SLASH
Kıvırcık, siyah saçlarının tepesine kondurduğu İngiliz
mebuslarına has uzun silindir şapkası ile Slash, rock içinde simgeleşmiştir.
Bunca senedir şapkasının altından inen saçlarının suratının göz bölümünü kapamasından dolayı
gözlerinin ne renk olduğunu gören olmamıştır. Kimi zamanda duvarı daha da iyi
örmek için siyah bir gözlük ile sahnedeki yerini alırdı. Kişiliği ile ününü
perdelediği böylesi bir duvarla aklımıza mıhlanan elinde tuttuğu Les Paul Gibson ile özdeşleşmis bir
gitarist.
Glam Rock’ın en
çapulu ama gene karizmatik
Guns and Roses
gibi şöhretengiz bir rock grubunda gitaristliği ile başbaşa kalmak isteğinin
göz temasına imkan vermeyen imajıyla Slash’in içe kapanık, çekingen çocuk ruh
halini az biraz ele verir. Glam rock
müzikal tanımına da oturacak şekilde süse, renkliliğe ve dahi cafcaflı
giysilere önem verir. 70’lerin bu tarzı 80 ve 90’lara da (glam metal ya da hair
rock diye) evrildiğinde de bu kural bozulmadı. Yeni dönemin bugüne kadar
yıkılmayan armadası Guns’n Roses da
renkli imajı ile bu kuralı en iyi uygulayanıydı. Slash ise bunun en basitini seçmişti. Gözlerini kapayan saçlarının
altında ise basit mi basit bir yelek ayağında da bir kovboy çizmesi yetiyordu
ona.
Sanatçı anne baba
Guns’n Roses’ın
onca rengi ve Axle gibi bir solist
figürüne rağmen maskotik duruşu ile Slash
bugüne dek akılda kalacaktı. Asıl adı Saul
Hudson olan gitarist daha okula bile başlamadan evvel aileden müzik
ortamının içindeydi. Bu cümleden sonra, “Slash’in babası gitaristti, annesi
piyano çalıyordu” diye devam etmemiz alışıldık bir durum olsa da onun
ebeveynleri için bunu söyleyemeyiz. Slash’in babası Antony Hudson, İngiliz kökenli bir sanatçıydı ve Neil Young gibi bir çok müzisyenin
albüm kapaklarını yapmıştı. Anne Ola
Hudson ise bir kostüm desinatörüydü ve 70’lerin David Bowie konserlerinin harika sahne kostümlerinden de o
sorumluydu. Annesinin bu yanı Slash’in
imajına bir katkı yapmış mıdır bilemiyoruz ama okul yıllarında “yaramaz çocuk”
olması onları fazlasıyla meşgul edecekti.
Gitar sololarındaki
melodi örgüsü
"Welcome to the
Jungle," "Sweet Child o' Mine,"
"Paradise City,” ve “Nowember
Rain” ile bir döneme damgasını vuran Guns’n
Roses’ta gitar sololarında birbiri ardına akan melodi örgüsü Slash’i ayrıcalıklılaştıracaktı.
1987’den 1993’e kadar süren bu sürecin ardından gruptan ayrılan gitarist,
1994’te Slash's Snakepit grubunu
kuracaktı ve biri 1995’te diğeri de
2000’de olmak üzere iki albüm yapacaktı. İki yıl sonra onu Velvet Revolver isimli grubuyla bulacaktık. 2010 yılından beri solo
olarak çalışmaya karar veren gitaristi, ilk olarak “Slash” isimli albümü ardından da iki yıl önce çıkan “Apocalyptic Love”la dinleyecektik.
Slash 2014’te de üçüncü solo albümü “World On Fire’ı çıkartacaktı.
APTULİKA
APTULİKA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder