Televizyon yayınlarının ilk
zamanlarında teknik eksiklikler sebebiyle kesilmeler olurdu. Bu durumlarda da
ekran boş kalamayacağından ya bir memleket manzarası ya da müzelerden birinden
bir tarihi eşya yer alırdı. Bunun da en ünlüsü ve değişmez gediklisi ise
“Necefli Maşrapa”ydı.
Diyelim bir arıza oldu gelsin
ekrana “Necefli Maşrapa”. Tabi o maşrapa bize, biz ona bakarken, sessizlik
olamazdı. Bu durgun görüntüye bir müzik de eşlik etmeliydi. İlk zamanlar bu
müzik Türk Musikisi’nin saz eserleri olurdu. Daha sonraları da ülkemizin popüler
müziği içinde sanatsal denemeler yapan rock, caz gruplarının enstrümantal
müzikleri yer alırdı. Bunlar arasında Moğollar’dan Ümit Aksu Orkestrasına kadar
geniş bir yelpaze yerini alırdı. İnsanlar da bu vokalsiz olmasına anlam veremedikleri
müziklere “Ara müziği” adını takmışlardı. Enstrümantal müziklerin bazıları da
plaktan alınıp (tabi eser sahibinin, grubun bilgisi olmadan) alınarak
programlara, dizilere jenerik müziği yapılırdı. Bunlar arasında da en meşhuru
“Kaynanalar” dizisinin müziğiydi ve Moğollar’ın LP’sinden alınmıştı. Bu jenerik
müziklerinin o günkü adı ise “Sinyal Müziği” olacaktı.
Vokalsiz müziği adam yerine
koymayan anlayışımız bugünlerde de pek değişmemiştir. İşte bu bakış açımızın
sonunda 70’lerde enstrümantal müziğe yakıştırılan isim ilk önce “Ara Müziği” devamında
da “TV Ara Müziği” ya da “TRT Ara Müziği” olacaktı. Bu öyle bir tuttu ki,
dönemin plak şirketleri caz, rock çıkışları yapan müzisyen ve grupların
plaklarını yayınlarken, satış şansını arttırmak için plakların üzerine yandan
bir şerit çekerek “TV Ara Müziği” ya da TRT Ara Müzikleri” yazacaklardı.
Şimdi artık ne “Necefli
Maşrapa” ne de televizyonlarımızın üstüne örtülen
dantel örtüler var ancak vokalsiz müziğe bakışımız aynen devam. İster misiniz,
şimdi de albümlerin üstüne “Cep Telefonu Müziği” yazsınlar. O da olur… Belki de
olmuştur.
Aptülika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder