26 Temmuz 2023 Çarşamba

"Orpheus Descending" albümü üzerine izlenimler



"Silahlar ve tüfekler, gerçekten benim hakkım mı..." sözleriyle başlayan albümün açılışını yapan şarkı ile Haziran ayında ilk kez tanışmıştık John Mellencamp'ın yeni albümü "Orpheus Descending" çıkmadan önce.

Etkileyici videosu ile "Hey God"ın ardından ikinci single olan "The Eyes of Portland ile merakımız daha da arttı ama Mellencamp bizi daha fazla bekletmedi ve albümü yayınladı. 

Albümü dinlediğimde bir şeyler yazmak istedim ama bu sadece müzik olarak yapılacak bir analiz olamazdı bu, zira albümde her şarkı sözleriyle de önemliydi ve bunu görmezden gelmek haksızlık değil, kelimenin tam anlamıyla hödüklük olurdu. 

Bu seferki yazı bir albüm analizinden çok şarkı sözü analizi olacak. Ancak albümdeki şarkı. sözlerini tümüyle yazmam imkansız zira her biri oldukça uzun. Böyle bir işe kalkışmış olsam, bir değil bir hafta sürecek yazılar olurdu. O nedenle şarkı sözlerinden ufak ufak alıntılar yapacağım ama siz bu sözlerin tümünü bulursanız okuyun derim, açıkcası boş yok ve her bir dize anlamlı. 



"Silahlar ve tüfekler, gerçekten benim hakkım mı..." : Hey God

Bir siren gibi, bir çığlık gibi başlayan "Hey God" için fazla söz söylemeye gerek yok hani zaten o video klibi izlenmesi bile yeterli. Şair Mellencamp'ın dediği gibi "Biz bu silahlarla dolu dünyayı hakettik mi?"

Seni Takip Eden Gölge : The Eyes Of Portland

İkinci parça "The Eyes of Portland" dünyanın her yerinde kapitalizmin sonucu olarak yaşamımıza giren "evsizler"... kim zaman onları daha cakalı oluyor diye İngilizce vurgusuyla "homeless" diye seslendiririz. Eh böyle olunca hem daha bir havalı hem de bizlerden uzak olur. Bir yandan "efsane"leştirir görmezden geliriz, oysa hepimizin çok yakınındadır o "evsiz" olma hali... Ama efsane haline getirip bizden ırak olmasını sağlarız ama nafile o hal bir gölge gibi bizim ardımızdadır. 

Efsane yap ... mit haline getir ve korkularını ötele. Bu kaçış ne yazık ki evsiz olma halinin müsebbibi olan kapitalizmi gizlemekten ibaret bir korku... adeta kuyruğunu kovalayan kedi gibi o gölgeyi ötelemek çabasındayız. İşte Mellencamp , "The Eyes of Portland" isimli parçasında bakın neler diyor:

 "Bir gün Portland'ın gözünden baktığım gibi

Ne çok evsiz vardı, hepsi çaresiz,

Gün boyu köşelerde uyumuşlar

 ...

Gidecek yeri ve yapacak hiçbir şeyi olmayan..."

Ardından can alıcı soruyu soruyor John Mellencamp, 

"Bütün bu evsizler, nereden geliyorlar?"

ve ardından ,

"Hiçbir şeyin yapılmadığı bu bolluk diyarında

Koşamayacak durumda olanlara yardım etmek için

Gözyaşların ve duaların evsizlere yardım etmez"

diye devam ederek asıl noktaya dikkatimizi çekiyor.

 

"Sevdikleri nerede, kimsenin umurunda mı?

Hiçliğin ortasında kaybolmak ve yalnız kalmak

...

 Düşmüşler ve unutulmuşlar diz çökmüşler

Bu özgürlük diyarında burada lağımlarda yaşıyorlar


Evsizler ya da homeless...Bu arada bu tanımı İngilizce haliyle yaptığımızda biraz daha havalı oluyor ve bizden uzak bir tehlike üzerine sosyolojik tartışmalar ve analizler yapıyoruz. Belki de onlara eskisi gibi "Parkta yatan", "sokakta kalmış" desek biraz daha yakınlaşacağız ve içimiz burkulacak. 

ABD'de katı liberal politikacılar, "homeless" kavramına bir sorun değil insanların "tercih"i diye de bakabiliyorlar. Yani "fırsatlar ülkesi"nde bazı insanlar bu fırsatları tepip, evsiz yaşamayı tercih ediyor. Kapitalizmde yalan bitmez, hatta o makine yalan mazotuyla çalışıyor. 

Mellencamp "The Eyes of Portland" parçasını İrlanda folku ritminde açarken bizi bu huzursuz konuyu düşünmeye zorluyor... ama ağlayıp, dua ederek değil, sistemin kendisini sorgulayarak.  Parçanın arasındaki gitarın bir ambulans sesi gibi tınlaması harika bir etki yaratmış. 



 Sözde Özgür :  The So - Called Free 

Melodisi ile sizi ilk anda çarpan bu parçada Troye Kinnett'in org ile yaptığı katkı dikkate değer. Yazının burasında bir ara verip, bir anektodu vurgulamak isterim... Mellencamp şarkı sözlerini çok uzun tutuyor ama hiç birinde boşa olan bir şey yok. Şarkı sözlerindeki tepkisellik, karşı duran tavır onu destansı bir çağdaş asi konumuna sokuyor. Ama bu destansılık, hamaset, kahramanlık içermiyor; o sade hatta bezgin sesiyle bir hikaye anlatıcısı konumunda. 

"Long Island'a gittim

bir elmas alyansa bakmak için

Camekanda göz alıcı parlıyorlardı

Ama benim için hiçbir anlamı yoktu"

sözleriyle başlayan "The So - Called Free" şarkısında iki aşık insanın yeni bir aile kurmaya adım atarken, 

 "Alyans Ve içimde gördüğün

tehlikeyi fark ettin 

Böylece ikimiz de farklı bir yoldan eve gittik" 


Ve "Merhaba" ve "Hoşçakal" dedik 

Sözde özgürler diyarına 

Şimdi biraz bozuk paran var 

Çantanda şıngırdayarak 

sen bana aksi yaşlı moruk  derdin 

ama işleri daha da kötüleştiren şey 

sen de benim kadar deliydin 

Benim kadar deliydin 

İki canavar çırılçıplak uzanmış....

...."


 "Sözde hürler diyarında" aşkın da iki kişinin özgür kararından ibaret olmayıp, onu saran tüketimi, yalanı bütün bok püsürüyle sistemin yalanı dolanıyla yok etmesi anlatılıyor. Çünkü, 

"Tehlikesinin farkındayım 

Sadece köşedeki bir bastona yaslanıyorum 

Sözdeler diyarında özgür 

Sözde özgür denilen ülkede"

 

  


"The Kindness Of Lovers"  

"Önemli olan sadece iki sigara vardır,
İlk içtiğin ve son içtiğin,
Gözüne giren dumanın,
Boğulduğun dumanın,

Sadece iki çeşit sevgili vardır,
Sevdiğin ve daha da çok sevdiğin
 gerisi sadece senin yaptığın bir şey
Ve onlar her zaman kapıdan çıkıp gidenlerdir..."

sözleriyle başlayan parça anlaşıldığı gibi bir aşk şarkısı ama gene orada kalmıyor ve onu saran sarmala giriyor. Parçanın ikinci yarısında giren Lisa Germano her zaman olduğu gibi kemanıyla yeni boyuta taşınmamıza yol açıyor. 
 


"Amen"  

 Kilise orguna benzeyen bir tını ile davul ritminde akan parça son bölümde  gitarlarla artan bir rock etkisinde finali oluşturuyor. Parçada temiz ve can alıcı tınısıyla davulcu Dane Clark albümün tümünde başarılı bir etki sunmuş. 
Şarkının sözlerine gelince son bölümünden ufak bir alıntı yapacağım, 

"... Başlarını kumda tutmak
Ve üç parçalı takımın açgözlülüğü
Ellerinde imzaları ve silahlarıyla
Amin ve Amin
Söyleyeceklerimiz bu kadar"




 Ön sıralardan bir koltuk: "Orpheus Descending"

Albüme ismini veren parçanın sözlerine şöyle bir girişten bakalım:

"Buraya gidemezsin
Ve oraya da gidemezsin
Polis hiçbir yere gidemezsin diyor
Cennete gidemezsin 
İnecek yerimiz yok
Silahlar ve savaş
Ve ellerinde sopalar..."


Böyle başlıyor "Orpheus Descending" ve devamında "Işığı görme"nin ağır bedeline vurgu yapılıyor. 
Şarkı sözünde harika ironiler ve metaforlar da var...

 
"...Salaş bir kulübe var  
Alpha caddesinde
"Desire" isimli bir tramvaya bin
Eğer sıcağa dayanabilirsen
Sarı saçlı bir yılan var
Bizi bedavaya sokabilir..."
 
 
Ya da şöyle muhteşem bir teatral sahne ile devam ediyor, 

"...Tencerede bir gelinciğimiz var
Kirli bir  romantizm her yere
çöküyor 
Orpheus
şehrin cehennemi tarafında 
Kendimize ön sıradan bir koltuk
bulmaya çalışalım..."
 

Bu arada bahsetmem gereken bir ayrıntı da, parçanın arasında kemanın yaptığı klasik ezgi muhteşem bir boyut katıyor.



Saygıda kusur etmeyelim: "Understated Reverence"
 
Piyano, keman ve John Mellencamp sesi... Yani üçlü bir harika. Şimdi şarkının sözlerine   bir bakalım,

"Şimdi sekiz topun abartılı saygısı içinde
Belki de hava durumudur ajanslarda
Ya da bir şekilde geçtiğimiz yollar
Bukka White'ı
on iki telli gitarını çalarken Abartılı bir saygıda
Gerçekte kim olduğumuzu
bulduğumuz yerde 
Odanda tamamen güvendesin 
Varlığının kırılganlığı 
Hiç bu kadar çabuk gelmeyen 
 ....

Üzerine gök gürültüsü gibi inecek
Kendi mezarını kazdıracak

Abartılı saygı
Kıyamet gününün başka bir adı"







Bunların Numaraları Hiç Bitmez: One More Trick   

 
"Sonunda o ilmiği boynuma doladılar 
Kazanacaklarını bildiğim için
artık benim için fark etmiyor .
Buna bahse girebilirsin
Ama elimde bir numara daha var Elimde

bir numara daha var
Ayrılmadan önce
elimde bir numara daha var

Hayatım boyunca ne yapacağım söylendi
Ve bu dünya beni tüketti
Belki evet, belki hayır
Ama elimde bir numara daha var..."
 




Şimşekler Çakınca Şansımız Varsa: "Lightning And Luck" 

"Şimşek gelip beni görmez
Asla geri dönmeyeceğini söyledi
Bu dünya korkaklarla dolu
Ve buna katılmıyorum
Parasını saymakla çok meşguldü
Ne pahasına olursa olsun kazandığı para
Onlardan yapılmıştı.
Kaybettikleri savaşlarda bizi koruyan

O yüzden elinde ne varsa kullan
Her istediğini elde etmek için
Fark etmek için çok sert görünmene gerek yok
Biraz şimşek ve şans kullanabiliriz Kahramanlar, savundukları..."

diye başlayan parça, 
 
"Kibirlerimiz ve kafa karışıklığımız
Ve insanlar hakları olduğunu düşünüyorlar
 Ve onlara sahip olduğumuzu düşündüğümüz hakların tamamen gittiğini
söylediğimde bana tükürdüler ..." 

 devam ederken biraz ihtiyacımız olan şanstan bahsediyor


Mükemmele yakın bir dünya bile olur:  Perfect World 
 
Armonikanın katıldığı parçadan ufak bir alıntı daha, 

"Sevgililer Günü'nde her aşık bir gül alırdı
Ve her sokak köpeği yolunu bulurdu 
Bu gece senin kapında diz çökmektense
 bu gece senin kollarında olmak
 Mükemmel bir dünyada 
Hadi o da olmadı
Mükemmele yakın bir dünyada..."  
 




Omurgalı Adam Olmak: "Backbone"  

Albümün kapanış parçasında John Mellencamp 70 yaşına gelmenin duygularını da paylaşıyor. Öyle anlatım, öykü dolu bir çalışmaki "Orpheus Descending", adeta bir yaşam gibi. 

 
"...Tüm hayatımız boyunca yaşadığımız
yozlaşma ve nefret 
Sonsuza dek peşimizi bırakmayacak 
Sabah, öğle ve akşam 
Omurgama yaslandım 
Böylece gururum devam edecek 
Beni ölüme yatırdıklarında 
Eh Yetmiş küsur yıldır buradayım 
En iyisini ve en kötüsünü gördüm 
Burada sahip olduğumuz 
Sevdim ve yaşadım 
Kazandım 
Ama çoğu zaman kaybettim 
Umarım mutluluk vardır 
Bir ara paylaşabilirim 
Omurgama yaslanayım ki hala gururum kalsın

Beni yatırdıklarında
Ölmek için..."


***



John Mellencamp'ın son albümü "Orpheus Descending", öyle bir dinlenip geçilecek bir albüm değil. Baştan sona bir hayat gibi dinliyorsunuz. Aradan bir parçayı alıp, "çok sevdim" de diyemiyorsunuz... Oturup baştan sona dinlemeniz  ve kafa yormanız. gerekiyor. 





Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...