29 Nisan 2024 Pazartesi

CEZANNE’ın PEŞİ SIRA - 1


NEREDEN ÇIKTI ŞİMDİ BU FRANSA

Oldum olası seyahati ve yeni yerler görmeyi pek sevmem. Nefret edecek türden değil ama gezgin biri olduğum da pek söylenemez. Bazen turistik gezilere meraklı olan arkadaşlarımı görünce onlara imrenirim ama açıkçası bu meraklarına da bir anlam veremem. Ne bana yakın ne de benden ırak olsun tipinde bir gezginim. 

Bu arada benim seyahat alışkanlıklarım da bir çok insana göre terstir. Mesela kimse Ankara’ya gitmekten hoşlanmaz, ben ise Ankara’ya gideceğim zaman çocuk gibi heyecanlanırım. Hani bana Marmaris’e ya da Maldiv adasına bedava yolculuk var deseler, yarım ağızla “eh” derim… Ankara’ya gideceksin deseler ağzım kulaklarıma varır. Yani sözün özü seyahat konusunda garip biriyim. Yurtdışı geziler ise, yok vizeydi yok gümrüktü, yok zart zurttu ayrı bir işkence. Hele ki Fransa daha bir zulüm. Bir de Avrupa ülkelerine gittiğinizde, gümrükte “buraya niye geldiniz?” diye sormazlar mı, afakanlar tepeme varır. Yahu ne cevap vereyim bu soruya…Bar kapısında “Bir arkadaşa bakıp, çıkacağım” diyen adama döndüren bir ahret sorusu.

Bu sene pasaportları yenilemiştik. Eşim de vize almak için koşuşturdu ve temmuz ayına kadar vize aldık. Zaman kısa, vizeyi geçirmemek için de bayramdan önceki hafta Fransa’ya gidiş işlemlerini hallettik. Eşim bu işler için elçilikten elçiliğe koşuştururken, ben içimden “Nereden çıktı şimdi bu Fransa…” diye hayıflanıyordum. Aklınızda olsun, evliyseniz ya da sevgiliniz varsa Fransa dediler mi… yapacak bir şeyiniz yoktur. Kadınlar için Fransa ve tabi ki Paris, onların ‘Kırmızı Çizgisi’ dir. “Sevmem”  ya da “ben oraya gitmem” diyemezsiniz. Karım da bana “Fransa’ya gidiyoruz” dediğinde sesimi çıkaramadım ve derhal teslim oldum. İçim her ne kadar başka bir şey söylese de tüm yalakalığımla, “Valla ne güzel oldu bu” dedikten sonra, “bu sayede daha önce gittiğim Musée d'Orsay’ı ( Orsay Müzesi) ,tekrar görürüm. Hem Louvre’u da geçen gidişimizde gezmemiştim, o eksiği de tamamlarım bu sayede.” diye ekleyerek sevinmiş gibi yaptım. Bu pek yalan da sayılmazdı hani… benim için Fransa’nın tek çekici yanı o resim ve heykellerin dolu olduğu dört duvarlardan ibaretti. Beni oraya yıllarca kapasalar çıkmak ve başka bir yer görmek istemezdim. 


RÜYALARIMA GİREN Musée d'Orsay

Paris denilince Louvre akla gelir ve bu müzede resim sanatının klasik  örnekleri yer alır. Musée d'Orsay ise modern dönemin eserlerini sergiler. 


Bu müze Fransa'nın ilk sosyalist Cumhurbaşkanı François Mitterrand döneminde oluşturulmuştu. 1980'lerde Paris'te tarihi bir tren garı (bizdeki Haydarpaşa gibi) , o dönem bu gar ne olacak diye  tartışma konusu olmuştu. Sağ politikacıların karşı çıkışlarına tağmen burayı modern sanat müzesi haline getirecekti. 

İşte böyle Musée d'Orsay'i tekrar gezeceğim diye kendimi avutur ve tabi yeni heyecan rüzgarına girerken eşim, “ Paris’e değil, Aix – en – Provence’e  ve Marsilya’ya gideceğiz.” diyerek kafamdan aşağı kaynar suyu döküverecekti.   

Yurtdışı gezileri benim için resim ve heykel müzelerini gezmekten ibarettir, ki rota Fransa ise zaten müze dışında bir kıymeti harbiyesi yoktur. Yunanistan ise yeme içme konusunda ayrı bir istisnadır… o başka hani. Bu arada Paris’e ilk gittiğimden sonra aylarca rüyamda kendimi Musée d'Orsay’e hademe olarak çalışmaya başlamış olarak görüyordum. 

Öyle müze gezmesi deyip hafife almayın sakın. İnsanın bir sene kalıp Paris’te her gün müze gezmesi bile yetişmez. O bir sene içinde her gün gezilen müze de aynı müze ha. Açıkcası Lautrec’e hasretimi gidermek için bile aylar geçmesi lazım. 

Fakat eşimin Fransa seyahati düzeni ile hayallerim bir anda yıkılmıştı. 

Aptulika




Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...