14 Nisan 2020 Salı

Uli Jon Roth'un İstanbul konserindeki vokalist ve basçı: NIKLAS TURMANN


Sevgi Yeşilyaprak aramıza yeni katılan bir yazar. Blues Perişan için ilk yazısında harika bir röportaj gerçekleştirdi. Scorpions'un ilk ve efsanevi gitaristi Uli Jon Roth, 20 Kasım 2019'da İstanbul'a gelip, unutulmaz bir konser vermişti. O konserde bas gitar ve vokalde dikkatleri çeken bir eleman vardı. İşte o gün merak ettiğimiz bu eleman yani Niklas Turmann ile Sevgi Yeşilyaprak bir röportaj yaptı. 


Fotoğraf: Christine Leyh



Uli Jon Roth ve Peter Panka's Jane'nin başarılı vokalist ve gitaristi Niklas Turmann ile bir e-mail röportajı gerçekleştirdim, müzikal kariyeri ve grubu Crystal Breed'le ilgili sorularımı yanıtladı. Cryrstal Breed' in 2011 tarihli 'The Place Unknown' ve 2016 yılında çıkan 'Barriers' isimli iki albümü var. Grubun web sayfasında ayrıntılı bilgileri bulabilirsiniz. Bunun dışında, Crystal Breed'in YouToube kanalında grubun canlı konser videolarını, albümlerde yer alan şarkılarını ve şarkıları yaratma süreçlerini anlattıkları videolarını bulabilirsiniz. Progressive müzik severlere grubu dinlemelerini ve albümleri edinmelerini öneriyorum.

https://www.crystalbreed.com/

https://www.facebook.com/CrystalBreed/

https://www.youtube.com/user/CrystalBreedTV



Uli Jon Roth'un İstanbul konseri 

-Merhaba Niklas, ben İstanbul ile başlamak istiyorum, seni en son 20.11.2019 daki Uli Jon Roth konserinde bas gitarda ve vokalde izledik, her anıyla unutulmaz, muhteşem bir konserdi. Sesin güçlü ve etkileyiciydi. Senin açından nasıldı konser? Vokaldeydin ve bas gitar çaldın, fakat Uli'nin grubunda çoğunlukta elektro gitar çalıyorsun, öyle değil mi?

Doğru, başlangıçta Uli'nin grubunda ritim gitarist olarak yer aldım ve ayrıca geri vokalleri yaptım. Daha sonra, solistin olmadığı zamanlarda lead vokale de geçtim ve bu şekilde yıllar içerisinde asıl solist oldum - Uli'nin yanında tabi:) Bas gitarı ise, basçımız Nico'nun zamanı olmadığı durumlarda, arada sırada ben devralıyorum.

İstanbul konseri ile ilgili anlatabileceklerim; bir gece önce Jane ile Offenburg'da konserim vardı. Sahneden sonra Frankfurt'a yolculuk yaptım, geceyi orada geçirdim ve sonraki gün İstanbul'a uçtum. İstanbul'da havaalanında karşılandım ve doğruca konser mekanına getirildim, orada gruptaki arkadaşlarımın gelmesini bekledim. Soundcheck yaptıktan sonra bir şeyler yedik ve sonrasında konser başlamaştı bile. Bu arada konser çok eğlenceliydi - seyircinin performansı gerçekten iyiydi!!! Sonrasında otel ve ertesi gün sabah yine doğruca havalimanına. Gördüğün gibi, fazla boş zaman kalmamıştı:)


-Uli'nin grubuna ne zaman katıldın? Birlikte dünya çapında turneleriniz oldu, uzun yıllar süren bu deneyiminle ilgili ne söyleyebilirsin?

2008 yılında Uli'ye katıldım ve Uli ile uzun yıllar beraber çalınca, tamamen zorunlu olarak daha iyi bir müzisyen oluyorsun. Uli bir çok konuda gözlerimin açılmasını ve benim bütünüyle daha rahat bir insan olmamı sağladı.


 Tencerelerden bateri yapmak

-Bize müziğe nasıl başladığını kısaca anlatabilir misin? Okuldayken, ilk gençlik yıllarında, elektro gitar çaldığın ve vokal yaptığın bir grubun olduğunu biliyoruz, gitara başladığında kaç yaşındaydın? Örnek aldığın ilk isimler kimlerdi?

İlk önce ritim tutarak başladım. Tam anlamıyla klasik bir şekilde, tencerelerden bateri yaptım kendime ve Beatles kasetlerine eşlik ettim. O ara tahminen 6-7 yaşlarındaydım.9-10 yaşlarında da gitara başladım. Kahramanlarım, Brian May ve Rory Gallagher'dı.


-Hannover'de Jazz, Rock ve Pop gitar eğitimi aldın. Hangi sahne deneyimin profesyonel kariyerinin başlangıcı oldu?

Bir müzisyen için profesyonel olmaya başladığın, belirli, tek bir sahne deneyiminin olmadığını düşünüyorum. Bu yavaş yavaş gelişen bir süreç. Henüz okul yıllarımdayken müzikten para kazandım, aynı şekilde yüksek öğrenimim sırasında da. Asıl belirleyici durumun, yüksek öğrenimimden sonra ailemin maddi desteğini sona erdirmesi ve benim tek başıma geçimimi sağlamak için, müzikten para kazanmaya başlamam olduğunu düşünüyorum.



 Corvin Bahn ve Crystal Breed


- Arkadaşın 'Corvin Bahn' ile birlikte 2008 yılında kurduğun 'Crystal Breed'den konuşalım. Web sayfanızda grubunuz şu şekilde tanımlanmış: Quartet, efsane 70'li yılların Rock efsanelerinin yürek ve ruhları ile modern progressive gruplarının coşku ve anlayışlarını birleştiriyor. Crystal Breed'in iki albümünü de dinledikten sonra, ne demek istediğinizi daha iyi anladım: Crystal Breed ,70'lerin köklerinden olduğu kadar, 90'lar ve 2000'lerin modern progressive rock’ından da besleniyor. Crystal Breed dinlediğimde, senin bir Dream Theather, Steven Wilson, Pink Floyd ya da Frank Zappa hayranı olduğunu kolaylıkla söyleyebilirim. Son albümünüz 'Barriers' örneğin, fikirler ve enerjiyle dolu, heavy riffler,duyguyla çalınmış muhteşem gitar ve klavye soloları, yüreğe dokunan melodiler, sololar, doğrudan kalpten geldiklerini hissedebiliyorsun, duygu ve ambiyansları var ve elbette nefis vokalin... Crystal Breed'in ufkunun çok daha geniş olduğunu düşünüyorum, tanımlaması zor; enerjinizi, melodileri, sololar ve nakaratları hassasiyetle, kendinize özgü bir biçimde birleştiriyorsunuz ...Crystal Breed'in müziği, progressive rock ve heavy progressive türlerinde değerlendiriliyor. Sen nasıl tanımlardın grubun müziğini?

Kendi grubun ve müzik hakkında bir tanımlama yapmak her zaman zordur...Progressive kavramını katı bir şekilde ele alırsak, müziğimizi anlatmak için aslında doğru değil, çünkü müziği tümüyle yeniden keşfetmiyor ya da kökten değiştirmiyoruz. Ama benim için 'progressive' ,70'li yılların büyük progressive gruplarına dayanma , ilkesel olarak her şeyin serbest olduğu ,cazibesinin de , öğelerinin çeşitliliği ve beklenmedik oluşundan ileri gelmesi anlamına geliyor .O zaman 10 dakikalık epik bölümde, iki ölçü samba da ortaya çıkabilir ve ardından iki dakika uzunluğunda bir balad gelebilir.


-Grubunuzun adının bir hikayesi var mı ya da ne anlama geliyor?

Kulağa hoş gelen ve belki de müziğimdeki tezat öğeleri ifade eden bir şey arıyorduk. Yeni başlayan bir hayatın asıl simgesi olarak; yalın, süslenmemiş, kana bulanmış doğum ve diğer tarafta kristalin, neredeyse klinik saflığı.


-Benzersiz, efsane olmuş grupların, kendilerine özgü, ayırt edilebilir özellikleri vardır, mesela Wishbone Ash'in çift lead gitarlı soundları gibi, Crystal Breed'in özgün ve ayırt edilebilir özellikleri ne olabilir sence?

Öncelikle, soundumuz yeni şarkılarımızda mutlaka değişeceği ve ilerlemeye devam edeceği için, söylemesi zor. Bizi ayırt eden özelliklerimizin; ilginç armonik geçişler, çok fazla karmaşık olmayan melodiler ve çok sesli armonik vokaller olmasını umuyorum, ayırt edici olmaya da devam edecektir. 



-Şarkılar ve sözler, sen ve arkadaşın Corvin tarafından yazılmış, yıllardır tanıdığın bir arkadaşınla beraber çalmak ve üretmek, önemli bir avantaj olsa gerek? Bununla ilgili ne söylemek istersin?

Kesinlikle! Birbirini tanımak ve güvenmek önemli, fikirlerimizi birbirimize çaldığımızda, kendini bir adım daha açmış oluyorsun, ayrıca yaratıcı sürece zarar vermeden ve kişisel algılamadan, bir diğerinin fikrini de eleştirebiliyor olmak gerekir. Üstelik ikimiz beraber yetiştiğimiz için, müzik zevkimiz de büyük ölçüde ortaklaşa şekillendi. Bu şu anlama geliyor, birinin iyi bulduğunu, diğeri de genelde beğeniyor. Birimiz bir şarkıda takılıp nasıl devam edeceğini bilemediğinde, diğerimiz bir çözüm buluyor.


-Grup üyelerinin hepsi profesyonel müzisyen, virtüöz ve başka tanınmış grup ve sanatçılarla (Saxon, Gamma Ray, Kamelot, Uli Jon Roth...) çalan turne müzisyenleri, ikinci albümde yeni iki grup üyeniz var, gruba uyumları nasıl oldu, anlatabilir misin?

Bu tamamiyle doğru değil. Corvin, Thorsten ve ben, grupta başlangıçtan beri varız. Michi (Michael Schugardt), mesleki ve özel nedenlerden dolayı gruptan ayrılınca, onun yerine daha sonra Nico katıldı. Ama ben Nico'yu daha önceden, ortak yüksek öğrenimimizden ve beraber çaldığımız gruplardan tanıyordum. Bu yüzden, bize mükemmel bir şekilde uyum sağlayacağını biliyordum.


-Almanya'da başarılı konserler verdiniz. Crystal Breed'in yalnızca bir stüdyo grubu olmaktan çok, bir canlı müzik grubu olduğunu düşünüyorum. Sahnede doğaçlamalar da yapıyorsunuz, mesela 'The Place Unknown' şarkısında, 9-10 dakikanın tamamını rahat ve mükemmel bir şekilde çalıyorsunuz, grubun virtiözitesine iyi bir örnek bu şarkı. Sahnede Crystal Breed'in en çok hangi şarkılarını çalmayı seviyorsun?

En çok 'The Place Unknown'dan keyif alıyorum, seyirci bu şarkıda hep parti modunda oluyor ve sahnede gevezelik edebiliyorsun. Ama 'The Castle' , 'Barriers of Ignorance ya da 'World of Silence'ı da çalmayı seviyorum sahnede.


 Krautrock sahnesinde Jane ile olmak

-Kariyerindeki önemli olaylardan bir tanesi de 70'li yıllar Alman Kraut Rock sahnesinin itici güçlerinden biri olan Jane. Peter Panka's Jane ile ne zaman çalmaya başladın? Efsane Fritz Randow, Klaus Walz ve Charly Maucher ile beraber sahnede olmak, mutlaka müthiş bir olay ve deneyim olsa gerek? Almanya'da, 'kök salmış' diye tabir edebileceğimiz, sadık bir Jane hayran kitlesi var- burada da ayrıca sadık dinleyicileri var, benim gibi! Genç bir müzisyen olarak, bu hayranlar tarafından nasıl karşılandın?

Hemen, dostça ve aileden biri gibi kabul edildim. Corvin zaten benden önce gruba dahil olmuştu ve Jane'den birkaç kişiyi de Uli'den dolayı tanıyordum.2010 yılıydı ve ben KUXAN SUUM albüm prodüksiyonun sonlarında gruba katıldım, bu yüzden katkım daha azdı. O zamandan beri düzenli olarak konserler veriyoruz - özellikle Almanya ve İsviçre'de. Jane'de ilginç olan, grup üyeleri arasında rollerin devamlı olarak değişmesiydi. Mesela Charly ilk plaktan sonra hemen gruptan ayrılmış ve sonra tekrar katılmış. Demek istediğim, yıllarca aynı kalıp çalmış, tek bir kadro yoktu. Bu yüzden, Jane hayranları bu kadro değişikliklerine alışık oldukları için, beni yeni grup üyesi olarak kabul etmekte herhangi bir sorun yaşamadılar.


-Sahnede çalmayı en çok sevdiğin Jane şarkısının 'Fly Away' olduğunu yazmıştın daha önce. Peki en çok hangi Uli & Scorpions şarkılarını çalmayı seviyorsun?

'We'll Burn the Sky' her zaman favorim, devamında 'Yellow Raven'.


-Satriani'nin G3 projesinde, John Petrucci ve Uli Jon Roth ile birlikte sen de yer aldın, yine büyük bir turneydi. Toplamda kaç konser verdiniz, hatırlayabiliyor musun? Turnede 'Highway Star' gibi, nefis seslendirdiğin coverlarınız da vardı, ayrıca ritim gitar da çaldın. Bu turnenin senin için nasıl bir anlamı oldu, anlatabilir misin?

G3 turnesini, zaten müzisyen varlığımın en zirve noktası olarak tanımlayabilirim. Ne de olsa Satriani ve Petrucci mutlak kahramanlarımdan iki tanesi. Özellike de Petrucci, her gün saatlerce gitar alıştırması yapmama sebep olan motivasyonumdu. Beraber sahnede yer alacağımızı hiç düşünmemiştim. Turne yaklaşık bir buçuk ay sürdü ve bu sürede, rahat otuzdan fazla konserde çaldık. Bu arada, ben sadece Jam yapılan 'Highway Star' ve 'Immigrant Song' da vokal yaptım, bir zaman sonra Satriani, sahnede her akşam benim de bir solo çalmam için gitarını vermeye başladı - masal gibiydi ve ben bunu daha elli yıl anlatırım!



 Caz etkisi ve çok yönlülük
-HDGDL adında bir Jazz Trio'da da çalıyorsun. Bunun Crystal Breed'in müziğini olumlu şekilde etkilediğini, bu sayede tarz olarak açık olmanı kolaylaştırdığını düşünüyor musun? Jazz'da örnek aldığın gitaristler kimler?

Jazz'ı her zaman hobim olarak tanımlıyorum ve HDGL de, daha çok yakın arkadaşlarla yapılan bir eğlence projesi. Ancak kişiyi son derece ilerletiyor ve enstrümanını yeniden, bambaşka şekilde tanıyıp, öğreniyorsun. Kuşkusuz, bunun da müziğime dolaylı etkisi vardır. Joe Pass,John Scofield, Pat Metheny, George Benson, Wes Montgemory ve Al Di Meola en sevdiğim Jazz gitaristlerinden bir kaç tanesi.


-Bu günlerde, Mayıs'a kadar büyük bir Avrupa turnesinde olan Gregorians'da elektro gitar çalıyorsun (Ocak 2020'den beri). Yine tamamen farklı bir proje, senin için yeni bir deneyim. Bu müzikal çok yönlülük, kendisi de şarkı sözü yazan ve beste yapan bir müzisyen için, bir kazanç mı, ne düşünüyorsun? Esin vermesi anlamında sana katkı sağlıyor mu?

-Evet, turne maalesef zamanından önce sona erdi gibi görünüyor, Corona Virüs sebebiyle Avrupa'daki konserler iptal edildiği için. Fakat ilkesel olarak bir müzisyenin, çok yönlü bir ilgisinin olması gerektiğini düşünüyorum. Evet, tabi ki bu turne de bana yine fikirler ve esin verdi.


- Hannover Music College'da da ders veriyorsun. Gitara yeni başlayanlar için, tavsiyelerin ne olurdu, kısaca? Senin için hangisi daha önemli, ölümüne 'shreed' mi, yürekten, duygu dolu ve kendi tarzınla çalmak mı, yoksa karmaşık bir teknik geliştirmek mi?

Şarkıları öğrenmenin ve mümkün olduğu kadar erken, başka insanlarla birlikte müzik yapmaya başlamanın önemli olduğunu düşünüyorum. Kendini hangi müzik türünde geliştirdiğine bağlı olarak da şu ya da bu tekniği öğrenmenin yardımı mutlaka olacaktır:)


-Üçüncü albüm planı, halihazırda yeni düşünceleriniz var mı? Ya da belki yeni şarkılar bestelemeye başladınız mı?

Her birimizin başka projelerle de işi olduğu için, ne yazık ki henüz somut planlar yok. Ama ben fikirler biriktirmeye başladım bile. Her başlangıç zordur! (Bir Alman atasözü)


-Crystal Breed albümlerini Türkiye'de neden bulamıyoruz, yetersiz bir pazarlama mı söz konusu? Buradaki dinleyiciler Crystal Breed'in müziğine nasıl ulaşabilirler? Crystal Breed'le Türkiye'de bir konser vermek ister miydin?

Şu anda profesyonel bir satışımız yok ve en son çalıştığımız müzik dağıtımcımızla sözleşmemiz sona erdiği için, bizi şu sıralar, Spotify v.b. dijital müzik kanallarında dinleyebilmeniz de mümkün değil...Bu şu anlama geliyor, albümlerimizi doğrudan web sayfamızdan alabilirsiniz. Elbette Türkiye'de de çalmayı çok isteriz !!!

-Bu röportaj ve içtenliğin için çok teşekkür ederim Niklas.

Sevgi Yeşilyaprak




Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...