Bazı insanlar vardır, yaşarken onları tanıdığınızı, hem de hayattayken yaşama kattıklarını da bilirsiniz ama onları kaybettiğinizde, onların yaşama kattıkları değeri ne kadar da az bildiğiniz anlarsınız. Ahmet Say'ın ölümünden sonra da hissettiklerim böyle oldu, onun yaşamımıza kattıkları hakkında bildiklerim o kadar azmış ki, ölümüyle bunların hepsi bir volkan gibi patladı.
Ahmet Say'ı yitirdiğimiz günün ardından sevgili dostum Dadal Günce bana bir mesaj atmıştı. Bu öyle anlamlı bir hatırayı yansıtıyordu ki paylaşmam gerekir dedim ve Dadal'a bunu blog'da paylaşabilir miyim? diye sordum. Aldığım cevap, "Elbette, lafı mı olur Aptulcüm"dü. Bu arada altta okuyacağınız yazı ile ilgili bir önemli bilgiyi daha vereyim. Dadal'ın babası Türk edebiyatının en önemli şairlerinden Ergin Günçe'dir. Onunla ilgili de bir ara şiirleri hakkında bir şeyler yazmak isterim ama ilgilisine bir bilgi olur diye Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkmış bir kitabının hala bulunabildiğini söyleyeyim. ( Şimdi burada ufak bir düzeltme yapayım. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan baskı çoktan tükenmiş. Ergin Günçe'nin şiirleri şu anda "Türkiye Kadar Çiçek" adıyla geçen yılın Ağustos ayından beri Kırmızı Kedi Yayınları'ndan piyasaya çıkmış.)
Hadi buyrun bakalım, Dadal'a bırakalım sözü.
"Aklı fikri oyunda"
Lisede olmalıyım, babam Türkiye'ye dönmüş.
Evden çıkıyoruz, Tunalı Kavaklıdere civarında yürüyüş, sohbet, derken babam "Dur, Ahmet'e de bir uğrayalım" diyor.
Kapıyı çalıyoruz, babam yaşlarında biri açıyor ( geçerken habersiz uğramak eski bir Ankara adetidir) içeri buyur ediliyoruz.
Çaylar içiliyor, babam anlatıyor arkadaşı dinliyor daha çok. Arada bazı isimleri azıcık küfür de ederek anıyorlar. Derken küçük bir çocuk giriyor içeri, piyanonun başına oturup bir şeyler çalar gibi yapıyor.
Sonra aynı hızla kayboluyor ortadan.
"Oyuna kaçtı"
diyor babası,
"aklı fikri oyunda".
Ahmet ve Fazıl Say'ı kim olduklarını bilmeden ilk kez böyle görüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder