İlk defa dinlediğim ve beğendiğim bir grup olursa, hemen onların bütün albümlerini merak eder ve dinlerim. Bu hiç kuşkusuz bütün eski kuşak rock dinleyicileri için takıntılı bir alışkanlıktır. Bende bu takıntı sadece müzikle sınırlı kalmıyor, kitaplarda da sürüyor. Üç hafta önce elime geçen Carson McCullers'in "Altın Gözde Yansımalar" romanının ardından "Küskün Kahvenin Türküsü" isimli öykü kitabını da okuyacaktım. Bu hafta da yazarın "Kadransız Saat" romanını okudum. Şimdilik bu yazarın dilimize çevrilmiş bir kitabı daha var ama kendimi tedavi etmek adına okumamak için şimdilik direniyorum, sonuç ne olur, açıkcası tam bilemiyorum.
Geçen hafta McCullers'in "Altın Gözde Yansımalar" isimli romanını tanıtmıştım. Bu hafta yer verdiğim " Kadransız Saat" ise yazarın 1961 yılında yazdığı son romanıymış. Benim başlangıç yaptığım "Altın Gözde Yansımalar" ve ardından okuduğum "Küşkün Kahvenin Türküsü"ne bakarsam, bu roman bir kreşendo etkisinde gümbür gümbür bir finale yakışıyor. Şimdi romana girmeden önce yazarla ilgili biraz bilgi vermem gerektiğini düşündüm. Hoş geçen haftaki yazımda da biraz bahsetmiştim ama yayınevinin tanıtımından ufak bir alıntıyla biraz daha tanıtmam gerektiğini düşündüm. Buyrun o tanıtım yazısından alıntıyla Carson McCullers:
"1917 yılında Georgia’nın Columbus şehrinde doğdu. Beş yaşından itibaren piyano dersleri almaya başladı. 17 yaşında New York Juilliard School of Music’e müzik eğitimi için gitti, ancak okula devam etmeyerek kendini yazı çalışmalarına verdi. Columbia ve New York Üniversiteleri’nde yaratıcı yazım dersleri aldı. Story dergisinde öyküleri yayımlandı. 1937 yılında pek başarılı olmayan bir yazar olan Reeves McCullers ile evlendi. 30’lu yaşların başında geçirdiği felç nedeniyle sol tarafını kullanamayan McCculers 1967 yılında öldü."
Kitabı okuduktan sonra bir arkadaşıma önerirken kitabın kapağını göstererek soldan sağa romandaki ana kahramanları birer birer saydım. Arkadaşımda bana, "Ben böyle romanı tek çizimde sunan kapak görmedim." diyerek nazire yapacaktı. Kitap kapağı, ilgimizi çekmek ve merak uyandırmak içindir ama romanı bütünüyle anlatması beklenmez. Bu kapakta da öyle, okumadan önce baktığımızda, hafif soyut denilebilecek ve renklerle ifade edilmiş dört figür karşımızda arzı endam ediyor. Bu görüntü açıkcası romanla ilgili merak uyandırmak dışında bir bilgi vermiyor. Kitabı okuyup bitirdiğinizde ise karşınızda romanının resimsel özetini buluyorsunuz. Özellikle İş Bankası kitaplarının kapaklarını yapan Birol Bayram'ın bu ustalığını kutlamak isterim.
Carson McCullers 1961'de yazdığı bu son romanında ABD’nin Güney ve Kuzey eyaletleri arasındaki çatışmanının iç savaş sonrasında da bir kopuşu andırır şekilde sürdüğü 1950'li yılların tutucu ve gerici Güney eyaletlerinden birine gidiyoruz. Dört karekterin üzerinden akan roman ırk, sınıf ve adalet konusuna derin bir bakışı sunuyor. Georgia eyaletinin küçük bir kasabası olan Milan'da 1950'lere gelinmiş olsa da ırk ayrımı hala hayatın akışındadır. Güney'in muhafazakar ortamında kasabanın dört insanının yaşama bakışları ve sınıfsal konumları farklı olsa da romanın akışı içinde hayatları birbirine bağlanır. 70'li yaşlarında eskilerin dirayetli siyasetçisi Fox Clane, tam anlamıyla Güney'in gerici değerlerinin savunucusu. Fox Clane her ne kadar eski dönemlerdeki gibi şahin olamasa da siyah ile beyazın aynı okullara gittiği Kuzey eyaletlerindeki değişime direniyor ve bir yandan da Güney bayrağının ilan edeceği bağımsızlık hayallerinde. Eski siyasetçi Yargıç Clane her ne kadar siyasete bir şahin olarak dönmenin düşleri içinde olsa da çok sevdiği torunu Jester ise ondan çok farklı düşünmektedir. Torun Jester'ın da yakınlık kurduğu mavi gözlü siyahi genç Sherman Pew ise ait olduğu yeri bulmaya çalışan biri. Dördüncü karekter ise orta yaşlarına gelen J.T. Malone. Bir eczacı olan J.T. Malone, hiç beklemediği bir anda kanser olduğunu öğrenenen biri. Yaşlandığını hisseden Malone, bir de bir senelik ya da 15 aylık bir ömrü kaldığını öğrenecektir. Yargıç Clane'in yakın dostudur ama o kadar şahin değildir ama adalet konusunda da çok ilgili olmayan sıradan bir Amerikalıyı simgeler gibidir.
Yukarda kısaca anlattığım bu dört karekterin iç içe geçen öyküleriyle ABD'nin ırk ayrımı, sınıf çelişkileri, tutucu - ilerici çatışması, hak ve adalet konuları çok güzel işleniyor.
Aptulika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder