26 Ocak 2022 Çarşamba

Blood Sweat and Tears sonrası Dick Halligan



Dün ölüm haberini verdiğim Dick Halligan'ı Blood, Sweat and Tears grubunun tromboncusu olarak tanımlamıştım. Oysa o her enstrümanı ustalıkla çalan biriydi. Zaten o dinlediğimiz Blood, Sweat and Tears albümlerinde de trombonun yanısıra, flüt, piyano da çalmaktaydı.  Gruptan ayrıldıktan sonra da onu piyanosunun başında görecektik. 

Bu arada Blood , Sweat and Tears'ın ilk dört albümünde Halligan yer almıştı ve bu güzelim kayıtları bulup, dinleyin. Rock ile cazın buluşmasındaki bu harika deneyimden uzak kalıp, kendinizi harap etmeyin derim. 

Evet şimdi gelelim Dick Hallington'un gruptan ayrıldıktan sonra yaptığı çalışmalara. 


Bugün Dick Hallington gruptan ayrıldıktan sonra solo olarak bir şey yapmış mı diye şöyle bir araştırmaya başladım. Karşıma üç albüm çıkıverdi. İlki 2007 tarihli "Cat's Dream" adlı bir albümdü ve Hallington piyonada tek başına besteleri seslendirmişti. Piyano ile gerçekleşen bu caz albümünü hemencecik listeme alıverdim, zira o eskilerde Keith Jarreth ve Chick Corea'nın klasik piyano ile tek başına yaptıkları albümleri hatırlatıverdi bana. 

Sonra ardından gene aynı yıl çıkmış ama yanında bir caz grubunun olduğu "Slow Food Forum" albümünü dinlemeye koyuldum. "Slow Food Forum" albümünü kulağı caz ile hem hal olanlara inatla tavsiye ederim. Özellikle 1970'lerin akustik fusion tınılarını hissettiriyor. 

1970'lerin Blood, Sweat and Tears plaklarında tromboncu olarak gördüğümüz Dick Halligan'ı bu albümlerde piyanosu ile dinlemek güzel bir keşif oldu hani. Ancak insanın aklına bu kadar yıl niye uzak kalmışız demeden de edemiyor insan. Blood, Sweat and Tears'tan sonra hiç yoksa 40 yıl sonra bu solo albümler yapılmış. Hoş ben bunları Dick'in ölümünden sonra dinliyorum o da ayrı bir durum yani.    

Dick Halligan o kadar yıl beklemiş solo albüm yapmak için ama iki yıla da üç albüm sığdırmış. İşte şimdi de 2008 yılında yaptığı çalışmaya geliyoruz. Bu usta müzisyenin kendi adına yaptığı bir çalışma değil, bir keşif.  Buyrun dinleyin bakalım...

İtalyan bir caz vokalisti olan Carla Marcotulli, Dorico isimli caz dörtlüsünün elemanı ve aranjör olarak yolları Dick Halligan ile keşişir.  Böylece "How Can I Get To Mars" albümü 2008 yılında ortaya çıkar. 



Albümü ilk dinlediğimde aklıma ilk gelen 1978 yılında Chick Corea'nın "Mad Hatter" başyapıtı ve oradaki Gayle Moran ile birlikteliği aklıma ister istemez geldi. Orada Gayle Moran vokaliyle bizi Alice'in harikalar diyarına götürüyordu, şimdi bu albümde de Carla Marcotulli bizi Mars'a götürüyor. Bu çalışmada  Antonello Leofreddi'nin kemanıyla kattıkları muhteşem ve bir o kadar da epik etki yaratıyor.  Sandro Gibellini'nin gitarını da unutmamak gerekli.   

Bu albümde muhteşem sesiyle Carla Marcotulli'den bahsetmesek bir çok şey eksik kalacak. Sanatçı müzikal bir aileden geliyor. Babası,   Ennio Morricone'nin  film müziklerinin kaydedildiği stüdyosunda bir ses mühendisiydi. Bugün İtalya'nın en ünlü caz piyanistlerinden biri olan ablası Rita  onun müziğe adım atmasında etken olmuş. Carla Marcotulli,  19 yaşında , Chet Baker ile "Four Roses Caz Festivali"nde şarkı söyledi, ve daha sonra aynı yıl Carmen McRae ile.  


Dick Halligan'ın 1967'de  çığır açan caz-rock grubunun kurucu üyelerinden biriydi ve tromboncuydu. Grubun ilk dört albümünün en önemli şarkı yazarlarından biriydi. Şimdi onun ölümünün ardından yeni keşiflere çıktık. Yani bu güzel insanlar ondan önemliydi. 

Aptulika


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...