GENESİS'TEN SONRA FARKLI UFUKLAR
Genesis'in progresif rock içindeki yeri ayrıdır ama grubun elemanlarının daha sonradan yaptığı solo çalışmalar bana hepsinin ayrı dünyaların insanları olduğunu gösterdi. Peter Gabriel daha post modern ( post - progresif demem gerekirdi ama bilerek bu tanımı kullandım) işler yaparken, grubun davulcusu Phil Collins ise ilk önce caz fusion ve ardından da pop tarzında uzun bir kariyer elde edecekti. Basçı Mike Rutherford ilk önce Mike and The Mechanic ile düzeyli bir pop rock ile destan yazacaktı. Klavyeci Tony Banks hem solo hem de film müzikleriyle kendi dünyasında harikalar yarattı.
Genesis'ten sonra ben ise "Abacab" albümünün dönemsel rüzgarına kapılıp Phil Collins'in sesine takılacaktım. İtiraf etmem gerekirse onun pop dönemi çalışmalarına da oportünistçe bir ilgi duyardım. (yalan yok, gizliden dinlerdim.) Sonradan neyse ki Phil Collins'in yer aldığı caz fusion grubu Brand X'i dinleyecektim ve böylece Phil Collins hayranlığımı bir nebze olsa da kurtaracaktım.
Sözün özü Genesis'in elemanları kendi solo kariyerlerinde farklı farklı çizgilerde, hatta progresif'ten uzak çizgide müzik yaptılar. Bunların arasında Steve Hackett yaptığı solo çalışmalarıyla hep progresif bir çizgi izledi. Ama onun müziği de Genesis'in devamı değil yeni bir grubun ( Hackett grubu) progresif müziğiydi. Bu tarzın diğer gruplarının aksine Genesis birbirinden ayrı dünyaları çıkartmıştı.
Steve Hackett'in solo albümlerini biraz gecikmeli olarak 10 yıldır takip ediyorum ve her birini dinleyişimde yepyeni fikirlerle karşılaşıyorum ve hayranlığım daha da artıyor. Usta gitaristin Genesis'ten sonra yaptığı solo albüm sayısı 30 olduğuna göre artık ona başlı başına bir (Genesis'ten öte) progresif rock efsanesi diyebiliriz.
Steve Hackett'in solo albümlerine merakım son üç yıldır daha da arttı. Özellikle Macar Caz Rock ( Jazz Fusion) grubu ile yaptığı çalışmalarına tutkun olmuştum. Öylesine ufku geniş, yaratıcı çalışmalardı ki bunlar... Bir progresif rock gitaristi caz sound'unda doyurucu bir şekilde boy göstermekle kalmıyor, yer yer etnik doğu ezgilerine de uyum sağlayan doğaçlamalar sunabiliyordu.
Kariyeri içinde Genesis'in devamı değil kendine has bakışıyla sunduğu progresif rock tarzındaki solo albümlerinin yanısıra klasik müzik, caz ve blues albümleriyle de geniş penceresi olan bir müzik adamı, Steve Hackett.
Yazıyı uzattığımı biliyorum ama usta gitarist bu hafta çıkan albümü "The Circus And The Nightwhale" ile öyle doyurucu bir işe imza atmış ki, ondan bahsedebilmek için bir yazı yetişmez, öncesinde bir hazırlık gerekirdi.
Aptulika
18 Şubat 2024
22:46
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder