Koridor Yayıncılık
Çeviri: Işık Ergüden
(2020)
(2020)
Halit Çelenk
" İdam Gecesi Anıları"Onur Yayınları
(1978)
Faruk Erem
" Bir Ceza Avukatının Anıları" (1984)
Geçen hafta pazar günü takvimler 13 Aralık'ı gösteriyordu ve bu bir hazin olayın tarihiydi. Bundan 40 yıl önce Erdal Eren idam edilmişti. O dönemlerde idam cezası vardı ama Erdal Eren daha 17 yaşındaydı yani bu ceza uygulanamazdı. Ama onun yaşını büyük göstererek astılar.
13 Aralık 1980 yılında 1964 doğumlu Erdal Eren asılmıştı. Bu acı hatıra yıllar geçtikçe unutulmadı ve Gülten Akın o güzelim şiiri "Büyü" yü yazarak , unutturmayacaktı.
Kırkıncı yılında bu acı olayı hatırladığımda aklıma bu üç kitap gelecekti. Bu hafta yer vereceğim bu üç kitabı yeni okumadım, ama bu hafta onlardan ikisi tekrar karşıma çıktı. Bu üç kitabı yıllar önce okumuş olsam da hiç biri şu anda elimde mevcut değil, geçen zaman içinde tozlar arasında yitip gitmiş ama her üçü de hafızama öyle bir yerleşmiş ki asla çıkması mümkün değil. Bu kitaplardan ilki Victor Hugo'nun "Bir İdam Mahkumunun Son Günü" kitabıdır.
Son zamanlarda bir sürü ciltli ve albenili kitaplarıyla Koridor Yayınları klasikleri birbiri ardına çıkarır oldu. Uygun fiyatları ve ciltli haliyle yoğun talep görse de bu kitaplara biraz mesafeli durduğumu itiraf etmeliyim ama çıkardıkları kitaplardan biri vardı ki ona hiç mesafe koyamayacaktım. Hatta bu kitabı popüler alana sundu diye ayrı bir yere bile koydum. İşte resimde paylaştığım Victor Hugo'nun "Bir İdam Mahkumunun Son Günü" kitabını tekrar insanlarla (ve tabi gençlerle) buluşturduğu için bu yayınevine minnettarım.
Klasikler içinde Victor Hugo önemlidir ama benim için önemi daha bir ayrıdır tıpkı Gogol gibi. Victor Hugo denince akla "Sefiller" adlı yapıtı gelir ama onu okumadan önce zaten filmiyle izlemiştim ama ilk okuduğum yapıtı "Bir İdam Mahkumunun Son Günü"dür. Lise son yıllarımda Gogol'un "Palto" ve "Burun" eserlerini okumakla başlayan zevk Hugo'nun bu yapıtıyla sürecekti. Gogol'un bu iki eseri her ne kadar acı olayları anlatsa da içinde bol ironi ve mizah vardı ama Victor Hugo söz konusu yapıtıyla hukuksal bir alana dikkatimizi çekerek, gerçekçi bir gözlemle girmemizi sağlıyordu. Victor Hugo bu romanı 1829 yılında, 26 yaşındayken yazmıştı.
Daha ilkokula gittiğim yılların başında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edilmişti. Tabi o zamanlarda ben bunun farkında olamazdım ama büyüklerimin "Bu Olmamalıydı" bakışlarından kötü bir şeyler olduğunu anlayacaktım. Sonra biraz büyüdüm ve o abilerin ideallerini anladım ve o idamlara tiksinerek lanet ettim. Sadece onlara değil benim gibi düşünmeyenlerin de bu şekilde ölmesini istemedim.
Yaşım biraz büyüdüğünde ve artık bir şeyleri farkettiğimde hayata soldan bakacaktım. Böylece Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ideallerini daha iyi anlayacaktım. Ama hem o yıllardan hem de çocukluğumda mahallemdeki sağcıların bile onların idam edilmelerine üzüldüklerini biliyorum. Aynı şekilde (gene benim çocukluğumun geçtiği çevrede) hiç bir solcunun da Menderes'in idam edilmesine sevindiklerini görmedim. Ama gene de politikanın kirli yüzü Deniz Gezmiş'leri idam sehpasına gönderirken, "Üç bizden gitti üç de onlardan gitsin" diyecekti. Sonra gerici 12 Eylül faşizmi geldi ve onlarda "Asmayalım da besleyelim mi" diyerek 17 yaşında Erdal Eren'i ipe götürdü.
1980'lerin sonlarına doğru ülkemizde idam cezasını sorgulayan ve karşı çıkan sesler yükseldi. 1984 yılında yayınlanan Faruk Erem'in " Bir Ceza Avukatının Anıları" kitabı bizi idam cezası ile yüzleştiren önemli bir yapıttı. İşte o zamanlarda okumuştum ve bu güne kadar da aklımdan çıkmadı. Aralarında öyle hazin anılar vardı ki... Cinayetle suçlanan bir mahkum asılıyor ve 3 yıl sonra yeni kanıtlar çıkıyor ve katilin o olmadığı anlaşılıyor. Bir ceza avukatı olan Faruk Erem'in meslek hayatı boyunca karşılaştığı adli ve dramatik olayları hikaye kıvamında anlattığı, ilginç bir eserdi bu. Erem'in 'suç' ve 'suçlu' kavramlarına kalıpların dışına çıkarak, insancıl açıdan baktığı bu yapıt: "Suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar" diyordu. Bu kitap her şeyden önce idam cezasını da sorguluyordu.
Erdal Erem'in kitabından sonra da Halit Çelenk'in "İdam Gecesi Anıları"nı okuyacaktım. Halit Çelenk unutulmaz bir hukuk insanı ve Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının da avukatıydı. Yani o mahkemelerin ve idam sürecine birinci elden tanıklık eden kişiydi. Ve tabii 6 Mayıs 1972 sabahı gerçekleşen Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan'ın idamlarına ve sonrasına kadar tanıklık edecekti. Hukuki yönden hayli tartışmalı olan "karar" metinlerinin de yer aldığı bu kitap geçmişteki bazı karanlık noktaları da aydınlatacaktı.
İşte yıllar önce okuduğum bu üç kitaptan ikisini sahafta bulacaktım. Bunlardan biri yani Victor Hugo'nun romanı yeni baskı olarak piyasada zaten var (İş Bankası Kültür Yayınları'ndan da Volkan Yalçıntoklu çevirisiyle mevcut), onu mutlaka okuyun. Halit Çelenk ve Faruk Erem'in kitaplarını da inatla arayın derim.
Bu arada Victor Hugo, "Bir İdam Mahkumu'nun Son Günü"nü Paris'te Greve Meydanı'nda ve halkın izlediği bir idam infazıyla karşılaşmasından sonra kaleme almış. İdamı “devrimlerin yok edemediği kaide” olarak nitelendiren Hugo, idama tanıklık ederek yaşadığı bu travmadan sonra bir idam mahkumunun dilinden son günlerini anlatıyor. Romandan önce yer verdiği önsöz ile de bu infaz yöntemi hakkındaki görüşlerini okuruna bir manifesto havasında sunuyor.
Victor Hugo bu kitabı 1829'da yazmış, yani yaşadığı çağdan iki yüzyıl ilerdeymiş. İşte sanatın önemi de bu olsa gerek.
Aptulika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder