10 Ocak 2022 Pazartesi

Bir İstanbul Şarkısı

Bir İstanbul Şarkısı  

(Emanuale Bultrini & Fonderia)



Bu sabah uyandığımda

( Daraaa ra raaam )

başımda son günlerin tarifsiz ağılığı

yeni günün bir o kadar meşgul eden bulanıklığı

camı açtım ve yağmurun ıslattığı çatıların üzerinden

yarı kasvetli istanbul’a  ,

çayımdan bir yudum, ucuz sigaramdan bir duman çekerek

uzun uzuuun , boooş boş baktım  , baktım …

Çok işim var, ne b.k yiyecem deyip ,

kös kös döndüm masama …

( Daraaa ra raaam )

(Ra ram ra ram ra ram …..

….

Bu sabah da  , kasvetli  bir blues şarkısı tadında başlayan günmüş  diyerek , dolanırken salonda ,  dur hele neler var şu dostlar meclisi sosyal aleminde diye bir şey dürttü beni   .  Tesadüf odur ki karşıma Cenk Akyol’un hazırlamış olduğu, çok özel bir konsepti olan radyo programı ( şimdilerde podcast olarak devam ediyor )  Kooperatif’in   25 ekim 2021  tarihli  tanıtımı çıktı karşıma  .  Facebook’un bu kafası karışık yapay zekasının böyle alakasız tarihli paylaşımları gözümüze soktuğu şeylerden dolayı platforma olan ilgimin az olmasına rağmen ,demek ki bu sabah günümü  güzel kılmaya karar vermiş olsa gerek . Bir nevi sosyal medya kahve falı tadında … “Al ulan sana günün süprizi !”   der gibi …

O sürprizde,  Cenk’in  tanıtımında  26 Ekim 2021 tarihli programı hazırlayıp sunacağını duyurduğu dostu ,   İtalyan müzisyen Emanuale Bultrini ‘nin  progresif rock orijinli ama   müzik yelpazesi funk, pop ,caz gibi birçok esintiyi içinde barındıran  Fonderia isimli    grubundan geldi . İlk kez dinleyecektim ,doğal olarak arama motorunda  karşıma ilk gelen albümü  ( Fonderia - My Grandmother's Space Suit ) açıp “play>>” tuşuna bastım … Sonra birden  (||pause||) , durdurup  “ İstanbul “ isimli ikinci parça gözüme ilişti , dur hele  bu da ne ola ki  deyip  “ play>> ”e dokundum  ,  yaslandım arkama  ve kendimi şöyle bir yolculukta buldum …


“play >>”  ….   Beynim ve kulaklarımda duyumsadığım ses ve algılarda ki   ilk hissim ,  bu parça  da sanırım  şu klasik “arabasque” motiflerle bezenmiş malum parçalardan biri mi derken , o anda hava döndü  . Birden kendimi  Dolapdere’ de ki bir roman sokak düğünü içinde buldum sanki  . Coşkulu , renkli  ve bir o kadar çılgınca. Oradan usulca nehrin üstündeki bir kayan bir  sal misali aktım  Nevizade’ye .  Bol gürültülü sokakta  uzaktan gelen sokak müzisyenlerinin  yaptığı müziği duyuyordum şimdi , başımı yukarı kaldırıp özlediğim bu havayı  derin derin soludum … Oradan Tünel’e doğru adımladım   İstiklal Caddesini , Yüksek Kaldırım’dan salınarak  Karaköy vapur iskelesindeydim şimdi ve  oradan  Haydarpaşa’ya geçerken vapurda … Koşarak yakaladım treni son anda . O  hep çok soğuk görünümlü banliyö vagonu bile sıcak geliyordu şimdi .  Sarsıla , takıla ilerliyorduk , kulaklarımda ve beynimde  trenin raylar üzerinde ki ahenkli ritmi ve temposunu  hissede hissede , duya  duya ,  hızla yol alıyorduk   bu defa Pendik’e .   Şimdi de yolum  Sapanbağlarında bir Boşnak meyhanesine düştü . Ortam  bir o kadar şahane , çoşku zirvedeydi , bir  Balkan düğünü-eğlencesindeymiş  tadında rakılar içtik ve raks eyledik . Nihayetinde gün geceye düşmüştü artık , TEM otoyolunda hızla ilerliyordum ağır kafa ,son sürat bir spor arabayla.  Sanki bir aksiyon filminde peşime düşen  polisten kaçar gibi ,  ardımda çıldırtıcı siren sesleri …

Derken 6 dakika 45 saniye geçmişti ki UYANDIM .”

…. hissettim ki özlemişim yarı tutsak yaşadığım bu şehri .





Ve olaylardan kısa bir süre sonra ….

Ek – Edit :

Sonra albümü dinledim ve  albümün tamamı bana şahane bir film müziği tadında geldi . Hatta sadece bu albüm müziklerinden kısa bir film bile  çekilir diye düşündüm . Mesela şöyle …

“ İstanbul’da Bir Kaçış “

İlk notalarla başlar ki ;  kahramanımız , Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin parmaklıklarından atlayıp kendini şehrin sokaklarında , yaklaşık sekiz saat boyunca yaşanan , her parçada değişen,  kah çoşku , kah hüzün ,  kah kaos ve aksiyon dolu bir kaçış ve kovalamacanın içinde bulduğu  ;   ama   sonunda,  kolunda yine ağır uyuşturucu  ilaçların damarlarına zerk edildiği  serum şişesine bağlı yatağında yarı baygın gözlerini açtıp,  hastane odasında yatarken sonlanır  .

Yani “ Kaçış Yok! “

…. ve sahnede yazılar akmaya başlarken albüm de sona erer .


Albüm :    Fonderia - My Grandmother's Space Suit (2010)

Teşekkürler  Emanuele Bultrini & Fonderia

Teşekkürler Cenk Akyol

Müziğin ruhu hep yanınızda olsun

Yaşasın Rock ‘n Roll Coşkusu



Geronimo Yalnızkartal

08Ocak 2022 – İstanbul







Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...