Geronimo Yalnızkartal, iki hafta önce yayınlanan yazısına gönderme yaparak,
“…Geronimo, Cenk Akyol’un uzun pasını göğsüyle yumuşattıktan sonra ayağına indirir ve ceza sahasına doğru girmekte olan Byfuss’un önüne doğru bırakır ...”
diyor ve uzun bir aradan sonra bizi yeni yazısıyla buluşturuyor.
Scott Fitzgerald
"Benjamin Button’un Tuhaf Hikayesi (ve Buz Kalesi) "
Ren Kitap
(112 S )
Kitabı okumaya başladıktan kısa bir süre sonra Enigma 'nın "Return To Innocence" parçası ve de video klibi aklıma düştü. Dolayısı ile bu kitabı bitirdikten sonra hem parçayı dinlemek ayrıca da iki konu ödev olarak karşımıza çıkmış oldu, aslında. Birincisi Scott Fitzgerald'ın meşhur kitabı Muhteşem Gatsby'i okumak ( En ünlü eseri olması ve aşağıda detay olarak ileteceğim diğer birkaç nedenle dönemi ve yazar profilininde ilginçliği sebebi ile) bir de tabi her iki kitabın sinema filmlerini izlemek. Scott Fitzgerald, İrlanda asıllı Katolik bir ailenin çocuğu olarak Amerikan'ın kuzeyinde yer alan St.Paul/Minnesota’da doğar, St. Paul’de Kuzey’in karekteristik izleri her yönüyle vardır. Sarp kayalıklar, ardı arkası kesilmeyen sular ve buz gölünden esen temiz hava. Scott’ın çocukluk yıllarından beri kurulan büyük kış panayırı ve en büyük eğlencesi. “Buzdan Şato” ya da bu kitaptaki adıyla "Buz Kalesi " yayımladığı ilk öykü kitabı Flappers and Philosophers' da (1920) yer alan esrarengiz bir hikâyede anlatılır. Sally Carrol güneyin bir kasabasında tekdüzelikten hoşlanmayan yenilik arayışında, bunun yanısıra kültürlü ve bilgili bir genç kızdır. Kasabada ki tekdüze hayatında değişiklik yapmak için Kuzeyli bir genç olan Harry Bellamy ile nişanlanmıştır. Kısa öykü Sally Carrol'un Harry'i ziyarete kuzeye seyahatini anlatır. Güneyli bir kızın gözünden bu seyahat kuzeyin soğuk iklimi, karşılaştığı insanlar ve davranışları, aynı zamanda Amerika'nın derin izler barındıran Kuzey - Güney çekişmesinin izlerini de taşır. Sally Carrol'un insanları cinsiyet bağımsız kendince sınıflandırdığı " Kedigiller " ve " köpekgilleri" ile tanıştığı profesörün de Henrik İbsen'e de atıfla İbsencilike de vurgu ve katkısıyla ortaya çıkan sıcak bölge (Güney ) insanı ile soğuk (Kuzey ) insanının arasındaki farkları yorumladıkları bölümler çarpıcıydı. Burası nedense bana, karasal bölge insanı yani soğuk iklim insanları ile sıcak ve deniz insanlarının kendi hayatımdaki gözlemlediğim farklarını da anımsattı. Hatta her ne kadar bu yazının konusu olmasa da gerek ABD gerekse de Türkiye seçim sonuçları haritasını bile anımsattı diyebilirim ( Kıyılar farklı, iç bölgeler farklı renk gibi ). Kısacası Fitzgerald'ın bu 40 - 50 sayfalık kısacık ama şahane öyküsü içinde aslında birçok şeyi de barındırıyordu. Zaten dönemin karakteri de buna uygundu .
Fitzgerald'ın ilginç bir karakter olması sebebi ile hızlıca hayatına kısa bir göz attığımda da karşıma hayatında belki de yegane aşkı olan ve fırtınalı bir ilişki olan eşi Zelda Sayre çıktı . Ve eserlerinde Zelda'dan ne kadar etkilendiğini kendisi de ifade eder. K KYRA STROMBERG'in " Zelda Sayre ve F. Scott Fitzgerald" isimli kitabında konu Scott Fitzgerald’ın kendisi dışında en sevdiği modeldi Zelda. Bunu açıkça söylemekten çekinmezdi. İlk romanıyla dikkatleri üzerine çeken genç yazar, henüz 1921’de verdiği bir röportajda şu sözleriyle itirafta bulunur: ‘Gerçekte romanlarımın kadın kahramanıyla evlendim.’ (Örneğin Cennetin Bu Yanı – 1920 , Buz Kule vb. ) diye aktarılır. Dolayısı ile Buz Kule'de ki Sally Carrol'un ( Gerçekte Güney'in ALABAMA eyaletinin başkenti Montgomery'li olan ) Zelda Sayre olduğunu , Harry Bellamy'nin ise Kuzey'li Scott olduğunu net bir şekilde görüyoruz.
Bu dönem Amerika'da ki büyük Amerikan Rüyası döneminin başlangıç yıllarıdır . Büyük değişimlerin başladığı yıllar; "reklam” dünyasına atılan ilk büyük adım bu yıllarda Amerika’da, New York’ta gerçekleşir. Otomobil ve telefon, film ve uçak -bugün insanların gözünde kimseye zararı dokunmayan külüstürler- dönemin yaşamı değiştiren, baş döndürücü yenilikleridir, birinci dünya savaşı ve sonrası. Fitzgerald iki dünya savaşı arasındaki bu kuşağı aynı zamanda Caz Çağı olarak da geçen bu dönem içerisinde " Yitik Kuşak " olarak da ifade etmiş. Amerikan Rüyasında tutunmaktan başka çıkar yolu olmayan bu kuşağın hikayelerinden ve bunalımlarından faydalanarak önemli eserler ortaya çıkardığı ifade edilir .
İşte kitabın ana hikayesinin başrolündeki Benjamin Button'da bu kaotik ve karanlık dönemde dünyada ki büyük değişimlerin olduğu bir dönemde yetmiş yaşında bir ihtiyar olarak dünyaya gelir . Evet evet , bildiğiniz bir terslik vardır işin içinde ve Benjamin 70 yaşında bir ihtiyar olarak doğmuştur. Herkes şaşkın , hatta korku içindedir. Aile ve bütün şehir, hatta hastane bile biran önce bu ucubeden kurtulmak isterler ve Benjamin bir öcü gibi dünyaya merhaba der demez …
İşte burada Enigma’nın "Return to Innocence"si çalmaya başladı benim zihnimde .
“Don't be afraid to be weak / Aciz olmaktan korkma
Don't be too proud to be strong / Güçlü olmak için fazla gururlu olma
Just look into your heart, my friend / Sadece kalbinin içine bak, dostum
That will be the return to yourself / Bu kendine dönüşün olacak
The return to innocence / Masumiyete dönüşün ...”
Benjamin Button ‘un yolculuğunu anlatan dizeler diyebilir miyiz? Bilemem Michael Cretu herhalde Benjamin’i aklına getirip yazamamıştır. Olsun varsın , özünde bir müzik bloğuna yazıyoruz kitapla müziğin dostluğunu baki kılmak gerek hiç şüphesiz ...
Hikayeye dönecek olursak, Ucube Benjamin’in babasının ilk şaşkınlığı sonrası yine de onu yaşama adapte etme çabaları görünür. Ama buradaki asıl tuhaflık kitapta başlarda güçlü bir vurgu olmasada, Benjamin Button’un yaşam döngünün ters işlemesi üzerine kuruludur , tuhaf olan da işte burası. Onsekiz yaşına gelen Benjamin’in 50 yaşında görünümle Harvard’dan kovulması kurgusu kitapta ki en etkileyici noktalardan biridir (Hırslanır ve onları pişman edeceğine yemin eder). Yıllar geçtikçe ihtiyar Benjamin önce orta yaşlılığa sonrasında da genç ve dinamik ve sağlıklı bir beden ve bünyeye kavuşur. En çarpıcı nokta elli yaş görünümünde büyük bir aşk ve tutukuyla evlendiği yirmi yaşındaki sevgilisi ile yıllar içinde ters oranda açılan fiziki farkların ortaya çıkardığı acı durum da kitabın en çarpıcı noktaları olarak karşımıza çıkıyor. Ters orantılı değişen Benjamin’in yaşam döngüsünde popülerliği bu dönemde zirve yapar, karizmatik, güçlü kuvvetli , sosyal ve toplumsal olarak aranan saygı ve ilgi gören bir karaktere dönüşüyor , ama işte sorun bundan sonra asıl çarpıcığı ile ortaya çıkıyor, evlenen ve baba olan Benjamin yaşlandıkça bir çocuğa hatta bir bebeğe kadar dönüşüyor, doğduğu gün yetmişli yaşlarındaki Benjamin , hayatının sonunda beşikte bir bebeğe ve yegane hatırladığı ya da farkına varabildiği şey içtiği sütün ılık mı ya da soğuk mu olduğunu farkedecek noktaya ulaşıyor ya da geriliyor ve bu tuhaf ve garip hikaye de döngü bir nokta ile tamamlanıyor .
Yazıldığı yıl ve dönemi itibarı ile, aynı zamanda yazarının karakteri ve yaşamı , tarzı ve tavrı itibarı ile de Amerikan Edebiyatının bu önemli yazarı ve ilginç kitabı ile halen tanışmamış ve de benim gibi geç kalmış iseniz gayet hızlıca okunan bu etkileyici kitabı tavsiye ederim.
Geronimo Yalnızkartal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder