3 Ekim 2022 Pazartesi

Günlük Değil GÜNDELİK 0034 - Biz Ne Zaman ?

Arnold Böcklin - Ölüler Adası (1883)

 

Arkadaşının pipisini sıkıp, marş söyleten başka bir coğrafya var mıdır? 

Bir futbol maçına niye "Ölmeye ölmeye geldik" der ve arkasından da "bu maçı almaya geldik" deriz?

Niye en mutlu günümüzde, üstelik de bu yeni hayatın sevgiyle bezendiği bir anda havaya silah sıkıp, balkondaki adamı. vururuz?

Ve niye her gün evimizde dinlediğimiz hatta telefonumuz çaldığında bile çalan müziği gittiğimiz barda isteriz?

Biz eğlenmeyi mi bilmiyoruz?

 Ve ne oldu bize?

Bu arada gerçekten çok merak ederim başka bir yerde arkadaşının pipisini sıkarak marş okutulur mu?

Elbet bunlar ergenlikte yapılır ama bizim ergenliğimiz bitmiyor!

Hiç büyümeyecek misin benim memleketim!

Onur Şener'in katledilmesinden sonra aklıma hemen bunlar geldi. Belki bir tevatür de olabilir ama Türkiye'de pop müziğin başlangıçı olan Tülay German'ın "Burçak Tarlası" bir barda 1960'ların başında okunurken bir ağa, şarkıdaki "Bakın şu adamın kaç tarlası var" lafına alınıp, silahını havaya ateş edince olan olmuştu. Tülay German o günden sonra Paris'e gidecekti. Belki bir şehir efsanesi de olabilir ama müzik tarihimizdeki gururumuz biz umursamasak da orada dünya çapında işlere imza atacaktı. Biz ise umursamayacaktık.  

Sahnedeki insana tepki vermek, parça istemek, çalınmayınca gıcık olmak.  Yahu peçeteye yazıp şarkı istemek nedir be kardeşim. Biz niye ergen kalıyoruz. Niye büyüyemiyoruz. Neden birey olamıyoruz. Niye ölmeye ölmeye geliyoruz da yaşamaya gelmiyoruz? 

*

Ben Onur Şener'i hiç tanımadım ama onun öldürülmesi haberinde fotoğraflarını görünce tanıdığımı sandım. Yalan yok cidden tanıyordum. Aynen Ali İsmail Korkmaz'ı tanıyorum sandığım gibi. O da kahpece öldürüldü ve ben o ismi her duyduğumda kendimi tutamaz ağlarım. 

Hep o arkadaşının pipisini tutup marş okutan tuhaflık... bitmeyen ergenlik. Ergenliğin ne kabahati var, bu tam anlamıyla lümpenlik. Bu bir yaşam biçimimiz olmuş. Ama o muhteşem şair Nazım'ın dediği gibi, "Tarihsel, sosyal, ekonomik şartların/ zaruri neticesi bu! /deme, bilirim! / O dediğin nesnenin önünde kafamla eğilirim. /Ama bu yürek / o, bu dilden anlamaz pek. " İyi ki anlamaz bu yürek. 

Dediğim gibi Onur Şener'i tanıma imkanı bulamadım ama iki kızına sarıldığı fotoğrafları hep aklımda kalacaktır. Bu arada büyük ihtimal tanışmış olsak Ronnie James Dio üzerine bol sohbet edecektik. 

Arkadaşlar Onur bir müzisyendi. Ben de bir çizerim. Hayatımızın mihenk noktası bu yazıp, çizip, şarkı söyleyip, enstrüman çalarak hayatı yönlendiriyoruz. Bizi dinleyen ya da okuyan ya da izleyenlere yaptıklarımızı sunuyoruz. Onlara yani okuyucu, izleyici ve dinleyiciye saygımız sonsuz ama o lanet olası yaşamı bok eden sesinizle sahneye müdahale etmeyin. Şunu aklınıza artık yerleştirin burası Türkiye, bir pavyon değil. Bu arada pavyoncu arkadaşlardan da kırdıysam özür dilerim. Ama ayıp oldu be! bunu ne olur anlayın. 

Yazının başlığında bir resim kullandım. Bu Arnold Böcklin'in "Ölüler Adası" tablosu. Sembolist ressam bunu doğumdan sonra ölen iki kızı için yapmış. O adaya gideceklere yani iyi ve mutluluk dolu bir yere gidiyorlar diye bu tabloyu yapmış. Onur gerçekten oraya, iyi bir yere gitmiş olsun ama arkada kalanlar bu sefer kızları. Onlar yaşayacak ve güzel bir Türkiye onların cenneti olacak. Ve tabi olmalı. 

Haluk Levent bu geece verdiği konseri onlara ithaf etti. Peki biz ne yapabiliriz? Bu arada şu pandemi döneminde zor günler yaşayan müzisyenlere ne yaptık ki? Ya biz çizerler kendimiz için ne halta yaradık ki? Sözün özü Haluk. kardeşim güzel bir başlangıç yaptı o zaman biz de. bir şey yapalım.  

Ne yardım mı? 

.iktirin gidin ne yardımı!

 biz olalım artık be! 

Ve bundan sonra istek parça yapmayalım ve Onur Şener'in  yolundan devam edelim.

İstek parçanızı çalmıyoruz!

Adam gibi oturun ve dinleyin!


Aptulika

4 Ekim 2022

Saat. 00.56

                          

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...