ALIŞVERİŞ LİSTESİ
Uzun süredir gazetelerin KİTAP eklerine bakmıyordum. Neredeyse her gazete bu tip ekleri her hafta çıkarıyor olsa da 'dostlar alışverişte görsün' hesabı hazırlanan bu dergileri tercih etmez olmuştum. Benim aradığım şey yeni keşiflere imkan verecek şekilde bilmediğim yazarlarla kitaplarla tanışmak ve okuma zevkini arttıracak yazılar bulabilmek. Oysa bu tip ekler 'best seller' hakimiyetinde, reklam panoları gibi. Bu gazete kitap eklerini okuyacağıma büyük alışveriş merkezlerindeki kitap süper marketlerini gezerim daha iyi, dedim ve neredeyse on yıldır onlara elimi sürmez oldum.
Bu perşembe günü her haftaki tutkum olan "Herkese Bilim Teknoloji" dergisini almak için gazete bayiine indim. Ama ne hikmetse dergi ile birlikte Cumhuriyet gazetesini de alacaktım. Lise yıllarımdan beri her gün aldığım bu gazeteyi de uzun süreden beri okumaz olmuştum. İlhan Selçuk'un 2010 yılındaki ölümünden sonra da gazete benden, ben de gazeteden kopmuştum. Fakat o gün bir refleks mi desem yoksa bir dürtü mü... bir şey "bir al bakalım belki bir şeyler düzelmiştir." dedi ve aldım. Eve geldiğimde bir de baktım içinde KİTAP eki var. Şöyle bir göz atayım dedim, ki nasıl olsa "bir şey yokmuş" diyerek bırakacaktım. Nasıl oldu bilmiyorum ama birbiri ardına merakla hatta keşiflere yelken açarak yazıları okuyordum.
Dergiyi bitirdiğimde bir kağıda da alınacak kitapları not etmiştim. İşte onları sizle paylaşayım dedim. Her zaman okuduğum kitapları yazıyordum buradan, bu seferde 'Kütüphane'ye alınacak kitapları yazayım.
Bu aralar anı kitaplarına merak sardım. Bu yaşlanma belirtisi midir bilemem ama beni çok keyiflendiriyor. Sadece yazar değil belirli alanlarda önemli işler yapmış kişilerin de anılarını yazmasının çok yararlı olacağını düşünüyorum. Cumhuriyet'in KİTAP ekinde de Refik Durbaş'ın yeni çıkan kitabı "Edebiyat Anılarda Yaşar" ile ilgili bir yazı vardı. Yazıda Durbaş'ın şair olması sebebiyle ülkemizde şairlerin anılarını pek yazmadığından yakınılıyor. Salah Birsel'in anı kitaplarını aklıma getirince gerçekten şairlerin bu alana çok şey katabileceğini düşünüyorum. Bu arada dünyaya göre anı yazımının çok az olduğu ülkelerden biri olduğumuzu da bir başka kaynaktaki verilerden de öğreniyorum.
Refik Durbaş'ın 1970'li yılların edebiyat ortamlarındaki anılarından oluşan "Edebiyat Anılarda Yaşar"dan önce 2016'da yayınlanan ve şair arkadaşlarıyla anılarının da bulunduğu "Şiirin Gizli Tarihi" kitabının da olduğunu öğrenip notlarımın arasına alıyorum.
Bundan sonra listeme aldığım kitaplar ise tanışıklığım olan insanlar tarafından yazılmış. Yazılmış dedim ama bunlardan biri yazılıp, çizilmiş. Gırgır dergisi'nden tanıdığım İlban Ertem'in "Üç Hikaye" adındaki çizgi romanı bu hafta İletişim Yayınlar'ndan piyasaya çıkmış. İlban Abi çizgi roman konusunda benim için çok ayrıcalıklıdır. Öncelikle başka bir benzeri olmayacak kadar özgün çizgilerinin yanında neredeyse edebiyatçı tadında öyküler çıkarabilir. Benim en sevdiğim yanı da çizgi romanda alışıldık fantastik yaklaşımlardan çok sıradan insanı ve yaşadığımız dünyayı gerçekçiliği ve duygusuyla bize sunar. İlban Abi'nin bir de kalabalık kompoziyonları vardır ki onlara imrenerek bakardım.
Bir ara haftalık yayınlanan siyasi bir dergiye karikatür ve illustrasyonlar yapıyordum. Gündeme ait bir karikatür yaptığım rutin bir köşe vardı ve bunun yanında yazılara istendiğinde vinyet dediğimiz çizimleri yapıyordum. O sıra dergiye Yalçın Küçük yazıyordu ve oradan bol bol portre çıkıyordu. Sayfalarca yazı ve içinde anlatılan tonlarca insan. Onları okuyor anlatılan kişileri not ediyor sonra da o isimlerin fotoğrafların arşivden alıp çiziyorum. Arşive gidip fotoğraf alıyorum dediğime göre bilgisayar bugünkü hakimiyetinde değil ve tarihler 2000'lerin ilk yarısı. İlginç ama hem siyasi karikatür yapabiliyorum hem de çizerek para kazanıyorum, şimdiye bakınca akıl alacak gibi değil hani. Her şey iyi giderken bir gün Ankara'dan yeni bir haber müdürünün geleceğini öğrendik. Bu kişinin 1968'li yılların gençlik hareketi eylemcilerinden Hikmet Çiçek olduğunu öğrenecektim. Onu dergide tanıyanlar vardı ama ben ilk defa karşılaşacaktım. Benim ilkokula gittiğim yıllarda Devrimci gençlik hareketinde yer almış ve 14 yıl hapiste yatmış Hikmet Çiçek derginin yönetiminde olacak. Beni tabi bir endişe aldı, adam ciddi biri ve ben eskisi gibi laubalilik edip, rahat çalışabilecek miydim. Neyse o gün geldi ve karşımda ciddi bir sima vardı. Naneyi yemiştim yani. Bir iki gün sonra sabahlamaydı falan derken dergi bitti ve o suratı ciddi adam, "Hadi bakalım içmeye gidiyoruz" demez mi. O günden sonra espirinin bini bin para ve tabi dergi bittikten sonra rakı eşliğinde muhabbetler. Hikmet Çiçek'in yönettiği dergide çalışmak hayatımın en güzel zamanlarıydı. Şimdi onun "Devrimci Portreler" isimli kitabının çıktığını öğrendim. 68'li yılların anılarından oluşan bu kitap da en yakın zamanda alacağım kitaplardan biri.
Edebiyat alanında hikaye türü benim için ayrıcalıklıdır ama bir şeyi itiraf etmem gerekirse yeni yazarlardan çok eskileri takip ederim. Bir iki kere okuma girişimde bulunduysam da gene eskiler dönmüşümdür. Son dönemde arkadaşım Neslihan Önderoğlu'nun öykü kitabı "Mevsim Normalleri"ni okumuştum. İtiraf etmek gerekirse arkadaşımın ne yazdığını bileyim diye okumaya başladım ve bitirdiğimde ise yeni yazarlara Neslihan nezdinde önyargım bitti. Özellikle gözlemciliğini çok sevdim. Şimdi onun "İçeri Girmez miydiniz ?" isimli kitabını da gördüm ve en yakın zamanda alıp, okumak için not ettim. Aslında bu kitap yazarın 2014'te yayınlanan kitabı ama bugünlerde yeni yayınevinden ve yenilenmiş kapağı ile çıkmış.
Ve böylece bu pazar gününü de "Kütüphane" ye yeni alınacaklar listesiyle başlatıyoruz.
İyi Tatiller.
Aptulika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder