24 Ağustos 2022 Çarşamba

Judas Priest'in davulcusundan caz albümü

  


1977 tarihli Judas Priest albümü "Sin After Sin" bir döneme damgasını vurmuştur ve günümüze kadar bir çok metal grubuna da ilham olmuş bir klasiktir. Grubun üçüncü çalışması olan bu albümde davula Alan Moore'ın yerine Simon Philips geçecekti. Sadece bir albümde yer alan bu davulcuyu daha sonra Toto, The Who, 10CC, Asia, Gary Moore gibi bir çok rock grubunda görecektik. 

Bu hafta yeni çıkan albümlere bakarken Simon Philips'i bir solo albümle görünce, elbetteki tereddütsüz atlayacaktım. Dinlemeye başlayınca şaşkınlığım daha da artacaktı, çünkü bu solo albüm caz tarzındaydı. Hemen aklıma usta enstrümantalistler solo albüm yaptıklarında maharetlerini göstermek için bu tip eklektik numaralara girerler ama bunları biraz dinleyince içime sıkıntı basardı. Ancak bu sefer bir iki parça derken albümü bir caz fusion çalışması olarak zevkle dinler buluverdim kendimi. Bu ciddi ve de zevkli bir caz rock albümüydü ve Simon Philips, bu tarzda 5 albüm yapmış olduğunu öğrenecektim. İlk olarak 1989'da yaptığı denemeyi 24 yıl sonra çıkardığı 2013 tarihli "Protocol II albümüyle sürdürmeye başlamış. Bu yıl çıkan albümde "Protocol" dizisinin beşinci albümü oluyor. 

"Protocol 5" isimli bu albümü dinlerken, kesinlikle önceki 4 albümü de dinleyeceğim...  zira oldukça keyifli bir fusion ziyafetiyle karşı karşıya kaldım. O 1970'lerin Return to Forever ve John McLaughlin havasını hissettim. 

Yazıya Simon Philips'in Judas Priest'in 1977 yılı kadrosunda yer aldığını belirterek giriş yapmıştım. Bu biraz da dikkat çekmek amaçlıydı. Aslında Philips, Judas'ın bir albümünde çalmış olan bir stüdyo davulcusuydu. Her ne kadar dikkat çekmek amaçlı olsa da bu davulcuyu bir caz albümünde farketmem de bu referanslarından olacaktı. Zaman içinde Simon Philips'i daha bir çok rock albümünde dinlemiştim. Asia ve Gary Moore'la yaptıkları da benim için önemli çalışmalarındandır. İşin özü bu davulcu yer aldığı çalışmalarda kurtarıcı bir görev yapmıştır. Her ne kadar yerleşik bir grup elemanı olmasa da bunca dinlemelerim arasında davul tekniği ve oluşturduğu sound ile ayrıcalıklı bir yere sahip olmuştu. Bu sebeple solo bir albümde onun ismini görmek ilgimi çekecekti... bunun bir de caz fusion tarzında olması ilgimi daha da arttıracaktı. Genelde solo albümü yapan davulcuları dinlemek bana zor gelir, bunun nedeni de bir sürü teknik oyun arasında boğulma tehlikesi geçirmektir. Solo albümün caz fusion tarzında olması davul dışında diğer enstrümanların da kompozisyona katılıyor olmasını sağlıyor ki, böylece bütünüyle bir grubu dinlemenin keyfini alıyorsunuz. 

Bu albüm elbette davulcu Simon Philips'in solo albümü ama caz fusion tarzında bir grup çalışması. Bu nedenle de yer alan grubun elemanları da önem taşıyor ve biraz da onlardan bahsedeyim.  


Simon Phillips - davul

 Ernest Tibbs - bas

 Otmaro Ruiz- klavye

 Jacob Scesney - saksofon

 Alex Sill - gitar

Protocol albümlerini daimi iki elemanı olan basçı Tibbs ile klavyeci Ruiz bu albüm için  iki genç ismi Philips'e önermişler ve Jacop Sceney (saksofon), Alex Sill (gitar) bu beşinci buluşmada taze kan olarak yer almışlar. 

Kadrodaki iki eleman Simon Philips ile uyumlu bir yapı oluşturuyor. Başçı Ernest Tibbs hakkında kısa bir kelam etmek istersek, rock basçılarından Jack Bruce ile caz basçısı Stanley Clarke'ın birleşimimi gibi. Philips'ın davulunu özümlüyor ve yeni fikirler oluşturarak parçayı akar hale getiriyor. Artık "Protocol" dizisinin daimi elemanı olan klavyeci Otmaro Ruiz. Venezuelalı bir eleman olan Ruiz'in müzikal geçmişinde John McLaughlin, Dianne Reeves ve Frank Gambale gibi referansları var. Onun birikimini dinlerken daha iyi anlıyorsunuz, klavyesinin oluşturduğu armoni her an müziğin  akışına göre yenileniyor.  Özellikle "When The Cat's Away"de klavyesiyle görkemli bir gezintiye çıkıyoruz. 

"Protocol"un bu beşinci buluşmasında daimi elemanlar Ruiz ve Tibbs'in önerisiyle kadroya alınan iki elemana gelince, iyi ki alınmışlar demeden edemiyoruz. Öncelikle gitarist Alex Sill'in kimi zaman distorsiyonlu kim zaman duygulu tonda dokunuşları ruh katıyor. Yeni katılan eleman olarak diğer isim de saksofoncu Jacop Sceney. Onun "Dark Star" isimli parçada soprano saksofon ile kattığı etki olağanüstü. 

Simon Philips öyle çok rock albümünde çaldı ki, her birinde yaptıklarıyla bir büyük abide oluşturdu.  Bu arada onlardan birinin elemanı olarak da yerleşip kalabilirdi. Her ne kadar bir görev elemanı olarak bir stüdyo müzisyeni olarak aranıp durumu kurtarsa da imzasını farklı çalışmalarda belli etti. Bunlarla yetinse de olurdu ama o solo albümleri ile yepyeni bir kapı açtı ve 5 albümlük "Protocol" dizini oluşturdu. Bence iyi de oldu dinlemeye doyamacağım ve özlediğim bir caz rock fusion tavrı ile yeniden karşılaştım. Sizi bilmem ama bu bana bir hayli keyif verdi. 

Aptulika

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...