14 Şubat 2020 Cuma

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 135


İrfan Sayar
 "Porof: Zihni Sinir Proceler"
MD Yayıncılık
 (Aralık 2019)

Geçtiğimiz Çarşamba günü Görme Biçimleri'nde İrfan Sayar'ı konuk ettik. İki saat boyunca keyifli bir sohbet oldu. Hala o gecenin keyfi üzerimde ve buradan hem katılanlara hem de İrfan'a bir kez daha teşekkür ederim. Güzel bir etkinlik olacağını biliyordum ama açıkcası bu kadarını da tahmin edemiyordum. Sadece karikatür ve Zihni Sinir projeleri üzerine değil, bir açıldık resmi heykeli ile tüm plastik sanatlar, endüstriyel tasarım, çevre, bilime kadar geniş alanlara açıldık. 

Görme Biçimleri güzel geçti ama öncesinde hazırlanırken oldukça stres yaşadım. İrfan Sayar'ın katılması fikrini bir ay öncesinden oluşturmuştum. Tam hazırlıkları yaparken yeni bir Zihni Sinir kitabı yayınlandığını da internette görecektim. Maksadım kitabı etkinlikten önce edinip, o gün İrfan'a imzalatmaktı. Hem o gecenin bir anısı olarak kalacaktı hem de 1995 yılında çıkan ilk Zihni Sinir kitabını imzalatmamdan  25 yıl sonra yeni kitabına bir şeyler yazıp, imzalayacaktı. Görme Biçimleri'nde iki kitabı yan yana koyup gururlanacaktım.  Tabi böyle bir fikir gelince insan sevinmez mi? Hemen kitabı almak için harekete geçecektim ama iki hafta vardı. Kitabı almak için Kadıköy'e falan gideyim desem bugün yarın derim gecikirim. Bir yandan da kitap hemen elime gelsin istiyorum. Hemen aklıma kitabı internetten alma fikri geldi. Onu da 15 dakika içinde hallettim ve beklemeye koyuldum. İşlerimi de ona göre ayarladım evde olacaktım ki kurye gelirse kaçırmayayım. 


Bir gün oldu, üç gün oldu gelen giden yok. Hadi dedim içimden "üç gün olmaz tabi ama en geç 5 günde gelir." Beş gün değil, bir hafta oldu ses seda yok. Panik halinde telefonla aradım. Takip numarası mı nedir onu söyledim, telefondaki görevli, "Bir dakika... bakıyorum" dedi ve bir süre sonra hem benim ismimi hem de kitabı söyleyince sevindim. Benim kitap yayınevi'nden getirilip, paketlenmiş ama yola çıkmamış orada dinleniyormuş. Görevli özür diledi ve hemen kargoya verilmesi için görevli birimlere bildirdiğini söyledi. Eh ne yapalım daha bir hafta vardı sonuçta, bekleriz ve bugün yarın gelir. Yeniden beklemeye koyuldum ama ne gezer, etkinlik günü sabahı, artık kesin gelir dedim ama gene yok. Artık telefon edip aramaya bile tenezzül etmedim. Yıkılmıştım ama sineye çektim ve etkinlik yapıldı. Ertesi günü kitap gelecekti ve bende açacaktım bayramlık ağzımı. Ancak ertesi gün uyandığımda her şeyi unutmuştum. Geldi mi kitap... yok. Cuma günü aklımda ne kitap vardı ne de kargo. Tam hararetli bir şekilde çalışıyorum telefon çaldı. İçimden "hangi münasebetsiz arıyor" dedim. Telefonu aldığımda bende kayıtlı olmayan bir numara, mutlaka telesekreterle reklam yapan bir banka ya da ona benzer bir nane diye içimden geçirdim. Telefonu açtığımda bir ses ismimi ve adresi söylüyor. "Adresi bulamadık" diyor ve ben tarif ediyorum. Gene olmuyor evden dışarı çıkıp, yukarı bayırdaki arabaya el kol işaretleri yapıyorum. En sonunda buluyorlar. Kafamdan kitap o kadar çıkmış ki, " Bu paket nerden gelmiş ?" diyorum. Bir bakıyorum ki 2 hafta artı 2 gündür beklediğim kitap. 
1995'de çıkan kitapla bu yenisini yan yana koyuyorum. O geçmişteki 157 sayfaydı, bu yenisi ise 552 sayfa yani oldukça genişlemiş ve bir hayli yeni çalışmalar da var. Kitabın gelişinden bu yana 3 saat geçti ve kitabı elimden düşüremedim. Ve şimdi de "Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi"ne yazmaya karar verdim. Bence sizde kaçırmayın.

Aptulika

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...