McCartney III, solo akustik konseptine uygun bir çalışma, öyle büyük bir iddia peşinde değil hatta oldukça mütevazi bir şekilde evinizin oturma odasına gelmiş çalıyor gibi.
Dünyanın en büyük müzik grubu Beatles'ın kurucu elemanı olsan 80 yaşına bir yıl kalmışken oturur yeni bir albüm yapar mısın?
Hadi yaptın diyelim, küresel bir salgın nedeniyle evine kapalı olduğun için bunu bütün enstrümanları çalarak ve kendi ev stüdyonda yapar mısın?
Cevabınızı duyuyorum... Yapmazsınız tabiki.
İşte bu yüzden siz Paul Mc Cartney değilsiniz.
Müziğin yaşayan abidelerinden Paul McCartney, yeni solo albümünü yayınladı.
- Yahu ne gerek var! Eskiden yaptıkları zaten yeterli, hele bir de Beatles var zaten.
dedikten sonra,
- Bu ne yahu, paraya mı doymadı.
diye bile ekleyebiliriz.
Bu da yetmez aklı evvel bazılarımız da,
- Keşke yapmasaydı, o kadar güzel şeyin ardından ne gerek vardı... Olmamış.
diyerek noktayı koyuverir.
Önemli olan ün, şöhret hatta efsane olmak falan değil...
HER AN ÜRETMEKTİR !
Yaşamının her anı her saniyesi üreten insanları seviyorum. Bu yüzden Paul Mc Cartney'in yeni bir albüm yaptığı haberi beni mutlu etti hatta heyecanlandırdı bile.
Eski The Beatles üyesinin "McCartney III " isimli albümünde 11 şarkı bulunuyor. McCartney'nin üçleme albümlerinin son halkası olan "McCartney III", 2018 çıkışlı "Egypt Station"ı takip ediyor. Albümden öyle büyük bir şeyler beklemeyin ama hala üretmesi ve söyleyebilecek şeyleri olması başlıbaşına güzel.
McCartney, yeni albümünün prodüksiyonundan enstruman kayıtlarına hepsini kendisi Sussex'deki stüdyosunda izolasyondayken yapmış.
"Her gün kayıtlara şarkıyı yazarken kullandığım enstrumandan başladım. Sonra aşamalı olarak diğerlerini kaydettim. Çok eğlenceliydi" diyerek bu albümün serüvenini özetleyen Mc Cartney,
"Sanki işim bu değil de, kendim için müzik yapıyormuşum gibi hissettim. Bu sebeple sadece keyif aldığım şeyleri yaptım. Sonunda bunların bir albüm olacağını düşünmemiştim"
diyerek sözlerine devam ediyor.
Ve Şöyle Bir McCartney 3'ye Bir Gözatalım Hele...
Sevdiğim gibi olanı yapıp, albümdeki parçaları tek tek analiz edeceğim gene... Hem böylesi bana radyo programlarındaki sunuşları hatırlatıyor biraz da.
Deep Deep Feeling : Albümün açılış parçası falan değil ama benim ilk dinleyişten şu ana kadar aklıma yer eden parça. "McCartney 3" içinde yer alan en uzun çalışma olan "Deep Deep Feeling" beni seksenli yıllara götürdü. O yıllarda 70'lerin progresif rock grupları dönemin teknolojik gelişmeleri ve tabii popüler müziğin etkisiyle yeni arayışlara girmişlerdi ama çıkan sonuç ne hancıyı ne de yolcuyu mutlu etmişti. İşte bu parça o dönemdeki bu tip çalışmalar benziyor, o zaman ifrit olurdum ama şimdi hatıralarımı canlandırdı. Progresif ile birlikte hafiften New Age, Paul McCartney ile çok güzel uyuşmuş.
Long Tailed Winter Bird : Şimdi albümün başına dönüyoruz ve açılışı yapan sıcacık bir parça. Kıştan bahseden bir parçaya nasıl sıcak dediysem, şöyle açıklayabilirim hani... Kar yağıyor ve siz bir şömine ya da bir soba karşısında oturuyorsunuz. ( Soba, şömine nerden çıktı? Derseniz, bu hayali atmosferi doğal gaz, kombi sağlayamaz da ondan... donuyorum çünkü ve gelecek faturayı da düşündükçe kahroluyorum) Neyse biz biraz önceki atmosfere dönelim ve sıcacık evimizde oturuyoruz ve penceremizden bir tıkırtı geliyor. Bir de bakıyoruz ki uzun kuyruklu bir kuş kanat çırpıyor. İşte böyle güzel bir şarkı.
İngiliz Folk'unun izlerini de taşıyan bu parçayı bağlama ile de yorumlasanız bir yabancılık arzetmez. Aslında bunu dedim diye de endişe duydum. Şimdi bir çok aklı evvel yapmaya kalkar desem de neyseki bizim ülkede Paul McCartney'in öylesi bir popülerliği yok hani.
Bu arada albümün çıkalı üç gün olmasına rağmen şu güne kadar You Tube kanalında bu parçanın amatör müzisyenler tarafından yapılan en az dört kavırı var.
Find My Way : 70'lerin havasını hissettiren bu parçada nakarat bölümlerinde 80'lere selam çakıyoruz. Mc Cartney'in iki ayrı sesten vokaline de doyum olmuyor.
Pretty Boys : İlk dinleyişten aklıma yerleşen parça, barok akorlarda akıp giden gitarlarıyla keyifli. Bir müzisyenin yaşlanınca da sesinin ayrı bir güzelliğe kavuştuğuna şahitlik ediyoruz.
Women and Wives : Londra damgalı bir rock baladı. İçe işleyen acayip bir şey. Tekrar tekrar dinlemeden edemiyorum.
Lavatory Lil : Rock yanı kuvvetli bir çalışma. Hard Rock olarak kavırı yapılsa yer yerinden oynar.
Slidin : En başta yazdığım "Deep Deep Feeling"den sonra gelen bu parçada da "Lavatory Lil" için dediklerimi tekrarlayabilirim.
The Kiss of Venus : İngiliz folku ile 70'lerin samimi Pop Rock'ı Venüs'ün öpücüğünde geliyor.
Seize The Day : Şimdi de 70'lerin Wings günlerine dönüyoruz.
Deep Down : 80'lerin klavye soğukluğunu hatırlatsa da evdeyiz ve tek başına çalıp söylüyoruz diyelim. Evet o gıcık klavye sesi, ama şimdilerde nostaljik olarak güzel geliyor.
Winter Bird / When Winter Comes : Gene o kış günleri soba başına dönüyoruz ve pencerede kanat çırpan kuşumuz. Bu sefer sona geldik ve harika bir final... Masal tadında.
Paul McCarney'in bu albümü aklıma hemen Koronavirüs başlangıçı günlerinde yapılan sosyal medya paylaşımlarını getirdi. Özellikle Kramp'ın ilk döneminde bulunan ve "İstanbul Sokakları" albümünde vokali üstlenen Ahmet Karaferya geldi aklıma. Ahmet o karantina döneminde her gün bir parça seslendirip, kendi olanaklarıyla facebook'tan paylaşmıştı. Aslında sadece Ahmet değil daha birçok müzisyen arkadaş facebook dışında da olmak üzere bir çok sosyal paylaşım olanaklarıyla canlı yayınlar yaptı ve yeni çalışmalarını paylaştı. Bu paylaşımlar sınırları bile aşarak dünyanın farklı yerlerindeki müzisyenlerle ortak çalışmalar yaptılar.
Paul Mc Cartney bu Korona günlerini bir yıl boyunca evinde yaşamak zorunda olsa da tek başına üreterek "McCartney 3" albümünü yaptı. Bence en değerli çalışmalarından birini yaptı diyebilirim. Elbette bir önceki albümü "Egypt Station" gibi iddialı bir çalışma değil bu, ama bir o kadar samimi, doğal ve ev yapımı.
Aptulika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder