Ağustos ayının yedisinden bu yana bir ay geçti geçmesine ama ben hala alışamadım Erkin Koray'ın bu yerkürede olmamasına. Evet bugün bile "ölüm" sözcüğünü dillendiremiyorum. Şu 7 Ağustos günü gelen haber öyle bir yumruk, öyle bir tekme tokat girişmesiydi ki, nerdeyse bir aydır bitkisel hayata girmiş gibiydim. Ne bir kelime söylemek ne de bir satır yazmak istiyordum. Neyse ki değerli arkadaşım Gülçin, Açık Radyo'daki programı Koyu Mavi' ye beni konuk etti de biraz nefes alabildim. Bu arada konuk etti dedim ama Gülçin programın çalma listesini bana bıraktığı gibi, hiç müdahale etmeden adeta o iki programı benim radyo programım haline getirdi. O programda bir başka güzel arkadaşım Meral de vardı ve bana Erkin Abi ile ilgili son görevimi yapmama imkan tanıdılar. Programını bana verdiği için Gülçin'e beni orada yalnız bırakmadığı için Meral'e minnettarım. Yaşamda para biriktirmek, üst üste yığmak onları... bir çok insan için önemlidir ama ben o işi hiç beceremedim (galiba Erkin Abi gibi). Ancak farkında olmadan çok güzel dostlar biriktirmişim.
Bu bir ayda yazıp, çizmedim dedim ama öyle notlar biriktirdimki, hepsi bu yazı gibi değil, zehir zemberek ve öfke dolu... ve bunları da buradan paylaşacağım. Aslında ilk yazım öfke dolu olanıydı ama onu daha sonraya bırakmaya karar verdim. İlk olarak Erkin Koray'ın iki güzel dostununun onun ardından söylediklerine yer vereceğim. Sonrasında da öfkelendiğim yazıya sıra gelecek.
"Bir tutam öfke takılır kalır içimde
Kurtulamam atamam bu öfkeyi içimden
Binlerce hile binlerce hurda varken
Bunları unutamam namert cirit atarken..."
En sevdiğim şarkılarından biridir "Öfke" ve Erkin Koray bu güzelim parçaya bu sözlerle girer. Bu bir ay boyunca neredeyse her saniye bu parçayı söylemişimdir. "Bu bitmeyen öfke"den kurtuluş yok yani.
En son olarak da Koyu Mavi radyo programında yer verdiğim ve beni çocukluğumdan bu yana etkileyen ve iz bırakan Erkin Koray eserleri üzerinden bir yazı kaleme alacağım. O iki programdaki playlisti bir gün içinde hazırlamıştım. Açıkcası eksik kalacak ve "keşke şunu da çalsaydım" diyeceğim diye endişe etmedim değildi ama program bittikten sonra Gülçin bana programın kayıtlarını gönderdi ve tekrar dinlediğimde bir de baktım ki hiç bir şey eksik kalmamıştı. O programda Erkin Koray'ı benim dinleme serüvenime göre anlatmak istemiştim. Yani öyle anılar, anektodlar, ahkam kesmeler ya da magazin değil müziğini dinleme sürecim ve müziğin izinden giderek bana göre Erkin Koray biyografisi olsun istemiştim. Bence oldu da. Bu kayıtlardan bir YouTube paylaşımı da görseller eşliğinde hazırlayacağım ama artık ne zaman olur bilemem. Korkmayın fazla gecikmez.
Sözün özü dostlar! Pazartesi gününden itibaren yazılara, haberlere ve paylaşımlara başlıyoruz. Bu arada blog yazarlarımızdan Sevgi Yeşilyaprak'ın kaleme aldığı nefis bir yazı da bir aydır bekledi durdu. Kendisine bu anlayışı yüzünden minnettarım. Sevgi'nin 1970'lerin güzel ve nadide gruplarından birini bizlere sunduğu yazıyı Pazartesi günü blog'da bulacaksınız. Bu arada Sevgi'nin yaptığı harika röportajların da olacağını burdan duyurayım.
Ardında Erkin Koray ile ilgi yazılar ard arda gelecek. Magazin, geyik, efsaneler, çamur atmalar, kuyruk acıları değil, "Erkin Baba"ya yakışan şekilde olacak. O bir müzisyen ve öncü bir rock insanıydı öncelikle bunu belirtmek isteyen yazılar olacak. Öfke olacak ama güzellikler daha fazla olacak... Çünkü Erkin Koray güzel bir insandı.
Yazacak ve yapacak çok şey var yani. O yüzden durmak yok. "Binlerce hile binlerce hurda varken.." çamur bize de sıçramasın diye efendice sessiz kaldıysam, bu en başta Erkin Abi'nin aziz hatırasındandı. Öfke ise bitmedi hala. Ama sakın ola, "aman kavga döğüş var" deyip elinize çekirdekleri kapıp koşturmayın. Öyle bir beklentiniz varsa çok beklersiniz. Ne tartışma ne da başka bir şey benim yazacaklarım. Erkin Abi'ye saygı için olacak bunlar. Onun son yolculuğunda uğurlayamamanın verdiği hüznün acısı zaten içimde... İmkanlarımı zorlayıp Kanada'ya gitmeyi ve orada o toprağı okşayıp bir gül bırakmayı çok istiyorum... ama bu ne zaman olur bilemiyorum. Ancak oraya bırakacağım gül, "Mezarlık Gülü" değil, bana bir dünya kazandıran adama minnettarlığımı belirten bir gül olacak bu.
***
Yazıya eşlik eden fotoğrafı yeni gördüm ve bu yazıyı yazmak için bana büyük bir güç verdi. Keşke o siyah beyaz ve sararmış fotoğraftan yeniden başlayabilsek dedim ama bu geçmişe özlem falan değil. Kaybettiğimiz güzelliklere özlem. Ben gelecek günlerin gene güzel olacağına eminim. Bu sebeple de Erkin Koray ile ilgili yazacağımı söylediğim yazıları da bizim kuşağa değil, gelecek kuşaklara ve gençlere yazıyorum.
Aptulika
7 Eylül 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder