6 Şubat 2021 Cumartesi

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 164



Hans Erich Nossack
 "Nişan"
Yankı Yayınları
Çeviri: Zeyyat Selimoğlu
  (1970)

Bu yazarı sadece bu kitabı ve de bu baskısıyla ancak sahaflarda bulabilirsiniz. Oysa usta edebiyatçımız Zeyyat Selimoğlu'nun bu çevirisiyle çıkan ve üç öyküden oluşan bu kitabı okuduktan sonra bu yazarın diğer kitapları niye çevrilmemiştir diye düşünmeden edemedim. Zira Nossack'ın inanılmaz güzel bir anlatımı var. Ele aldığı konularda, insanlarla olayları esrarengiz bir doku içinde sunarken bir ortamdan bir başka ortama sürükleniyorsunuz. 

Alman yazar Hans Erich Nossack, 1901 ile 1977 yılları arasında yaşamış. İki dünya savaşının arasında oluşan edebiyatçılığı bundan nasibini fena halde almış. Daha kimsenin Hitler'in karanlık yüzünü görmediği zamanlarda Nossack, rejimin kara listesine alınacak ilk isimlerden olacaktı.  1933'den 1945'e kadar Hitler rejimi tarafından afaroz edildiği için, eserlerini yayınlama imkanı bulamayacaktı. Bununla da kalsa iyiydi, ama 1943 yılında yazdığı bütün müsveddeleri ( şiir, oyun, öykü, roman ve hatta anı defterleri ) yanacaktı.  

Kitaplarını 1947 yılında Fransa'da yayınlatabilen Hans Erich Nossack'ı ilk keşfeden Jean Paul Sartre olacaktı. Sartre onun için, "Fransa için keşfedilmiş Alman yazarı" diyecekti.  

"Nişan", Hans Erich Nossack'ın üç uzun öyküsünün yer aldığı bir eser. Her üç öyküde de savaşın ve faşizmin yıkımı içindeki insanların öykülerini buluyorsunuz. Yazarın öykülerinde ne iki dünya savaşı ne de faşizm dönemi direkt olarak olarak sunulmuyor, böyle olunca da yaşanan travmanın bir tarihi kesitle ya da coğrafya ile sınırlı kalmadan tüm insanlığın farklı yerlerde yaşayabileceği travmayı buluyoruz. Sadece coğrafya ile kalmayan bu sınırsızlık yazarın insanları karakterize etmesiyle belirli bir zamanın ötesine taşıyor. 

Kitaba adını veren ilk öyküde karlı bir havada bir menzile ulaşmak için yola koyulan bir ekiple karşılaşıyoruz. Bunlar yedi haftadır yoldalardır ve o zorlu yolculuklarında kar bir yandan ve de azalan erzakları bir yandan işlerini çetinleştirmektedir. Bu durumda yol alırken kar fırtınası içinde nişan ya da anıta benzer bir şeyle karşılaşırlar. Biraz sonra yaklaştıklarında o nişan ya da anıt sandıkları şeyin donmuş bir adam olduğunu anlarlar. Onların yedi haftadır gitmek için mücadelede ettikleri yönden gelen bu donmuş adamın gözleri kapalı ve suratı gülümser bir şekildedir. 
 
Ardından gelen "Dorothea" adlı öyküde her iki dünya savaşının yıpratıcı öyküsünü insan karekterleriyle buluyoruz. Üç farklı başlangıç ve birbirine geçiveren öyküler. Hepsi 1946-1947 kışında buluşuyor.  Yemek bulma ve barınma sorunlarıyla insanların boğuştuğu, Hamburg'un bombalanmasından sonraki günlerde  yiyecek alabilmek için saatini satmak zorunda kalan bir adam. Yıkıntılar arasında saatini satmak için gittiği evde  kapıyı Dorothea açıyor, kocasının orada olmadığını ama geldiğinde saatle mutlaka ilgileneceğini söylüyor. Ondan sonra ise konuşmalarıyla yıllar öncesindeki (büyük ihtimalle birinci dünya savaşı)  Dorothea'nın o acı anılarına dönüyoruz. 

"Kıyıda" ise üçüncü ve son öykü. Ailesinin ona biçtiği yaşam şekli içinde kalan bir genç, çok sevdiği ablasının yanına gitmiştir. Eniştesi ile gittikleri bir handa karşılaştığı kendi yaşına yakın bir hayat kadını ile gece boyunca konuşur. Nellie isimli bu kızla konuşurken etrafını saran ağı ve çocukluğunda düştüğü çıkmazları anlatır. O gecenin ardından karşı kıyıya yüzerek geçecektir.  

İnsan karakterlerini bu denli güzel buluşturup, bir öyküden bir başkasına doğru yolculuk ettiren  Hans Erich Nossack harika bir yazar.  Bunca zamandır bugün baskısı kalmayan sadece bir kitabıyla dilimize çevrilen bu yazarın diğer eserlerini de insan merak ediyor doğrusu. 

Aptulika


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...