3 Şubat 2020 Pazartesi

80'li yıllardan bir poster: RICK SPRINGFIELD


MERAL AKMAN'IN KALEMİNDEN BİR RICK SPRINGFIELD YAZISI'NA APTULİKA'DAN ÖNSÖZ

Şimdi Rick Springfield ismini ve resmi gören genç kuşak, "Bu da kim?" diyecektir. 80'lerde genç olanlar ise "Hayda! Rick Springfield nerden aklınıza geldi." diye şaşkınlık içine girecektir. 
1980'li yıllarda Springfield dergi, gazete, plakçı, radyo her yerde boy gösterirdi. Özellikle dergilerin orta sayfasında yer alan posterleri itina ile zarar verilmeden tel zımbadan çıkarılarak duvarlara asılırdı... tabiki o dönemin genç kızlarının odalarının duvarlarını istisnasız süslerdi. 
80'li yıllardan sonra yeni idoller ve posterleri geldi. Tabiki Rick Springfield unutuldu gitti. 
 2018 yılında yeni çıkan albümlere bakarken bir anda Rick Springfield adını görecektim. Yıllar ziyadesiyle geçmiş ama o hala yakışıklı bir idoldü. Ancak görüntü sanki eski bir pop yıldızı değil de rock yıldızı eskisi gibiydi. Onun “The Snake King” isimli yeni çıkan albümünü büyük bir merakla dinlemeye koyuldum. Açıkcası beklentim, 80'li yılların bir nevi nostaljisini yapmaktı. Albümü dinlemeye başlayınca ise karşımda bir blues albümü bulacaktım. Bu albümü de oldukça severek dinledim. 
Geçen yıl Rick Springfield ile ilgili Meral'le konuşuyordum. Onun da geçmişte dinlediği bir isimmiş. O konuşmadan gaza gelerek, "Rick Springfield ile bir yazı yazsan, öyle isterim ki demiştim. Açıkcası Meral'in bu dediğime içinden gülüp, ne yazısı ? diyeceğine de emindim.
Bu konuşmamızın üzerinden hiç yoksa 6 aylık bir süre geçti ve iki hafta önce mesaj kutumda Meral'in Rick Springfield yazısı vardı. 
Şimdi bana "peki yazı iki hafta önce geldiyse bu kadar niye beklettin" diyebilirsiniz. Meral'in yazısı öyle güzeldi ki, ben de bir giriş yazısı yazayım dedim ve böylesi bir gecikme oldu.  
Ve şimdi buyrun Meral'in kaleminden bir Rick Springfield yazısı.
Aptulika

80'li yıllardan bir poster: RICK SPRINGFIELD



80’lerde genç olmak demek, radyodan kasede kayıt yapmak, gündemi bir kaç ay geriden takip etmek, rockçı ablalarını abilerini taklit edip, her fırsatta “müzik yetmişlerde bitti azizim” demek, yeni grupları “pop” bulmak ama gizli gizli Duran Duran elemanlarına, Shakin’ Stevens’a aşık olmak demek. Şimdiki gibi sevdiğiniz sanatçıların boy boy resimlerine ulaşmak mümkün değil ancak Blue Jean ya da Hey dergisinin verdiği posterlerle idare etmeniz gerekir. İşte bu posterlerin içinde en kıymetlilerinden biri Rick Springfield posteri idi. Bizim odamızda Motörhead ile Black Sabbath posteri arasında bir yerlerde dururdu, bizi sorarsa “boşluk doldurmak için” bahanesini kullanıyordum ama bu yakışıklı adamın odanın bir köşesinde boy göstermesinden çok memnundum.






Rick Sprigfield, 1949 yılında Sidney’in banliyölerinden birinde dünyaya geldi. 13 yaşında gitar çalmaya başladı ve 14 yaşında Beatles’ı sahnede seyretti. ilk şöhreti 1969 yılında katıldığı ve o dönem Avustralya’da çok sevilen Zoot grubuyla yakaladı. Grup hayran sayısı açısından oldukça zengin olsa da para kazanma konusunda pek de başarılı değildi ve 1971 yılında dağıldılar. Geride kalan bu nefis parçayı dinlemenizi öneririm. 


Zoot – Eleanor Rigby


Grubun dağılmasıyla Rick Springfield için solo kariyer başladı. İlk albümü Beginnings 1972 yılında çıktı, albümdeki tüm enstrümanlar Rick tarafından çalınmıştı. Albüm Amerika’da Capitol Plak etiketi ile yayınlanır ve oldukça ilgi görür.
Ancak, plak şirketinin plakları satmak için insanlara para ödediği iddiası sanatçımızın şöhretini biraz geciktirecektir. Bu durum Rick Springfield’ın kariyerine Amerika’da devam etmesine engel olmaz. Şöhretinin gecikmesindeki en önemli etkenlerden biri de görünüşüdür. Uzun boyu, baygın bakışları ve dalgalı saçları ergen gençler arasında şöhretinin hızla ilerlemesine, buna karşılık yaptığı müziğin “ergen” müziğinde öteye geçememesine sebep olmaktadır.Üstüne bir de kötü plak anlaşmaları ve vize problemleri eklenince müzik dünyasında biraz elini eteğini çekip kendini televizyona verir,  The Six Million Dollar Man (Altı Milyon Dolarlık Adam), Battlestar Galactica (Savaş Yıldızı Galactika), The Young and The Restless (Yalan Rüzgarı) ve Nancy Drew gibi dizilerden sonra General Hospital dizisinde Dr. Noah Drake olarak beyaz ekranda arzı endam eder. 

Bu arada müzik çalışmalarına ara vermemiştir. Comic Book Heroes (1973), Mission: Magic! (1974), Wait for Night (1976) fazla bir ticari başarı getirmez, bu yakışıklı “doktor” şöhreti 1981 yılında “Working Class Dog” ve “Jessie's Girl” ile yakalar. İşte bu şarkıdan sonra hemen her genç kızın odasında bir Rick Springfield posteri yer alacaktır.

80’lerin sonlarında kadar ara vermeden albüm çıkartmaya devam eder. Jessie's Girl’den çok da farklı olmayan bu albümler 1988 yılında yerini uzun süreli bir sessizliğe bırakır. 1997 yılında çıkan “Sahara Snow” ve 1999 yılında çıkan “Karma” Springfield’ın karanlık yüzünü su üstüne çıkartır. Ağır bir depresyon hastası olan ve intihar fikrini aklından çıkartamayan Springfield’ın ruh hali albümlerine yansımaya başlar. 
Özellikle “Shock/Denial/Anger/Acceptance” albümü ruh halini, içindeki karanlığı dışarıya yansıtan bir albüm olarak karşımıza çıkar. Albüm yapmadan geçirdiği yıllarda zamanını oğulları ve eşiyle geçirip, kendini depresyondan kurtamaya çalışan Springfield’ın ailesi ile geçirdiği bu dönemi “Venus in Overdrive” albümünde görebilirsiniz. Albümler ile birlikte rol aldığı diziler de karanlık olmaya başlar, Supernatural - Vince Vincente, True Detective - Dr. Irving Pitlor rollerinde sevimli doktor imajı yerle bir olur.

2010’lara geldiğinde Rick Springfield hala güzel görünüşlü ve hala çok iyi bir müzisyen ancak intihar fikri hala aklından çıkmış değildir. 2017 yılında bir girişimde daha bulunmak için hazırdır (ilk olarak 17 yaşında kendini asmaya çalışır) ancak, Robin Williams, Chester Bennington ve Chris Cornell’in ölümleri az da olsa kendine gelmesini sağlar. Ve 2018 yılında “The Snake King” albümü çıkar. Bunca karanlıkta yaşayan bir adamdan bekleneceği gibi bir blues albümü The Snake King'i Springfield’in deyimiyle kendisinin “ilk konsept albümü”. Albümün baş kahramanı Snake King kimi zaman şeytan, kimi zaman Tanrı, bazen kendisi, bazen sadece gazetede bir haber. Gençliğinde de bir blues hayranı olan Springfield bu albümde, hem blues ustalarına saygı duruşunda bulunuyor, hem de kendi blues tarzını yaratıyor.


Rick Springfield bu yıl 71 yaşını devirecek, tüm yaşadıklarına rağmen hala enerjik, hala hayata tutunmaya çalışıyor ve her geçen yıl müziği daha fazla olgunlaşıyor, ben henüz 2019 yılında çıkardığı “Orchestrating My Life” albümü dinlemedim, ancak son yirmi yılda çıkarttığı albümlere bakılırsa beklentim çok yüksek. Dizi oyuncusu, rock şarkıcısı, blues icracısı, iyi bir gitarist olan bu güzel insanın iki adet de kitabı bulunuyor, ilki kendi hayat hikayesini anlattığı “Late, Late at Night” 2010 yılında yayınlandı, diğer ise 2014 yılında yazdığı “Magnificent Vibration”, Türkçeye “Olur Böyle B*ktan Şeyler” diye çevrilmiş, Tanrı’dan telefon alan bir grup insanın hikayesini anlatıyor.

Meral Akman
 Avustralya 
21 Ocak 2020





2 yorum:

Chemmy dedi ki...

Çok enteresan bilgiler..
Keyifle okunası bir yazı.
Hiç te bilmediğimiz yönleri varmış..
O dönem fan ı olmasam da sıra arkadasım oyleydi..)).Dediğiniz gibi ))
aralara serpiştirilen babyfacelerden favorim Simon dı, biraz farklı bir tat olan Duran Duran dı.Elinize saglik gerekli arkadaşlarla paylaşacağım��

savas ferhat dedi ki...

gencligimde neredeyse tum kizlar asikti rick e...sound city filmindeki duygusal tavirlari cok hosuma gitmisti...70 ve 80 lerin muzigini sevenler icin hazinedir sound city tavsiye edilir...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...