31 Mart 2017 Cuma

Suratımızdaki gülücüğün yittiği an


Okuduğum ilkokul, ortaokulun yerinde yeller esiyor. 
Doğduğum şehrin silüetleri, sokakları hemen hemen herşey yok olup gidiyor. 
Bugün bir saat önce aldığım bir haber o çoktan giden yazlık açık hava sinemalarında izlediğim filmlerin kanıtlarının da bu zalim dünyadan çekip gittiğini öğrenecektim. Artık çocukluğumun Hababam Sınıfı öğrencileri de bizi yalnız bırakmaya başladı. Bugün Güdük Necmi abimizi de kaybettik. 

Halit Akçatepe'nin de yeri dolmayacak tıpkı Kemal Sunal ve Tarık Akan gibi. 
Suratımızdaki tebessümün müsebbibleri bir bir gidiyor. 

Yahu bu adamlar nasıl güzel insanlarmış be, her birini yitirdiğimde etrafımı saran çölde boğulduğumu hissediyorum. 
Seni unutmayacağız Halit Akçatepe ve 1970'lerin güzellikleri. 
Ne çok şey kaybettik, ne çok. 

Aptulika 
31 Mart 2017

30 Mart 2017 Perşembe

Blues Perişan Liste 30 (31 Mart 2017)

 Editoryal Listeyi 
bu blog'un yazarları
 olan Aptulika,
Geronimo Yalnızkartal ve Cenk Akyol 
oluşturuyor. 
Parentez içindekiler geçen haftaki durumu belirtir. 
(-) : listeye yeni girenler.
Parentezin yanındaki mavi renkli sayı: Listede kaç haftadır bulunduğunu belirtir






ALBÜMLER





1- ROLLING STONES - Blue and Lonesome (1) 8





2- JULIAN SAS   - Feelin' Alive (3) - 2




3 - JOHN MAYALL - Talk About That (4) - 8


4 - MARCUS KING BAND  - Marcus King Band (2) - 7  
5 - BETH HART - Fire On The Floor (4) - 6
6 - QUINN SULLIVIAN  - Midnight Highway (6) - 7
7 - COCO MONTOYA  - Hard Truth ( - ) - 1
8 - DUKE GARWOOD  - Garden of Ashes  (10) - 2
9 - ELVIN BISHOP'S BIG FUN TRIO - Elvin Bishop's Big Fun Trio (8) 6
10 - MARC FORD and The Neptune Blues Club - The Vulture ( - ) - 
11 - DAN PATLANSKY - Introvertigo (11) - 4
12 - SAMANTHA FISH - Chills and Fever  ( - ) - 1
13 - ERIC GALES - Middle Of The Road (13) - 3
14 -BIG MAMA MONTSE BAND  - Seed Of Love (-) - 1
15 - NICK EARLE and JOE COFFIN   - Wood Wire Blood And Bone (-) - 1







PARÇALAR





1 - DAVY KNOWLES  - What In The World  (6) - 3



2 - JOHN MAYALL - The Devil Must Be Laughning (2) - 8



3 - MARCUS KING BAND - Rita Is Gone  (1) - 7



4 - ROLLING STONES  - I Can't Quit You Baby (4) - 8
5 - JULIAN SAS  - High and Low(12) - 2
6 - DAN PATLANSKY  - Come and Play (8) - 5
7 -  ROLLING STONES - Blue and Lonesome (3) - 8 
8 - ALL THEM WITCHES  - Internet (13) - 2
9 - ZOE SCHWARZ BLUE COMMOTION  - Broken (-) - 1
10  - QUINN SULLIVAN - Midnight Highway (5 ) - 7
11- DELBERT MC CLINTON - Doin' What You Do (10) - 8
12 - BETH HART  - Fatman (7) - 7
13 - BONFIRE  - Locomotive Breath (-) - 1
 14 - DUKE GARWOOD - Cold Blooded (14) - 2
15 - BLACK JOE LEWIS  - PTP (9) - 5





  

28 Mart 2017 Salı

Rakınroll FM Postası – 2



Rakınroll FM Postası – 2 
Müzik dipsiz bir deniz, biz ise elimizde olta sallıyoruz . Neyse ki  çok bereketli, bizi hiç elimiz boş döndürmüyor … 
Bu hafta  Rakınroll FM postasında yeni çıkan ya da  keşfettiğimiz albümler ve gruplardan  en çok dinlediğimiz ve de çaldığımız bir kaçı hakkında  kısa notlarımızı şöyle sıralayabiliriz .



Yeni ama biraz geç bir keşif

Grup : Big Mama Montse Band
Albüm : Seed of Love  ( 2017)
Montserrat Pratdesaba  grubun vokallerinde yer alıyor  ve  1963  doğumlu  şahane bir  abla .  Barcelonalı bir Katalonyalı .   Avrupalı  bayan bluescuların da farklı bir tarzı var ,  hoş bir blues tınısı ve vokal tadı veriyor dinleyen kulaklara  .  Yeni keşfettiğimiz ablamızın 1992’den başlayarak  15 albüm yaptığını birçok müzikal projeye eşlik ettiğini  , ilk çıkışını  1988 yılında  Barcelona’nın efsane klübü  Cova Del Drac’da yaptığını öğreniyoruz .  Fransız  bir blues dergisinde uzun süre yazarlık yatığını ,  bu arada  İspanya’dan lokal birçok müzikal ve blues içerikli ödüller aldığını görünce şaşırmıyoruz tabi . Albüm ‘den bu hafta en çok çaldığımız  ve dinlediğimiz ve dinlenmesini tavsiye edeceğimiz  birkaç parça  , albümün isim parçası  Seed of Love , Howlin on the ground  , No words on the line , When I die, You beter second line ve Sex appeal  … 




Genç ve tecrübeli yetenek 

Sanatçı : Davy Knowles 
Albüm :  Three Miles of Avalon ( 2016)

İrlanda denizinin ortasında bir ada ve efsaneye göre adını adayı koruduğuna inanılan Manannan Mac Lir isimli  Kelt  deniz tanrısından alıyor  . İşte  bu esrarengiz ada da  1987 de doğan ve  adam olacağı belli olan çocuk   babasının  Gallagher, Clapton, Knopfler,  Peter Green  John Mayall plaklarını dinleyerek büyüyünce  henüz 16 yaşında Back Door Slam ( Bir Robert Cray şarkısı )  isimli grubunu kuruyor  …  30 yaşın içine  ilk grubu ile dört albüm , Davy Knowles & Back Doors Slam ile  3 albüme ve bu albümüyle de solo ikinci albümüne imza atan , çok yetenekli , çok üretken bir  blues rock müzisyeni  ile karşı karşıyayız  .  Gerek Amerika’da gerekse Avrupa ve Dünyanın dört bir yanında  birçok ünlü  rock ve bluescu ile ortak turnelerde ve önemli birçok festivalde sahne aldığını söyleyerek araştırma kısımını  biraz da sizlere bırakalım .  
Bu albümden birbirinden farklı özellikler  taşıyan  orijinal  şarkılarla karşılaşacağınızı iddia ediyoruz .  En öncelikle  önerim albümün 11.49 dk’lık son parçası What in the world . Blues sindire sindire içinize işliyor ,  gitar kadar  orgun tınıları kanatlandırıyor muziği sanki. Açılış parçası  ritmi ile  çoşkulu ve tempolu bir parça iken  ,  Fallin apart  ile de  bluesun aşk tınıları dokunuyor ruhunuza .  Never gonna be the  same , ah ne de güzel ama erken bitiveriyor tadı damağınızda .  Oxford , MS ile   Mississippi ‘de bir klise korosunda el çırparken buluyoruz kendimizi ve başta da değindiğim gibi bu yetenekli adamla   küçük bir adadan büyük  blues denizine yelken açıyoruz ( Bknz: Albüm kapağı )




Eski tüfeklerin yeniden tüten namluları 

80’ler ve 90’lardan gelen  Hard Rock , Hard n Heavy ve  Heavy Metal tınıları  bu hafta iki yeni albümle karşımıza çıktı 
Grup :  Night Ranger 
Albüm : Dont Let Up  ( 24 Mart 2017)
1982 yılı çıkışlı bu Kaliforniyalı ( San Francisco ) grubun 15. Stüdyo albümü .  Albüm bu türün eski sevdalarına  eski günlerden   nostaljik tatları yeni şarkılarla  sunmaya  aday olabilir .  Albümün açılış parçası enerjik , tempolu ve ritmik Somehow Someway bunlardan biri , Day and Night  bir diğer dikkat çeken parça , (Won’t be you) Fool Again  klasik Amerikan Hard n Heavyleri tadında … We can Work It Out  en beğendiğim parça albümde. 




Grup :  Bonfire 
Albüm : Byte The Bullet  ( 24 Mart 2017)
1972 yılına kadar geçmişi olan bir tarihten bahsetmek mümkün bu grup için .  Kurucu elaman , gitarist Hans Ziller  henüz 13 yaşında bir yeni yetme iken Cacumen adıyla ( ilk albüm 1979 )  kurup,  1986 ‘da Bonfire ismini alan Alman İngolstadt ‘lı  ( Bu arada  takımları için yaptıkları parçalarını bulup izleyin , çok takdir ettiğimi söylemeliyim dinler ve izlerken – albümden değil , eski bir çalışma, Avrupalı Rockçu ağabeylerimizin futbolu sevdiğini biliriz .   )   hard rock grubumuzun bu yeni albümü  gerçekten 80’ler ve 90’lardan gelen hoş bir nostaljik  koku ve tadı içinde barındırıyor hem de  bomba gibi bir ritm tempo ve   yepyeni  şarkıları ile , genel anlamda vasat üstü bir  haz verdiğini söylemek isterim .  Albümün açılışında 7 dakikalık Power Train her şeyi ile  türün meraklısı için doyurucu şahane bir  klasik Alman ekolü  hevy metal parçası tadında   ,  hemen ardından gelen  Stand up 4 Rock   yeni bir  rock marşı olmaya aday . Jethro Tull  kavırı Locomative Breath ‘i  birde bizden  dinleyin demişler ,  Lonely Nights da sizi   o eski  stadyum konserlerde hep beraber  çakmakların çakılıp birlikte söylenen şarkıların olduğu günlere götürecek ( Hani şu cep telefonlarının henüz icad edilmediği  zamanlara ) .  Sweet Obsession , ensturmental parça  InstruMeral  ve  geçen yıl kaybettikleri eski üyeler (Horst Maier Thorn)  için yazdıkları  Too Far From Heaven  diğer  önerilerimiz .  Ama siz bu türü severseniz hepsi keyif verebilir … 





Geronimo Yalnızkartal
27 Mart 2017

Not:  Rakınroll FM , amatör ruhlu ve düzenli periyodu olmayan , yayınları aşağıdak linkte yer alan grup sayfasından  , genellikle yayından kısa bir süre önce duyurulan , süprize açık ve spontan yayın akışı olan bir internet radyosudur . Sayfaya üye olur iseniz yayınlardan haberdar olup  bu sayfalardaki adı geçen müzikleri dinleyebilirsiniz .

Grup sayfa linki : https://www.facebook.com/groups/291467814569528/?fref=ts


27 Mart 2017 Pazartesi

Cazır Cuzur - Cenk Akyol 28 Mart 2017




Zoe Schwarz Blue Commotion – 2017 - This Is The Life I Choose ( 33 Records )




Blues Perişan için yeni çıkan bir çok blues-rock albüme kulak kabarttım son günlerde. Gerçekten hoşuma giden bu albüm tipik “woke up this morning” klişeleri içermeyen, her şeyi yerli yerinde, ve daha da önemlisi hammond, gitar, bas, davul bandosu için çok iyi düzenlenmiş ve blues'un farklı tonlarını ( kabare tarzı vokaller, manda kasa filtresiz caz gitarlar, yüksek tempolu blues-rock ritmler, hammond'un sürüklediği baladlar ) çeşitlemesine rağmen bir albüm bütünlüğünde bunları sunabilmesi grubun müzikal direktörü gitarist Rob Coral'ın becerisi. Tüm parçaların da bestesi ve düzenlemesi ona ait. Sitesinde dediğine göre Clapton'un tanrı olduğu dönemlerde müziğe merak sardığı için tabi ki blues ile haşır neşir olmaya başlamış. Londra'daki caz çevrelerinde Joe Pass ve Allan Holdsworth gibi isimlerle aynı sahneyi paylaşınca şimdilerde çaldığı manda kasa caz gitarını almış olsa gerek. Zoe Schwarz ve Blue Commotion dışında The Baddest Blues Band Ever! İsimli bir grubu daha var.  

Kadrodaki Hammond orgcu Pete Whittaker da John Etheridge, Theo Travis gibi isimlerle çalmış. 

Grubun en görmüş geçirmiş müzisyeni davulcu Paul Robinson'un portfolyosu hepsinden de geniş. Paul McCartney, Nina Simone, Jan Hammer, Rod Stewart, Patti Austin, Art Of Noise, Dianne Reeves. Kariyerinin başında Brotherhood Of Man isimli pop grubunda çalmış ( Aptül hatırlar sanırım bu grubu ) Trever Horn'un Video Killed The Radio Star'da davulları o çalmış. Biyografisinde etraflıca çaldığı insanları  yazıyor. 2008'de İstanbul Caz Festivali'ndeki Sing The Truth etkinliğinde de yer almış. Session müzisyenlerinin bu tür anıları benim gerçekten okumaktan zevk aldığım yazılar. Ayrıntılara ve müzisyenler arasındaki ilişkilere meraklıysanız harika kaynaklar.  ( http://paulrobinsondrummeronline.com/bio/ )

Albümün bonus parçalarından biri de Jack Bruce'un Cream zamanından çok sevdiğim parçası We're going wrong. Aynı kadroyu on senedir koruyan Blue Commotion ile çıkardıkları albümde gruba üflemelilerde ve geri vokalde 3 de konuk müzisyen yardım ediyor.  

Bu kadar usta müzisyenin önünde söyleyen Zoe Schwarz'ın “allah” vergisi çok güçlü bir vokali olduğunu söyleyemem ama gerçekten kendine özgü yorumu ve ayrıksılığı var ki bu da benim daha çok takdir ettiğim bir şey. Önümüzdeki senelerde de hatırlayıp, tekrar çalacağınız bir albüm.

Zoe Schwarz - vokaller
Rob Koral - gitarlar
Pete Whittaker - Hammond org
Paul Robinson - davul & vurmalılar

Ian Ellis – saks 
Andy Urquhart - trompet
Julie Staines – geri vokaller





Cosmosquad – 2017 – Morbid Tango (Marmaduke Records)



Kalifornia'lı fusion gitarcısı Jeff Kolman'ın sürüklediği power trio formatındaki Cosmosquad yeni albümü "Morbid Tango"yu geçtiğimiz ay Jeff Kolman'ın plak şirketi Marmaduke Records üzerinden yayınladı. Kariyerine 80'lerde davulcu kardeşi ile kurduğu Hard N Heavy grubu VXN ile başlayan gitarist 30 yıllık kariyerinde Glenn Hughes, John Payne's Asia, Chad Smith's Bombastic Meatbats, Danny Seraphine (eski-Chicago davulcusu), Kofi Baker gibi bir çok farklı türde müzik yapan müzisyen ve  grup ile albümler yayınladı. Cosmosquad son 20 yıldır solo albümleri ile paralel sürdürdüğü bir proje. Bas gitar uzun yıllardır hem solo albümlerinde hem de Chad Smith’s Bombastic Meatbats'de beraber çaldığı Kevin Chown davul da aynı şekilde devamlı ortak projelerde beraber yer aldığı Shane Gaalaas tarafından çalınıyor. Albümdeki ufak klavye dokunuşları da yine “West Coast” fusion caz camiasının bilinen isimlerinden Jeff Babko ile halledilmiş.

Son 20 yıldır bir çok rock ve metal gitaristi caz özellikle fusion müziğine göz kırptı. Caz müziğindeki groove ve emprovizasyonun çekiciliği ile sert gitar riffleri ve tonlarını birleştiren bir çeşit modern fusion ortaya çıktı. Los Angeles'daki Baked Potato bu tür grupları izleyebileceğiniz küçük bir klüp. Biraz incelerseniz nasıl büyük isimlerin burada konser verdiğini göreceksiniz. Jeff Richman, Michael Landau, Tony McAlpine gibi Jeff Kolman da kendi grubu,  Chad Smith's Bombastic Meatbats ve bir çokları ile burada sık sık sahne alıyor. 

Kısaca grubu tanıttıktan sonra gelelim albüme. Her ne kadar gitaristin rocker kimliği ile “cat” kimliğini birarada görebileceğimiz bir albüm olsa da “shred” gitar ve çift bas davul severler için  
diğer Cosmosquad albümlerine göre rock tarafı ağır basan bir albüm. Flamenco gitar introsu ile başlayan albümle aynı ismi taşıyan parça metronomu yüksek bir power trio gösterisi. Ballad Of Rick James adı üstünde funky bir Rick James güzellemesi. Always Remembered Love Her fusion'cunun Holdsworth tutkunu olduğunu hatırlatan bir balad. Still Life albümde en beğendiğim parça oldu. Akustik gitarla açılan parça klavyenin de eklenmesi ile Space-rock tadları da bırakan albümdeki en caz tınlayan kayıt. Bir sonraki parça Sangfroid ile Baked Potato tarzı fusion menüsü devam ediyor. Albümlerini dinlediğinizde her şeyden önce Jeff Kolman'ın fusion tonlarını da rock soundlu gitarı da çok iyi bildiğini göreceksiniz. Bunda stüdyo müzisyenliğinin payı çok olsa gerek. Bu parçada da Larry Carlton kadar akıcı ve yumuşak Kolman. Keşke gelseler de canlı izlesek diyeceğiniz kalitede enstrümancılık barındıran usta işi bir albüm. Cazcılara sert riflerini sevdirecektir.

Jeff Kolman – Gitarlar
Shane Gaalaas – Davul , Elektronikler
Kevin Chown – Bas, ek programlar

Konuklar;

Jeff Babko – Klavyeler
David Collier – Vurmalılar
Jono Brown - Yaylılar






Geç bir keşif.... Jimmy Burns 



2015'in son günlerinde Volkswagen Arena'da Blues Session isimli bir konsere gittik arkadaşlarla. ilk kez orada izledim ve çok etkilendim Jimmy Burns'den. Özellikle 2 parçası aklıma kazındı. 1996 ve 1999'daki lik iki albümdeki parçalar Leaving Here Walking ve No Consideration söylediği standart blues parçalarının yanında çok güçlü bestelerdi. Elif Çağlar ile duet yaptılar. Sonrasında internetten kendisini araştırdığımda 2013'te Efes Pilsen Blues Festivaline ( malumunuz böyle bir festivalden mahrumuz. Artık içki markalarının konser , festival düzenlemesi yasaklandı ) aynı ekip ile katıldığını gördüm. Chicago'lu müzisyenin etkileyici gitarının yanında güçlü besteleri ile Chicago Blues'unu hala dünyanın dört bir yanında dinletiyor. 
Yoğun turnelerinden kalan vakitlerde Chicago'da Buddy Guy'ın klübünde sıklıkla çalıyor. Albümleri   en eski blues albümleri yayımcısı Delmark'tan yayınlanıyor.







26 Mart 2017 Pazar

Keman, Viyola ve Çello ile JETHRO TULL


Jethro Tull ve Ian Anderson, ikisi de birbiriyle bütünleşmiş. Bir yerde Anderson resmi görüldü mü hemen yapıştırılır, "Jethro Tull" diye. Ama neredeyse 17 yıldır gruptan ses seda yok. Uzun bir süredir Ian Anderson'un solo çalışmalarıyla devam ediyoruz ve gene de Jethro Tull yaşıyor. 
Grubun beyni elbetteki Ian Anderson ama gitarist Martin Barre'yi de özledik desek de artık yapacak bir şey yok gibi. 
2017'nin başında yeni bir Jethro Tull albümünün Mart gibi çıkacağı haberiyle uyandık. Ve o albüm bugün itibarıyla çıktı. "Jethro Tull - The String Quartets" adını taşıyan bu albümde ne grup, ne de Anderson'un solo grubu var. Hatta Ian Anderson bile konuk gibi. Bu albüm klasik müzikçilerden oluşan Carducci The String Quarters tarafından yapılmış. 
Olayın aslı ise şöyle: Ian Anderson'un son yıllardaki solo albümlerinde yer alan grubundaki keyboardcısı John O'Hara, 12 Jethro Tull parçasını klasik müziğe uyarlayarak aranje etmiş ve Carducci The String Quarters yorumlamış. 
Albümde Matthew Denton ve Michelle Fleming kemanlarda yer alırken, Eoin Schmidt-Martin viyola, Emma Denton ise çellosuyla yerini almış. Düzenlemeleri yapan John O'Hara yer yer piyanosuyla katılırken, Ian Anderson da flüt, vokal, akustik gitar ve mandolinle 
 eşlik etmiş. 
Yaylılarla, klasik bir tarzda Jethro Tull şarkılarını dinlemek nasıl bir duygudur, dinleyip göreceksiniz. 

Albümün içindekiler: 

In The Past (Living In The Past)  
Sossity Waiting (Sossity: You’re a Woman / Reasons For Waiting) 
Bungle (Bungle In The Jungle) 
Ring Out These Bells (Ring Out, Solstice Bells) 
Farm, The Fourway (Farm On The Freeway) 
We Used To Bach (We Used To Know / Bach Prelude C Maj) 
Velvet Gold (Velvet Green)  
Pass The Bottle (A Christmas Song) 
Loco (Locomotive Breath)  
Only The Giving (Wond’ring Aloud) 
Songs And Horses (Songs From The Wood / Heavy Horses) 

Aquafugue (Aqualung)  




25 Mart 2017 Cumartesi

Boston'un davulcusu Sib Hashian öldü


Amerikan rock grubu Boston'un ilk davulcusu Sib Hashian, 22 Mart 2017, çarşamba günü hayata veda etti. İtalyan kökenli ABD'li davulcu 67 yaşındaydı. 
Boston grubunun 1976 yılında çıkan ilk albümünden  iki yıl sonra çıkan "Don't Look Back" te de davul çalan Sib Hashian, grubun sekiz yıl aradan sonra çıkan 1986 tarihli "Third Stage" albümünde de yer almıştı. 


Boston - "Don't Look Back" 



24 Mart 2017 Cuma

Blues Perişan Liste 30 (24 Mart 2017)

 Editoryal Listeyi 
bu blog'un yazarları
 olan Aptulika,
Geronimo Yalnızkartal ve Cenk Akyol 
oluşturuyor. 
Parentez içindekiler geçen haftaki durumu belirtir. 
(-) : listeye yeni girenler.
Parentezin yanındaki mavi renkli sayı: Listede kaç haftadır bulunduğunu belirtir







ALBÜMLER





1- ROLLING STONES - Blue and Lonesome (1) - 7



2- MARCUS KING BAND  - Marcus King Band (2) - 6



3 - JULIAN SAS   - Feelin' Alive (-) - 1


4 - BETH HART - Fire On The Floor (3) - 5
5 - JOHN MAYALL - Talk About That (4) - 7
6 - QUINN SULLIVIAN  - Midnight Highway (5) - 6
7 - DELTA MOON  - Cabbagetown (9) - 3
8 - ELVIN BISHOP'S BIG FUN TRIO - Elvin Bishop's Big Fun Trio (6) 5
9 - BLACK JOE LEWIS - Black Lash  (11) - 4
10 - DUKE GARWOOD  - Garden of Ashes  (-) - 1
11 - DAN PATLANSKY - Introvertigo (12) - 3
12 - DELBERT MCCLINTON - Prick of the Litter (8) - 7
13 - ERIC GALES - Middle Of The Road (14) - 2
14 -ASIA - Symfonia Live in Bulgaria (-) - 1
15 - ROBBIE KRIEGER  - In Sessions (10) - 4







PARÇALAR





1 - MARCUS KING BAND - Rita Is Gone  (2) - 6





2 - JOHN MAYALL - The Devil Must Be Laughning (3) - 7



3 -  ROLLING STONES - Blue and Lonesome (1) - 7 


4 - ROLLING STONES  - I Can't Quit You Baby (4) - 7
5  - QUINN SULLIVAN - Midnight Highway (9 ) - 6
6 - DAVY KNOWLES - What In The World ( 11 ) 2
7 - BETH HART  - Fatman (5) - 6
8 - DAN PATLANSKY  - Come and Play (8) - 4
9 - BLACK JOE LEWIS  - PTP (12) - 4
10 - DELBERT MC CLINTON - Doin' What You Do (6) - 7
11 - DELTA MOON  - Death Letter  (7) - 3
12 - JULIAN SAS  - High and Low(-) - 1
13 - ALL THEM WITCHES  - Internet (-) - 1
 14 - DUKE GARWOOD - Cold Blooded (-) - 1
 15 - ROBBY KRIEGER - School  (10) - 3

23 Mart 2017 Perşembe

Jimmy Page'in 17 yaşındayken prodüktörlüğünü yaptığı plak


Jimmy Page'in 17 yaşındayken prodüktörlük koltuğuna oturduğu Chris Farlowe'un 1961 tarihli "Beginnig" albümü 56 yıl sonra plak olarak, önümüzdeki Salı piyasaya çıkacak.


Jimmy Page yani Led Zeppelin'in efsanevi gitaristi. Bu büyük ustayı rock ve blues tarihinin en önemli grubu Yardbirds'te tanımıştı, tüm dünya. O gün bugündür de gitaristliğinden sual olunmaz.
Bu büyük usta daha henüz 17 yaşındayken prodüktör koltuğuna oturmuş bir deha. Bu konuyla ilgili bu hafta müzik basınına bir haber oturdu. Jimmy Page daha Yardbirds ve Led Zeppelin gruplarına katılmadan önce, henüz 17 yaşındayken İngiliz blues ve rock'ının büyük ustası Chris Farlowe'ın 1961 yılında yaptığı plağın prodüktörlüğünü üstlenmiş. Londra'daki RG Jones Sound Stüdyoları'nda yapılan bu kayıt 56 yıl sonra önümüzdeki Salı  (28 Mart 2017) günü piyasaya çıkacakmış. 12  parçanın olduğu bu plağın ismi "Beginnig" ve Chris Farlowe ile grubu Thunderbirds tarafından yapılmış. Jimmy Page'in müzikal kariyerine adım atmadan önce prodüktörlüğünü 17 yaşındayken üstlendiği bu albüm plak formatında piyasaya çıkacakmış.

22 Mart 2017 Çarşamba

Asia'dan JOHN WETTON'un anısına SYMFONIA


Progresif Rock'ın "Süper Grup"u Asia, bu yılın başında ölen vokalisti ve basgitaristi JOHN WETTON'un anısına "Asia: Symfonia - Live In Bulgaria" albümünü yayınladı. 



Albüm kapaklarında Asia ismini gördüğümüzde, bizden birileri diye sevindiğimiz nefis rock grubu. Onlar 1980'lerin içinde filizlenen bir Süper Grup'tu ve hiç mi hiç Asya ile alakaları yoktu. Tam tersine Batı'nın göbeğinden, Britanya adasındaki İngilizlerden kurulu bir gruptu. 1981'de rock sahnesine duhul etmiş, daha önceden bildiğimiz çok önemli progresif rock gruplarının elemanlarından teşekkül ediyorlardı. Döneme baktığımızda seksenlerdi ve progresif rock gruplarının canına okuyan yıllardı. O 1970'lerin senfonik ögeli çalışmalarının aklını bozacak synthesizerler , elektronik davullar ve bilumum "cıstak'disko tınılarıyla elektronikleşen bir alem. O yıllar nice rock grubunun aklını karıştırmış ve dahi dumura uğratmıştı. . Tam o ortamın içinde kurulan Asia, dönemin modası teknolojileri de kullanmaktan iptina etmeden progresif rock'ın nefes alan çalışmalarını üretebilme maharetine erişecekti. 
Asia, müziğiyle o dönemin heavy dinleyicisinin de ilgisini çekerken, en katı progresif dinleyicisinden de tam not alacaktı. Dönemin heavy dinleyicisi dedim ama açayım. Mesela bugün yaşı 50 'ye gelmiş gençliğinde metal dinleyen birine "Asia" dediğinizde gözleri parıldar. (Örnek mi, Pentagram'ın davulcusu Cenk mesela). Bir dipnot daha vermek gerekirse o dönemlerin karışık hard'n heavy kasetlerinde Iron Maiden'in yanında Asia'da yer alırdı. Yani acayip yıllardı ya neyse geçelim. 
Dün gece Asia'nın bu hafta çıkan konser albümünü haber yapmak için klavye başına oturduğumda planladığım kısa bir haber yazısıydı. Ancak albümü dinlemeye koyulduğumda yazı birden bire bu hale geldi. Bence iyi de oldu hani, geçmişe giderek bu grubun bendeki önemini bir kez daha hatırladım. 
Bu yıla girdiğmizin ilk ayında takvimler 31 Ocak 2017'yi gösterirken Asia'nın bas gitaristi ve vokalisti John Wetton'u yitirmiştik. 67 yaşında kolon kanserinden ölen Wetton, dün geceden beri yeni Asia albümünde kulağıma güzel tınıları dolduruyor. 
Süper grubun, süper vokalisti ve bas gitaristinin kaybının ardından grup arkadaşları onun anısına 2013 yılında Bulgaristan'da verdikleri konserin kayıtlarını hummalı bir şekilde toparlayarak, 15 Mart tarihinde piyasaya çıkartmayı başarmışlar. İyi ki de bu işi yapmışlar çünkü dünden beri hem albümü Wetton'un sesi ve bas gitarıyla diniliyorum hem de o konseri görkemli görüntüleriyle izliyorum. O kadar güzel bir anma olmuş ki, John Wetton hala yaşıyor sanıyorum ve keske bizim buraya da gelip, Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda konser verseler bile diyorum. 
"Asia: Symfonia - Live In Bulgaria" albümü 2013 yılında verilmiş olan Bulgaristan konserinin kayıtlarından oluşuyor. Bu konser bizim Harbiye Açık Hava Tiyatrosu gibi bir anfi tiyatro olan Plevdiv's Century Roman Theatre'da verilmiş. Konserin görüntülerini izlerken bu yüzden aklıma bizim Harbiye Açık Hava Tiyatrosu geldi. Ama nafile bir hülya benimki, artık ne John Wetton var ne de o eski günlerin Açık Hava Tiyatrosu
Asia'nın Eylül 2013'te verdiği bu konserde The Plovdiv Opera Orkestrası da konuk olmuş ve "Sole Survivor", "Only Time Will Tel" ve "Heart Of The Moment" isimli üç parçada gruba eşlik etmiş. 
Asia: Symfonia güzel bir anma albümü. Finalde yer alan parça gibi tam bir kalp anı duygusu. 
Asia'nın kuruluş kadrosundan davulcu Carl Palmer, tuşlu çalgılar ustası Geof Downes ve basçı/ vokalist John Wetton yerini alırken, en genç eleman gitarist Sam Caulson da harikalar yaratıyor.  
John Wetton'un anısına yürekli ve dostane bir çalışma olmuş. Müsebbiblerine binlerce teşekkür. 

APTULİKA



Queen grubu Monopoly oyunu oldu.


Efsanevi İngiliz rock grubu Queen şimdi de Monopoly oyunu oldu.
Queen’in gitaristi Brian May'in de onayı alınan oyun Mayıs ayında piyasaya çıkacakmış. 


Rock grupları arasında Queen için yapılan herşey yeni bir haber ve ilgi odağı oluyor.  Şimdi de grup bir oyuna uyarlanıyor. İnternetten satış sitesi Amazon bu haberi ilk kez basına sızdırmıştı. Grubun gitaristi Brain May'de bu olayı doğrulayarak, bunun üzerine bir yıldan fazla çalıştıklarını itiraf edecekti.  
Bilinen  Monopoly oyununun Queen'in tarihine uyarlandığı çalışmada grubun 1970 yılındaki ilk kariyerinden 1986'daki Knebworth Park'ta verdikleri son Freddie Mercury konserine kadar geçen süreç aktarılıyor. İlgi çekeceği muhtemel Monopoly oyunununda Queen’in müzik hayatına başlayışı ve yükselişini, iflas ve vergilerden kaçarak inşa edecek. Bununla birlikte oyunun  içinde kullanılacak piyonlar ise Queen'in şarkılarını temsil edecekmiş.  

20 Mart 2017 Pazartesi

Cazır Cuzur - Cenk Akyol 21 Mart 2017



Herkese selamlar,

Sevgili Apdülkadir'in Blues Perişan blogunu ilk günlerden beri takip ediyorum. Grup Perişan karikatürlerinden beri de kendisinden haberdarım. Geçtiğimiz günlerde ortak arkadaşımız, üstadım Murat Beşer vasıtasıyla buluşup, biralarken laf tabi ki benim Cazkolik'teki yazılara, onun bloguna geldi. Ortak bir şeyler yapalım, ben de bloga katılayım dedik. Hatta benim son Alexis Korner yazım sevgili Aptül'ün ( benim neslim onu böyle tanır) siparişi ile oldu diyebilirim. 

Blog blues, blues-rock eksenli olduğundan burada daha çok bu tür albümleri yorumlamaya dikkat edeceğim. Kabaca her hafta 2, 3 albüm tanıtmak istiyorum. Albümler güncel de olabilir, dinlemeye doyamadığım eski favorilerim de olabilir. Bir süre sonra benim daha çok dinlediğim caz-rock janrı daha da ağır basabilir. Umarım farklı, duymadığınız güzel müziklere ulaşmanızda aracı olabilirim.


Bu hafta blogun adına yakışır blues-rock albümlerle başlayalım.



Miller Anderson – 2016 - Through the mill ( Anderson & Sherman )


Sevdiğimiz ama yeteri kadar tanınmayan müzisyenler için kalıplaşmış benzetmeler vardır. Dünyanın tanınmayan en iyi gitaristi, davulcusu vesaire diye. Miller Anderson da onlardan biri.
En azından yeni nesiller için. 1964'ten beri sahnelerde. 60'ların sonlarında Keef Hartley Band'in unutulmaz albümlerinde, 70'lerin ikinci yarısında T-Rex'in all-star grubunda, Chicken Shack, Stan Lee, Donovan albümlerinde ve turnelerinde, 80lerden beri Spencer Davis Group ile turlamış tam bir eski tüfek. Son olarak Miller Anderson Band ile arkasında harika bir grup ile Keef Hartley Band dönemindeki repertuardan oluşan Rockpalast konserini CD ve DVD olarak yayınlamıştı. Son albümüne ismini veren “Through the mill” sentetik nefeslilerin desteklediği güçlü bir blues-rock parça olsa da albümün geneli lo-fi anlayışla, sequencer davul, klavye, mızıka ve gitarlar ile Jeremy  Sherman'ın yardımları ve yapımcılığı ile folk-rock soslu, singer, song-writer diye tanımlanacak parçalardan oluşuyor. Parçalar akılda kalıcı fakat üzerinde çok çalışılmış diyemem. Lo-Fi tabir edilen bir yapım. Albümde 1976'da Stan Webb önderliğindeki Broken Glass grubu ile çıkardığı kendi ismindeki albümündeki aynı isimli parçayı yine akustik gitarı, fiddle kemanla yorumluyor. Ama kendisini tanımak istiyorsanız 48 sene önceki "Halfbreed" albümü doğru adres.





Cream – 1966 - Fresh Cream (Deluxe Edition) ( Polydor )

İlk power trio denilebilir Cream için. Eric Clapton aynı sene John Mayall & The Bluesbreakers ile çıkardığı meşhur “Beano” albümünden sonra her hangi birisi için çalmadığı ilk albüm. Aynı şeyler Ginger Baker ve Jack Bruce için de geçerli. Onlar da Alexis Korner ve Graham Bond ile çaldıktan sonra ilk defa kendileri için bir albüm kaydediyorlardı. Hepsinin isimlerinin efsane olarak anılmasında bu grubun ve bu albümün başarısı önemli. Albüm 3 CD 1 DVD Audio olarak tekrar yayınlandı. Strero mix, Mono mix, daha önceden yayınlanmamış albüme girmemiş ilk kayıtlar, BBC seanslarından oluşan albüm detaylı bilgiler ve zengin bir görsel malzeme içeriyor. Albümü sonraki Disraeli Gears ve Wheels Of Fire kadar sevmem. Bunda haz etmediğim o dönemin baskın modası beat soundunun etkisi var sanırım. Robert Johnson, Skip James, Willie Dixon numaralarının yanında bir kaç erken dönem Jack Bruce bestesi de içeren albümün ekindeki kitapçıkta kendilerine ait anket tipi bilgiler de var. Clapton'ın yönetmen Akira Kurosawa, şarkıcı Felix Cavalier'in favorileri olduğunu, en iyi arkadaşının da Jimi Hendrix olduğunu belirtmesi hoş bir anı. Aynı ankette Huysuz ve ayrıksı davulcu Ginger Baker'ın davula 15 yaşında başladığını, Favori film ve film yıldızları için bilmiyorum cevabı vermesi, arkadaşının olmadığını yazması da o kadar tanıdık geliyor. Jack Bruce'un da 3 ay pencere temizlemecisi olarak çalıştığını sevdiği müziklerin Barok, jazz ve blues ( tabi ki ) en beğendiği bestecinin Fransız Olivier Messiaen ( ilk defa duydum ve hemen araştıracağım) olması güzel detaylar.

Grubun sonraki şahane albümlerinin habercisi iyi bir başlangıç albümü. Grup sonradan daha da yükselecek ve 2,5 yıl sonra dağılacak.

Jack Bruce - Bas, Mızıka, vokaller
Ginger Baker – Davul, vokaller
Eric Clapton – Gitar Vokaller



Peter Erskine & The DR.UM Band – 2017 - Second Opinion ( Fuzzy Music )

Joe Zawinul ve Jaco Pastorius'un has adamı, ECM kayıtlarından, Rod Stewart, Kate Bush albümlerine eşine az rastlanır genişlikteki diskografisine 500'e yakın albüm sığdırmış davul efsanesi Peter Erskine son grubu DR.UM band ile 2. albümünü yayınladı. Herkesin doğal olarak nefret ettiği, otel lobilerinde, teras barlarında maruz kaldığı “Smooth Jazz” ucubesinin bile mahir ellerde ne kadar güzel olabileceğini gösteriyor. Türün formüllerini içerse, klişelerle dolu bile olsa düzenlemelerin kalitesi, enstrüman tonlarının iyi seçilmesi albümü pırıl pırıl parlatıyor. Düzenlemeler Miles Davis, Freddie Hubbard, Herbie Hancock gibi isimlerle çalışmış usta klavyeci John Beasley'e ait. Soyadı benzerliği olan iki isimden Yeni Zellanda'lı basçı Benjamin Shepherd'ı önümüzdeki günlerde çokça albümde dinleyeceğiz sanırım. Albümde orijinal funk bestelerinin yanında Henry Mancini'nin Dreamsville yorumu da var. Grubun saksofoncusu Bob Shephard da Berkley tarafından onursal Profesör ünvanı verilen Peter Erskine gibi Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde eğitmen. Peter Erskine ile daha önce de Lounge Art Ensemble üçlüsünde çalmıştı. 

John Beasley - Klavyeler; 
Bob Sheppard – Saksofonlar, flütler; 
Benjamin Shepherd - Bas; 
Peter Erskine – Davul, Vurmalılar


CENK AKYOL yazılarıyla BLUES PERİŞAN'da


Blues Perişan blog'u yenilenmeye 
devam ediyor. 
Bu yeniliklerimizden 
ilki de yazar kadromuzda
 gerçekleşiyor. 
Blues Perişan blog'unda bundan
böyle Cenk Akyol yazıları ve 
her hafta yapacağı 
albüm kritikleriyle  yer alacak. 

Müzik yazarı Cenk Akyol'u 
kendi dilinden dinleyelim.





Bir çoğunuz gibi ortaokul yıllarımdan beri müzik dinlemekteyim. Hiçbir zaman koleksiyoner olmadım. Yaşım icabı kaset çocuğuydum. CD'ler çıkınca kasetlerimden kurtuldum. Bunda annemin sabah akşam müzik dinlememle baş edemeyip, sinir buhranı ile kasetlerimi pencereden fırlatmasının da büyük payı vardır. İnternet dönemi ile birlikte mp3'ün nimetlerinden yararlanmaya başladım. Piyasadan kalkmış bir çok albüme bu sayede ulaşabildik. Gençliğimde Hey dergisi, Stüdyo İmge ve TRT 3 gibi uzaktan eğitim araçları ile rock ve jazz müzik eğitimimi aldım.

Kasetlere çekilen karışık hit parçalar sonraları albüm biriktirmeye döndü. Bu sefer Bakırköy'den “Eloy” Hakan ağabey, Piccatura Plak, Kadıköy'den “Laterna” Bülent, Zihni, Metin ağabey, “Apaçi” Ayhan,  Atlantis Tansel, Şişli'de Gong ve Metronom, Ankara'da Shades Süleyman, İMÇ'den Melodi Plak, Adnan ağabey, Gayrettepe'de Pepo, Beyoğlu'nda Remix İhsan, Tünel'de Narmanlı Han'daki Deniz'in daimi müşterisi oldum. Para neredeyse kaset ve biraya gidiyordu sadece. 

80'lerdeki Stüdyo İmge, Hey, ve hatta Onyedi dergisi 90larda ortadan kalktığında Sonraları fanzinler ve biricik Roll dergisi bu ihtiyacımızı gidermeye başladık. Şu anda insanlar müzik dergisi okumaya aç değiller sanırım. Bu kadar popüler edebiyat dergisi arasında niye bir kaç tane de müzik dergisi yok acaba ? 

Bundan on sene önce Açık Radyo'da beş sene sürecek “Bilinmeyen topraklardan rock ve türevleri” alt başlıklı Terra Incognita isimli programı yaptım. Bu program sayesinde Edip Akbayram, Cahit Berkay, Taner Öngür gibi kahramanlarımla, Turhan Yükseler, Kamil Erdem gibi harika müzisyenlerle tanıştım. Akın Eldes, Sabih Cangil gibi ağabeylerimle ahbap olma şansı yakaladım.  Gökalp Baykal ve Tibet Ağırtan ile aile dostu olmamıza da bu program vesile oldu. Şimdilerde Meral, Gülçin, Hakan , Alper ve Esra'nın Açık Radyo'daki harika programlarına yancılık yapıyorum.

Makedonya'dan hemşerim Vlatko Stefanovski, Yunanistan'dan Dimitri, Yorgo, İtalya'dan Enzo Capuano, Paolo “Apollo” Negri, Finlandiya'dan Deniz Bedrettin, İngiltere'den Norman Beaker Gürcistan'dan Koka Tskitishvili ile hep müzik sayesinde tanıştık. 

Ülkenin önde gelen müzik yazarlarından, üstadım Murat Beşer'le ağabey- kardeş olmamızın başlangıcı onun Cumhuriyet gazetesindeki Santana konser yazısına nacizane yaptığım bir kaç düzeltme ile oldu. Onun destekleri ve iteklemesiyle Cumhuriyet, Radikal, Sol gazetelerinde bir çok müzik makalem, albüm ve konser eleştirim yayınlandı.

Açık Radyo'dan tanıştığım sevgili Feridun Ertaşkan'ın çok büyük emek vererek kurduğu ülkenin hala tek caz müzik portalı olan Cazkolik.com'da 2009 yılından beri düzensiz de olsa yazmaktayım. 
Bundan böyle de yazılarımla Blues Perişan blog'da olacağım.

Chuck Berry İstanbul konseri 2017


Hani bir şeyi çok istersiniz ama o hiç beklemediğiniz, tabir yerindeyse en olmadık zamanda karşınıza çıkar ve siz ne yapacağınızı bilemezsiniz. On yıl önce bir gün gazetelere  Chuck Berry’nin İstanbul’a konsere geleceği haberi düşüvermez mi. Bir anda çığlık atıp, “İşte budur, en sonunda gerçek oldu” diyeceğiniz bir an değil. Bizim yaş kemale ermiş, çocukluktan başlayan gönülçelenimiz bizi ikiye katlamış 80’lik olmuş, sevin sevinebilirsen. Ancak bu şaşkınlık kısa bir süre sonra geçecek ve ben 17’lik bir tıfıl olacaktım. O vakti zamanının filmindeki gibi zaman makinesiyle 1950’lere gidiverecektim, artık ne çıkarsa bahtımızaydı hani anlayacağınız. 
Gel zaman git zaman konser günü yaklaşıyordu. Ben ciddi anlamda zaman makinesindeydim hani. Konser gününe yaklaştıkça ders çalışan bir öğrenci gibi eski Berry parçalarını dinliyordum. Bu arada hatırladığım kadarıyla konser biletleri bayağı tuzluydu ama gazeteden Murat Beşer sayesinde bir davetiye bulmuştum. Bilet fiyatını vesaireyi halletmiştik ama konserin yapılacağı yer biraz sıkıntı yaratmıyor değildi hani. Hilton Oteli’nin “Convention Center” denilen salonunda yapılacaktı. Bana kalsa bu konser İstanbul Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda yapılmalıydı (Cemil Topuzlu da deniliyor oraya ama ben eski alışkanlıkta inatçıyıyım). Bana kalsa zaten her konser orada yapılmalıdır ya o da başkadır hani.
Hiç bir şeyi dert etmiyordum ve konser günü olan 19 Ocak 2007 tarihine girmiştik. Bir cuma günüydü, sabahtan heyacanım artmıştı ki sormayın gitsin. Tam bu ruh halindeyken televizyonda bir haberle tat ve de tuz değil, her tür baharat kaçacaktı. Televizyonda Hırant Dink’in kahpece öldürüldüğü haberi geçiyordu.
Tadım kaçmıştı ama bir şekilde kendimi konserin kapısının önünde bulacaktım. Bizim Murat (Beşer)le buluştuk ve içeri girmeye hazırlanırken yanısıra etrafta karaborsa bilet satanların “Ucuz davetiye var, almak ister misiniz” nidalarıyla karşılaşacaktık. Bu hep olur, biri konsere gelir ve bir kısım esnaf ehli de “Ha bu adamlar çok seviliyor, fırsatı kollayalım” deyip hizmet sektörünü oluştururlar.
Konser salonuna girmiştik. Eh biraz yabancılaşma yaşamadım değil ama o zaman makinesi çalışıyordu hani. O Hilton salonu benim için 1950 yıllarından kalma bir konser salonuydu. Işıklar söndü yandı ve amaney ortalığı bir anda rock’n roll sardı. 
Sahnede 80 yaşını devirmiş biri vardı ama rock’n roll başka birşeydi. Sözün özü zaman makinesi çalışıyordu. Chuck Berry’nin kafasında bir gemici şapkası, saçına düşmüş aklara eşlik eden o kavruk surat ve rock’n roll. Organizasyondan bir elemanın yalancısıyım, kuliste babanın bir şişe viskisi de bekliyormuş hani. Konserin ortalarına doğru Chuck Berry sahneye dans etmek için gelmek isteyenleri davet etti. O anda sahne önüne doğru bir yığılım oldu ama Berry, durun diyerek kelamını edecekti, “Sadece kızlar”. Bir parçayı da onların danslarıyla birlikte söyledi.
Artık ne çalıyor hangi parçaydı anlamıyorduk. Konserin sonuna doğru sanki her parça “Johnny B. Goode” gibiydi. Ve İstanbul’dan bir dev adam geçmişti. Konser hiç bitmesin istiyorduk, o zaman makinesinden çıkmaya niyetli değildik ama bitmişti. Gecenin karanlığında yollara düşerken televizyondaki kara haberlere dönecektik.

Yapacak bir şey yoktu rock’n roll parçaları kısa olur ama ömrü uzundur. Objektif grubunun vokalisti ve gitaristi Vecdi (Yücalan)nin dediği gibi “Rock’n Roll bööle bişi”… Ama ne güzel bişi.
Aptulika




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...