Buddy Guy ismini bilmeyeniniz varsa, kelimenin tam anlamıyla çok şey kaybediyor demektir. Blues'un yaşayan en eski efsanelerinden biri olup, 86 yaşında olmasına rağmen yaptığı albümlerle bizi heyecanlandırmaya devam ediyor. Bu çok kıymetli bir şey çünkü o hiç bir şey yapmasa bile rock ve blues tarihine oturmuş ve yeri dolamayacak bir isim. Muddy Waters günlerinden bir tarihin canlı şahidi olan Buddy Guy blues gitarı ve vokalinin büyük ustası olmasının yanı sıra efsane rock gruplarının ve müzisyenlerinin de ilham kaynağı. Hem de bugün bile.
Yazıya bu şekilde girdim diye bana, "Herife bak, bu ne yağlama" diyecek olanınız varsa ona, Buddy Guy'ı anlatmak için kelime haznemin yetersiz kalması yüzünden kendime kahrediyorum diyebilirim.
Buddy Guy'ın yeni albümü "The Blues Don't Lie", 30 Eylül 2022 tarihinde piyasaya çıktı. Açıkcası o günden bugüne her gün dinliyorum ama üç hafta geçmesine rağmen bir yazı yazamadım. Ancak şimdi oturup, yazıyorum.
Öncelikle albümde yer alan üç kavır parçaya şöyle bir göz atalım. Beatles parçası olan ve 1970 tarihli "Let it Be" albümünde yer alan "I' have Got a Feeling" parçası Buddy Guy'ın yorumuyla karşımıza çıkıyor. Lennon ve McCartney imzalı bu parçanın asıl yorumunu dinlemediyseniz bir dinleyin derim. Ondan sonra da bu Buddy Guy yorumunu dinleyin ve bir büyük ustanın bir klasiği zedelemeden kendi imzasıyla işleyebilmesine şahit olun. İnsan Buddy Guy'ın neden büyük bir bluesçu olduğunu böylece daha iyi anlayabiliyor.
Albümdeki kavırlardan biri de BB King'e ait olan "Sweet Thing. Buddy Guy'ın BB King'in ölümünden sonra yaptığı muhteşem bir saygı sunuşu olan 2015 tarihli "Born To Play Guitar" unutamayacağım çalışmalardan biridir. Orada BB King'e olan sevgisi iki parçada nefis bir şekilde hissediliyordu. Bu yeni albümde de BB King'in bir parçasını yorumluyor. King'in bas sesine tezat oluşturacak tiz sesiyle Guy nefis bir yorum otaya koyuyor.
Üçüncü kavır çalışmada albümün sonunda yer alan "King Bee". James Moore imzalı bu blues klasiği daha önce Muddy Waters'tan Rolling Stone'a kadar bir çok isim tarafından seslendirilmişti. Buddy Guy bu yorumda sadece akustik gitarla takılarak harika bir yorumla finali oluşturmuş.
The Blues Don't Lie" albümü aynı zamanda bir yıldönümü albümü aynı zamanda. Buddy Guy 60 yıl önce memleketi Louisiana'yı terkedip Chicago'ya gelmişti. Bu sıradan bir göç değildi ve blues'ın tarihinde bir kilometre taşıydı. Bu yüzden de albümün çıkış tarihini Buddy Guy'ın 60 yıl önce Chicago'ya geldiği gün olan 30 Eylül tarihine rast getirmişlerdi. İşte albümün açılış parçası olan "I Let My Guitar Do The Talking" de bu konuyu çok güzel anlatıyor. Söz ve müziği Buddy Guy tarafından yapılan ikinci parça da "The World Needs Love" olmakta ki anlattığı konu itibarıyla oldukça anlamlı doğrusu, dünyanın gerçekten sevgiye ihtiyacı var. Lanet olası ahmaklar buna gülebilir ama gerçekten dünyanın canına okunuyor.
16 parçanın yer aldığı albümde üstte yazdığım iki parça Buddy Guy'a ait o ve üç kavır parça haricinde geriye kalan 11 parça tamamen Tom Hambridge imzalı. Yılların dostluğu öyle güzel bir işbirliğne dönüşmüş ki Hambridge bestesi olan "Blues Don't Lie" tam anlamıyla Buddy Guy üzerine dikilmiş elbise gibi. Bu yüzden ilk üç parça albümün açılışında güzel bir birliktelik oluşturuyor.
Albümün güzelliklerinden biri de konuk olan 6 müzisyenin resmi geçidi. Şimdi de sırasıyla onlara bir bakalım... "We Go Back" in açılışında Buddy Guy vokaliyle nerdeyse bir teatral davetle Mavis Staples'i konuk ediyor. Soul blues'un güzel atmosferinde harika bir düet oluşuyor. Arada konuşur gibi Staples'in "Buddy hatırlıyor musun" demesi çok hoşuma gitti.
Kalp atışı gibi bir ritmle başlayan “Symptoms of Love” da Elvis Costello konuk oluyor. Bu konuklukta parça Hovlin' Wolf vari bir etkiye giriyor. Yumuşak tonda akan “Follow The Money”de Buddy ile James Taylor'ın uyumlu düeti akıp gidiyor. Ardından gene aynı mahalleden yani blues'un yaşanmışlığından Boby Rush'ın konuk olduğu “What's Wrong With That” geliyor ki 70'leri hatırlatan funky temalı ritm gitar ve akıp giden solo gitar ikinci bir düeti oluşturuyor. Konuk listesinde yer alan beşinci isim olan Jason Isbell'i tanımıyorum ama konuk olduğu "Gunsmoke Blues" silahlanmaya getirdiği eleştri ile dikkat çekici güzel bir parça. Konuk listesindeki son isim Wendy Moten ve Buddy Guy ile seslendirdikleri "House Party" ile bir boogie ziyafetine giriveriyoruz.
Buddy Guy'ın albümündeki en büyük paylardan biri de davul ve perküsyonda yer alan Tom Hambridge'e ait. Yılların dostluğu içinde prodüksiyonu üstlenen Hambridge şarkılardan 11'ini de bestelemiş ve çalışmaya anlam katmış. Ruh katmış demiyorum zira o zaten Buddy Guy'ın işi. Albümdeki daimi müzisyen kadrosuna şöyle bir bakarsak: Michael Rhodes ve Glenn Worf bas gitarist olarak iş bölümü yapmışlar, Kevin McKendrie ve Reese Wynans çeşitli klavye enstrümanlarında değişiyor, Rob McNelley gitarıyla, Max Abrams ve Steve Patrick nefesli enstrümanlarda yerlerini alıyor.
Şimdi gene albümün kalan parçalarına dönelim. Bu arada belirtmeliyim ki; bu albüm için bir yazı değil, her parça için ayrı ayrı yazı yazmak isterim (ki bu en azından 16 yazı olur ki hepsi de bu uzunlukta olur) ama size acırım.
Şu anda albümün geri kalan parçalarını yazayım diye oturdum ama gerçekten korktum. Bu yazdığım kadar yazı yazabilirim endişesiyle burada kesmeye karar verdim. Kendinize bir iyilik yapmak istiyorsanız, kıçınızı kaldırın ve Buddy Guy'ın yeni albümü "The Blues Don't Lie" ı dinleyin, derim.
Aptulika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder