19 Temmuz 2019 Cuma

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 112


Gertrude Stein
"Üç Yaşam"
Deli Dolu
(2017)
Çeviren: Gökçe Yavaş

Görme Biçimleri için çalışırken Picasso'nun bir tablosunda karşılaşmıştım, Gertrude Stein'le. Picasso'nun portresini yapmaya karar verdiğinde en az doksan kez model olarak poz vermiş. Bunca eziyetin sonunda ressam yüz bölümünü silerek yeniden çalışmaya koyulmuş. En az bir yıl süren bu çalışmadan sonra resme bakanlar Afrika masklarını andıran bir portre ile karşılaşmışlar. Tabi Stein'in dostları bu portrenin ona benzemediğini söyleseler de o hiç mi hiç tınmamış bile. Gertrude Stein, bunu diyen dostlarına, "Bu portre beni en iyi anlatan portre" cevabını vermiş. Bununla da kalmayarak, Gertrude Stein, "Picasso'nun resimde ve kübizmde yaptığını ben de şiir, roman ve hikayede yapıyorum." dediğini duyunca beni bir merak aldı. İlk iş olarak da Türkçeye çevrilmiş kitabı var mıdır? diye araştırmaya başladım. Pek bir şey çıkmayacağını sanırken ülkemizde basılmış, üç kitabının olduğunu öğrenecektim. Tabi ondan sonrası da o üç kitabı okumakla geçti. Böyle olunca da tabii, Blues Perişan Kütüphanesi yazılarında birbiri ardına devam eder olduk.
Gertrude Stein, Alman kökenli bir Amerikalı. Üniversitede tıp eğitimi alırken, son senesinde okulu bırakıp, Fransa'ya göç ediyor. Çevresinde ressamlarla dolu bir hayat. Empresyonizmin, Kübizmin çıkış yıllarında Gertrude Stein'in çevresinde resim sanatının ustalarından olmayan yok gibi. 
Daha önceki yazılarda Stein'in ressamlarla ilgili olan iki kitabına yer vermiştim. Bu seferki ise yazarın edebiyatçı olarak bir çalışması. "Üç Yaşam", üç uzun öyküden oluşan bir kitap. 1909 yılında çıkan bu kitapta üç işçi kadının öyküsü var. Her üç öyküyü okuduktan sonra şaşırtıcı bir gerçekçilikle karşı karşıya geliyorsunuz. Benim için en ilgi çekici yanı, bunca acılı, zorlu hatta kim zaman melodramik yaşamı okurken konuya dalıp salya sümük olmuyorsunuz, nasıl yapıyorsa Stein sizi hep olayın dışında izleyici konumunda tutuyor. 
"Üç Yaşam"daki kadınlardan biri olan Melanctha bir siyahi. Açıkcası Amerikalı bir yazarın üstelik 1909 tarihinde bir siyahi kahramanı işlemesi, ilklerden biri olsa gerek. Siyah beyaz ayrımınının 1970'lere kadar gündemde olduğu ABD'de  beyaz bir yazarın, siyahi bir kadını hem de o yıllarda işlemesi çok özel bir durum olsa gerek. Bu öyküde siyah bir kahraman anlatılmakla kalmıyor, çevresi ve duygularıyla da gözümüzün önüne getiriyor. Stein'in bu öyküsünü Katherine Mansfield 1920'de yazdığı bir yazıda şu sözlerle tanımlıyor:
"...Melanctha öyküsünü okurken insan dikkatli olmalı...Bu öyküyü okurken birden banço, davul, zil ve insan sesleri gelmeye... sayfaları sarsılıp sallanmaya başladı... Melanctha bütün çıldırtıcı tekdüzeliğiyle, düzyazıya aktarılmış bir zenci müziği."
Anlık duyguları ve olayları yazıya döken Stein, 20 yüzyılın ilk yarısında yazın dünyasına giren bilinç akışı yönteminin uygulandığı ilk kitap olarak " Üç Yaşam"ı yazmıştı. Bu yöntemin en çok hissedildiği "Melanctha" öyküsünde kesintisiz bir biçimde ve yineleye yineleye dizilen yalın sözcüklerle neredeyse kulağımızda duyduğumuz bir ezgi de yaratılıyor. 
"Üç Yaşam" da benim en çok sevdiğim "İyi Anna" oldu. Anna bir hizmetçi ama hani o şatolarda, saraylarda ya da malikanelerde soylulara hizmet edenlerden. Kendi kuralları ve tabi bir asaleti olanlardan. Bu öyküde artık tarihe gömülmüş zamanlara direnen bir asil hizmetçinin yaşamı çok güzel anlatılmış. 
Benim Gertrude Stein serüvenim, şimdilik bu kadar.  Bildiğim kadarıyla ülkemizde üç kitabı yayınlanmıştı. Ardından gelen olursa okur muyum bilemem ama bu öykü kitabını uzun zaman unutmayacağıma eminim. 

Aptulika









Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...