31 Temmuz 2024 Çarşamba

Bir Ömür Dostlar Tiyatrosu



Bu Çarşamba sabahı uyanıp, sosyal medyaya baktığımda Genco Erkal'ın sayfasında şöyle bir şiirle karşılaşacaktım: 


 Hoşça kalın

dostlarım benim 

hoşça kalın!

Sizi canımda

canımın içinde, 

kavgamı kafamda götürüyorum.

Hoşça kalın

dostlarım benim

hoşça kalın...

Resimlerdeki kuşlar gibi

dizilip üstüne kumsalın, 

mendil sallamayın bana.

İstemez... Tek hecesiz elveda. 


Bu Nazım Hikmet'in "Veda" şiirinden bir bölümdü ama bu sefer etkisi ve öznesi farklıydı. Zorlu ve amansız bir rahatsızlıktan sonra hayata veda ederken Genco Erkal bize veda etmeden gitmeye gönlü razı olmamıştı. O Türkiye'nin çalkantılı, zorlu yıllarında bizi yalnız ve umutsuz bırakmamıştı ve yaşamını sonlarken de bizi vedasız bırakmayacaktı. İşçi sınıfına, özgürlüğe, savaşsız ve sömürüsüz bir dünya özlemime adanmış bir ömür sanatla buluşarak hayatımıza boyut katmıştı. 


Liseye başlamamla birlikte yepyeni bir dünya ile tanışmıştım. O yıllarda yayımlanan Zekeriya Sertel'in "Mavi Gözlü Dev" kitabı elimden düşmüyordu. Nazım Hikmet'in hayatı üzerine yazılmış bu kitapta şiirleri de bulunmaktaydı. Böyle olunca  kitap okunduktan sonra da elimden düşmez olmuştu. Ardından diğer şiir kitaplarını edinip, evde sesli sesli okur olmuştum. İşte o zaman diliminde Genco Erkal'ın sesinden Nazım şiirlerini duyacaktım. Şiirin okul müsamerelerindeki gibi hamaset dolu haykırışlarla okunmayacağını anlamıştım. İç sesiyle okunan ve her mısranın bir ruhu ve ritmi olduğunu kavrayacaktım. Ardından da dönemin politik rüzgarı içinde Brecht ve epik tiyatro ile tanışacaktım. Deneysel yaklaşımıyla tiyatro bir devrim yaşıyordu. Bu tutkumu en iyi besleyen de Dostlar Tiyatrosu olacaktı. Orada öyle unutulmaz güzel oyunlar izledim ki, say say bitmez ama aklımda kalanlar Bilgesu Erenus'un yazdığı "İkili Oyun" ve "Brecht Kabare" olacaktı. 1977 ve 78 tarihlerindeki bu  oyunlardan sonra lise bitmişti ve 1980'lere geldim, artık üniversitedeydim ve 1983 yılında Brecht'in "Galileo Galilei" oyunu gelecekti. Bu eserde müzikleri Bulutsuzluk Özlemi'nden Nejat (Yavaşoğlu) yapmıştı ve her gece sahnede yer alarak tiyatro ile rock (akustik olarak) buluşuyordu. 

Dostlar Tiyatrosu denildi mi, akla elbetteki Genco Erkal gelir ama o zamanlar geniş ve usta bir kadrosu vardı. Mehmet Akan, Macit Koper, Zeliha Berksoy  ve daha niceleri Dostlar Tiyatrosu'nun epik tiyatronun neferleri gibiydiler. Dostlar sadece bir tiyatro sahnesi olmanın ötesinde diğer sanat dallarına da kapı açıyordu; o yıllarda. Ruhi Su'nun gençleri yetiştirerek kurduğu "Dostlar Korosu" da burada filizlenecekti. Sonraları bu tiyatro mali zorluk içine girse de Erkal tek kişilik oyunlarla bu tiyatroyu sürdürdü, Öyle ki 55 yıldır bugüne kadar Dostlar Tiyatrosu devam etti. 

Şimdi bugün Genco Erkal'ın ölüm haberinden sonra bir muhasebe yaparken aklıma siyah beyaz TRT TV'si günleri geliverecekti. Yıl 1974 ve TRT'de yayınlanan Televizyonda Tiyatro'da  Gogol'un eseri "Bir Delinin Hatıra Defteri"ni izlemiştim. Şaka gibi ama o zamanlar Gogol TRT'de yer alabiliyormuş ve ben Gogol ile ilk kez bu oyunla tanışacaktım. Ardından benim çizerliğimi, mizah dünyamı şekillendiren "Müfettiş", "Palto" ve "Burun" gibi Gogol yapıtları böylece hayatıma girecekti. İşte bana bu alemi açan tiyatro eseri "Bir Delinin Hatıra Defteri"nde oynayan sanatçı Genco Erkal'dı. 

Genco Erkal, 1980'lerin başında Ali Özgentürk'ün "At" ve Zeki Ökten'in "Faize Hücum" filmlerinde de oynayacaktı. Her ikisini de büyük bir ilgiyle izlemiştim... hele ki "At" filminde unutulmazlarım arasına girmişti. Tiyatroda severek izlediğim bir oyuncuyu sinemada izlemek istemezdim ama Genco Erkal aynı keyfi bana verecekti. Eh hani bu biraz sinemada Brechtvari epik - politik anlayışın da kapısını açacaktı... "Asiye Nasıl Kurtulur","Zengin Mutfağı", "Talihli Amele" gibi filmler de açılan bu kapıdan sinemamıza taşınacaktı. 

Genco Erkal hayatı boyunca sahnede oldu. Kimi zaman tek başına, kimi zaman müzikli kabarelerle kimi zaman da senfonik orkestra ile Fazıl Say'ın "Nazım Oratoryosu"nda Nazım Hikmet'in şiirlerine ses verecekti.  

Bugün dolu dolu bir yaşam bitti demek istemiyorum, zira bitmedi. O öyle bir ışık yaktı ki Prometheus gibi. O ışık karanlığın gözünü kör edecek ve yeni kuşaklara da ilham olacak. 

Bir usta daha aramızdan ayrıldı. Bir ömrü sahneye adadı ve tabi bize de unutulmaz izler bıraktı. Sabah gelen haber kötüydü ama Genco Erkal'ın bize kattıklarını tekrar hatırladık ve o ışığı yeniden gördük. 


 Aptulika





Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...