Aix – en – Provence'mı ... O da Ne ?
Aniden ve metazori bir şekilde gelen Fransa seyahati ile dengem bozulmuş ve "Nereden çıktı şimdi bu Fransa" diye fevaran etmiştim. Madem yapacak bir şey yok o zaman zevk alayım dedim ve Paris'te sanat müzelerini gezerim diye de kendimi morallendirmiştim. Bu arada geçen gidişte Louvre'u eksik bırakmıştım onu da gezerim diye hayallere dalmıştım. Ancak eşim bu gezinin Paris'e olmadığını söylemesiyle de başımdan kaynar sular dökülmüştü.
Akşam iş dönüşü çikolata getirecek diye beklerken oyuncağınızı da kıran babanın yaşattığı travma ne ise işte ben o durumdaydım. Bu yıkım anındayken eşim bana, “ Aix – en – Provence, Paul Cezanne’ın doğduğu yer ve orada atölyesi müze haline getirilmiş. “ deyince o hain baba bir anda kırdığı oyuncağın yerine raylar üzerinde giden elektrikli oyuncak tren almış gibiydi. Sadece onunla da kalmayarak cebinden büyük boy bir çikolatayı da, “ Ayrıca oradan Arles’a gidip Van Gogh’un yaşadığı yeri gezeceğiz.” diyerek çıkartıyordu. Sadece çikolata değil, çantasından son model bir tableti de, “Üstelik Chagall’ın yaşadığı yeri de gezeceğiz” diyerek çıkartıyordu. Len! Bu ne yahu! Çikolata derken, oyuncak tren… o da yetişmedi bir tablet… onunla da kalmadı sınırsız bir şekilde atlıkarıncaya binmek. Bu tam anlamıyla çocukluk overdose’u gibi bir şey. Artık tırmıklarını açmış bir kedi değil, süt dökmüş kediye dönmüştüm.
Böylece tav olmuş biriydim. Artık Suzi’yi bulmuş Tommiks, Banka soymuş Daltonlar ve onları yakalamak için peşlerine düşmüş Red Kit gibiydim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder