8 Şubat 2020 Cumartesi

Jethro Tull yeniden bir araya mı geliyor?


 Ian Anderson, çeşitli nedenlerden ötürü Jethro Tull'u yeniden bir araya getirmekten rahatsızlık duyduğunu itiraf etti. "Jethro Tull grubunun eski üyeleri artık müzikten uzak ve uzun yıllardır çalmıyorlar." 




Biz her ne kadar "Jethro Tull geliyor" diye konsere gitsek de, grup 2003 yılında yaptığı Noel albümünden bu yana yerinde değil. Grubun kurucusu Ian Anderson ise 17 yıldır konserlerine ve albümlerine solo olarak devam ediyor. Yani efsanevi grubun yerinde yeller esiyor. Jethro TuIl'ın gitaristi Martin Barre da o günden sonra biraz bekledi, baktı olacak gibi değil kendi grubunu kurdu. Hatta o grupla geçen yıl geldi konser verdi. Bizler de "Jethro Tull geldi" diye gittik. Hoş Martin Barre da grubuyla kendi parçalarını seslendirmekten vaz geçip, repertuarını Jethro Tull parçalarına ayırmıştı. Ne yapsın adamcağız kimse yeni parça istemiyor ki, papağan gibi eskileri çal, alan razı veren de çorba parasını çıkartır işte... yapacak başka bir şey yok. 

Classic Rock sitesi Jethro Tull'ın uzun süredir yerinde olmadığını farketmiş ve bu konuyu bir soru ile Ian Anderson'a yöneltmiş. Ian Anderson, çeşitli nedenlerden ötürü Jethro Tull'u yeniden bir araya getirmekten rahatsızlık duyduğunu itiraf etmiş ve şunları söylemiş,
 "Jethro Tull grubunun eski üyeleri artık müzikten uzak ve uzun yıllardır çalmıyorlar. Yani yeniden bir araya gelmeleri biraz zor. Eski grubu tekrar bir araya getirme fikrini her zaman garip hissettim, çünkü grubun hangi üyeleri Jethro Tull ile bütünleşmiş. Yeni bir kadro oluşturmak için de favorilerim yok."

Jethro Tull'un şarkı yazarı ve yaratıcı gücü Anderson, 1967'de sürekli gelişen grubu birlikte kurdu. 1969'dan sonra grubun tüm stüdyo albümlerinde çalan gitarist Martin Barre dışında değişen elemanlarla 2003'e kadar devam etti. 

Birleşme hakkında tekrar eden sorulara rağmen Anderson, markanın müzisyenler tarafından değil, materyal tarafından dikte edilmesi gerektiğini ileri sürdü. "Şovun tamamı Jethro Tull repertuarıysa, bunun Jethro Tull olduğunu hissediyorum" dedi.  

Anderson, Classic Rock'a şunları söyledi:
" Jethro Tull'un Beatles'ın  olduğundan daha fazla sonunun gelmediğini iddia ettim. Beatles hala milyonlarca kayıt ve indirme satıyor. Eğlence dünyasıyla ilgili önemli bir şey bu, yani çalışmalarınızın sizden sonra yaşaması."

Anderson daha önce Jethro Tull hakkında benzer yorumlarda bulundu ve 2014'te Billboard'a grubun resmi bir birim olarak "son 10 yıl içinde bir kaç konser albümü ve bir Noel şarkılarından oluşan stüdyo albümü ... Jethro Tull adı altında yapılan son albümler olarak tanımlayabiliriz… Ağırlıklı işler 70'lerde ve 80'lerde olduğu için artık biraz tarihsel olduğunu düşünüyorum. Ve bence bunu bir miras olarak bırakmak hoş bir şey. "

En son Jethro Tull albümü 2003 yılında çıktı. O zamandan beri, Anderson, bir solo grup  kurarak Jethro Tull bağlarını, 2012'de "Thick As A Brick 2"  ile sürdürdü. 2014'te de bunu  "Homo Erraticus" isimli solo çalışması takip etti.




Aslına bakılırsa Jethro Tull grubu eski elemanlarıyla yerinde olmasa da Ian Anderson geçen 17 yıl içinde solo olarak devam etti. Üstelik bu süre içinde 1972 yılı Jethro Tull klasiği "Thick As A  Brick"in ikinci bölümünü de yaptı. Eh o çalışmayı dinlerken ve konserinde de izlerken sahnede Jethro Tull ismi olmasa da özü bal gibi Jethro Tull'dı. Özellikle o konserde eski parçalardan sadece "Thick As A Brick"in 1972 albümünden kısa bir bölüm çalıp tümüyle yeni albüme yer verilmişti. (Bu arada konserlerde eski parçaları çalınsın isteriz ama ben tam tersine yeni parçalarını dinlemeyi tercih ederim. 50 yıl önce gençken yaptıkları parçaları 70 yaşındaki adamlardan niye dinlemek isteyeyim. Bu benim tercihim...bana kızmayın)
Yukarda yer verdiğim Ian Anderson'un yeni turnesinin afişine bakarsanız, aslında Jethro Tull'ın yeni kadrosunu görürsünüz. Eski Jethro Tull kadrosunun tarihteki yerini koruma altına alarak "Ian Anderson Presents Jethro Tull" diyor. 

Aptulika

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 134


Vala Nureddin
 "Bu Dünyadan Nazım Geçti"
Kırmızı Kedi Yayınevi
 (1. Baskı: 2018)

Nazım Hikmet, sadece Türkiye için değil, dünya için de önemli bir şair olduğuna dair kanaatlerim vardır. Bu sebeple Vala Nureddin'in bu anı kitabının ismi tam yerine oturuyor diyebilirim. Türk dilini en güzel şekilde kullanarak şiirler yazan Nazım Hikmet'le aynı ülkede doğup büyümek ise talihlerin en güzeli. Neden mi? Neden olacak onun şiirlerini çevirisiz kendi dilimizden okuyoruz da ondan. 

 Nazım Hikmet'le ilk tanışmam 14 yaşında olmuştu. Onun şiirleri benim için zaman ne kadar geçerse geçsin, hiç bir zaman değerinden bir kum tanesi kadar bile bir şey yitirmemiştir. Nazım Hikmet'le ilgili ilk okuduğum kitap da Zekeriya Sertel'in yazdığı "Mavi Gözlü Dev" isimli anı, inceleme ve bir nevi biyografiydi. O kitabı okuduktan sonra da Nazım Hikmet'in Kuvayı Milliye Destanı, Jokont'la Si- ya- u şiir kitaplarını aldım ve devamı geldi. 

Bence Nazım Hikmet'le ilgili en önemli kitaplardan biri bu diğeri de benim ilk okuduğum Zekeriya Sertel'in "Mavi Gözlü Dev"i. Her ikisi de hem şairi hem de yaşadığı dönemi anlamamız için çok önemlidir. Ben Zekeriya Sertel'in kitabıyla kendime bir Nazım Hikmet evreni açmıştım. ( Bu arada o kitapta Nazım Hikmet'in şiirleri de tanımak isteyenler için çok güzel sunulmuştur. Bu aralar yeni basımı var mıdır? Bilemiyorum ama eğer ki yoksa çok büyük bir kayıptır.) Sertel'in kitabını okuduğum zamanlarda bir başka Nazım Hikmet araştırmasının da Vala Nurettin tarafından yazılmış olduğunu öğrenecektim. Üstelik bu araştırmanın şairle ilgili anıları da barındırması ayrıca önemliydi. Böyle olmasına rağmen bu kitabı ancak geçen hafta okuyabildim. 

 Vala Nureddin ile Nâzım Hikmet’in dostluğu neredeyse çocukluk yıllarından başlıyor ve sırf bu yüzden bile kitap önemli bir kaynak haline geliyor. 1 Ocak 1921 tarihinde Vala Nureddin ve Nazım Hikmet yanlarında Yusuf Ziya Ortaç ile Faruk Nafiz Çamlıbel olmak üzere Milli Mücadele'ye katılmak için "Yeni Dünya" isimli bir vapurla İnebolu'ya oradan da Ankara'ya geçeceklerdi. Vala Nureddin ve Nazım Hikmet, İnebolu'da Kuvayi Milliye'den gelecek izni beklerlerken , Almanya'dan gelen "Türk Spartakistler" ile tanışacak ve böylece hayatları boyunca taşıyacakları sosyalist dünya görüşünün ilk bilgilerini alacaklardı. Daha sonra iki arkadaş Bolu'ya öğretmen olarak tayin edilirler. "Bu Dünyadan Nazım Geçti" kitabı bu anılarla birlikte ikilinin Batum'a oradan da Sovyetler Birliği'ne geçisiyle sürüyor. Sonra Türkiye'ye dönüş, Nazım Hikmet'in hapislikleri ve ölümüne dek sürüyor.

Kitabı 1965  yılında yayınlayan  Vâlâ Nureddin, Nâzım’ın tüm yönleriyle ve derinlemesine portresini çiziyor. Yazar,
“Ben, birinci el olarak edebiyat tarihine vesikalar bırakmak arzusuyla ancak gözlerimle gördüklerimi, kulaklarımla işittiklerimi gerçeklere sadık kalarak yazıyorum. Nâzım’ın kişiliğinde evvelce de belirttiğim gibi hem siyaset hem şairlik vardır. Bunlar birbirlerinden pek ayrılmazsa da bu kitapta elbette ki şairlik niteliğini özellikle belirtip siyaset yeteneğini gölgede bıraktım.
İncelemeyi şairlik açısından yürüttüm. (…) Benim bu kitabımda, yaşadığım devirdeki gizli ve açık, sosyalist ve komünist faaliyetleri konu dışı bırakılmıştır. Ya da Nâzım’ın şair kişiliğini belirtmek için gerektiği kadarı ele alınmıştır.” sözleriyle kitabında yapmak istediğini anlatmış. 

564 sayfalık kitap sizi korkutmasın, öyle bir dalıyorsunuz ki, kimi zaman bir roman gibi olayların içinde süzülüp gidiyorsunuz.  Ziya Gökalp'in bir kitabında Nazım Hikmet'i öven yazılar yazması ama Gökalp'in ölümünden sonra yeni baskılarda bu bölümün çıkarılması... Nazım'ın ün kazandığı yıllarda Peyami Safa ve Necip Fazıl'ın yarenlik etmek için kulaktan dolma, yalan yanlış bilgilerle solcu olmaya kalkmaları ama Nazım'a yarenlikle yeteri derecede ün sağlayamadıklarını anlayan bu yazarlar başka akımların başbuğu olayı daha karlı saymaları... Rusya'da sosyalist rejimde para kullanılmıyor diye paralarını Türkiye'den çıkmadan bitirmeleri... Rusya'da parasızlıktan havyar yemek zorunda kalmaları... Nazım Hikmet hapisanede açlık grevine başlayınca annesi kapı kapı dolaşarak imza kampanyası yapar. En ilerici geçinen yazarlar bile çekinip imza vermezken, Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet destek vermek için Ankara'ya gidip üç günlük açlık grevine başlamaları... Kitaptan sizler için vereceğim ufak anektodlar. 

Nazım Hikmet'in şiirlerinden ufak kırpıntıları, slogan gibi paylaşmak yerine şiirlerini okumak ve onun düşünce evrenini anlamak belki zor gibi gelebilir ama inanın bana çok daha keyifli. 

Aptulika





7 Şubat 2020 Cuma

13 yaşında Status Quo'nun temelini atan : Alan Lancester



Londra'da Sedgehill Comprehensive School'a giden 13 yaşındaki iki öğrenci olan Alan Lancaster ve Francis Rossi  bir grup kuracaklardı. Bu grubun ismi de  The Scorpions olacaktı. Bu isim bir başka rock efsanesi olan Alman grubuyla aynıydı ama Scorpions daha henüz kurulmamıştı.  Bir süre sonra grubun ismini The Spectres olarak değiştirdiler. Grup kendi şarkılarını da yaparak 3 yıl boyunca okul ve tatil kamplarında konserler vererek tanındı. 

1966'da The Specters'a , Piccadilly Records'tan plak teklifi gelecekti ve 3 single yaptılar. Başarısız bu girişimin ardından bir yıl sonra grup ismini Traffic Jam olarak değiştirecekti.  Ancak bu sefer de grubun ismi Steve Winwood'un grubu Traffic ile karıştırılmaya başlayacaktı ve 1967'de grubun ismi Status Quo olarak ebedileşecekti.

İşte rock dünyasında kalıcı bir yer edinen Status Quo'nun ilk temellerinin atılışında yer alan grubun bas gitaristi Alan Lancester, bundan 71 yıl önce bugün, 7 Şubat 1949'da Londra'da dünyaya gelmişti. 




6 Şubat 2020 Perşembe

Hollywood Vampires İstanbul’a Geliyor



Alice Cooper, Johnny Depp ve Joe Perry’den oluşan süper grup Hollywood Vampires, Eylül'de konser vermek için İstanbul'a geliyor.
13 Eylül Pazar günü gerçekleşecek Hollywood Vampires İstanbul konseri Life Park’ta olacakmış.  
 
 

Yılların hard rock heavy metal devi, unutulmaz şovların mimarı Alice Cooper, Aerosmith’ten Joe Perry ile  ünlü oyuncu Johnny Depp ile Hollywood Vampires isminde 'Süper Grup'u kurmuştu.

  Başarılı konserler veren bu grubun Avrupa turnesine çıkacağı geçen ay duyurulmuştu. Bu turne kapsamında ülkemize de konser vermeye geliyorlar.

5 Şubat 2020 Çarşamba

30 Yıl Öncesinin Moda Konseri ve Erkin Koray


Sinan Doyan bundan böyle Blues Perişan’da  yazılarıyla bizlerle birlikte olacak. Bugün ilk yazısına yer vereceğiz ama öyle bir yazı yazmış ki, 30 yıl öncesine yani 1989’ye gidiyoruz… Kadıköy Moda Sineması’nda 14 Ocak 1989, Cumartesi günü ve Erkin Koray konseri. Tarihi ve bir o kadar da efsane konser. 
Yazıya görsel olarak o günkü afişi kullanacaktım ama boyutu uzun olduğu için ondan bir detayı kullandım.Ancak yazının içinde o günkü afişi de göreceksiniz. Afişe dikkatli bakarsanız ozaman ki imzamı Aptulika değil, Jethro Tull’a gönderme yaparak Ap Tull diye atıyormuşum.
Neyse daha fazla bekletmeyeyim ve sizleri Sinan Doyan’la başbaşa bırakayım. 30 yıl önceki izleyenler o günleri tekrar yaşaşın. Gidememiş olanlar  ise zaten yazıyı okuyunca gitmiş gibi olacaklar. 
Aptulika





OTUZ’UNCU YILINDA MODA KONSERİ VE ERKİN KORAY!


Güven Erkin Erkal, 80'lerin ikinci yarısından itibaren ivme kazanan yerli rock piyasasında, düzenlediği panellerle konserlerle, asistanlığını ve danışmanlığını yaptığı isimlerle adını gittikçe duyurmaya başlamış; hatta bu isimlerden biri olan İlhan İrem'le de ortak bir projeye imza atıp, 1988'in sonbaharında "Winds of Change-Değişim Rüzgarları" isimli, tamamı yerli grupların eserlerinden oluşan bir karma albümün piyasaya çıkmasına ön ayak olmuştur. “Değişim Rüzgarları” albümü başlı başına bir yazı konusu olup; 90’lardaki rock patlamasını yıllar öncesinden öngörmüş ve gruplara erkenden kapıları açmış bir çalışma diyebiliriz. Bu dönemde yerli grupların konser sayısı artmış, kimi zaman festivaller bile düzenlenir olmuştur. Özellikle Bursa, gerek Teyyare Sineması gerekse Kültürpark konserleriyle  birinciliği kimselere kaptırmamıştır. Bu hareketlilikle Güven Erkin de çıtayı biraz daha yükseğe koyup rock tarihimizin önemli bir ismi için konser tasarlamaktadır. Zira talepler de bu yöndendir. Niyetlendiği isim ise camianın “en büyüğü” Erkin KORAY’dır. 

Son albümünü 1987 yılında "Çukulatam Benim" adıyla piyasaya süren KORAY, henüz çok küçük olan kızı Damlanın da bakımını üstlendiği zorlu bir sınavdan geçmekte ve bir müddet konser-albüm ikilisine ara vermek zorunda kalmaktadır. Bu ara dönemde hiç olmadığı kadar politikanın içindedir. SHP saflarında, yerel seçim mitinglerinde seçim otobüsünün üstünde "Fesuphanallah"ı söylediği de vakidir. 1988'i bu hareketlilikte geçiren Erkin KORAY, bir yandan tasarladığı albümün demolarını kaydederken diğer yandan da sahnelere dönüşün alt yapısını oluşturmakla meşguldür. Son iki albümde gruptan ziyade self yapım bir yol izleyen Erkin KORAY esasında bir grup müzisyeniydi ve grup müziğinin ülkemizdeki ilk birkaç temsilcisinden biridir. Söz konusu konser olunca haliyle bir grup da kaçınılmaz olur. Güven Erkin’in ısrar ve telkinleri sonucu konser kararı alan KORAY, ilk iş olarak ekibini oluşturur. Eski grup arkadaşları Sedat Avcı(davul) ve Cahit Kukul(gitar) HARDAL mesaisini çoktan bitirmişler ve halen ekstralarda sahne almaya devam etmektedirler. 70’lerin başında ayrıldığı grup arkadaşı Ataman Hakman diş hekimliğini sürdürmekte, Ahmet Güvenç ise hiç kopmadığı Kurtalan Ekspresin sadık bir vagonu olarak  yoluna devam etmektedir. Aydın B. Şencan ise artık Kanada vatandaşıdır. Daha önce birlikte çalışmalar yaptığı davulcu Meftun Yeşilbaş (ki 70’lerde, Giresundaki Zübeyde Hanım parkında sahne aldıklarında, denize vuran ay ışığında saçlarını savura savura davulu çaldığı anlatılırdı; ekürisi Kozan’ın bas gitarı eşliğinde) eski dost Cahit Kukul ve Ahmet Güvenç ile bir “quartet” oluşturup provalara başlarlar. Güven Erkin Erkal  ve  Çatı Müzik Stüdyosu organizasyonluğunda, aynı zamanda kültür merkezi olarak da hizmet veren ve Güven Erkin’in bir akrabasının da görev yaptığı Moda Sineması konser mekanı olarak seçilir. Çok değil, 1988’in Kasım’ında “Speed Metal Attack” adı altında, aynı yerde son derece “sert” geçen bir konser düzenlenmiş;  Metalium, Metafor ve Pentagram grupları peşpeşe sahne alarak tarihe geçmişlerdi. Ve bir tarih daha yazılmak üzeredir; Erkin KORAY’ın “dönüş” konseri olarak lanse edilen etkinlikte Re-x ve başarılı jazz fuison grubu Atmosfer de sahne alacak olan isimlerdir. 

Konserin afişi, HIBIR Dergisindeki köşesinde rock müziğin nabzına ayar veren Aptülkadir Elçioğlu(Aptullika)  tarafından hazırlanır. Aptullika’nın  biletlere uyguladığı illüstrasyon da en az afiş kadar dikkat çekicidir. 

14 Ocak cumartesi konserin günüdür. Hafta sonu olmasının da etkisiyle salon silme doludur. Bir önceki etkinlik olan Speed Metal Attack’ta zarar gören koltuklar nedeniyle mekan bu sefer önlemini almıştır. Konserin sunuculuğunu karikatürist Tuncay Batıbeki ve Güven Erkin Erkal birlikte yapmaktadırlar. Konserde üç farklı tarz yapan grubun sahne alması, haliyle bir takım aksaklıkları da beraberinde getirir; her bir grubun soundcheck’i (perde olmasına rağmen) seyircilerin gözü önünde yapılır. Ses tesisatı ve ışıklandırma yetersizdir. Buna rağmen Re-x ve Atmosfer grupları başarılı performanslara imza atarlar. Her iki grubun konseri bitmiş ve heyecan had safhadadır. Tuncay Batıbeki’nin sunumuyla, Erkin KORAY seyircilerin “Eeerkin.. Eerkinn...” (henüz “Baba” sıfatı eklenmemiş) tezahuratları altında sahnededir. Her yaştan seyirci kitlesi onu çok özlemiştir. O da hayranlarını tabii. Soundcheck’ini seyirci önünde yapmak durumundadır ve pedal setup’ının en hayati pedallarından biri kayıptır. Bu olumsuzlukları “zaten organizasyon düzgün olsa bizim türk olduğumuz belli olmaz” diyerek dile getiren KORAY  “Krallar” şarkısı ile sert bir giriş yapar. Ardından “Shakin’ Goin On” ve “Blueberry Hill” gelir. İki enstrümantal gruptan sonra son derece enerjik bir Erkin KORAY karşısında seyirciler coştukca coşar. “Kızları da Alın Askere”, “Çöpçüler”,  “Anma Arkadaş”, “Silinmeyen Hatıralar, “Yalnızlar Rıhtımı” ve “Fesuphanallah” ile coşkunun dibine vuran seyirci konser bitiminde Erkin KORAY’ı bırakmak bilmez. Albümlerinde ve konserlerinde pek duymadığımız bir Çankırı türküsü “Aman Gidelim Kalk Gidelim” sonrası organizasyondan gelen uyarıyla konseri sonlandıracağını duyuran Erkin KORAY seyircinin yoğun baskısı üzerine bir ufak rica ile son olarak “Şaşkın”ı söyler ve tezahurat altında sehneden ayrılır... Erkin KORAY’ın “dönüş”ü muhteşem olmuştur.

Konserin ertesi günü afişi çok beğenen Erkin KORAY kimin çizdiğini öğrenir ve tanışmak için (aynı zamanda Ortaköy meydanında çekme kaset satan  bir tezgahı olan) Aptülkadir Elçioğlu’na gider. Şans eseri Aptül orada değildir. Tezgahın başındaki gençlerle bir süre sohbet eden KORAY Uriah Heep’in “Defenders of The Faith” albümünü satınalır. Konserin fotoğrafları Orhan Cem Çetin tarafından çekilmiştir ve organizasyon tarafından bu fotoğraflar basına servis edilir. Konserin yankısı büyüktür. Bir müddet sonra “Hay Yam Yam” isimli şahane albümüyle “kesin dönüş”ünü pekiştirmiştir Erkin KORAY. Tuhaftır ki; konserin son 5 şarkısına ait son derece termiz kayıtlar, 2000’lerin başında tıpkı 1974 “Nazilli Konseri” kayıtları gibi elden ele yayılmaya başlar.  Gerçek olan şudur ki; aradaki 15 seneye rağmen Erkin KORAY’ın enerjisinde zerre kadar kaybın olmamıştır. 
Sinan Doyan



Erkin Koray 1989 Moda Sineması konseri fotoğrafları 


TuncayBatıbeki ve Güven Erkin Erkal...
Arkada miniminnacık Damla.









Konserden Kayıtlar 

 Erkin Koray - Şaşkın (14 Ocak 1989 Moda Sineması Konseri)
Bas: Ahmet Güvenç İkinci gitar: Cahit Kukul Davul: Meftun Yeşilbaş



 Erkin Koray - Aman Gidelim (14 Ocak 1989 Moda Sineması Konseri)
Bas gitar: Ahmet Güvenç İkinci gitar: Cahit Kukul Davul: Meftun Yeşilbaş



 Erkin Koray - Silinmeyen Hatıralar (14 Ocak 1989 Moda Sineması Konseri)
Bas gitar: Ahmet Güvenç İkinci gitar: Cahit Kukul Davul: Meftun Yeşilbaş



 Erkin Koray - Yalnızlar Rıhtımı (14 Ocak 1989 Moda Sineması Konseri)
Bas gitar: Ahmet Güvenç İkinci gitar: Cahit Kukul Davul: Meftun Yeşilbaş





"Welcome to the Jungle" ve Axl Rose





Axl Rose, 6 Şubat 1962 'de  Indiana'da doğmuştu. Onu ilk dinlemem Guns'n Roses'ın 1987 yılında çıkan ilk albümü "Appetite for Destruction" ile olmuştu. İlk dinlediğim parça da açılışta yer alan "Welcome to the Jungle"dı. Televizyonda yayınlanan klibinden duymuştum ve o gün bugündür de fena halde sardı. 

Guns'n Roses daha bir çok unutulmaz "hit" çıkardı ama "Welcome to the Jungle" benim için hep ayrıcalıklıydı. Bir o kadar da Axl Rose'ın sesine özel bir parçaydı. 

Yıllar yılları kovaladı ve ben bu parçayı neden o kadar çok sevdiğimi anlayamadım gitti. Üstüne üstlük Axl Rose'ın sesine en çok bu parçada ısınıyordum. 

2009 muydu neydi bir ara blues kadın vokalinin usta sesi Etta James'ın son konserlerinden birini izlerken bir de ne göreyim "Welcome to the Jungle"ı okuyor. O kadar muhteşemdi ki, sanki bir heavy metal, hard rock klasiği değil de bir blues hatta caz standartı gibiydi. Hani biri kalkıp, "Welcome to the Jungle" için bir blues klasiği olduğunu, Guns'n Roses'ın da bunu hard rock olarak yorumladığını söylese bile inanırdım. Ve böylece bir şeyi anlayacaktım... Guns'n Roses'ın ilk çıkış yaptığı parça olan "Welcome to the Jungle" içinde blues ruhunu barındıran bir yapıttı.

1987 yılı heavy metal için güzel yıllardı. Öyle verimli işler yapıldı ki, kendi adıma söylemek gerekirse hep öyle gidecek sandım. Oysa ki 1992'den sonra her şey ufaktan değişmeye başladı. 

Aradan geçen zaman içinde Axle, göbeklendi ve yaşta 50'leri çoktan devirdi 60'lı yaşlara geliyor ama hala rock'n roll ve blues duygusunu yaşatarak hard'n heavy rock'a devam ediyor. 








Aramızdan ayrılalı 9 yıl oldu






Rock tarihinin en iyi gitaristlerinden Gary Moore'u etkileyen en önemli gruplardan biri  için Fleetwood Mac, en önemli müzisyen için ise  bu grubun kurucu üyesi beyaz blues'un efsane ismi Peter Green demek yanlış olmaz. Skid Row, Fleetwood Mac’in altında çaldığında Peter Green o kadar beğenmiş ki, menajerine Skid Row’un CBS ile anlaşma sağlamasını rica etmiş. Ayrıca Green, Fleetwood Mac’ten ayrılırken 1959 model Les Paul gitarını Gary Moore'a satmıştı. Uzun yıllar bu gitarı saklayıp çalmaya devam eden Moore, 1995 yılında Peter Green’e ve Fleetwood Mac grubuna saygı niteliğinde, o dönemin besteleriyle Blues For Greeny albümünü kaydetti. Aramızdan ayrılalı tam 9 yıl geçti.





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...