Amerikalı romancı Erskine Caldwell ile ilk tanışmam sahafta karşıma çıkan "Alın Yazısı" romanını görüp, ismiyle dalga geçmemle oldu. İlk intiba tabiki arabesk bir melodramla karşılaşacağım oldu. Açıkcası kitabı yayınlayan Varlık yayınları olmasaydı almazdım da. Eve geldiğimde de kitaba şöyle bir başlarım ama devamını getiremeden bırakırım sanıyordum, ancak bir başladım ki sormayın gitsin, bırakmak ne mümkün. İşte Caldwell ile tanışmam böyle oldu ve ondan sonra da başka bir kitabına nerde rastlarsam mıknatıs gibi yapıştım. Diğerleri de birbiri ardına geldi hani... Tabii belirtmeliyim ki bu kitapların hepsi eski basımdı. Bu yazarım kitaplarının yeni baskısı olmaması çok acı ama eski yıllarda haylice kitabının yayınlanmış olması da keyiflendiriciydi.
Erskine Caldwell, toplumsal konulara çok güzel girebilen bir yazar. Ezilen sınıfların hayatına çok güzel girebiliyor. 1970'li yıllarda ülkemizde bir hayli önemde olan toplumcu (sosyalist) gerçekçi edebiyat akımına yakın bir havası var diyebilirim. Ancak Caldwell'in bakışında ezilen sınıflar kutsanıp, ezenler hep kötüdür gibi bir anlayış yok. İşçi sınıfı tüm gerçekçiliği ile keskin bir şekilde insani ( olumlu ve olumsuz) yanları veriliyor. Eh hani bizim yazarlarımızdan Orhan Kemal'e daha yakın buluyorum diyebilirim, zaten sevme nedenim de bu yüzden oldu galiba. Ezilen sınıf karekterleri kötü, lümpen de olabiliyor... tıpkı hayat gibi.
Caldwell romanlarının mekanı bir tiyatro dekoru gibi karşımızda şekilleniyor. Bu kurmaca bir dekor değil, sınıfsal olarak kenara itilmiş bir getto, varoş, aşağı mahalle ya da bizdeki eski tanımıyla gecekondu halinde karşımıza çıkıyor. Yazar bu ortama bizi bir film kamerasıyla sokar gibi alıyor ve oradan bir birey üzerinden toplumsal analizi bizlere sunuyor. Bunlar tabiki didaktik veya araştırmacı gazeteci bakışında değil, çok güzel bir anlatımla adamın basit hikayesinden ortama giriyoruz. "Alın Yazısı"nda bir kenar mahalle ortamında eşini kaybetmiş ve kızıyla birlikte zor yaşam şartları altında kalan bir kadının öyküsü etrafını saran dedikoducu komşular atmosferinden bizi içine alıyordu. "Belalı Yer" romanında ise bir işçi sınıfı varoşunda kırsal köyünden gelmiş bir adamın yaşamına giriyoruz. Çalıştığı fabrika atıl konumda, işsizlik had safhada, küçük kızı evden kaçmış ve hayatını bir hayat kadını konumunda sürdürmeye yöneltmiş. Genelde herkesin yaşam çizgisi aynı ama birbirini çelmeleyen ortak kaderin sakinleri.
"Belalı Yer"deki baş karakter ile "Alın Yazısı"ndaki sonradan ortaya çıkan Jethro adındaki yan karakter yer yer benzer özellikler taşıyor... keza kadın karakterler de öyle. Ancak bu benzerlikler, bir tekrar ya da şablon konumunda değil.
Erskine Caldwell, ABD edebiyatının toplumcu gerçekçi romancısı her dönemde geçerliliğini koruyan sınıfsal bakışı ve romancı değeriyle es geçilemeyecek bir yazar. Günümüzde yeni baskısı yok ama sahafları gezerseniz mutlaka bir romanı karşınıza çıkabilir... İşte o zaman tereddüt etmeden alın derim.
Aptulika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder