Cenk Akyol gene yaptı yapacağını ve tuğla gibi bir yazıyı masamın üzerine attı. Bir haftadır resim seç, bölerek yazı dizisi haline getir başlık bul, grubu tekrar dinle, neyse ki filmleri izlemedim.
Herşeye rağmen konunun 1970'lerle ilgili olması güzeldi... O yıllara tutkunum ve çok fena özlerim. Bu sebeple herşeyi unutup yazıyı yayın haline getirdim.
Goblin ve Dario Argento üzerine bu yazı bölüm bölüm sizlerle olacak. Yazı dizisinin ilk bölümüne buyrun.
Goblin için girizgah ...
Blues Perişan'da önümüzdeki günlerde yayınlayacağımız Goblin grubu elemanları ve en büyük ortakları hatta hamileri diyebileceğimiz ünlü film yönetmeni Dario Argento'ya ait röportajlar yaklaşık 15 senedir bilgisayarda bekliyordu. Röportajları o zamanlar aktif olan www.goblin.org sitesinden edinmiştim. Röportajların İngilizce orijinalleri Alessandro Cuci'ye ait. Ve tüm röportajlar Luca M Palmerini'nin İtalyan korku sineması hakkında referans kitabı Spaghetti Nighmares'de yer alıyor. O zamanlar müzik hakkında yazmaya yeni yeni başlamıştım. Kendi kendime notlar alıyordum. Dönemin dergisi Roll da röportajlar ve sanatçıların kendi sözlerini yayınlayan takdir ettiğim ve hiç bir sayısını kaçırmadığım bir dergiydi. Roll için uygun olacağını düşünerek boş zamanlarımda röportajları çevirmiştim. Orası için kısmet olmadı maalesef. Bu günlerde yine Dario Argento gündemde. Onun baş yapıtlarından ve "Üç Analar" üçlemesinin ilk filmi olan Suspiria'nın yeni çevrimi Ekim'den itibaren bir çok ülkede vizyona girdi. Yine unuttuğum bu çeviriler aklıma geldi. Blues Perişan da bu kadar uzun ve detaylı söyleşiler için biçilmiş kaftan diye düşündüm.
Aptül geçenlerde aradı. Goblin gibi 70'lerin başından ve sınırlı bir çevrede tanınan bir grubun sayfalarca süren röportajlarını durup dururken yayınlamak yerine grup hakkında kısaca da olsa bir tanıtıcı yazı yazmanın makul olacağını belirtti.
Blog'u okuyan kitlenin büyüklüğünü ve demografisini bilmiyorum. (Bu konuda Aptül anketlerle bir şeyler elde edebilir diye düşünüyorum. Çok da iyi olur. Blogu etkileşimli hale getirmek iyi olur.) Umarım gençler de blogu izliyordur. Onlara sevebilecekleri gruplar, albümler, yönetmenler, filmler, yazarlar, şairler önermek bizi mutlu ediyor. Buna ne kadar ihtiyaç var ve bu ihtiyacı ne kadar giderebiliyoruz bunu da görmüş oluruz bu anketlerle diye belirtip bu konuda Aptül'ün omuzlarına bir yük bırakalım. (Aptülün notu: bu konuda aşağıdaki yorum bölümüne ya da bluesperisan@gmail.com adresine yazabilirsiniz. Her yazılan değerlenecektir.)
Goblin ve diğer gruplar için internette bir yığın bilgi bulup, albümlerini dinleyebilirsiniz tabi ki. Ama bendeki Goblin ve Dario hikayesi kısaca şöyle;
Keiht Emerson ve Dario Argento |
Dario Argento ile tanışmam Şişli Kent sinemasında izlediğim Inferno filmi ile oldu. Sene 1980. Filmde seçilen apartman, filmin başında apartmanın bodrumundaki içi su dolu kuyu sahnesi, kasvetli sahaf dükkanı, sürekli tekrarlanan “hidden key in the cellar” ve müzikler beni kolaylıkla etkisi altına almıştı. Filmin akılda kalıcı melodisi, müziği Goblin'e değil Keith Emerson'a aitti. O zamanlar E.L.P.'den haberdar değildim. Birkaç sene sonraki video kaset salgını ile Dario Argento'nun Suspiria ve Tenebre'sini de izledim. Gerek Suspiria gerekse Tenebre'nin müzikleri de beni büyülemişti. Artık hem Dario Argento hem de İtalyanların kendilerine ait bir ticari tavrı ve estetiğini içeren slasher/thriller janrı olan“Giallo”nun da takipçisi oldum. Ortak paydaları ucuz yapımlar ( B filmi) olan bu filmlerin açıklaması zor olan bir cazibesi bütün dünyada bu türü bir kült konumuna eriştirdi. Mario Bava, Lucio Fulci gibi diğer öne çıkan ismi de daha çok (ruhu şad olsun) Metin Demirhan'ın dükkanından edinmiştim.
Claudio Simonetti |
Massimo Morante |
Claudio Simonetti ise Daemonia isimli gotik öğelerin ön planda olduğu gençlerden oluşan bir kadro'dan sonra son yıllarda Claudio Simonetti's Goblin ismi ile yine heavy metal tarzına yakın işler yapıyor.
70'lerde Premiato Forneria Marconi, Banco, Le Orme gibi ağır toplarının başını çektiği İtalyan Progressive Rock üslubundan daha anglo-sakson bir anlayışın temsilcisi olan grup zaman zaman “chamber jazz” tarzında da işler yaptı. Sonraları ise disco denilebilecek ucuz yapımlarla da ticari işler yaptı. Ama grubun en iyi dönemi olan 1975 – 1982 dönemindeki işleri Profondo Rosso (1975), Roller (1976), Suspiria (1977), Il Fantastico Viaggio Del Bagarozzo Mark (1978), albümleri gerçekten beste, icra, düzenleme açısından harika işler. Ben Goblin ismi dışında Simonetti-Morante-Pignatelli ismi ile çıkan dönemin new wave tarzındaki Tenebre'yi de severim şahsen.
Bir dönemi derinden etkileyen figürler 2 nesil sonrakileri nadiren etkilediğini kendimden biliyorum. O yüzden Goblin müziği ve Dario Argento sineması Milenyum kuşağı için ne ifade eder maalesef tahmin ediyorum. Ama kimbilir belki de keşfedince bana teşekkür edenler çıkabilir?
Devam edecek
Yarın:
Buyrun 1970'lerin İtalyasına ....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder