11 Mayıs 2020 Pazartesi

OTUZUNCU YILINDA “TAMAM ARTIK” DEDİRTEN ALBÜMLER


"1990 yılı gerek dünyada gerekse ülkemizde “her anlamda” kırılmaların yaşandığı bir yıl olarak kayıtlara geçer. Yıkılan duvarlar, değişen dünya düzeni, yükselen teknoloji ve bunlara paralel şekil değiştiren müzik endüstrisi. Türkiye’de de müzikal anlamda bir geçiş dönemi yaşanmaktadır; bir önceki on senenin müzik vitrini hızla değişmekte, yepyeni isimlerin yepyeni türlerler kapıları çalmaktadır. Üstelik yeni isimlerle birlikte “eski tüfeklerin” de eskisinden çok daha fazla arenada boy göstereceği bir döneme girilmektedir. "






70’lerin o hareketli, ışıltılı ve de cıvıltılı müzik dünyası, ülkenin içinde bulunduğu kaotik atmosferin de etkisiyle yerini karamsar bir ve belirsiz bir geleceğe bırakmasının üstünden kırk sene geçti. Teknik anlamda yaşanan hızlı gelişmeye paralel, müzik dünyasının nabzını tutan plak formatı da yerini kullanımı daha pratik ve ucuz olan kasete bırakıyordu. Ülkemiz de bu gelişmeden nasibini alarak plaklar daha yüksek raflara kaldırılıyor, kasetlere yer açılıyordu. Yaşanması gereken bir süreç miydi yoksa “başa gelen çekilir” mantığı mıydı bilinmez; ama çeyrek asır diyebileceğimiz uzun bir zaman diliminden sonra plakların yeniden “yükselişi”ne şahitlik etmek de kuşağımıza nasip olmuştur. İster “Issız Adam”ı milad olarak baz alın, isterseniz eski güzel günlere duyulan burun sızlatıcı, göz nemlendirici nostaljik hislere bağlayın konuyu;  plaklar ve pikaplar baş döndürücü bir hızla yeniden kuruluverdi tahtına. CD’ye oranla çok daha pahallı ve üstelik alıcı kesimin hayli genç olduğu bir pazar oluştu. Bu yükseliş, olağan bir şekilde taht kavgalarına da neden oldu zaman içinde. Sapla saman, iyi ile kötü, çürük ile olgun bir kefede tartılır oldu. İşin hakkını veren de oldu, kaymaktan bir parmak da ben çalayım diye özensiz ürünleri pazarlayan da.
Zamanında da plak olarak basılmış albümlerin, bu furyadan nasibini alarak ve  asıllarına da sadık kalınarak yeniden plak olarak piyasaya sürülmesinin yanında,  hiç bu formatla tanışmamış albümlerin de plaklarının basıldığını görmekteyiz.  Yılların köklü firması Mega Müzik (eski adıyla Kalite Plakçılık) de bu konuda kolları sıvar ve 80’lerin sonunda  kataloglarına kattığı bir mega isimin; Erkin Koray’ın, yayınlandığı dönemde  sadece kaset ve CD baskılarını yaptığı üç albümünü plak formatında da basmaya karar verir. 1989’da piyasaya çıkan “Hay Yam Yam”, 1990’da piyasaya çıkan “Tamam Artık” ve 1996’da piyasaya çıkan “Gün Ola Harman Ola” plağa basılacak albümlerdir.  Albümlerin  master kayıtları zaten firmanın arşivindedir. Mega Müziğin sahibi Ethem(Zeytinkaya) bey’in tasarladığı projeler arasında albümlerin farklı tasarımda kapaklar piyasaya çıkmasıdır; açılır kapaklı, içinde albümle ilgili detayların yazılı bulunduğu insert kitapçığı, poster hediyeli gibi. Ama özellikle ön planda tuttuğu ve önem verdiği bir albüm vardı ki; o albüme daha fazla eğildi: “Öyle Bir Geçer Zaman ki” gibi bir hit şarkıyı yıllar sonra bağırlara bastıran, 1990 basımı “Tamam Artık” albümüydü bu. Madem öyle buyurun bu üç albümden, ayağı 80’lere de basan 2 albümün röntgenini çekmeye:




Hay Yam Yam (1989)

          1989 yılı Erkin Koray açısından adeta bir sıçrama yılıdır. Uzun süre ara verdiği konser ve albüm bu yılda gelecek ve 80'ler boyunca yaptığı albümlerden farklı olarak kendisine yepyeni kapılar açılacaktır. 14 Ocak 1989 tarihinde Moda Sinemasında verdiği konser adeta bir dönüşün simgesidir. Cahit Kukul(gitar), Ahmet Güvenç(bas gitar) ve Meftun Yeşilbaş(davul) eşliğinde sahne alan Koray'ın, "Krallar" ile başlayıp "Şaşkın" ile bitirdiği konser büyük bir ilgi görür. Erkin Koray'ın kah dört kişilik kah "trio" şeklindeki konserleri bu sene son bulacak ve bundan böyle dünyada eşi benzeri görülmemiş bir aksiyonla, "tek başına" sahne almaya başlayacaktır. 
Önünde önce Roland E-20; sonrasında KORG-İ3'e terfi edeceği klavyesi, yerde pedallar, sağ tarafında kendi kumanda ettiği mixer ve elbette programı boyunca omzundan indirmediği gitarıyla yaklaşık 15 sene sürecek bir uzun yol onu beklemektedir. Programlarında icra edeceği şarkıların alt yapılarını da kendisi yazan Erkin Koray ilk başlarda "şaşkınlık" yaratsa da takipçileri zamanla bunu da kabullenmiş ve gerek barlarda, klüplerde gerekse daha büyük açık hava organizasyonlarında kendisini hiç yalnız bırakmayacaktır. 
Efsanevi Moda konserinden 1-2 hafta sonra hayranlarınca kendisinden beklenen ve uzun süredir üzerinde çalıştığı bilinen albümü bir "self yapım" olarak "Hay-Yam-Yam" adıyla piyasaya çıkar.  


Kaç nefes alacağın var ya; hiç belli değil

          Mavi zemin üzerine müthiş bir Erkin Koray illüstrasyonu ve sağ üstte dijital karakterlerle yazılmış albüm; sol altta arapça karakterlerle oluşturulmuş Erkin Koray adı ile daha kapaktaki albenisiyle kucaklıyor albüm biz sevenlerini. Albümün açılış parçası aynı zamanda albüme de adını veren "Hay-Yam-Yam". 
11. yüzyılda yaşamış İranlı şair ve bilgin Ömer Hayyam'ın rubailerinden oluşan şarkı, elektronik alt yapı üstüne Erkin Korayın soft-rock olarak icra ettiği gitar sololarını barındıran yapısıyla albümün geneli hakkında ipuçlarını sunuyor. Hem şarkıda hem de albümün genelinde yine Erkin Koray tarafından çalınan bas gitar da dikkat çekicidir.
"Hay Yam Yam", albümün sıcağı sıcağına klip çekilen ilk şarkısı olur; 1989 Ağustos'unda TRT'de yayınlanan "Çakıltaşı" programı için titiz bir hazırlık yürütülür ve Erkin Koray, klip gereği usta makyöz Corci'nin ellerinde bir yamyam'a dönüşür. 
1980'ler boyunca yaptığı albümlerde yoğunlukla hissedilen "Hint" ezgileri bu albümde de kendine yer bulmuştur. Özellikle "Benden Sana"(1982) ve "Çukulatam Benim"(1987) albümlerinin "Hint" etkileşimli sound'ları, Erkin Koray'ı günümüze kadar taşıyan en belirgin özellik olarak karşımıza çıkar. "Yok Yok " ve "Yazık" isimli şarkılar da bu minvalde şarkılar olarak albümde yer alır. Özellikle "Yazık" bir sene sonra "Abuk Sabuk 1 Film"(1990)de karşımıza çıkacak olan "Sitem" ile olan benzer alt yapısı ve Erkin Koray vokaliyle bu tezi doğrular niteliktedir.
Bu canım da eridi de gitti acımadın billah
Erkin Koray'ın, albüm ve şarkılarında bağlamayla olan yakınlığı bilinir. Keza bu aleti elektro'ya eviren ilk isimdir. En son "Ceylan"(1985) albümünde bir kaç şarkısına serpiştirdiği bu alet "Hay-Yam-Yam" albümünde gitar ile başrole soyunmuştur. "Haftanın Yedi Günü"nde dengeli bir gitar ve bağlama ortaklığına şahitlik ediyoruz.  Koray'ın, bu konuda güvendiği isim ise rüştünü daha genç yaşta ispatlamış olan Çetin Akdeniz'dir.
Kimdir Çetin Akdeniz? 

1967 İstanbul doğumlu bağlama virtüözü. Aslen Ordunun Perşembe ilçesindendir. Babası ünlü saz yapım ustası Ragıp Akdeniz’den “iş”in pratiğini; İ.T.Ü. Türk Musikisi Devlet Konservatuarında da eğitimini aldı. Henüz öğrenciyken benzersiz sağ el tekniğiyle dikkat çekti. Bağlamadaki müthiş hızı ve enstrümanına olan hakimiyetiyle tanınır. Kendine has mızrap tekniği ve yüksek hızına rağmen temiz nota basabilmesiyle herkesi kendine hayran bırakır. 80’li yılların ikinci yarısından itibaren tabiri caizse eşlik etmediği sanatçı/albüm kalmaz. O yoğunlukta 3 adet solo albümünü de yayınlar.
     
Gidiyorum katarın gittiği yere doğru

“Hay-Yam-Yam”, albümün kafa şarkısı olduğu halde albümde sivrilen şarkı “Hayat Katarı” olur. Gerek sözleri, gerek düzenlemesi ve gerekse “Abuk Sabuk 1 Film”(1990)de yoğun olarak kullanılması şarkıya haklı popülerliğini kazandırır. Erkin Koray'ın sözleriyle bir nev'i hayat felsefesi dersi niteliğindeki şarkı, albümün çıkışından çok zaman sonra klip çekilen ikinci şarkısı olur.
Elektro gitar ve bağlamanın dengeli bir şekilde harmanlandığı bir diğer şarkı ise "Cemilem"dir. 1986 yılı albümü "Gaddar"da bahsi geçen Cemile, bu albümde de karşımıza çıkmaktadır. "Yalnızlar Rıhtımı"nı andıran yürüyüşüyle "Sen Bana Sabır Ver" ise albümün soft rock örneklerindendir.


