Yes'in yeni albümünü bu sabah dinlemeye başladım, o da kafamı vererek değil, işe güce takılarak hatta bir yandan haberleri dinleyerek ve şimdi yedinci parça yani double albümün ikinci bölümünün açılışında yer alan "Unknown Place"in Steve Howe gitarının tınısıyla başlamasıyla yazmaya karar verdim. Elbette bu riskli bir davranıştı, daha sonradan dikkatli dinleyince albüm hakkında kanılarım değişebilirdi. Ama daha sonra yazmayabilirim, unuturum diye hemen yazmaya karar verdim.
Öncelikle diyeceğim şudur: Öyle çok popüler olmayan ama bilenlerin hiç de azımsanmayacak kadar olduğu progresif rock grupları daha iyi albümler yapabiliyor, işte Yes de bunların en başında geliyor. Mesela Pink Floyd için bu çok zor, çünkü çok tanınıyor ve herkesin beklentisi ayrı ayrı olabiliyor. Bu da grup üzerinde bir baskıya dönüşüyor. (Bunu dedim diye Pink Floyd kötü albümler yapıyor dediğim anlaşılmasın.) İkinci bir konu da progresif rock gruplarının anlatımına sosyal konular girince o da ayrı bir yüke dönüveriyor. Oysa Yes şarkı sözü anlatımında hiç de eksik olmayan derinliğini müzikal alt yapısıyla yıllar içinde bütünlükle koruyor. Her bir elemanının müzikal titizliği bütüne eşit olarak yansıyabiliyor.
Grup daha geçen yıl davulcusu Alan White'ın ölümüyle bir kan kaybı yaşamıştı. Kısa bir sürede gruba katılan Amerikalı davulcu Jay Schellen, şaşırtıcı bir şekilde oturmuş, öyle ki albümü dinlerken onun bateri tınısı sizi alıp götürebiliyor.
Yes'in aştığı sadece emektar bir davulcuyu kaybetmenin ardında yerini doldurabilecek elemanı bulmak olmadı, grup pandemi (Covid 19) döneminde de müzikten uzak kalma durumunu da artıya çevirebildiler. Bu durumu onlar fırsata çevirdiler. İlerlemiş yaşlarına rağmen uzaktan kayıt yapma yoluyla ayrı ayrı mekanlarda müzik yapmayı sürdürdüler. İşte "Mirror To The Sky" bunun en iyi örneği olarak karşımızda.
1 yorum:
Talk, 90125, 9012 Live, Tormato, Big Generator, Magnification Roger Dean’ın çizmediği diğer Yes albüm kapakları.
Yorum Gönder