27 Aralık 2018 Perşembe

Lemmy üzerine: Biyografi değil duygusal bir yazı



28 Aralık 2015 tarihinde Lemmy Kilmister'i yitirmiştik. 
Ölümünün 3 yılında Meral Akman'ın yazısıyla onu anıyoruz.





UMUTSUZ BİR AŞK HİKAYESİ


Ian Fraser Kilmister, resmi kayıtlara göre 24 Aralık 1945 yılında Burslem, Stoke-on-Trent İngiltere’de doğdu, ama hepinizin bildiği gibi eski çağlardan beri Odin, Zeus, Seth ya da Crom gibi isimlerle biliniyor. Son tezahüründe bize kovboy şapkası ve çizmeleri ile göründü, yıldırımlar saçmak için bas gitar kullanıyor ve gücünü yüzündeki bende saklıyor. Üç yıldır fiziksel suretine bürünmeden aramızda dolaşıyor, başka boyutlarda dişine göre bir rakip arıyor. Hepiniz şakayı biliyorsunuz
       - Tanrı ile Lemmy güreşse kim kazanır?
       - Bu mümkün değil çünkü Lemmy Tanrıdır.
Bu yazı bir bilgilendirme yazısı olmayacak, bir faninin, bir Tanrı hakkında “güzellemesi” diyebilirsiniz, “umutsuz bir aşk hikayesi” diyebilirsiniz, hatta “o kadar da abartma” bile diyebilirsiniz, ama siz ne derseniz deyin, bu duygusal bir yazı olacak.
Erkeklerden hoşlanan cinstenseniz, bir rock yıldızından etkilenmemek için...rock müzik dinlemiyor olmanız gerekir. Nitekim Lemmy Bey de bu varsayımdan yola çıkarak, rock’n roll sever hatunları baştan çıkartmak için müzisyen olmaya karar vermiş. Her ne kadar bir büyük içtikten sonra bu beyanatlarda bulunmuş olsa da, en sevdiği parçalarını, popülerlikten çok uzak, şöhret iddiası olmayan Sam Gopal gibi Malezyalı bir tabla üstadı tarafından yürütülen projede yapması, büyük göğüslere olduğu kadar müzisyenliğe de hayran olduğunu gösteriyor bence. Kısa süreli Sam Gopal birlikteliği ve bir albümden sonra Hawkwind’e geçer. Kafası kendinden dumanlı bu gruptan ayrılma sebebinin, “kafası dumanlı olduğu için” konseri kaçırması olması ironik olarak görülebilir. Bu ayrılığın hemen arkasından Motörhead gelir, Hawkwind’e nasıl kızmışsa yeni grubunun adını, Hawkwind için bestelediği son parça olarak seçer. Bir Tanrıyı kızdırmak hiç akıllıca bir şey değil, her ne kadar Hawkwind sürekli değişen ilk on listemde sık sık yer alsa da, bir seçim yapmam gerektiğinde Motörhead seçmek için fazla düşünmem. Yani Motörhead bir süre sonra Hawkwind’den biraz daha fazla meşhur olur.

Bu duygusal bir yazı olacak, çünkü, “sex and drugs and (bilhassa) rock’n roll” düsturundan bir an bile ödün vermeyen, buna karşılık, "bütün hayatın boyunca kullandığın alkolün, uyuşturucunun, sigaranın haddi hesabi yokken hala hayatta olmanı neye borçlusun” diye soranlara "bu soruya cevap verip, sevdiğim çok insanın ölümüne sebep olan bir yasam tarzının reklamını yapmayacağım" diye cevap verecek kadar sorumluluk sahibi olan, ama bir süt reklamında bolca küfür edebilen birinden bahsetmeye çalışıyorum. 
Üniformalara, silahlara ve bıçaklara meraklı olan ama hiç bir canlı varlığı incitmemiş, “kadın düşkünlüğü” dillere destan ama hakkında tek bir taciz haberi olmayan, dünyanın en gürülütlü grubunda çalmasına rağmen kendini bir punkçı ve grubunu blues grubu olarak gören, karşısında önünü ilikleyen yeni nesil rock tayfasnının parçalarını yorumlamaktan çekinmeyen mütevazi bir Tanrı hakkında yazıyorum. Sıradan bir insan gibi, her gün aynı bara gidiyor, viski ve kolasını içiyor, tek kollu ile oyun oynuyor, sonra bir konserde hırlayarak, Crom gibi kaderine müdahale etmediği insanlığın son durumunu özetliyor.
“We are worse than animals, we hunger for the kill.
 We put our faith in maniacs the triumph of the will,
 We kill for money, wealth and lust, for this we should be damned.
 We are disease upon the world, brotherhood of man.”
.... farkında mısınız, geçmiş zaman kullanamadım bu yazıda....



Yazacak çok şey var ama bu bir biyografi değil. Bir Tanrı’ya yakarma yazısı, gittiği boyutlarda bizi hatırlaması için evrenlere bir mesaj, bir gün bir şarkısını dinlerken sigarasını yakmam için yanımda belirmesini beklediğim hayalete açık mektup...

Ian Fraser (Lemmy) Kilmister, 49% p.ç, 51% o.ç., tam zamanlı Tanrı, ölümsüz ruh, hiç bitmeyen enerji, rock’n roll piliçlerinin ıslak, erkeklerin korkulu rüyası, deri pantolonlu punk filozofu, sahnede utangaçlıktan seyircilerin yüzüne bakamayan, her yaptığı taklit edilen, buna rağmen “Metallica bizim şarkılarımızı yorumlayıncaya kadar pek de tanınmıyorduk” diyecek kadar mütevazi, motör kafa, motör yürek, motör yaşam, mutlu sön... 

Meral Akman

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...