Carol of Harvest
Bu habere göre, birçok Alman kraut rock ve progressive rock grubunun az bulunan albümlerini yeniden CD ya LP olarak basan, özellikle de kraut rock meraklılarının çok iyi bildiği ‘’Garden of Delight’’ müzik şirketi(?) ‘’Carol of Harvest’’in albümünü yakınzamanda LP olarak tekrar basacakmış. Grup bu şekilde aklıma düşünce, ben de kısaca gruptan söz etmek istedim. Bu LP içerisinde grubun daha önce hiç yayınlanmamış fotoğrafları, bir röportajı ve bir posterinin de yer aldığı yirmi sayfalık bir booklet de olacakmış. Bu haber neden önemli derseniz, grubun 1978 yılında çıkan ilk ve tek albümü sadece iki yüz adet olarak basılıyor. Zamanla, çok aranan ve orijinal baskısını bulmanın neredeyse imkansız olduğu bir albüm haline geliyor Arada yasal baskıların yanında, korsan olan baskıları da çıkıyor.
Carol of Harvest, 1976 yılında Almanya’da, Bavyera eyaletindeki Fürth şehrinde kuruluyor. Grubun kurucu üyesi ‘’Axel Schmierer’’ on altı yaşında, kendi başına gitar çalmayı öğrenmeye başlıyor. Bas gitaristiyle aynı sınıfta olduğu ve çok beğendiği ‘’After Curfew’’ grubunda gitar çalmak istiyor Axel ve gruba bir ritm gitarist arandığı sırada başvuruyor, ancak kabul edilmiyor. Daha sonra, on dokuz yaşındayken ,arkadaşları Robert Högn (davul) ve Heinz Reinschlüssel (bas gitar) ile kendi gruplarını kurmaya karar veriyorlar .Kısa süre sonra muhteşem ses Beate Krause ve Jürgen Kolb (klavye) de gruba dahil oluyorlar ve grubun kısa ömürlü ama progressive rock müzik tarihinde iz bırakan yolculukları başlamış oluyor .Grubun adı ise ,birçok müzisyen ve sanatçıya ilham olmuş (örn: Bram Stocker -Dracula) ünlü Amerikalı şair ‘’Walt Whitemann’’ın ‘’A Carol of Harvest’’ (1867) şiirinden geliyor .Axel ,bu şiirin tam da kendisinin anlatmak istediklerini ifade ettiğini söylüyor bir röportajında .
1978 yılında, her biri hala öğrenci olan grup üyeleri, maliyetini kendi imkanlarıyla karşıladıkları ve toplam dört şarkının yer aldığı ve sadece iki yüz adet basılan ilk ve tek albümlerini ‘’Brutkasten Record’’ dan çıkarır. Albümün bir adı yok bu arada. Tek bir albüm diyorum çünkü grup dağıldıktan çok zaman sonra 2008 yılında çıkan ve orijinal kadrodan sadece Axel’in bulunduğu ‘’TY I JA ‘’adlı albümün, Carol of Harvest’ le pek ilgisi olmadığı konusunda neredeyse herkes hemfikir.
Grubun müziği, progressive, psychodelic, folk ve kraut rock olarak da tanımlanıyor genelde, 70’lerin sonunda yapılmış olmasına rağmen. Ben genre/tür tanımlamalarına çok yoğunlaşmıyorum, şarkıları dinlerken hissettiklerim, grubun müziğiyle kurduğum bağ daha önemli benim için.
Albüm kapağında yer alan, Walt Whitemann ‘ın ‘’ The Carol of Harvest ‘’ şiirinden bir bölüm, grupla ilgili ilk ipucunu veriyor dinleyicilere. Kapakta yer alan doğa fotoğrafları da öyle.
‘’ a song of the god
Green grass
a song no more of
city streets
a song of farms
a song of the soil
of the field . ,,
Carol of Harvest’ in doğayı hak ettiği gibi yücelten, pastoral betimlemelere çokça yer veren, romantik - daha doğrusu Baudelaire’in kasvetli, ızdıraplı kara romantizmi kadar olmasa da - dram ve karanlığı, melankolik duyguları da barındırdığı için, pembe romantiklerden ziyade ‘’koyu renk ‘’ romantiklere daha yakın bir grup olduğunu söylesem, abartmış olmam sanırım.
Camel, Pink Floyd, Gentle Giant, Renaissance gibi gruplardan etkilendiğini söyleyen grubun gitaristi Axel ‘in müziğinde, bu gruplardan da bazı etkiler görmek mümkün doğal olarak. Grubun tüm şarkılarının sözleri ve müziği Axel ‘e ait. Albümde yer alan şarkılar:
1. Put On Your Nightcap (16:02)
2. You and Me (2:31)
3. Somewhere at the End of the Rainbow (6:26)
4. Treary Eyes (4:17)
5. Try a Little Bit (9:59)
Carol of Harvest tek albümü olan ama oku kalbinizin tam ortasına isabet ettirebilen gruplardan. Tamamen kişisel yorumum tabi ki bu. Bir kez dinledikten sonra asla unutmadığınız vokaller vardır,’’Beate Krause ‘’ de bu çok özel seslerden bir tanesi. Grubu dinlemeye başladığınız andan itibaren, sizi o büyüleyici, duru, güçlü vokaliyle kolayca etkisi altına alıyor. Bir grubu severek dinleyebilmem için vokalini de sevmem gerekiyor kesinlikle.
Grubun müziğini; melodik, melankolik değişken ve güzel ritimler, enfes gitar ve davulun yanında bolca Moog synth duyabileceğiniz, zaman zaman space rock tınılarını da yakalayabileceğiniz, özgün, sürprizli şarkı yapıları ve Beate Krause’nin hafızalara kazınan büyüleyici vokaliyle özetleyebilirim.
Albümle özdeşleşen, açılış şarkısı olan on altı dakikalık, ‘’Put On Your Nightcap ‘’, grubun progressive rock müzik tarihinde yerini almış bir eser tartışmasız. Savaş karşıtı bir şarkı bu; müziğin kendisi kadar, etkileyici ve sisteme meydan okuyan sözleri ile de dikkat çekiyor. Savaşın olmadığı, dinin yönlendirmesi ile ne zaman ölüneceğine, ne zaman yaşanılacağına birilerinin karar vermediği, barış içinde, her zaman yeşil, huzurlu ve sakin bir dünyaya duyulan özlem ve umudu görüyoruz. Melankolik, dramatik ve şiir gibi bir şarkı. Enfes moog synthler, akustik ve melodik lead gitar, sizi bu özlenen dünyaya çok hoş, gizemli bir yolculukla, zaman zaman sarsarak ulaştırmaya çalışıyor sanki. Şarkının başlangıcı, düşsel bir rüzgar sesi içinden, özgün bir şekilde, dinleyici ile buluşuyor... Şarkının 06.30 dk dan itibaren duyulan arpej bana hep Pilli Bebek‘in bir şarkısını hatırlatıyor. Neyse, yine çok dağıtıyorum konuyu. Asıl çarpıcı olan bölüm tabi ki ‘’close to the edge of the world ‘’ çıkışıyla Beate Krause’nin sesinin tüm güzelliğini bize hissettiren bölüm ve şahane gitar solosunun yer aldığı son 3-4 dakikası. Şarkı bitti sanıyorken, daha ritmik ve hızlı tempolu olan ikinci bölüm başlıyor. Davul ve bas severleri şarkının ikinci bölümü daha mutlu edebilir. Bol sürprizli, karmaşık bir yapısı olan, oldukça progressive bir şarkı bu. Daha fazla ayrıntıya girmeden, sizleri bu muhteşem şarkıyı dinlemeye davet ediyorum.
İkinci şarkı “You and me”, kısa bir aşk şarkısı. Akustik gitar ve vokal ön planda. Üçüncü şarkı “Somewhere at the end of the Rainbow” da bir aşk şarkısı. Güzel melodiler, davul ve güçlü bas gitar dikkat çekiyor bu şarkıda ve tabi ki yine Beate ’nin vokali ve “the sky keeps falling on my head” sözlerini enfes bir şekilde söyleyişi… Albümdeki dördüncü şarkı “Treary Eyes” yine kısa ve melodik bir şarkı, akustik gitar dikkat çekiyor burada. Son şarkı “Try a little bit”. Axel’ in bir röportajında aktardığına göre, bir arkadaşının trajik ölümünden etkilenerek yazdığı bir esermiş bu şarkı. “A thougt that flies away, you’re in love with me” sözleri ile, ilk şarkıdaki gibi bizi psychedelic bir atmosfere sokan Beate’ nin etkileyici vokali yine akılda en çok kalan ayrıntı bu şarkıya dair. Bu arada unutmadan ekleyeyim, Beate Krause bu albümde muhteşem sesi ile bizleri adeta büyülerken, sadece on altı yaşındaymış.
Şüphesiz ki Beate Krause’nin sesi progressive rock kulvarındaki en güçlü ve etkileyici kadın vokallerinden bir tanesi, Renaissance grubundan Annie Haslam gibi o da sahnenin sopranolarından. Annie Haslam’ın 5 oktavlık sesini beynimize kazıyan “Ashes are Burning” şarkısı 1973 yılından ve kendisi o zaman yirmi altı yaşındaymış. Beate’nin bu albümdeki performansını gerçekleştirdiği yaş ise sadece on altı. Her iki vokal genelde karşılaştırılır prog rock dinleyicileri tarafından, yaş ayrıntısını da ben ilave edeyim bu bağlamda. Carol of Harvest in müziği, tamamen içlerinden geldiği gibi, özveri ve amatör bir ruhla yapılmış ama progressive/psyechedlic/folk rock klasiklerinden bir tanesi olmuş, gölgede bekleyen güzelliklerden.
Albüm CD formatında 2001 yılında “Second Battle” etiketi ile tekrar yayınlandığında konser kaydı olan 3 tane bonus şarkı ilave edilmiştir.
6. River (live) (2:36)
7. Sweet Heroin (live) (7:04)
8. Brickstone (live) (1:14)
Grubun ömrü maalesef uzun olamamış, klavyecilerinin ve vokalin ayrılmasıyla grup albüm kaydından kısa süre sonra dağılır.
2008 yılında grubun kurucu üyesi gitarist Axel Schmierer, grubun adını devam ettirerek “TY I JA” albümünü “CD Guma Records” etiketi ile çıkartır. Bu albümdeki en belirgin değişiklik vokalde olmuştur. Polanya’lı Eva Grams’ın ana dilinde “Lehçe” söylediği şarkılar için çok fazla bir şey söylemek istemiyorum. Vokali başarılı, hoş bir ses. Şarkılar daha kısa, progressive öğeleler oldukça az ve davul için de elektronik tercih edilmiş. Müzikal olarak çok kötü değiller aslında ama Carol of Harvest’i hatırlatan pek bir şey duymak mümkün değil. Birkaç tane şarkıda sadece, Axel’in tipik arpejli gitarını duyduğunuzda, çalan albümün Carol of Harvest’e ait olduğunu biraz hissedebiliyorsunuz. Albümdeki tek İngilizce şarkı olan “In Between” de Axel’in vokalini duyuyoruz. Kolaya kaçarak yapılmış bir albüm hissi yaratıyor maalesef, duygusal sebeplerle yapılmış belki de, elektrik poptan da fazlaca etkilenmiş. Ne yazık ki, yapılmasa da olurmuş diyeceğimiz bir albüm olarak yerini aldı zihnimde.
Son olarak, grup üyelerine ne oldu, neler yapıyorlar diye merak edenler için yazıyorum.
Grubun beyni Axel halen müzik üretmeye devam ettiğini söylemiş yakın zamanda katıldığı bir röportajda. Evsiz gençler için çalışıyormuş ve aynı zamanda nefes terapistliği yapıyormuş.
Grubun klavyecisi Jürgen Kolb, piroteknisyen olarak meslek hayatına devam ediyormuş. Bas gitarist Heinz Reinschlüssel ise, org yapımı uzmanlığını, ailesinden iş sebebiyle çok uzak kalmak istemediği için sonlandırmış ve iş yaşamına erkek hemşire olarak devam ediyormuş. Başarılı davulcuları Roger Högn de maalesef kanser sebebiyle 2016 yılında hayata veda etmiş.
Beate Krause ise artık Beate Sampson olarak müzik kariyerine caz yolunda devam ediyor. 80’li yıllarda farklı müzisyenlerle birkaç tane projede yer almış. 1984 yılından beri Almanya’daki “Bayerischen Rundfunk” da önceleri muhabir daha sonra ise sunucu olarak müzikle iç içe yaşamını sürdürmeye devam ediyor. İki meslektaşıyla birlikte hazırlayıp sunduğu “Jazz Time” programı 2022 yılında Almanya’nın en iyi radyo programı ödülünü almış. Çok sempatik bir insan. Almanya Kültür Bakanlığı tarafından düzenlenen “Alman Caz Ödülü” nü belirleyecek olan jüri üyelerinden birisi olarak da görevliymiş.
Grubun klavyecisi Jürgen Kolb,piroteknisyen olarak çalışıyormuş.Bas gitarist Heinz Reinschlüssel ise kardeşi ile aynı meslek olan org yapımı ustalığını, ailesinden çok uzak kalmak
Hayatı gerçekten müzik olanlar, farklı biçimlerde ve zamanlarda olsa bile, müzikten hiç kopmadan, müzik gezegenin yörüngesinden ne olursa olsun hiç çıkmadan devam ediyorlar müzikle yaşamaya. Gerçek müzik sevgisi sizi hiç bırakmaz.
Sevgi Yeşilyaprak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder