21 Aralık 2022 Çarşamba

Seksenlerin İmaj Ötesi Sahicisi: Cyndi Lauper



1990 yılında Doğu ve Batı Almanya birleşecek ve Berlin Duvarı yıkılacaktı. Bu olayın ardından Pink Floyd'un The Wall albümü Roger Waters'ın öncülüğünde bol konuklu bir şekilde Berlin'de bir konser ve gösteriyle sunulacaktı. O dönem TRT'den de bu konser canlı olarak yayınlanmıştı. 

O yıllarda yabancı grupları ülkemizde konserde görme hasretimiz yoğundu. Hoş konser için gelen gruplar oluyordu ama yılda bir konser oluyordu. Bu sebeple konserin canlı yayınlanacak olması her türden rock dinleyicini ekran başına mıhlamıştı. 

Gorbaçov, perestroika (yeniden yapılanma) ve glasnost (açıklık) derken yeni bir dönem başlamıştı ama etrafı bir anda sosyalizm kötülemesi ve kapitalizm güzellemesi saracaktı. Bu sebeple Berlin'de verilecek The Wall konserine  sosyalist bir dönemin sona ermesi sebebiyle biraz mesafeli olsam da televizyon başına oturup, izlemeye koyulacaktım. Roger Waters'a da bu olaya hemen atladı diye biraz kızıyordum... 

'Yahu be adam her b.ka maydonoz olmak zorunda mısın!' 

diyecektim. 

Öyle ya Berlin Duvarı yıkılmasının gündemin en başına oturmasını fırsat bilerek, isminde "Duvar" var diye albümü buraya yamıyordu. Ancak konserden önce Roger Waters'la yapılan bir röportaj yayınlanacaktı. Orada Waters, 

"Benim albümde hedeflediğim Berlin Duvarı değildi, olsa olsa finans merkezi Wall Street olur" 

demesi içime bir anda su serpecekti.   

Bu konserle Waters, günümüze dek sürecek olan görkemli sahne gösterilerine adım atacaktı. Devasa dekorların yanısıra konsere katılan konuklar da bir hayli görkemliydi.  Scorpions,  Sinéad O'Connor,  Joni Mitchell, Bryan Adams, Kızıl Ordu Korosu, Van Morrison gibi isimler konuk olarak albümdeki parçaları seslendiriyorlardı. O gün o konseri izledim ama heyecan duyamadım, hatta Scorpions'a o konserden sonra ilgim azalacak, hatta son bulacaktı. Bu arada o sıralarda yaptıkları "Winds Of Change"in temcit pilavı haline gelmesi gına getirtecekti.

O konserde konuk olan isimlerden biri de, 1980'lerin ikonlarının başında gelen Cyndi Lauper'dı ve o konserde beni en fazla heyecanlandıran kişi oydu. "Another Brick in the Wall (Part 2)" parçası başladığında sahneye bir fırladı ki, o anda konsere bir heyecan ve  tat gelecekti. O konserden aklımda kalan ve bugüne kadar da silinmeyen performans Cyndi Lauper'ın ki olacaktı. 

1980'lerin ikon isimleri boldur ve imajın öne çıktığı  bir dönemdir. İşte o zamanların pop starları arasında benim için ayrıcalıklı tek isim Cyndi Lauper olmuştur. Müziğine yakınlık duymam dışında rengarenk saçları, punk ile 1950'lerin rock'n roll gençliğini birleştiren görüntüsü beni cezbetmişti. Ama o 1980'lerdeki görüntüsünde çılgın ama hanım hanımcık kız tavrını da taşıyordu. Ancak Berlin'de yapılan "The Wall konserinde sahnede AC/DC'den Angus'u hatırlatan görüntüsü ve yerinde durmaz punk asiliği ile rock yıldızı olarak karşımdaydı. O konserdeki performansını hatırladığımda bugün hala heyecanlanırım. Hatta ileri gidip, (hatta haddimi aşma sınırlarını zorlama cüretine rağmen) bana göre en güzel "Another Brick in the Wall (Part 2)" yorumu olduğunu bile söyleyebilirim.

O konserden sonra Lauper'ı rock içerikli çalışmalar yapacak sanırken, olmadı. Belki de müzik sanayinin efendileri ona biçilen imajın bozulmasına izin vermeyeceklerdi. Duvar sahnede yıkılıyordu ama efendilerin ördüğü duvar kolay yıkılmıyordu. 

O konserden sonra Cyndi Lauper'la rast gelemedim. Sonra bir ara, 2003 yılında caz yaptığı "At Last" albümüyle tekrar buluşacaktım. 13 caz standartının yer aldığı bu albüm harikaydı ve dinlemeden duramaz olmuştum. Artık o eski görüntüsüyle değildi ama caz vokali olma özelliğini çok güzel taşıyordu. Pop sahnesinde nasıl bir ruh katıyorsa aynısını rock'ta da başaran Lauper, caz tarzında da kendi gibi olarak farkını ortaya koyuyordu.   

Aradan 7 yıl geçecekti ve 2010 yılında onu blues coverlarını seslendirdiği "Memphis Blues" albümüyle görecektim. Etkisi gene aynıydı... yani ruhu olan bir çalışmaydı. Bu albüme BB King de konuk olmuştu ve "Early in the Morning'i birlikte seslendirmişlerdi. Eğer bulabilirseniz dinleyin derim.

2016'da çıkardığı "Detour" albümünü de bu yazıyı hazırlarken gördüm. Burada da country coverlarını seslendirmiş. Yazıyı bitirdikten sonra dinleyeceğim, zira bu merakı ve keyfi kaçıramam. Belki bir rock albümü gelmedi (gelmeyebilir de) ama o 1980'lerin en anlamlı ismi Cyndi Lauper tutkum hiç bitmeyecek.  

Aptulika

 


   




Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...