Ben şöyle böyle yaşıyorum işte

Hem Erkin Koray'ın hem de Çetin Akdeniz'in ustalıklarını konuşturdukları "Konuşuyorduk" albümün en dikkat çekici şarkılarındandır.
Özellikle Erkin Koray, hem gitar hem de gerek bu şarkıda Gerekse albümün bütününde sergilediği klavye icrasıyla büyüklüğünü bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Albümün kapanış şarkısı "Şöyle Böyle(Wully Bully)", 1965 tarihli Sam the Sham imzalı "Wooly Bully" isimli hit şarkıya Erkin Koray tarafından yazılan türkçe sözlerle oluşturulmuştur. Şarkının orijinaline sadık kalarak harikulade bir gitar solosuyla şarkıyı taçlandıran Erkin Koray, böylece kariyerinin ilk yıllarına da bir selam göndermiştir.
Yayınlandığı 1989 yılına kadar, yaptığı çalışmalarda rock konusuna pek girmeyen Erkin Koray, “Hay Yam Yam” albümü ile “dönüş” sinyallerini vermiş ve dönemin müzik piyasasının aksine en naif çalışmalarından birine imza atmıştır. “Hay Yam Yam” albümü, yerel ile dünya müziği kavramlarının başarılı bir şekilde harmanladığı bir albüm olup; aynı zamanda Çetin Akdeniz gibi bir bağlama virtüözü’ nün, müzikseverlerle tanıştığı ilk çalışmaların örneğidir.
Türk Halk Müziğinin otantik ve yerel anlamda vazgeçilmez enstrümanı olan bağlama, bu albümde gitar ile son derece dengeli bir uyum sergilemektedir. “Hay Yam Yam” yayınlandığı yıl büyük ilgi görmüş ve uzun zamandır ekranlarda görünmeyen Erkin Koray, 80’lerdeki suskunluğuna inat bu albüm ile şeytanın bacağını kırarak daha geniş kitlelere ulaşmıştır. “Hay Yam Yam”, “Hayat Katarı”, “Yok Yok”, “Haftanın Yedi Günü”, “Konuşuyorduk” gibi şarkılar, standart Erkin Koray hayranları dışında genç üniversite kitlesi tarafından da kabul görmüş ve yeni bir Erkin Koray kitlesinin temelleri atılmıştır. Yıllar sonra Mega Müzik, 2011 yılında bu albümü orijinal kaset kapağının mavi zemininin aksine, kırmızı zeminli baskısıyla, CD olarak basmış ve şarkılar dijital olarak kayıt altına alınmıştı.
Tüm master çalışmaları ve plak basımı yurt dışında gerçekleştirilen bu plak, 180 gr ağırlığıyla dünya standartlarında bir proje olarak dikkat çekiyor. Plağın en dikkat çekici özelliği pürüzsüz kaydı. Günümüzde yeniden plak olarak basılan albümlerde sıklıkla rastlanılan dip boşluk, uğultu, bas/tiz dengesizliği gibi olumsuzluklar bu albümde yok. Son derece özenli yapılmış bir mastering’le karşılaşıyoruz. Orijinal kapak desenine sadık kalınarak, arka zeminde ahşap desen kullanılmış ve sanatçının müzikal ruhuna hitaben bir “Woodstock” göndermesi yapılmış. Arka kapakta artık Erkin Koray’ın bir parçası haline gelmiş 1961 model süt beyazı Gibson SG gitarı yer almaktadır. Açılır kapanır iç kapakta ise Erkin Koray’ın 1960’lar ve 1970’lerden seçilme dergi/gazete haber ve fotoğrafları yer almaktadır.
Plak olarak tasarlanan bir diğer albüm ise 1990 yılında kaset, 2011 yılında ise farklı bir kapak tasarımıyla CD olarak piyasaya çıkan “Tamam Artık” albümüdür. Yapımcı firma (nedendir) bu projeye çok daha fazla ağırlık vermiş, yıllarca plak dünyamızın 45’lik ve LP kapaklarına desenleriyle harikulade eserler vermiş ismi Betül Atlı’ya şahane bir kapak çizdirmiştir. 

Kimdir Betül Atlı?
 Türkiyenin en önemli illüstratörlerinden. Plak kapağı çizimi konusunda en yetkin isimlerden. 1969 ile 1975 arası yerli/yabancı 45’lik ve LP’lere çizdiği kapaklarla, yurt dışındaki eser sahiplerinin bile dikkatini çekmiş; bugün bile oldukça rağbet gören çalışmalara imza atmıştır. 1975 sonrası kendini eğitime veren Betül Atlı, Beykent Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarım Bölüm Başkanlığı yapar. Çizdiği plak kapakları müzayedelerde yüksek rakamlarla alıcı bulurken, o sadece uzaktan izler. Yaklaşık 40 yıllık bir suskunluktan sonra gelen bir teklif hem onun hem de takipçilerini oldukça heyecanlandıracaktır. Mega Müzik tarafından yürütülen proje kapsamında; Erkin Koray’ın 1990 yılı albümü “Tamam Artık” farklı bir kapak tasarımı ve konseptle plak olarak basılacak ve kapak için “işin ehli” bir isime sipariş verilecektir. Elbette bu isim Betül Atlı olur ve çalışmalara başlanır. 70’lerde de kendisine bir Erkin Koray 45’lik kapağı siparişi geldiği, hatta bu çizimin gerçekleştirildiği ama projeden vazgeçildiği rivayet edilir. “Tamam Artık” albümü için çalışmalara başladığı esnada bir başka proje için de teklif alır; Progressive Rock’ın ülkemizdeki en güçlü temsilcilerinden “Nemrud” grubunun albümüdür bu. “Tamam Artık” albümün kapağı Betül Atlı’nın zirve çalışmalarından biri olup; hazırlanan çizimde, oturmuş bir Erkin Koray imajını ve ruhunu rahatlıkla görebiliriz.




Tamam Artık (1990)

1990 yılı gerek dünyada gerekse ülkemizde “her anlamda” kırılmaların yaşandığı bir yıl olarak kayıtlara geçer. Yıkılan duvarlar, değişen dünya düzeni, yükselen teknoloji ve bunlara paralel şekil değiştiren müzik endüstrisi. Türkiye’de de müzikal anlamda bir geçiş dönemi yaşanmaktadır; bir önceki on senenin müzik vitrini hızla değişmekte, yepyeni isimlerin yepyeni türlerler kapıları çalmaktadır. Üstelik yeni isimlerle birlikte “eski tüfeklerin” de eskisinden çok daha fazla arenada boy göstereceği bir döneme girilmektedir. 
1989 yılını “Hay Yam Yam” gibi güzel bir albümle kapatan Erkin Koray, dinleyicisini yine şaşkına uğratacak ve tamamı bağlama ağırlıklı, oldukça hoş konseptli bir albümle 1990’lı yıllara giriş yapacaktır. Hoş konseptli bir albüm; zira geçmiş ile geleceğin Erkin Koray'ı arasında bir köprü vazifesi görmektedir albüm. Zamanında gözden kaçmış, sadece sıkı takipçilerinin bildiği güzellerini yeniden düzenleyerek hem o eserlere hem de kendisine yeni kapılar aralamaktadır Erkin Koray.


Boşuna yol yürümem artık

İlk defa "Gaddar"(1986) albümünde karşımıza çıkan "Tamam Artık" ilk düzenlemesinin çok uzağında, bağlamanın hakimiyetinde bir yapıya sahip. Bilgisayar alt yapısı üstüne Çetin Akdeniz'in daha da ustalaşan bağlaması, başta bu şarkı olmak üzere albümün geneline hakimdir. Çetin Akdeniz, "Hay Yam Yam"(1989) albümünde Erkin Koray'ı yanıltmamış ve bir sonraki albüm "Tamam Artık"da başrolü paylaşan isim olmuştur.
Güller açmış bir bahçede; ne kadar güzeldin
Geçmiş ile gelecek konseptli şarkıları bir albümde yeniden harmanlama fikrini daha önce İlhan İrem, 1988 yılında "Dünden Yarına" albümüyle uygulamış ve son derece başarılı bir iş çıkarmıştı. Erkin Koray da bu formülü kullanarak 1971 tarihinde, orijinalinden çok farklı olarak düzenlediği "Kıskanırım" şarkısını bu albümüne almakta bir beis görmemiş. Bir Teoman Alpay bestesi olan ve onlarca sanatçı tarafından okunan şarkı, Erkin Koray'ın gitar partisyonlarında bambaşka bir kimliğe bürünmüştür.
Albümde geleceğe köprü kuran şarkılar "İnsafsız", "Varımı Yoğumu", "Hare Krishna" ve "Çok Derinlerde" isimli şarkılardır. Yepyeni bestelerdir bunlar. Özellikle sözleri itibariyle "bunları olsa olsa Erkin Koray yazar" dedirten şarkılardır. Her ne kadar alt yapının ve keman partisyonlarının klavye'ye emanet edildiği düzenlemeler olsalar da artık "baba"lık payesine ulaşmış bir sanatçının yeni bestelerini dinleme hazzına ulaşmıştır dinleyicileri.
"Hare Krishna" albümün en dikkat çekici şarkılarındandır. 1970'lerin başında gittiği avrupa seyahatlerinde hippilerle aynı çayırlarda yatmışlığı olan Erkin Koray'ın, o yıllarda kulaklarına yerleşen bir hint ezgisidir bu. Yeni bir şarkı olmasına rağmen konserlerinde en çok yer verdiği şarkılardandır aynı zamanda.


Öyle bir geçer zaman ki; dediğim aynıyla vaki

1983 yılında çıkardığı "İlla ki" albümünün hit şarkısı "İlla ki" bağlamalı bir oryantal düzenlemeyle albümde yer alır. Hem Erkin Koray'ın hem de Çetin Akdeniz'in ustalıklarını sergiledikleri bir düzenlemedir bu.
En verimli dönemleri diye bilinen 70'lere bir selam da "Aşkımız Bitecek" ile gelir. Oldukca enerjik bir Çetin Akdeniz bağlaması ve hareketli alt yapısı ile şarkı, 90'lar kuşağınca da kabul görür ve sonrasında bu şarkıya yapılan cover'lar bu düzenleme üzerinden referans alır.

Ve albümün son sıralarında yer almasına rağmen "Fesuphanallah"(1974) ve "Çöpçüler"(1985)den sonra en bilindik, en popüler Erkin Koray şarkısı "Öyle Bir Geçer", bu albümün geçmişe dönük yüzünü oluşturan şarkılardan biri olarak karşımıza çıkar. İlk defa Erkin Koray'ın "Benden Sana"(1982) albümünde harikulade bir düzenlemeyle yer alan şarkı, bu albümdeki düzenlemesiyle de bağırlara basılır ve günümüze kadar aynı popülerliği koruyarak gelir. "Öyle Bir geçer", albümde klibi çekilen tek şarkıdır; 1992'de Darülaceze'de, şarkının sözlerine uygun bir senaryoyla yapılan çekimler dönemin en iyi çalışmalarından olup, halen de en çok istek alan kliplerdendir. Aynı sene TeleOn kanalınca albümdeki çoğu şarkıya Çetin Akdeniz'in de yeraldığı bir Erkin Koray solo programının çekildiğini de not düşelim.
Bir albümün finali nasıl olur sorusunun cevabı "Çetin Ceviz" şarkısında saklıdır. Sadece bir bağlama ve bir gitarla vokal olmaksızın, dolu dolu bir şaheserle albüm sonlanmaktadır. Çetin Akdeniz'in son derece seri, akıcı mızrapıyla; Erkin Koray'ın, sazın önüne geçmeyen sert ama bir o kadar dokunaklı penasının atışmasıdır aynı zamanda. 90'lar sonrası Erkin Koray gitar tınısının karakter değiştirip "octave ve drive"ın buluşmasıdır aynı zamanda. Ve yıllardır "doğu batı sentezi" diye ahkam kesenlere bir ders niteliğindedir aynı zamanda.
Az önce de belirttiğim gibi firma “Tamam Artık” albümünün üstüne çokça eğilmiş, şık kapak tasarımını bir de içeriği dolu dolu, büyük boy bir kitapçık ile taçlandırmıştır. Plak olarak basılan bu albümlerle eş zamanlı olarak CD baskılarının yeniden yapıldığını ve CD kapaklarının plak kapaklarıyla birebir olduğunu da hatırlatmakta fayda var.

Sinan DOYAN
(TRİP Dergisi-Mayıs 2018 sayısında yayınlanan yazım)







Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...