16 Nisan 2022 Cumartesi

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 191



Aleksandros Papadiamantis
 "Düşkün Derviş"
Çeviri: Ari Çokona
İş Kültür Yayınları
 (1. Baskı: Aralık 2021)


Dünyanın en güzel denizi Marmara'dır, bana göre. Bir yanında Karadeniz, diğer yanında da Ege'den beslenir. Başka bir yerde böyle bir güzel deniz olacağını sanmıyorum. Gören de beni dünyanın her tarafını gezmiş biri sanabilir ama öyle bir şey yok tabii ki. En fazla güney sahillerimizden Akdeniz'i bilirim ancak, onu da o kadar berrak, temiz ve cam gibi görünce huylanırım. Yani benim ilk göz ağrım Marmara'dır ve tadına doyamadığım Ege'nin denizidir. Yani  Ege'nin Marmaralı çocuğuyum. Oradan dünyaya açılırım.

Yazıya niye böyle giriş yaptım ki ? Ben de bilemiyorum. Aleksandros'un öykülerini okurken aklıma ister istemez bunlar geliverdi. İstediğiniz kadar politika vesaire insanları ayrı ayrı tutsa da Ege insanlarını birbiriyle yaşam mücadelesi buluşturuyor. Yunanlı yazar Papadiamantis'in öykülerini okurken olaylar ve insanlar komşu sahilde değil de bizim yakada geçiyormuş gibi hissettim ister istemez. Sait Faik, Necati Cumalı, Halikarnas Balıkçısı okur gibiydim sanki. 

Papadiamantis'in bu kitapta altı öyküsü yer alıyor. Doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği adalardaki insanların, adetleri, yaşam mücadelesi, gündelik yaşamları, masalsı bir dille veriliyor.  "Sıla Özlemi" öyküsünde yaşlı bir adam ile evlendirilmiş bir genç kızın ona aşık olan delikanlı ile sandalla karşı adaya geçiş macerasında yazarın anlatımıyla dalgaları bile hissediyorsunuz. "Başak Toplayıcı"da hayırsız oğlu ABD'ya giden ve iki torunu ile yaşam mücadelesi veren yaşlı yoksul Ahtiça Teyze ile tanışıyoruz. "Aşk ve Yiğitlik" öyküsünde ise isimleri değiştir neredeyse bizim Ege kıyılarında yaşanan bir aşk öyküsü. "Düşkün Derviş"te ise bir müslüman derviş ile insana dair duyarlılık sunuluyor. Öykünün ismindeki "düşkün" tanımı sizi  yanıltmasın burada yoksulluğu vurgulanmakta. 
"... Belki Rumeli'den, belki Anadolu'dan, belki de İstanbul'dan. Nasıl ? Ne sebeple? Kimdi?" diyerek tanımladığı karekteri devamında,
"Derviş miydi? Bektaşi, hoca ya da imam mıydı? Ulema ya da kelli felli biri miydi?" soruları bizlere sunarken, bir kaç paragraf sonra da...
 "Şarkıları, sazları severlerdi. Onlar da derviş sayılırdı. Derviş şarap değil, mastika içerdi. Şarkı okumasını istediler okudu. Ney üflemesini istediler, üfledi.
Beğenmediler! Bu 'amane' değil ki!
Aslında bu onların bildiği türden bir şarkı değildi. Oysa Derviş onlara amanenin hasını okumuştu." diyerek neredeyse tasavvufi bir anlatım ile iki komşu yaka buluşuyordu. 
"Hisar'daki Hz. İsa Kilisesi'nde" öyküsünde ise yapılan yolculuğu okurken bir film izliyormuş gibisinden gözünüzde canlandırıyorsunuz.
Son öykü "Dalgalarla Düş Kurmak"ta yoksul çoban çocuğunun düşlerinde yüzüyorsunuz. 

Aleksandros Papadiamantis, 1851 ile 1911 yılları arasında yaşamış bir edebiyatçı. Büyük Yunan şairi Yorgo Seferis'e göre o, "Çağdaş Yunan Edebiyatı'nın en büyük düzyazı ustası".  Yazar 19 yüzyılda Yunan edebiyatına çevirileriyle de katkıda bulunmuş. Dostoyevski'nin "Suç ve Ceza"sından Mark Twain'e kadar bir çok dünya edebiyatından örneği Yunancaya ilk çeviren kişi olmuş. 
Aleksandros Papadiamantis, çağdaş Yunan edebiyatını açan isimlerden biri olsa da kullandığı dil olarak bizim Osmanlıca'ya  benzeyen ağdalı bir  dil kullanıyor. Yazar bu nedenle de yenilikçiler tarafından eleştirilmiş. Aynı zamanda dindar olan ve bu yüzden kendisine "dünyevi keşiş" lakabı da uygun görülen Papadiamantis, eserlerinde sosyal adaletsizliği yargılaması ve sınıfsal farklılıklara dikkat çektiği için bu sefer de muhafazakarların tepkisini çekmiş. 

Aleksandros Papadiamantis!in "Düşkün Derviş" kitabını Yunanca aslından dilimize çeviren Ari Çokona'nın bu öykülerin bize bu lezzette ulaşması yönündeki katkısı çok büyük. İstanbul'un Fener semtinde doğan Ani Çokona, hem Rumca ( ki bizim İstanbul'da konuşulan bu dil Yunanistan'da ağır bulunur) hem de Yunanistan'da kullanılan Yunanca'nın aydınların kullandığı arkaik dil (kathatevusa) ile halkın kullandığı dil (demotiki)'e hakim olması sebebiyle bu öyküler bize ulaşırken kalite de korunuyor olabilmiş.  

APTULİKA

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...