Klasikler çocukluğumuzdan itibaren bizlere öyle dayatılır ki, hayatımız boyunca elimiz atıp okumak içimizden gelmez, adeta aramızda soğuk bir ilişki oluşur. Şimdi Turgenyev ismini görünce, insanın tası tarağı toplayıp kaçası geliyor. Bu benim için de böyle olacak ki Turgenyev'e uzun süre uzak durmuştum hatta başyapıtı "Babalar ve Oğulları"nı da orta yaşlarıma doğru okumuştum. Laf aramızda bunun böyle olması da çok iyi oldu hani... Nasıl mı? Bu romanı gençlik çağlarımda okusaydım bu kadar keyif almayacaktım, çünkü o zamanlar Turgenyev ile aramda "klasikler" denilen bir duvar vardı.
Turgenyev'in ikinci okuduğum kitabı da "Klara Miliç" olacaktı. Bu seçimi yapmamda da özel bir neden yoktu hani, elimde okuyacak bir kitap yoktu ve kitapçı rafında bu kitabı öylesine aldım ve okumaya başladım. Kitabı bitirdikten sonra da Turgenyev'in klasikler arasında olmasının boşuna olmadığını anlayacaktım.
Turgenyev'in "Klara Miliç" romanı öyle "Babalar ve Oğulları" gibi tuğla bir kitap değil; topu topu 100 sayfalık bir eser. Yani alıp okumaya başlıyorsunuz ve aralık vermeden bitiriyorsunuz.
Turgenyev'in son dönemlerinde yazdığı Klara Miliç’te toplumsal çerçeveden sıyrılıp bireyi ele aldığını görüyoruz. Bir aşk hikayesi, mistik bir yapıda sunuluyor. Ahlakçı ve kendi dünyası içinde yaşayan Yakov Aratov bir tiyatro oyununu izlerken sahnede Klara ile karşılaşır. Romanın kurgusu içinde Klara, Aratov'a ilgi duyar ve bunu yansıtır. Aratov bu aşka karşılık vermez (tabi bunların ayrıntıları romanda çok güzel verilir). Bir süre sonra Klara Miliç'in gizemli bir şekilde öldüğünü öğrenen Aratov bu aşkın farkına varır ve hayatının anlamı bir anda değişir.
Yukarda romanın konusunu kabaca anlatmanın ne enayice bir şey olduğunu anladım. Eğer kitabı okumaya karar verirseniz konu içinde akıp gideceksiniz. Roman çok kısa ama psikoloji, felsefe alanında da açılımlarını bulabileceğiniz eser, klasik ve modern klasik yapıtlarına da etki etmiştir. Bizim edebiyatımızda da yansımasını Sabahattin Ali'nin muhteşem yapıtı "Kürk Mantolu Madonna"da gösterir. Sabahattin Ali dahice sunduğu yansımayla bu yapıtında yer alan kahramanı Raif Bey’i Turgenyev'in Klara Miliç romanından derin ve sarsıcı şekilde etkilenmiş olarak sunar.
Klara Miliç'in diğer bir güzel yanı da kitabın çevirmen bölümünde yazan iki isimden kaynaklanıyor diyebilirim. Şair Oktay Rıfat'ın şiir tadında çevirisi ile Erol Güney'in birlikteliği esere bir başka güzellikte katmış. Bu arada Erol Güney kim derseniz, Orhan Veli'nin o meşhur "Erol Güney'in Kedisi" şiiri aklımıza gelir.
"Erol Güney'in kedisinin bahar mevsiminde ve toplum meseleleri karşısında takındığı tavrı anlatır Şiirdir.
Bir erkek kediyle bir parça ciğer
Dünyadan bütün beklediği
Ne iyi!
Erol Güney'in kedisinin hamileliğini
Anlatır şiirdir.
Çıkar mısın bahar günü sokağa
İşte böyle olursun
Böyle yattığın yerde
Düşünür düşünür
Durursun. "
Orhan Veli'nin bu şiirinin ardından çevirmen ve gazeteci olan Erol Güney ile ilgili YKY'dan çıkan ve Haluk Oral ile M.Şeref Özsoy'un hazırladıkları "Erol Güney'in Ke(n)disi" kitabını da inatla tavsiye ederim.
Yazımızın konusu Turgenyev'in Klara Miliç yapıtıydı ama yazının sonuna doğru kitaptan kitaba, şiire kadar gittik... Demek ki klasikler boşuna klasik olmuyormuş.
Aptulika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder