23 Mart 2016 Çarşamba

Joe Bonamassa'nın yeni albümü


Blues rock’ın son yıllardaki en büyük gitaristi Joe Bonamassa, yeni çıkacak albümünü “İnsanların blues rock’taki gelişimimi görmesini istiyorum” sözleriyle tanımlıyor.

25 Mart 2016 tarihinde piyasaya çıkacak olan Joe Bonamassa’nın yeni stüdyo albümü 'Blues of Desperation' ismini taşıyor. Prodüktörlüğünü Kevin Shirley’in üstlendiği albümün kayıtları Nashville’da Grand Victor Sound Stüdyolarında yapılmış.  11 şarkının bulunduğu albümde  davulları Anton Fig ile  Greg Morrow çalarken , bas gitarda Michael Rhodes, keyboarda da  Reese Wynans yer almış. Keyboardcı Wynans daha önceden Steve Ray Vaughan’ın Double Trouble grubunda da yer almıştı.  Bonamassa’nın yeni albümü 'Blues of Desperation' da nefesli çalgılarda da Lee Thornburg, Paulie Cerra ve Mark Douthit yer alırken geri vokallerde ise  Mahalia Barnes, Jade McRae ve  Juanita Tippins isimlerini görmekteyiz.


Wishbone Ash “Blue Horizon” ( 2014 )


Müzik hayatına 45 yıldır devam eden Wishbone Ash bugüne kadar 24 stüdyo, 13’te konser albümüne imza attı. Yılların grubu 2014'ün  Şubat ortasında da “Blue Horizon” isimli yeni albümünü çıkardı. Albümün kadrosunda gitarist Andy Powell, grubun ilk günlerinden beri değişmeden kalan tek eleman. Gözlükleri ve artık saçlarının yerinde yeller estiği kel kafasıyla gördüğümüz Powell, “V” biçimli Gibson Flying gitarıyla  yerini alırken topluluğun diğer solo gitaristi olarak Finlandiyalı Muddy Manninen’i buluyoruz. “Blue Horizon” albümünde bas gitarıyla oluşturduğu nefis alt yapılarıyla Bob Skeat grubun gizli kahramanı gibi. 5 ile 11 yaşında piyano ile müziğe başlayan Skeat, konservatuarda bas ve piyano üzerine eğitim almış bir isim. Grubun en genç elemanı ise 1979 doğumlu davulcu Joe Crabtree. Gruba 2007 yılında Ray Weston’ın ayrılışıyla katılan davulcu albümde gösteriye dönüşmeyen maharetiyle parçalara yaptığı katkıya imrenerek şahit oluyoruz.

Wishbone Ash’ın yeni albümünde “Being One”, “Take It Back” ve  “Blue Horizon” parçalarında Powell ve Manninen’in uzun sololarına doyamıyoruz. Özellikle   8 dakikaya yakın süresiyle albümle aynı adı taşıyan parça, 80’lerin heavy baladlarının sololarını yaratıcılıkla taçlandırarak bir biri ardına akıyor. Sololar arasında iki gitarı ayrı ayrı dinleyip, hisedebilmenin de keyfi başka oluyor. Caz eğilimli “American Century” ve folk tadında gelişen “All Three To Say” albümün ayrıcalıklarını oluştururken, blues rock tarzındaki “Deep Blues” ve Mary Jane” de öne çıkıyor.
Wishbone Ash'ın bu albümünde konuk olan müzisyenleri de saymazsak ayıp ederiz. Albümün prodüktörlüğünü üstlenen Tom Greenwood, "Blue Horizon" parçasında org çalarak katkıda bulunmuş. "Strange How Things Come Back Around"da geri vokallerde katkısı göz ardı edilemeyecek olan Lucy Underhill,"American Century"de yoğun bir şekilde yer almış. "Take It Back" de kemanıyla katkı veren Pat McManus, "All There Is To Say"de kemanıyla birlikte buzukisiyle de yerini almış. 

Wishbone Ash ve iki solo gitarın keyfi



Iron Maiden’in ilk İstanbul konserinin öncesinde kaldıkları otelde yapılan basın toplantısında grubun beyni bas gitarist Steve Harris, “Bizim müziğimizi en çok etkileyen grup, Wishbone Ash olmuştur” dediğinde birçok kişi birbirine “Wishbone Ash mi! O da ne?” ifadesiyle bakacaktı. Wishbone Ash’i 2005 yılında Beyoğlu’nda Jolly Jokers’te verdikleri konserde görebilecektik. Az sayıda (İç güveysinden hallice) bir dinleyiciyle izlediğimiz grup, konser öncesinde yapılan basın toplantısında, 1970'lerde Türkiye'ye gelmek istediklerini ancak uygun organizatör bulamadıkları için gelemediklerini  açıklayacaktı. 70’lerde bilenleri 35 yıl sonra bu dev grubu görebilmişlerdi. Aslında 70’lerde Türkiye’de yabancı grupların konserleri bugünkü gibi çok (hatta hiç) olmuyordu. Ama grup o günkü  plak satışlarından Türkiye’de konser vermeyi düşünmüş olabilirdi.
Wishbone Ash ülkemizde eski dinleyici için önemini kaybetmeyen ve bugünkü yeni dinleyicinin de (özellikle gitarla biraz daha alakalı olanlarının) ilgisini çekebilecek bir gruptur. Çift solo gitarlı grup formatının öncüsü olan Wishbone Ash, Andy Powell ve Ted Turner ile büyük bir yeniliğe imza atmışlardı. Her iki gitarist de 1989 yılında “Traffic” dergisinin anketinde “Rock tarihindeki 10 önemli gitaristi” arasındaki yerini almıştı. Dünyaca ünlü müzik dergileri olan Rolling Stones ve Melody Maker 1972 yılında her ikisini de “Bütün Zamanların En İyi 20 gitaristi” arasında göstermişti. Onlar bir anlamda efsanevi Yardbirds’deki Jimmy Page ve Jeff Beck ortaklığından sonraki en ilginç iki gitaristin buluşmasıydı.

İki solo gitarlı grupların öncüsü

Her şey 1966 yılında İngiltere’de Devon’da başladı. Davulcu Steve Upton ve bas gitarist Martin Turner aralarına gitarist Glen Turner’ı da alarak “Empty Vessels” isimli rock trio’sunu kuracaklardı. Wishbone Ash’in ilk temelleri olan bu grup daha sonra Tanglewood adını alarak Londra’da çesitli ufak kulüp ve barlarda çalacaktı. 1969 yılında onları dinleyen (daha sonra Police ve Sting’le de çalışacak olan) menejer Miles Copeland grupla ilgilenince yeni bir isim bulmaya karar verdiler. Grubun isim arayışı da ilginçti. Grup elemanları düşündükleri isimleri iki kağıda yazarlar ve Martin Turner birinci kağıttan Wishbone, ikinci kağıttan da Ash’i seçerek bu muhteşem grup ismini ortaya çıkaracaktı.
Wishbone Ash’in rock tarihine taşınacak olan iki solo gitarlı konseptinin çıkması da tamamen bir karasızlıktan gelen bir tesadüfi vaziyetten çıkmış. Kuruluşundan kısa bir süre sonra Glen Turner’ın ayrılışıyla gitarist arayışına giren grup, seçmeler yapmak için başvuranları dinlemeye karar vermiş. Bu seçmelere katılan gitaristlerden ikisi dikkatlerini çeker. Bunlardan biri Andy Powell, diğeri ise ayrılan gitaristleri Martin’in kardeşi Ted Turner’di. İki gitaristi de beğendikleri ve birini elemeye gönülleri razı olmadığı için her ikisini de gruba almışlar. Bu arada Ted Turner’ın elemelere abisinden gizli katıldığını söyleyelim. (Yani bir abi torpili söz konusu değil.)
1972’nin en iyi albümü: “Argus”
İki solo gitarlı progresif rock, folk ve klasik müzik etkileşimli bir hard rock anlayışına sahip olan grup, 1970 yılının başında Deep Purple konserlerinin açılışında çıkıyordu. Deep Purple’ın gitaristi Ritchie Blakmore “ön grup”larının müziğini çok sevecek ve prodüktor Derek Lawrence’a dinletecekti. Böylece ilk albümlerini 1970’in Aralık ayında çıkardılar.Ardından bunu “Pilgrimage” takip edecekti. Dönemin hard rock devleri arasına adım adım ilerleyen topluluk, bu ikinci albümlerinde “”Was Dis” isimli caz etkili bir çalışmayla yetkinliklerini de kanıtlıyorlardı.
Takvimler 1972’nin Nisan ayını gösterdiğinde ise onların en çok söz edilecek olan “Argus” albümleri çıkacaktı. O yılın “En İyi Albümü” seçilen “Argus” İngiltere listelerine ilk üçten girerken, grubun ününün  dünya çapına yayılmasına da vesile olacaktı. Progresif altyapılı ve folk destekli hard rock tarzıyla öne çıkan grup, iki gitarlı tavrıyla daha sonraki Thin Lizzy ve Iron Maiden gibi gruplara da esin kaynağı olacaktı.

Böylece hard rock devleri arasına giren grup, 1973’te “Wishbone Four”, daha sonra da ilk konser albümü olan “Live Dates”i çıkartacaktı. Bu sıralarda grubun gitaristi Ted Turner ayrıldı yerine Laurie Wisefield gelecek ve 11 yıl devam edecekti. 80’lerin başında Ted Turner gruba dönecekti. 1995’te Roger Filgate, 1997’de de Mark Birch, 2002’de Ben Granfelt ve 2004’ten bu yana da Muddy Manninen gitarist oldu. Bütün bu değişen isimlere karşın kuruluşundan bu yana Andy Powell grubun emektar gitaristi olarak kalacaktı.

Türk Caz Müziğinin Duayen ismi Selçuk Sun


Türk  Caz’ının en önemli isimlerinden biri olan Selçuk Sun’u 22 Mart 2016’da yitirdik. Caz müziğin ülkemizdeki duayen isimlerinden olan kontrbas sanatçısı Selçuk Sun 82 yaşında hayata veda etti.
   Türkiye`de caz müziğin ilk kuşak temsilcileri arasında yer alan Selçuk Sun, 1934 yılında dünyaya geldi. Ankara Devlet Konservatuvarı`nda okuyan Sun, okul sıralarında caz müziğe ilgi duyacaktı. Sanatçının cazla ilk tanışması   caz trompetçisi Muvaffak "Maffy" Falay` ile olacaktı
 Falay ile uzun seneler çok kez aynı sahneyi paylaşan Selçuk Sun,  Türkiye`de caz müziğin dönüm noktalarından sayılan Dizzy Gillespie`nin 1956 yılı dünya turnesi kapsamında Türkiye`ye geldiği günlerde  onunla aynı sahneleri paylaşır.  Birlikte çaldığı bir diğer büyük isim ise yine bir dünya turnesi kapsamında Ankara`da konser veren  Dave Brubeck`le 1958 yılında birlikte çalar.
 Ardından, Dave Brubeck sayesinde Berklee`den aldığı bursla çok istediği halde Amerika`ya gidemeyen Sun askerlik görevini tamamlasının ardından 1960`lı yılların başlarında Oslo ve Kopenhag`da yaşadı. Kopenhag günlerinde birlikte çaldığı isimler arasında Bud Powell ve Lucky Thompson gibi efsane isimler olan Sun aynı yıl katıldığı yılın genç caz basçısı yarışmasında ikinci geldi. 

 Bu dönemin sonunda yaptığı evliliğin ardından Türkiye`ye dönen Sun Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası`nda 1980 yılında emekli olana kadar çalışmayı sürdürdü. Hayatının kalanını İstanbul`da geçiren Sun tüm bu yıllar boyunca cazdan hiç kopmadı, düzenli olarak başta Nardis olmak üzere klüplerde, konserlerde yeraldı. Selçuk Sun, 2006 yılında İKSV`den Yaşamboyu Başarı Ödülü`nü almıştı.   





21 Mart 2016 Pazartesi

Aptulika'dan 60'lı 70'li Yıllar Gecesi


Bu Cumartesi Kuzguncuk Mülkiyeliler'de Dj'liğini Aptulika'nın yaptığı 60'lı 70'li ve 80'li yılların müziklerinden oluşan bir gece (saat 21.00'de) gerçekleşecek. 





Blues Perişan blog'unun okurlarını da bekleriz. 
Kuzguncuk Mülkiyeliler nerede derseniz, Aşağıdaki haritadan bakabilirsiniz.




“Bu Şarkılar Adam Olmaz” Plak Oldu


Bülent Ortaçgil’in albümleri plak olarak yayınlanmaya devam ediyor.  Bülent Ortaçgil’in 4.stüdyo.albümü “Bu Şarkılar Adam Olmaz”, 22 yıl sonra  Rainbow45 Records tarafından ilk kez plak formatında piyasaya çıktı.
Bülent Ortaçgil hayranlarının köşe başı albümlerinden birisi olan ve sanatçının elektro/akustik/rock sound denemelerinin en başarılısı olarak kabul gören bu albüm, remastered , yüksek ses kalitesinde ve ayrıca kapak içinde yer alan özel ekiyle birlikte , orijinaline sadık kalınarak yenilenmiş tasarımıyla plakseverlere sunuluyor.
1991 yılında  yayınladığı “Oyuna Devam” albümünden 3 yıl sonra  kariyerinde yeni bir dönemin kapılarını açan bu uzunçalarda sanatçı , beraber çaldığı müzisyen dostlarıyla ortaya çıkardığı yeni soundla birbirinden güzel 10 şarkıya imza atmıştı.  Mart  93 - 94 yılları arasında Serdar Ateşer‘in kendi stüdyosunda kaydettiği ‘ Bu Şarkılar Adam Olmaz‘ albümünde, Bülent Ortaçgil’e çekirdek kadro olarak Serdar Ateşer, Cem Aksel , Akın Eldes eşlik etmişti. Ayrıca bu albümde konuk sanatçı olarak  Erkan Oğur, Ayşe Tütüncü , İmer Demirer , Volkan Hürsever, Timuçin Gürer yer almışlardı.


‘Sensiz Olmaz‘ , ‘Dalyan‘, ‘Basit‘, ‘Bu Şarkılar Adam Olmaz‘, ’ İntegral’,  ‘Çiçekler Su İster’ ve ‘Adam Sen de‘ ,‘Mum‘ gibi Ortaçgil’in bugün de hala dillerden düşmeyen hit şarkılarını barındıran plak , bu hafta itibarıyla  EMI – Universal Müzik Türkiye  dağıtımıyla büyük müzik marketlerde, İstanbul’un yeni göz bebeği olan seçkin plak dükkanlarında ve rainbow45records.com  web sitesinden satışa sunulmuştur.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...