19 Ocak 2017 Perşembe

Blues Perişan Kütüphanesi’ne Tam Gaz Devam.



Geçtiğimiz yılın sonlarında açıklanan Pisa sonuçlarında Türkiye’nin eğitim konusunda oldukça gerilediği belirtilmişti. Matematik, Fen dallarında 70 ülkenin arasında 50. sıralara düşmüştük. Pisa verilerine göre ülkemizde öğrencilerin “okuduklarını anlayamadıkları” vurgulanıyordu. Bu haber gündemimizden kaçamadı ve dikkatlerimiz fena halde buraya odaklandı.
Bu bir sınavın sonucuydu. Gündemimize oturması ve dikkatimizden kaçmaması beni biraz sevindirdi. Sevinmeden kastım keyif almak değil. Böyle bir sonuç yazıp, çizmeyi hayatının eksenine oturtmuş biri olarak beni sevindirmez olsa olsa kaygılandırır. Sevinmeme neden olan da uzun bir süredir duyduğum endişenin bu sonuçlarla toplumun gündemine oturması ve bir başka deyimle algımıza çimdik atabilmesiydi.
Son 10 yıldır yaşadığım umut yitimi ilk olarak çizerlik uğraşımın toplumda bir karşılığının kalmamasıydı. Ardından müzik üzerine yazıp, çizmek konusunda umut yitimi başlayacaktı. Bu toplumun müzik dinleyiciliğinden , izleyiciliğe dönüşmesini görmem umut yitimimi artıracaktı.
Üç ay önce yapılan bir sahaf festivaline katıldım. Bu festivalde stand açacak olan bir arkadaşım vardı. Sahaf arkadaşım işlerimin durgun olması sebebiyle bana, “İki hafta boyunca benim standta benimle birlikte durursan sevinirim. Hem sana da biraz para çıkar” diyerek teklifte bulunacaktı.  Böylece başladık. Çok ilginç bir deneyim oldu benim için.  Kitabın insanlarımızın hayatından bu derece çıkmış olduğunu görmek acıydı ama bir o kadar da ilginç bir deneyimdi.
Bu festivalden sonra bir merakla ülkemizde kitap okurluğu üzerine yapılmış istatistiklere bakacaktım. Araştırmam sonucu 2015 ve 2016 yıllarında Türkiye’de kitap okuma oranının bin kişide bir olduğunu öğrenecektim. Nufusumuza göre kitap okumaya ayırdığımız sürenin 1 dakika olduğu gerçeğine ulaşıcaktım. Yani kişi başına kitap okuma süresi günde bir dakikaydı. Öncelik sıralarımızda ise kitap okuma 235. sırada geliyormuş.
Bu araştırmayı okuduğumda etrafıma bir baktım. Arkadaşlarıma ve  ülkemizdeki gidişattan endişeli olan benim gibi muhalif insanlara baktığımda ise üzüntüm daha da arttıyordu. Zira onlar da okumuyor ya da bu istatistiklerden endişe duymuyorlardı. Oysa asıl kaybımız Aydınlanma, Bilim, Sanat ve kültür alanındaki kayıplarımızdı. Aynı dili konuştuğumuz insanlar bile altımızdan çekilen asıl halının bu olduğunu algılamıyordu bile. Hatta bunları söylediğinizde bile size deli gibi bakıp teknoloji övgüleri yapabiliyorlardı.
 Artık yaşadığımız olumsuzluklara, karanlık gidişata politikacıların çare olabileceğine de inanmıyorum. Olsa bile yetişmez. Çözüm kitap okuyan insan sayısını arttırmak diyorum. Bilim, aydınlanma, kültür ve sanat ile ne derece içiçe olursak öyle sığrılacağız gibi geliyor bana.
Buna çok inandığım için “Blues Perişan Kütüphanesi’ne Katkı” yazılarına eskiden olduğu gibi gene devam edeceğim.
Benim çocukluğumda insanlar tiyatroya gider, resim sergisi gezerdi. Lise yıllarımda karikatür dergilerini bakkalda okurdu, profesör de. O eskilerin mahallelerinde Tommiks, Teksas okuyanlar bile yok artık. Eskiden de kitap okumayan olurdu ama “okumuyorum” diye böbürlenmezdi. Çocukluktan gençliğe geçtiğim yıllarda gazetelerimiz sanat dergisi eki verirlerdi her hafta, şimdi gazetelerde yarım sayfa kültür- sanat sayfası bulabilrseniz ne ala. Ben Lise’ye giderken felsefe dersi vardı, şimdi yerinde yeller esiyor. Ders kitaplarından o çıkıyor, bu çıkıyor ne gam. Sadece kızıyoruz ama nafile . Eski ile bugünü düşünüp, verdiğim örnekleri sizde arttırabilirsiniz. Ne yapmalı? Politikacılar, algısız muhalefet, sosyal medya gevezelikleri, tivitır çik çikleriyle olmuyor. Olabilecek tek şey okumak ve sanata, kültüre, bilime hava su gibi sarılmak.
Bu blogta aziz dostum Geronimo Yalnız Kartal ile birlikte haftasonları “Blues Perişan Kütüphanesine Katkı” adıyla bir bölüm açıyorduk. Geçen yıl bu köşeyi yapmamaya başlayacaktım. Bu blog blues ve rock üzerine bir bloktu, kitap önerileri yapan bir bölüm alakasız kaçıyor gibi geldi. Eh bir de biz yapıyoruz ama kimse önemsemiyor gibi gelecekti. Ama şimdi görüyorum ki bunu komik, alakasız gelse de yapmalı.
Bu bölüme başladığımda iki şeyden korkmuştum. Birincisi millet bizi kitap kurdu falan sanabilir ve hava attığımız kanısına kapılabilirdi. İkincisi ise biz burada şu kitap bu kitap diye öneri de bulunurken okurların arasında o konuları bizden daha iyi bilenler olabilirdi, yani tereciye tere satmak hesabı. Bu iki durumu defedebilmeye çalıştık bu köşede ama başarabildik mi bilemiyorum. Ama bir kaç kitaba bir kaç kişinin ilgisini çekebildiysek ne mutlu. İkinci kaygı ile ilgili de şunu önerebilirim: gelin sizde katılın. Önermek istediğiniz, önemsediğiniz kitap veya yazarlar hakkında sizde yazın ve gönderin. 
Kitap okumanın zevkini anlatalım, paylaşalım ve yaşamımızı aydınlatalım.

APTULİKA
bluesperisan@gmail.com


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...