayıs 2021 Pazar günü LIFEPARK’ta gerçekleşecektir.

Yeni Dönem Bilet Fiyatları aşağıdaki şekilde olacaktır
VIP LOUNGE – 1.100 TL
Sahne Önü - 660 TL
Normal Alan – 250 TL
Geçmiş Dönemde Alınan İndirimli Dönem Biletleri Geçerliliğini Koruyacaktır. "



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...