31 Ocak 2022 Pazartesi

Pürdikkat dinlemek... Otuz küsur yıl öncesinden bir parça


 

Spotify'de bugün Supertramp'ın "Brother Where You Bound" parçasını buldum. Aslında ben buldum demek ne derece doğru, onu da   söyleyeyim; bu şarkıyla tekrar karşılaşmam Spotify'nin haftalık seçimlerinde olacaktı. Dinlememle eski hatıralar canlanıverdi. 

"Brother Where You Bound", Supertramp'ın 1985 tarihli albümüyle aynı adı taşıyan 16 dakika 30 saniyelik parçası. Bu albüm yayınlandığında ilk olarak radyoda dinlemiş ve ardından da kasetini almıştım. Albüm üç ayrı 'hit' parça çıkartmış olsa da ben dönüp dolaşıp kasetin ikinci yüzünü koyup "Brother Where You Bound" isimli en uzun parçayı dinlerdim.  

Neredeyse 17 dakikaya yaklaşan bu parçayı çalmaya başladığımda, müzik setinin önüne geçip sanki televizyona bakar gibi oturur dinlerdim. Parçanın girişindeki 'intro'nun ardından bir okul zili gibi "Enternasyonal Marşı" duyulur ; itiraf etmeliyim ki bu giriş beni ilk cezbeden olmuştu. O merakla başlayan dinleme serüveni bir tutkuya dönüşecekti. Bu bir parçayı severim deyip bir başka işle uğraşırken çalması gibi değil; sanki karşımda görsel br ekran varmış gibi müzik setine bakarak ve müziğin hiç bir saniyesini kaçırmadan dinlemek. 


Parça o kadar çeşitleniyordu ki her değişimde yeni bir boyuta giriyordu. Sanki bir parça değil, görüntüsü olmayan ama müzikten oluşan bir film izlemek gibiydi bu. "Brother Where You Bound" parçasında Supertramp grubunun yanısıra Pink Floyd'dan David Gilmour ile Thin Lizzy'den Scott Gorham da konuk olarak gruba destek veriyorlardı; böyle olunca da dinleme serüvenine bu konukları gitar stillerinden tanıma uğraşı da katılıyordu. 


O dönemde eski progresif rock gruplarının yeni modaya ayak uydurmaya başladığı ve eski tadı veremedikleri yıllardı. 1980'li yıllarda yeni çıkan tarzların gölgesi eski gruplara düşüyordu ve bunlardan biri de Supertramp olacaktı. Bir de buna bu albümde efsanevi eleman Roger Hodgson'un gruptan ayrılmış olması eklenirse, durumun tatsızlığını siz bir düşünün hani. Hodgson'un yerine vokal ve klavyeye Rick Davies geçmişti. Bu değişim sadece bir eleman değişimi değildi, albümde yavaştan pop'a kaymıştı. Ancak albüme ismini veren bu parçada söz ve müzik Rick Davies'e ait olup hem müzikal hem de anlatım olarak harikalaşmıştı. Özellikle iki kutuplu dünya ekseninde yaşanan 'Soğuk Savaş' işlenirken ABD'daki Reagancı  muhafazakar sağ politikalara dikkat çekiliyordu. 

Aradan tam tamına 37 yıl geçmiş ve bugün bu parçayı dinlerken aklıma şu takılıverdi: Bu parçayı bir radyo programında çalmış olsam ne olurdu. İnsanlar kaçıncı dakikaya kadar tahammül ederlerdi. Tabi tutkuyla dinleyenler gene de olurdu ama bugünkü müzik dinleme alışkanlıklarımızdan çok ama çok farklı. Hatta aklıma , "Yahu bizim o zaman dinlediğimiz progresif rock yoksa klasik müzik gibi bir şey miydi?". Açıkcası bugün için 40 ya da 50 yıl önceki progresif rock, bugün için elbetteki klasik müzik. 

Otuz küsur yıl önce dinlediğim bu Supertramp albümü aklıma bunları getirdi. Acaba bugün bir parçayı baştan sona dinleme süremiz kaç dakika olabilir. Bu arada bunun iki katı sürede olan parçalar da 1970'lerde bir hayli boldur hani. 

Neden yazdım derseniz? Bu kesinlikle "bizim zamanımız sizin zamanınızı döver" türünde bir yazı yazmak, asla değildir.  Zaten bende farklı şekilde dinlemiyorum ki... Spotify'den şöyle bir takılıp dinliyor geçiyorum. Uzun süre bir müziğe adapte olduğum yok. Ama eskilerden bazı şeyler böyle rastgelirse takılıp kalıyorum. Bu arada bu yazıyı yazarken söz konusu parçayı dinliyor değilim. Çünkü öyle yaptığımda yazıya devam edemiyorum, bir anda dinlemeye koyuluyorum. Şimdi bir an önce yazıyı noktalayıp, parçayı dinlemeye koyulacağım. 

APTULİKA

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...