2023’ün 17 Kasım akşamında Esenlerdeki Adem Baştürk Kültür Merkezine girerken konser salonundan soundcheck sesleri geliyordu. Konsere daha bir saat var, kimsecikler yok. Salonun merdivenlerinden inerken Vecdi beni gördü, bir an sustu ve mikrofon açık olduğu halde aynen “vay arkadaş, Sinan Doyan geliyor, yahu ne sürpriz adamsın sen Sinan” dedi. Haber vermemiştim geleceğimi. Hatta İstanbul'da olduğumu da bilmiyordu. Severim soundcheck ortamını, oturdum bir müddet seyrettim onları. Süprizlerin adamıdır Vecdi, benim gibi; ilk dikkatimi çeken sahnedeki klavye oldu. Epeydir klavye yoktu grupta; en son “Sokağın Sesi”(2007) albümünde kullanmışlardı, hele benim gittiğim konserlerinde hiç denk gelmemiştim klavyeye. Neyse, yeni eleman da bir yerden tanıdık geliyor, ama bir türlü hatırlayamıyorum kim olduğunu. Bir zaman sonra Vecdi geri dönüp ismiyle seslenince uyandım; Ercüment Vural’ın** ta kendisiydi! Hep en mükemmele odaklanıp en iyisini sunan Vecdi bu kuralı yine bozmamıştı. Ercüment Vural
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin son aylarda sıklaştırdığı ücretsiz konserlerde dikkat çeken bir nokta vardı; grup ve sanatçı seçiminde, hiç olmadığı kadar rock ve türevlerine ağırlık veriliyordu. İBB Kültür’ün başındaki isim değiştiği ve rock camiasına yakın bir ismin koltuğa oturduğundan bahsediliyordu. Sadece Esenler’de değil, Hoca Ahmet Yesevi, İdris Güllüce, CRR, Ali Emiri Efendi gibi isimlere sahip kültür merkezlerinde de Yüksek Sadakat, Fatma Turgut, Aylin Aslım, Gece Yolcuları gibi isimler sahne alıyordu. Objektif de o akşam bu kategoriye dahil en sert isim olarak bir halk konserine imza atıyordu. “Biz Halk Rock yapıyoruz” mottosuyla yola çıkan bir gruptu neticede. Bu bağlamda seyirci sayısından çok kitleyi merak ediyordum. Ve elbette grubun playlist’ini de.
Genelde Black Sabbath şarkılarıyla konserlerine başlayan grup bu sefer son çalışması “Hey Sen” ile giriş yaptı. Ve 35 yıllık hikayelerinin köşe başlarına yerleşmiş şarkılarını peşpeşe ateşlemeye başladı. “Loş Akşamlar”, “Kerkük Zindanı”, “Can Suyu”, “Fahişe”, “Olabilecek”, ve “Dağlarda” gibi kemikleşmiş Objektif şarkılarıyla bizleri mestettiler. Gençlerin yanı sıra benim gibi, grubu başından takip eden bir kitlede vardı, Esenler bölgesinde ikamet edenler de. Vecdi Yücalan ve ekibi hepsini avucunun içine almasını bildi. (Burada bir parantez açıp, farklı bir seyirci kitlesiyle grubun hayranlarının, başka bir ortak bir etkinlikte bir araya gel(me)melerine değineyim. Son yıllarda “rock festivali” adı altında düzenlenen etkinlikler hepinizin malumu. Çoğu festivalde adı asla “rock”la anıl(a)mayacak bir çok değerli ismi görüyoruz. Onbinlere hitap eden bu festivallere katılan seyircilerin tamamı da elbet rockçılardan oluşmuyor. Orta noktayı bulmak lazım. Hal böyleyken bu işin temelini oluşturan ve Objektif gibi 35 yıl ve daha üstü emek sarfetmiş “harbi” rock gruplarını da o festivallerde görmek istiyor insan. O akşam türbanlısından marjinaline, salondaki kitleye şarkılarını sunarken bu detay geldi aklıma). Seyirciyle olan diyaloğu da her zamanki gibi çok iyiydi. Balıkesir’den konser için oğluyla konsere gelen ama feribottu, İstanbul trafiğiydi derken konserin ortalarında ancak yetişebilen bir babanın isteğini kırmadı ve Vecdi (benim seyrettiğim onlarca konser de dahil) hiç yapmadığı bir şeyi yaparak “Dağlarda”yı yeniden seslendirdi, bir kez daha gönüllerimizi fethetti.
Halk konseri olmasından mükellef, playlistte bir “yumuşama” olur mu düşüncesindeydim; bazen “Çanakkale İçinde”, “Uzun İnce Bir Yoldayım” gibi türküleri repertuarlarına alıyorlardı ya, oradan biliyorum. Bu sefer Can Gox’a da selam göndererek bir Kul Nesimi*** şaheseri olan ve “Ben Melamet Hırkasını” diye bildiğimiz “Haydar Haydar”ı seslendirdiler. Benim çok bayıldığım “Mutlu Ölüm” ve her konserlerinde “rockajandası” Hakan Kibar’a adadıkları “Künye” bize özel şarkılardı. İBB’nin ayırdığı süre kısıtlıydı ve birkaç şarkıyı eleyip “Hayal Et” ile konseri bitirdiler.
Konser bitiminde hayranlardan gelen imza ve fotoğraf teklifini tereddütsüz kabul eden ekip salon dışında nefis an(ı)lara imza atmamıza sebep oldular. Kimseyi geri çevirmeden imza, video, fotoğraf tüm talepleri yerine getirdiler. Tüm kasetleri toplarlayıp imzaya getiren bir genç arkadaş benim otuz yıl önceki heyecanımı yaşıyordu birebir. Ben de otuz yıl öncesini…
SİNAN DOYAN
* Dört Büyükler: Yıllardır konu ile ilgili yazdığım yazılarda bahsi geçen dört grubumuza daha geniş yer vermişimdir. Beni tanıyanlar bilir ki; Devil, Whisky, Kramp ve Objektif grupları benim çok kafa yorduğum ve mesai harcadığım, aynı zamanda yakınen tanıdığım arkadaşlarım.
** Ercüment Vural: Samsunlu. Vecdi gibi. Hatta o yıllardan arkadaşlar. Multi enstrümantalist; bas gitar ana enstrümanı olmasına rağmen çalmadığı yok. Ve söylüyor da. 90’larda birçok pop albümünde çalışmasına rağmen caz ve latin’e daha çok eğilmiştir. Yeşim Salkım’ın çıkış şarkılarının çoğunda imzası bulunan usta müzisyenin alamet-i farikası elbette “Gemiler”dir.
*** Kul Nesimi: ”kah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi, kah inerim yeryüzüne seyreder alem beni” diye nefis sözlerle başlayan “Melamet Hırkası”nın yaratıcısı, Alevi-Bektaşi halk ozanı. “Nesiminin derisini yüzen gelsin, işte meydan”da geçen Seyyid Nesimi ile karıştıran çoktur, benim gibi. Yalın bir dille yazdığı en sade bir olayı bile etkili şekilde bize aktarabilmiş bir ozandır. Çok az eseri günümüze ulaşmış olsa da elimizdekiler bile tokat gibidir. Yari, ile hoş olup olmadığını sorana “hoş olayım, hoş olmayım, o yar benim, kime ne” diye ayar verecek kadar da nettir… Vecdi Yücalan’ın, bu şarkıyı bile isteyerek repertuarına aldığına şüphem yok; zira 35 yıldır benzer ayarları da kendisi veriyor bize…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder