31 Ocak 2019 Perşembe

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 89







Geronimo Yalnızkartal,  iki hafta önce yayınlanan yazısına gönderme yaparak,

“…Geronimo, Cenk Akyol’un uzun pasını göğsüyle yumuşattıktan sonra ayağına indirir ve ceza sahasına doğru girmekte olan Byfuss’un önüne doğru bırakır ...”

diyor ve uzun bir aradan sonra bizi yeni yazısıyla buluşturuyor. 








Scott Fitzgerald  
"Benjamin Button’un Tuhaf Hikayesi (ve Buz Kalesi) "
 Ren Kitap
(112 S )


Kitabı okumaya başladıktan kısa bir süre sonra  Enigma 'nın  "Return To Innocence" parçası ve de  video klibi aklıma düştü. Dolayısı ile bu kitabı bitirdikten sonra  hem parçayı dinlemek ayrıca da iki konu ödev olarak karşımıza çıkmış oldu, aslında. Birincisi  Scott Fitzgerald'ın meşhur kitabı Muhteşem Gatsby'i okumak ( En ünlü eseri olması  ve aşağıda detay olarak ileteceğim diğer birkaç nedenle dönemi ve yazar profilininde ilginçliği sebebi ile) bir de tabi  her iki kitabın sinema filmlerini izlemek. Scott Fitzgerald,  İrlanda asıllı Katolik bir ailenin çocuğu olarak  Amerikan'ın kuzeyinde yer alan St.Paul/Minnesota’da doğar, St. Paul’de Kuzey’in karekteristik izleri her yönüyle vardır. Sarp kayalıklar, ardı arkası kesilmeyen sular ve buz gölünden esen temiz hava. Scott’ın çocukluk yıllarından beri kurulan büyük kış panayırı ve en büyük eğlencesi.   “Buzdan Şato” ya da bu kitaptaki adıyla "Buz Kalesi " yayımladığı ilk  öykü kitabı Flappers and Philosophers' da (1920) yer alan esrarengiz  bir hikâyede anlatılır. Sally Carrol  güneyin bir kasabasında tekdüzelikten hoşlanmayan yenilik arayışında, bunun yanısıra kültürlü ve bilgili  bir genç kızdır.  Kasabada ki  tekdüze hayatında değişiklik yapmak için Kuzeyli  bir genç olan Harry Bellamy ile nişanlanmıştır. Kısa öykü Sally Carrol'un  Harry'i ziyarete  kuzeye seyahatini anlatır.   Güneyli bir kızın gözünden bu seyahat kuzeyin soğuk iklimi, karşılaştığı insanlar ve davranışları, aynı zamanda Amerika'nın derin izler barındıran Kuzey - Güney  çekişmesinin izlerini de taşır. Sally Carrol'un insanları cinsiyet bağımsız  kendince sınıflandırdığı " Kedigiller " ve " köpekgilleri" ile tanıştığı profesörün de  Henrik İbsen'e de atıfla  İbsencilike de vurgu ve  katkısıyla ortaya çıkan sıcak bölge (Güney ) insanı ile soğuk (Kuzey )  insanının arasındaki farkları yorumladıkları bölümler çarpıcıydı.  Burası nedense bana, karasal bölge insanı yani  soğuk iklim insanları ile  sıcak ve deniz insanlarının kendi hayatımdaki gözlemlediğim farklarını da anımsattı. Hatta her ne kadar bu yazının konusu olmasa da gerek ABD gerekse de Türkiye seçim sonuçları haritasını bile anımsattı diyebilirim ( Kıyılar farklı, iç bölgeler farklı renk gibi ).  Kısacası   Fitzgerald'ın bu 40 - 50 sayfalık kısacık ama şahane öyküsü içinde aslında  birçok şeyi de barındırıyordu.  Zaten dönemin karakteri  de buna uygundu . 

Fitzgerald'ın  ilginç bir karakter olması sebebi ile hızlıca hayatına kısa bir göz attığımda da karşıma  hayatında belki de yegane aşkı olan ve fırtınalı bir ilişki olan eşi Zelda Sayre  çıktı .  Ve eserlerinde  Zelda'dan ne kadar etkilendiğini kendisi de ifade eder. K  KYRA STROMBERG'in " Zelda Sayre ve F. Scott Fitzgerald"  isimli kitabında  konu Scott Fitzgerald’ın kendisi dışında en sevdiği modeldi   Zelda. Bunu açıkça söylemekten çekinmezdi. İlk romanıyla  dikkatleri üzerine çeken genç yazar, henüz 1921’de verdiği  bir röportajda şu sözleriyle itirafta bulunur: ‘Gerçekte romanlarımın  kadın kahramanıyla evlendim.’  (Örneğin Cennetin Bu Yanı – 1920  , Buz Kule vb. )  diye aktarılır.  Dolayısı ile Buz Kule'de ki  Sally Carrol'un ( Gerçekte  Güney'in ALABAMA eyaletinin başkenti Montgomery'li olan ) Zelda Sayre olduğunu ,  Harry Bellamy'nin ise Kuzey'li  Scott olduğunu net bir şekilde görüyoruz. 
Bu dönem Amerika'da ki büyük Amerikan Rüyası  döneminin başlangıç yıllarıdır . Büyük değişimlerin başladığı yıllar; "reklam” dünyasına atılan ilk büyük adım bu yıllarda Amerika’da, New York’ta gerçekleşir. Otomobil ve telefon, film ve uçak -bugün insanların gözünde kimseye zararı dokunmayan külüstürler- dönemin yaşamı değiştiren, baş döndürücü yenilikleridir, birinci dünya savaşı ve sonrası.  Fitzgerald  iki dünya savaşı arasındaki bu kuşağı  aynı zamanda Caz Çağı olarak da geçen bu dönem içerisinde " Yitik Kuşak " olarak da ifade etmiş.  Amerikan Rüyasında tutunmaktan başka çıkar yolu olmayan bu kuşağın hikayelerinden ve bunalımlarından faydalanarak önemli eserler ortaya çıkardığı ifade edilir .   
İşte kitabın ana hikayesinin başrolündeki  Benjamin Button'da bu kaotik ve karanlık dönemde dünyada ki büyük değişimlerin olduğu   bir dönemde yetmiş yaşında bir ihtiyar olarak dünyaya gelir .    Evet evet , bildiğiniz bir terslik vardır işin içinde ve Benjamin 70 yaşında bir ihtiyar olarak doğmuştur.  Herkes şaşkın , hatta korku içindedir.   Aile ve bütün şehir, hatta hastane bile  biran önce bu ucubeden kurtulmak isterler ve Benjamin bir öcü  gibi  dünyaya merhaba der demez …
İşte  burada  Enigma’nın "Return to Innocence"si çalmaya başladı benim zihnimde   . 
“Don't be afraid to be weak  / Aciz olmaktan korkma 
Don't be too proud to be strong   / Güçlü olmak için fazla gururlu olma 
Just look into your heart, my friend  / Sadece kalbinin içine bak, dostum 
That will be the return to yourself  / Bu kendine dönüşün olacak 
The return to innocence  / Masumiyete dönüşün ...”
Benjamin Button ‘un yolculuğunu anlatan dizeler diyebilir miyiz?   Bilemem Michael Cretu herhalde Benjamin’i aklına getirip yazamamıştır. Olsun varsın , özünde bir müzik bloğuna yazıyoruz kitapla müziğin dostluğunu baki kılmak gerek hiç şüphesiz  ... 
Hikayeye dönecek olursak,  Ucube Benjamin’in babasının ilk şaşkınlığı sonrası yine de  onu yaşama adapte etme çabaları görünür. Ama buradaki asıl tuhaflık kitapta başlarda  güçlü bir vurgu olmasada, Benjamin Button’un yaşam  döngünün ters işlemesi üzerine kuruludur , tuhaf olan da işte burası.  Onsekiz yaşına gelen Benjamin’in 50 yaşında görünümle Harvard’dan kovulması kurgusu kitapta ki  en etkileyici noktalardan biridir (Hırslanır ve onları pişman edeceğine yemin eder).  Yıllar geçtikçe  ihtiyar Benjamin önce orta yaşlılığa sonrasında da  genç ve dinamik ve sağlıklı bir beden ve bünyeye kavuşur. En çarpıcı nokta elli yaş görünümünde  büyük bir aşk ve tutukuyla evlendiği yirmi yaşındaki sevgilisi ile yıllar içinde ters oranda açılan fiziki farkların ortaya çıkardığı acı durum da kitabın en çarpıcı noktaları olarak karşımıza çıkıyor.  Ters orantılı değişen  Benjamin’in yaşam döngüsünde popülerliği bu dönemde zirve yapar, karizmatik, güçlü kuvvetli , sosyal ve toplumsal olarak aranan saygı ve ilgi gören bir karaktere dönüşüyor , ama  işte sorun bundan sonra asıl çarpıcığı ile ortaya çıkıyor,  evlenen ve baba olan Benjamin yaşlandıkça  bir çocuğa hatta bir  bebeğe kadar dönüşüyor,  doğduğu gün  yetmişli yaşlarındaki  Benjamin , hayatının sonunda  beşikte bir bebeğe ve yegane  hatırladığı ya da farkına varabildiği şey  içtiği sütün ılık mı ya da soğuk mu olduğunu farkedecek  noktaya ulaşıyor  ya da geriliyor  ve bu tuhaf ve garip hikaye de döngü bir nokta ile tamamlanıyor .  
Yazıldığı yıl ve dönemi itibarı ile, aynı zamanda yazarının karakteri ve yaşamı , tarzı ve tavrı itibarı ile de Amerikan Edebiyatının bu önemli yazarı ve ilginç kitabı ile  halen tanışmamış ve de benim gibi geç kalmış iseniz gayet hızlıca  okunan bu etkileyici kitabı tavsiye ederim. 

Geronimo Yalnızkartal

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...