Koronavirüs günlerinde 50 yıl öncesinin bir Long Play'in kapağının dayanılmaz ağırlığı ve ilk defa o albümün dinlenilmesi. Bunun yazıya dökülmesi esnasında ise iki satır şey yazılacakken, bir anda uzaması yani eskilerin deyimiyle "pehlivan tefrikası"na dönmesi. Buyrun bakalım...
"John The Wolf King Of L.A."
(1970)
Dunhill
Dunhill
İlkokulu bitirmiş ve plakların büyüsü beni sarmaya başlamıştı. Bu arada evde pikap da yok plak da ... bildiğim sadece babamın makaralı Palanduz marka teybi ( ve daha sonra gelecek olan Grundig teybi - gene makaralı). Ben Arnavutköy ve Ortaköy'deki plakçı dükkanlarının vitrinlerine büyülenerek bakan biriyim ve bildiğim sadece o vitrinlerindeki plak kapakları. Bu arada plak hakkında bir fikrim var hani o kadar da yabancı değilim ama o da babamın üniversiteyi bitirdikten sonraki ilk işe girdiğinde aldığı gramofonu ve taş plakları.
İşte ben o yıllarda rengarenk plakçı vitrinlerine bakıyorum. Bir Long Play hem de ecnebi, devamlı dikkatimi çekiyor. Çekiyor çekmesine ama en görkemlisi o gibi duruyor. Sweet, Beatles, Suzi Quatro hepsi var ama o sanki en ağır abi gibi duruyor. Hani birisi çıkıp, "Ha o plak mı? Çok ağırdır o sen daha anlayamazsın." diyecek gibi. Sonra yıllar geçti Deep Purple, Uriah Heep ve Pink Floyd derken büyüdük, Sweet, Suzi Quatro çocuklukta kalmıştı ama o plak hala "ağır" gibi dururdu. Sonra bayağı zaman geçti ve o "ağır" görüntülü plak unutulmuş gitmişti ve açıkcası ismini anan da yoktu. Aradan o kadar yıl geçti ve o plak bir çok kez karşıma çıktı ama almadım. İlgim de olmadı ama o çocukluktan kalan o "ağır"lık kafamda takılı kaldı.
En son yaptığım Görme Biçimleri"nde konu "68'li Yıllar ve Saykodelik Konser Afişleri"ydi. Bu konuya hazırlanırken o dönemin müziklerini de gözden geçirip, kulak misafiri oluyordum ve bir den o çocukluğumdaki "ağır" plak ve kapağındaki "ağır abi" ile yeniden karşılaştım. İnanır mısınız, gene dinleyemedim. Çocukluktan kalma o "ağır"lık hala korkutuyordu.
Akıl alır gibi değil ama çocukluktan kalma durum sürüyordu bu albüm üzerine. Ama bir iki hafta önce Koronovirüs günleri gelecek ve eve kapanacaktık, kendime; "Oğlum artık yapacak bir şey yok." dedim ve albümü dinlemeye karar verdim.
Albümü dinlemeye koyuldum ve bir iki parça sonra,"Yahu bu albümü o zamanlar dinlemiş olsaydım, çocukluk anılarındaki raflarda çoktan tozlanmış olurdu." dedim. Hatta o raflardaki Donovan, Tom Jones ve diğerleri bile daha çok parıltılıydı bugün, benim için... Ama o kapak yok mu, bu anda bile beni hazırola geçirmeye yetiyordu. O kapak beni öyle etkisi altına almış ve biat etmeme neden olmuştu ki, kapaktaki adamın kim olduğunu bile bu zamana kadar düşünmemiştim.
"Los Angeles'ın kurt kralı" John Phillips? Soru işaretinin ardındaki kapı açılınca 1960'ların hippi hareketi "Çiçek Gücü" (Flower Power)nün simge parçası "California Dreamin"ı yapan pop grubu The Mamas & Papas'ın elemanı çıkıvermez mi karşıma. "Hadde leyn... bu muymuş." derler ya aynı durumda oldum ama kapak gene toparlanmamı sağlayacaktı.
John Phillips, Mamas & The Papas grubundan ayrıldıktan sonra "John The Wolf King Of L.A." isimli bu solo albümünü çıkartmış. Eski grubuna göre biraz daha folk ile Country Rock arasında bir çalışma. Albümde yer alan "Mississippi" o dönem listelerde yükseklere tırmanmış.
Bunca şeye rağmen albüm beni gene de hazır ola geçiriyor. Ama bu kapağa baktığımda oluyor. Üstelik kapaktaki fotoğrafta bakımsız saçlar ve sakallarla kovboy artığı bu adamın kafasındaki lord şapkası mı bana bu etkiyi yapıyordu, bilemiyoru. Sonra aklıma, o şapkanın beyaz olması mı bu etkiyi yapıyor düşüncesi kapama takılıyor, ister istemez. Evet yahu, o şapka siyah olsa, etki kırılır mıydı? Bu düşünceler arasında üşenmeyip, Photoshop'ta siyaha boyayacağım, neredeyse.
Bütün bu saplantılardan neyse ki sıyrılıyor ve albümün kapağındaki fotoğrafı çeken kişinin kim olduğunu araştırıyorum. Kapaktaki fotoğrafı Tom Gundelfinger O'Neal çekmiş. Bu isim daha bir çok önemli plağın kapağının görselini oluşturmuş. Bakmak isterseniz http://www.tgophoto.com/grid/portfolios-album-covers tıklayabilirsiniz. Bence ne John Phillips ne de "John The Wolf King Of L.A." plağı... yani bütün o yıllara malolan "ağır"lık kapak resmini oluşturan fotoğraf sanatçısından kaynaklanıyormuş. O zaman "aşkolsun be Tom Gundelfinger O'Neal !" diyelim ve saygıda kusur etmeyelim.
Bu albümle varolan ve yıllara yayılan ağırlığı hafiflettim ama bu sefer de bir başka albüm kapağı aklıma takıldı bir anda. Bu John Phillips'in albümünden 6 yıl sonra çıkan Bob Dylan albümü "Desire". 1976'da çıkan bu albümü ben 80'li yılların sonunda ilk gördüğümde büyülenip almıştım. Kapaktan başlayan sevgi, neyse ki dinlediğimde de sürdü.
"Desire" albümünün beni ilk etkileyen kapağı olmuş ve benim hemen almama sebep olmuştu. Ancak albümü dinleyince müziği daha çok sevmiştim. Hem John Phillips'in hem de Bob Dylan'ın albümünün kapağına bakar mısınız ? Şapka, kürk ve duruş aynı. Üstelik o tarihlerde Bob Dylan'ın ikametgah senedine koyacağı vesikalık fotoğrafını bile koysanız, o albüm satar. Buna rağmen "Desire" albümün kapağında Bob Dylan görkemli ya da al benili, yakışıklı hale getirilmemiş. Hatta bir o kadar sıradan ve bakımsız ama bence en etkiliyici albüm kapağı olmuş diyebilirim. Peki bu etkiyi yaratan neydi? Hemen aklıma bu albümün kapağını da çeken gene Tom Gundelfinger O'Neal mi ? sorusu geldi. O değilmiş, "Desire" albümünün kapağını çeken fotoğrafçı Ruth Bernal imiş.
Düşünebiliyor musunuz, eski bir albümle ilgili yazı neredeyse bir "Görme Biçimleri"ne dönüverdi. Şimdi kafamda takılan soru: bu iki kapaktaki görsel kompozisyon resimdeki Leonardo Da Vinci'nin Mona Lisa tablosundaki etki ile aynı mı? Ben daha fazla kafamı yoramayacağım, zaten gittikçe dallanıp budaklanıyor. Alt tarafı eski bir albümle ilgili iki satır yazı yazacaktım, uzadı gitti. Ben burada kesiyorum, ilerde belki "Görme Biçimleri'nde dallanıp, budaklandırır hatta bir fotoğraf sanatçısını konuk ederek konuya aşı yaparız... şimdilik nadasa bırakalım derim
Aptulika
Koronavirüs Günleri
Not: Yazıyı gene noktalayamıyorum. Yazının en başına koyduğum görsel, büyük ihtimalle John Phillips'in kapağının çekildiği gün yapılmış. Bir düşünün hele kapakta bu fotoğraf yer alsaydı, hem cepheden hem de daha yakışıklı bir görüntü değil mi? Bence kapakta yazının başına oturttuğum bu fotoğraf konsaydı, şimdi bu albümü hatırlamazdık bile. Ne dersiniz?
Daha fazla kafayı üşütmemek için gidiyorum.
APT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder