Lise yıllarımda neredeyse her ay iki üç kere tiyatroya giderdim. "Öğrenci adam nasıl gider !" derseniz, o zaman daha çok İstanbul'daki şehir tiyatrolarına giderdim, arada para biriktirip, Dostlar, Kenter, İstanbul'a turneye geldiklerinde de AST kaçmazdı. Açıkcası o zamanlar kültür sanata bir gencin ulaşması zor değildi ama şehir tiyatroları biletleri (belediyenin olduğu için) çok hesaplıydı ve bir öğrenci rahat gidebilirdi.
Şehir tiyatroları arasında benim en çok sevdiğim adeta abonesi olduğum Harbiye'deki Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'ydu. Orası sadece tiyatro izlenen bir sahne olmasının ötesinde bir konser salonu, bir atölye ve gençler için tiyatro eğitimi de verilen bir yerdi. O zamanlar epik tiyatro hayranıydım ve Brecht oyunlarını su içer gibi takip ediyordum.
Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nda sadece tiyatro değil konserler de olurdu ve o konserlerde Timur Selçuk, Ruhi Su gibi müzik insanlarını da dinlerdik. Timur Selçuk ve Ruhi Su konserlerini o dönemin sol, devrimci ruhuyla dinlerdik ama onlar bize çok sesli klasik batı müziği'nin ciddiyetini de verirdi. O konserlerin afişlerinde "resital" yazardı, yani bir müzisyenin tek başına enstrümanıyla verdiği konserlerdi onlar. Timur Selçuk piyano ile çıkardı ve haliyle piyano bir klasik müzik enstrümanıydı ama Ruhi Su elinde bağlamasıyla çıktığında o da klasik müzik enstrumanı haline gelirdi.
Çok sonraları Ruhi Su'nun klasik müzikten gelen bir opera sanatçısı olduğunu öğrenecektim. O bas davudi sesle türküleri yorumlaması böylece dimağımda çözümlenecekti. Cumhuriyet devriminin aydınlanma kalesi Köy Enstitüleri'nde çıkan öksüz bir çocuk müziğe olan yeteneğinden dolayı klasik müzik eğitimi alıyor ve opera sanatçısı oluyordu. Ruhi Su bununla da yetinmiyor ve Türk Halk Müziği sazı olan bağlamayı da öğreniyor, "Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor" adıyla bir radyo programı hazırlıyor. 15 günde bir yapılan bu radyo programında halk türkülerimizin yorum ve icrasına yaklaşımının kuramsal temelini oluşturmayı amaçlamıştı. Bunun yanısıra da TRT'de türküler üzerine bir arşiv oluşturma işini de üstlenmişti. İnsanları çok sesli müziğe ısındırmak ve türküleri ciddi bir yorumla sunma çabası bir programda seslendirdiği "Serdari Halimiz Böyle N'olacak?" türküsünde geçen "Kısa çöp uzundan hakkın alacak" sözleri nedeniyle "Komünizm propagandası yapmak" gerekçesiyle hem program kaldırılacak hem de radyodaki işine son verilecekti. 1960'lı yılların başındaki "özgürlük" ortamı bu kadar olacaktı. Zaten bundan on yıl önce de Ruhi Su 1952 ile 57 arası sosyalist dünya görüşü nedeniyle TKP üyesi olduğu gerekçesiyle hapis yatmıştı.
1970'lerin sonlarında konserlerini dinlemeye gittiğim Ruhi Su sosyalist bir sanatçıydı ama aynı zamanda da bir aydınlanma neferiydi. O konserlerde devrimci sloganlar atıldığında, uyarır ve konserin ciddiyetine davet ederdi. Konserde olur olmaz yerde alkışlanamayacağını onunla anlamıştık. Orada yorumladığı türkülerin önemini onun ciddi yorumuyla daha iyi algılardık.
Bugün günlerden 20 Eylül... Bundan 38 yıl önce Ruhi Su'yu kaybetmiştik. 12 Eylül faşizmi günlerinde Ruhi Su kansere yakalanmıştı ve tedavi için yurtdışına çıkması gerekiyordu ama buna izin verilmedi. Avrupadan aydınlar ve sanatçılar imza kampanyası yaptılar. Bu çabalar sonucu Kültür Bakanlığı bir defaya mahsus olmak üzere tedavi amaçlı yurt dışına çıkmasına izin verdi ama artık çok geçti ve kanser ilerlemişti. 20 Eylül 1985 tarihinde Ruhi Su hayata veda edecekti. İki gün sonra Şişli Camii'nden kılınan cenaze namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Ruhi Su'nun cenaze töreni de olaylı olacaktı ve törene katılanlar arasından 160 kişi İstanbul siyasi şubede 15 gün süreyle gözaltında tutulacaktı.
38 yıl olmuş Ruhi Su'yu kaybetmemizden bu yana. Onun aydınlanmasından korktular, kanser oldu gene korktular hatta toprağa verildi gene korktular. Sonra ne mi oldu? Türküler, "bütün eller havaya" sululuğunda arabeske heba edildi ve bugün türkülerimizde yerle yeksan oldu. Hatta onlar türkülerimizden de korktular. Şimdi bu yazıyı yazarken bir yandan da Ruhi Su albümlerini birbiri ardına dinlemeye koyuldum. Kim bilir kaç yıldır dinlememişim. Odamda bir anda aydınlanma oldu ve "yahu ne güzel türkülerimiz varmış" dedim. Öyle özlemişim ki güzel yorumlanan bu türküleri dinlemedim adeta çölde susamış biri gibi kana kana içtim.
Aptulika
20 Eylül 2023
11: 58
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder