4 Haziran 2015 Perşembe

Blues Perişan kütüphanesine katkı 19



Geronimo 
Yalnızkartal'dan 
kütüphanemize 
yeni bir katkı : 
Ayla Kutlu'nun 
kaleme aldığı 
"Kadın Destanı" 
kitabı.







Bir kaç kitap hakkında kelam …

Bu sayfaların yazarı değerli dostum Aptülika ile karşılıksız dostluğumuz dışında , bir de karşılıklı olan bir dostluğumuz daha var , o da “ kitap dostluğumuz” ... Geçen hafta ki Muzaffer İzgü ‘nün “ Zıkkımın Kökü” yazısının hemen sonrasında kitabı kendisinden alıp okudum . "Ah" diyor insan gerçekten , okurken her satırıAnadolu’nun yokluklar , zorluklar , imkansızlıklar içinde ki yaşanmışlıklarından bir insanın nasıl büyük ve olağanüstü bir mücadele ile var olduğunu gözler önüne seriyor . Aslında bu tür kitaplar içinde hep imkansız gibi görünen büyük mücadelelerin izlerini sürebiliyor , her okuduğunuz satırda buna şahitlik ediyor , hele bir de benzerlerinin içinden geliyor ya da size can verenlerin benzer mücadeleleri ile örtüştürdüğünüzde bir başka duygu seline kapılabiliyorsunuz . Muzaffer İzgü’de kitabında bana çok yakın , ama şimdilerde bir yanda arka sokaklarda , varoşlarda ve Anadolunun unutulmuş bölgelerinde halen yaşanırken , belki de bir çoklarına masal gibi gelecek bir gerçeği anımsattı.

" ... Ah, ne güzeldir balonlar... Kırmızı, mavi, sarı, beyaz renkleriyle dev akide şekerlerine benzerler. Ama başkentinin para olduğu bir dünyada, bazıları akşama sofrada zıkkımın kökünü yememek için balonlar hep bir çınar ağacının tepesinde beklerler. Para, bugün de aç yatmamak içindir. Yamalı çulaki bir pantolon, tahtadan yapılmış bir nalın, yazabilmek için ucuna kargı geçirilmiş küçük bir kalem, kömür tozları ve bir kaşık bulgur pilavı bir çocuğun hayat mücadelesinin yegane yoldaşlarıdır..." 

Bu kitap için teşekkürler Aptülika Dostum …

Gelelim bizim kitaba ,
Gılgamış Destanını sanırım herkes duymuştur ya Ayla Kutlu’nun “Kadın Destanı” nı okudunuz mu ? 
İmkansız mücadelelerden birini de sahafların tozlu raflarından, Bilgi Yayınevinden 1994 yılı baskılı Ayla Kutlu’nun Kadın Destanı isimli kitabında buldum . Kapak arkasında yazarın kendisinin de ifade ettiği gibi "taraflı bir kitap" bu . Kadının tarafını tutan , kadının tarihi geçmişinden gelen ezilmişliğinin , itilmişliğinin , baskının, zulmün hikayesini ve binlerce yıl öncesinden gelen başkaldırısını manzum bir dille destanlaştıran ... 
Destanın baş kahramanı Liyotani , şanlı ve efsane kral Gılgamış’ın ünlü Uruk şehrinin ünlü tapınağının baş rahibesinin yardımcı-köle-lerinden biridir . Henüz 11 yaşında , sarayın soylularına sunulup yosma yapılan , görevi bu olana , çocuk olmadan kadın yapılandır . Sarayla tapınağın entrika ve çirkin çekişmelerinin sonunda Başrahibenin , Gılgamış’dan kurtulmak için Tanrılarla anlaşıp vahşi Enkidu’yu (Kır Boğası anlamına gelir ) yaratıp Gılgamış’ı öldürmek için onu Uruk’a çekme görevi içinde , kadınsı misyonun tüm unsurlarını Enkidu üzerinde göstermek için seçilende Liyotani olur … Liyotani nin yolculuğu –destanı- da işe böyle başlar … Enkidu’nun vahşiliğini dişiğinin cazibesi ile yok eder Onu şehre getirir. Enkidu ve Gılgamış ile Huavava ‘yı yok etmek için sonu olmayan büyük maceraya eşlik eder ( Detaylar için Bkz : Gılgamış Destanı )… Enkidu’nun ölümünü , Gılgamış’ın ölümsüzlüğü bulma yolculuğunu , Ondan bir çocuk ( bir mahluk ) doğurmasını , Uruk şehrinin veba ile yok olmaya yüz tutuşunu , kralın ölümünü görür … Sonunda bir gün Uruk artık tamamen yok olmak üzeriyken , şehrin ana kapısında bembeyaz elbiseleri içinde bir kadın belirir , karanlık ve kabusun çöktüğü ölümün kol gezdiği şehre girdiğinde herkes ona “ Nippukir” der yani Beyaz Kuğu , onu beyaz bir umudun temsilcisi olarak başrahibe seçerler … Ve bir zamanların yosması Liyotani , başrahibe Nippukir olarak , bilinen ilk destanının arka kapısında yaşanan pisliklerini döker tabletlerine son günlerinde … 
"Yenilmemek ve unutulmamak için ölmem gerekiyor.
Gerçekleri yarınlara ancak bu yolla iletebilirim. 
Bunu yapıyorum. 
Yürümekten başka hiçbirşey bilmeyen tarihin bir molasında kadınlara ulaşmayı umuyorum. 
Onların beni anlayabilecekleri molaya kadar beklemesini bilirim. 
Kaç bin yıl olursa olsun... Beni anlayacak olanlar; kadınlar!...
Ey yazar, anlat onlara. 
Onlara kadınların diliyle anlat."

Liyotani - Nippukir

Mitolojinin belki de ilk ve en büyük destanın arka sokaklarında dolanmak ve olayları bir de kadın bakış açısı ile okumak isterseniz , hem mitolojiye hem edebiyata meraklıysanız okumanızı sanırım kazancınız olacaktır . 

Ayla Kutlu , kitabı gerçek bir destan şeklinde kaleme almış , her satırda kurgu bir roman değil , gerçek bir destan okuyor hissine kapıldığımı hissettim gerçekten. Bu kitabı okumaya meraklanırsanız , bence doğru anlamak ve algılamak için yani olay kurgusunu ve gelişimini anlamak adına önce mutlaka Gılgamış Destanını bir okumanızı öneririm . Bunun içinde bir başka büyük insan, büyük kadın , Muazzez İlmiye Çığ’ın kitabını öneririm . Sonrasına her ne kadar bir kurgu kitap olsa da , kadının gözünden okuyacağınız bu destan size Gılgamış destanının da erkek gözüyle kurgulanmış olacağının aslında bir kanıtını sunmuş olacak kanaatimce …
Siduri bunun üzerine, "Ah Gilgames! Ele geçirmene imkân olmayan ölümsüzlügü bulmak için  bu kadar sıkıntıya girmek ha! Yazık olmus sana! Tanrılar daha insanları yarattıgı zaman ölümü de onlara vermis. Yalnız insanlara mı? Her varlığın bir olusumu bir de yok olusu var. Sen bilgin bir adamsın, bunları bilmen gerek. Ey Gılgames! Bulamayacağın ölümsüzlüğü aramak için kaybettiğin zamana yazık olmuş. Sana verilen bu yaşamın tadını çıkarmaya bak! Gece gündüz keyiflen. Her gününü üzüntüyle degil, sevinçli geçirmeye çalış. Ye, iç, çal, söyle, dans et, yıkan, temizlen, güzel giysiler giy. Küçüklerin ellerinden tutarak, karını göğsüne bastırarak yaşamına yaşam kat. Bu işte insanlığın kaderi" dedi. (Gılgamış Destanı Kitabından )
Tozlu raflar arasında çıkıp bana Liyotani ile kendini tanıtmış olan Ayla Kutlu’ya saygı ve hürmetlerimi sunuyorum… Asıl ilgimi çekenin ve bu kitapta sevdiğim şeyin destansı dil ve harika kurgu olduğunun da altını çizerek …




Geronimo Yalnızkartal

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...