21 Ocak 2022 Cuma

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 183


Helen Garner
 "Çocuklar İçin Bach"
YKY
Çeviri: Darmin Hadzibegoviç
  (1. Basım: Şubat 2021)

Kitabın ismine baktığımda ben de sizin düştüğünüz kuşkuya düştüm. Hani o çocukları klasik müziğe ısındırmak amacıyla yapılmış kitaplar vardır ya, işte bunu da öyle bir şey sandım.  Neyseki arka kapak yazısını okuyunca öyle bir şey olmadığını anlayacaktım. 

Helen Garner adını açıkcası ilk defa duydum. Kendisi şimdilerde 80 yaşında olan  Avustralyalı  bir yazar. Roman, kısa öykü, senaryo, deneme gibi alanlarda yapıtlar vermiş biri. Dikkat ederseniz bir önceki cümlede "kısa öykü" dedim ve bunu ben de garipsedim ama yazarın bu romanının topu topu 104 sayfa olduğu düşünülürse bu tanıma hak verebilirsiniz. Burada hakkını vermeliyim, roman 104 sayfa olsa da kitabı bitirdikten sonra öyle uzun bir roman okumuş gibi oluyorsunuz ki, gerçekten bunu nasıl başarıyor anlaşılır gibi değil hani. Bir de romanın kahramanlarının da ayrı ayrı maceraları ayrı ayrı roman gibi. 

 Garner'ın ikinci romanı olan "Çocuklar İçin Bach" 1984'te yayımlanmış. Romanın konusu Melbourne’ün banliyösünde yaşayan genç bir çiftin tekdüze hayatıyla başlıyor.    Dexter ve Athena Fox adındaki bu karı koca iki çocuk sahibi ama çocuklardan biri ağır bir şekilde otizmlidir. Ama onlar buna rağmen birbirlerini severler ve mutludurlar.  Basit, iddiasız ama istikrarla südürdükleri düzenleri Dexter’ın üniversiteden arkadaşı Elizabeth’in gelişiyle sarsılmaya başlar.  Elizabeth yanında, müzisyen sevgilisini, annelerinin ölümünden sonra yalnız kalan kız kardeşini ve sevgilisinin kızını da getirmiştir. Bu yeni konukların gelişiyle Fox ailesinin sade, sakin ve huzurlu hayatı başkalaşacaktır. Ailenin dış dünyadan tecrit edilmiş hayatı bu yeni konuklarla tehdit edilmeye başlayacaktır. 

Kitaba başlarken geçen, "Dexter bu fotoğrafı mutfak duvarına, ocakla banyo kapısının arasına yapıştırmış. Fotoğraf pişen yemeklerden sıçramış yağların parıltısıyla kaplı, yırtık ve lekeli. Uzun zamandır orada duruyor. İkide bir duvardan ayrılıyor, kenara doğru kıvrılıp bir köşesinden sallanıyor. Ama her zaman, duvardan tamamen ayrılıp düşmeden önce, biri fotoğrafı kurtarıyor, biri onu yerine yapıştırıyor." tasviri açıkcası yirmi sayfalık anlatıma değer. Helen Garner'in bu tip tasvirleri kişileri çok güzel yerine oturtuyor. Athena ile ilgili de, " O basit akorlar Athena'nın cahil parmaklarının altında bile bir zafer çığlığı gibi çınlar..." Arasıra evdeki duvara dayalı piyanoda bir şeyler çalmaya çalışan Athena, bu işi iyi yapamaz ama ara sıra çalışmayı da ihmal etmez. Athena'nın piyanosunun üstünde Harold Davies’in “Çocuklar İçin Bach” adlı nota kitabı vardır. Zaten romanın ismi de buradan gelir. Açıkcası kitapta hep böyle göndermeleri buluruz. Örneğin kendi halinde bir kasabalı ev kadının ismi Athena olurken bir ironi yapılmak istenir. Bu aradan ailenin soyadının Fox olması aynı ironiyi sürdürürken baskın karekterli kadına da Elizabeth isminin verilmesi gözden kaçmaz. Bu arada Elizabeth'in rock gitaristi sevgilisinin adının da Philip olması işi daha da abartmış gibi olmuş. Hani neredeyse, "kör gözüm parmağına" hesabı... Kendi adıma söylemem gerekirse bu tip tanımlamalar biraz sıkıcı ve işi ucuzlatır gibi gelmedi de değil hani. 

Romanda müzikle ilgili tanımlanan sadece Athena değil. Açıkcası her karekter müzikle tanımlanıyor.  Olur olmaz her yerde  opera aryaları okuyan Dexter, Elizabeth’in sevgilisi zaten bir rock müzisyeni, otizmli çocuk ise sadece müziğe tepki vererek dış dünya ile irtibat kuruyor. Bu arada sadece Philip değil, Elizabeth de rock müzik dinliyor. Tabi bu imge ile Elizabeth'in  evlilik dışı ilişkilerle dolu, dağınık ve rastgele bu dünyası vurgulanıyor. Bu sayede  Fox çiftini dış dünyadan koruyan kabuğun kırılmaya ve tehdit edilmeye başladığını anlıyoruz.  Bunca abartılı vurgu işi az biraz karikatürize etmiyor da değil hani. Hoş bu iş karikatür olsaydı bile bunca abartılı benzetmeler işi bozardı. 

Tanıttığım kitabı biraz eleştirir gibi oldum ama dikkat çekici bir yaklaşımı yok değil. 1968'lerin özgürlükçü ve başkaldıran ortamında genç olanlar 80'li yıllardan sonra orta yaşlı olduklarında yaşadıkları kaybolmuşluğu hissediyoruz. Öyle ki rock müzisyeni olan Philip ile ilgili şu bölüme göz atmanızı isterim:

"...'Eskiden bütün gün evimde gitarımı çalardım' dedi Philip, 'Şu notaların şu şu ritimde çalındığını dinledikleri zaman insanların her şeyi anlayacağına ve her şeyin değişeceğine inanırdın'..."

Yani işin işine biraz 68'lerin o asi ve özgürlükçü ortamına "kayıp"  ya da "kaybetmişlik" vurgusuyla bakılıyor gibi. Tam anlamıyla "Neo Liberalizm'e teslimiyet" diyemesem de bir pişmanlık hakim gibi Helen Garner'in romanında. 

Bir çok açıdan tartışma götürür ya da her okur farklı yorumlayabilir ( bunlar benim hüsnü kuruntum da olabilir ) ama bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim. 104 sayfa kısalıktaki bu romanı okuduğunuzda uzun bir film izlemiş gibi oluyorsunuz... üstelik her bir karekter için ayrı bir film söz konusu. 

"Çocuklar İçin Bach" romanını okuduktan sonra keşke Helen Garner'ın başka yazdıkları da dilimize çevrilseydi de okuyabilseydim dedim. 

APTULİKA 


 

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...