Erkin Koray’ın 60’lı ve 70’li
yıllar için kullandığı “Uzayda bir elektrik hasıl olmuştu.” sözü o dönemleri en
iyi özetleyen tanım olsa gerek. Öyle bir elektrik ki hani hala o peşinden koşup
bir türlü yakalayamadığımız “Aydınlanma Devrimi”nin patlaması gibiydi. Rönesans
insanlık için nasıl bir büyük açılımsa bu senelerde olanlar da yirminci yüzyıl
için aynı düzeyde bir gelişmeydi.
Müzik alanında yaşananlar
aklı yerinden oynatacak denli bir şeydi. İngiltere’den çıkan progresif rock
türü, rock müziğini senfonik bir hale getiriyordu. Bu isimlerin başında da
Emerson, Lake and Palmer üçlüsü geliyordu. Soyadlarının birleşiminden oluşan bu
grup üç kişiden ibaretti ama çalmaya başladıklarında kocaman bir senfoni
orkestrası kalibresindeydi. Emerson,
Lake & Palmer ya da kısa haliyle ELP grubu Londra’da 1970 yılında
kurulmuştu. Davulda Carl Palmer yer
alırken vokal, gitar ve bas gitarda Greg Lake tam tekmil takılıyordu. Bu
muhteşem super oluşumun üçüncü kanadını oluşturan Keith Emerson ise tuslu
çalgıların resmi geçidini oluşturuyordu.
Klasik müzikten caza kadar
yetkinliği olan Keith Emerson piyano, Hammond org, moog ile konser salonlarını
klasik müzik ezgileriyle inletiyordu. Klasik müzik dediğimize bakmayın o devasa
klavye adamın elinde havalarda uçuyordu. Onunla birlikte Çaykovski, Bartok,
Bach, Carl Orf, Prokofiv, Chopin, Mussorgsky gibi klasik müzik bestecileri rock
ile buluşuyordu. Sadece bununla kalsa iyi Keith Emerson hem çılgın bir rockcı,
hem usta bir yorumcu ve aynı zamanda da yeni senfonilere imza atan besteciydi.
Emerson, Lake and Palmer’da
Keith Emerson klavyeli çalgılarda devleşirken aynı yılların Pink Floyd’unda
Rick Wright, Genesis’inde Tony Banks, Yes’inde Rick Wakeman ve Deep Purple’ında
da John Lord tuşlu çalgıların efendileri gibiydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder