30 Mart 2023 Perşembe

Procol Harum'un Şairi Hayata Veda Etti.



“A Whiter Shade of Pale” ismi genç ve orta kuşak için pek bir anlam ifade etmiyor olsa da bu parçayı çalmaya başladığınızda herkesin dikkat kesildiğini ve hiç yaşamamış olsalar bile, 1960'lı yılların büyüsüne kapıldığını görürsünüz. 1967 yılında single olarak çıkan bu Procol Harum şarkısı o yıla damgasını vurmakla kalmayacak ve bugüne dek kasırgasını sürdürecekti. 

Bu parça sadece müziği ile değil, şarkı sözü olarak da görkemliydi ve Keith Reid'in kaleminden çıkmıştı.  Procol Harum'un kadrosunda yer alan Reid, ne vokal yapan ne de enstrüman çalan biriydi... o grubun söz yazarı olarak elemanıydı.  Keith Reid, geçtiğimiz hafta perşembe günü 76 yaşındayken kanser sonucu hayata veda etti. 

 Procol Harum'un neredeyse bütün şarkı sözlerini kaleme alan Keith Reid, 1967'den 1977'ye kadar vokalist Gary Brooker'la birlikte grubun değişmeyen iki elemanı olarak kalmışlardı. Bu ilk on yıllık sürede 9 stüdyo albümü yapan Procol Harum, ilk çıkışını "A Whiter Shade of Pale" single'ı ile yapacaktı. Grup ilk defa dinleyiciyle bu plakla buluşacaktı ama parça bir anda İngiltere'de bir numaraya yükselecekti. Ardından ABD müzik listelerine beşinci sıradan girecek ve  10 milyon plak satışı gerçekleştirecekti.  

Procol Harum 1977'de dağıldığında Reid başka şarkıcılar için söz yazmaya başlayacaktı.  1991'de Procol Harum yeniden kurulunca Reid gene gruba katıldı. The Prodigal Stranger (1991) ve The Well's on Fire (2003) isimli Procol Harum albümlerinde de onun şarkı sözleri yer almaktaydı.   




 

27 Mart 2023 Pazartesi

Iron Maiden'in eski vokalisti Blaze Bayley Kalp Krizi geçirdi.



Iron Maiden'ın eski vokalisti Blaze Bayley dün kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırıldı. Sanatçının durumunun iyi olduğu ve hastanede tedavisinin sürdüğü belirtildi. 

   



Iron Maiden'ın eski vokalisti Blaze Bayley dün kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırıldı. Haber sanatçının resmi Facebook sayfasında yayınlanan bir mesajla, "Blaze'in dün akşam evde kalp krizi geçirdi ve şu anda hastanede stabil durumda..." denilerek duyuruldu. 

Açıklamanın devamında  Bayley'nin "moralinin iyi olduğu" belirtilirken,  Mart ve Nisan aylarında yapılacak olan konserlerin ertelendiği de belirtildi.  Bu tarihlere rastgelen  Fransa, Almanya ve Çek Cumhuriyeti'ndeki konserler  Blaze'in sağlık durumunun seyrine göre belli olacakmış.    

Bayley, 1994 yılında Iron Maiden'ın vokaline geçmişti. Bayley grubun efsanevi vokalisti Bruce Dickinson'ın yerini almıştı. Bayley, Iron Maiden ile, The X Factor (1995) ve Virtual XI (1998) isimli iki albüm çıkardı. 1999'da Dickinson döndüğünde de gruptan ayrıldı.

Bayley, Iron Maiden'dan önce heavy metal grubu Wolfsbane'in vokalistiydi, 1999'dan sonra ise solo kariyerine devam etti.  

 Kalp krizinden önceki en son konserini 19 Mart 2023'te gerçekleştiren Blaze Bayley'e acil şifalar diliyoruz. 

 

24 Mart 2023 Cuma

The Who'dan Pete Townshend 29 yıl sonra yeni şarkısıyla


The Who grubunun gitaristi Pete Townshend , 29 yıl aradan sonra yeni single'ı  “Can't Outrun the Truth”u bugün çıkardı.



COVID salgını döneminde karantinanın yaşattığı zorlukları kanser hastası bir gencin gözlerinden anlatan şarkı 2021'de Townshend'in eşi Rachel Fuller tarafından yazılmış.  Fuller parça ile ilgili,   “O dönemde hiçbir şey yapamadık ve  hiçbir yere gidemedik. Ve bu sürenin pek çok insan için ne kadar inanılmaz derecede zor olacağını gerçekten düşünmeye başladım. Bunun üzerine sözleri yazdım, sonra piyanonun başına oturdum ve müziği yazdım. Sonra parça hoşuma gitti ve 'Bu fena  bir şarkı olmadı, bunu kaydetmek isterim' dedim ama  şarkı söyleme günlerim çok gerilerde kalmıştı.  Sonunda  Pete'den demoyu kaydetmesini istedim."

  Townshend, “Pandemi dönemi hayır kurumları için de çok kötü geçti. Teenage Cancer Trust, her yıl Albert Hall'daki bir dizi konserden ve çeşitli başka şeylerden para almak için kuruldu ve bunların hiç biri yapılamadı." dedikten sonra bu parçanın indirilen her satışından bir kısmı,  bir hayır kurumu olan Teenage Cancer Trust'a bağışlanacağını belirtiyor.  





22 Mart 2023 Çarşamba

Nedir bu Şovalyelik merakı



Queen'in gitaristi Brian May, 14 Mart 2023 tarihinde Buckingham Sarayı'nda düzenlenen bir törenle Kral Charles tarafından şövalye ilan edildi.

  Kraliçe Elizabeth'in ölümünden sonra yaptığım Kraliçe'den şövalyelik ve sör ünvanı alan rockçılarla ilgili yazım bir hayli tıklanmış ve ses getirmişti. Deprem nedeniyle uzun süredir yazı yazmadığım için tekrar yazı paylaşımı yapmama bir şekilde gaz verdi bu haber. 

Brian May benim için önemli bir gitaristtir ve Queen denilince aklıma gelen ilk isimdir. Herkes için Queen denilince akla Freddie Mercury gelir ama bence onun sesini en iyi ortaya çıkaran da May'in gitarıdır derim. Bunları dedim diye akla ziyan tartışmalara girmeye hiç niyetim yok. Mercury'nin önemini yadsımam ama ben onun sesini en iyi Queen grubunda almışımdır. Zaten Queen grubuna baktığımızda başladığı günden beri kadrosunu değiştirmeyen ender örneklerdendir. Bu arada her daim plakları evimde olmuştur ve o muhteşem dörtlüyü birbiriye yarıştırmadan, eksik gedik aramadan sevmişimdir. 

Buraya kadar her şey normal ama Freddie Mercury cephesinden bakarsak grubun ismi Queen olması. bir şekilde Kraliçe'yi "ti"ye almaktı ama şimdi Brain May'a bakarsak bu kraliçeyi kutsamaya dönmüş durumda... hoş bu sefer de taze kralın kılıcının altında kutsandı. 

Haberi ilk gördüğümde bu duygulardaydım. Ancak hani o meşhur sözdeki gibi "bayram. değil, seyran değil eniştem beni niye öptü" dedim... yani bu şövalyelik nerden çıktı? Haberin devamını okuduğumda da bunun cevabını suratıma atılmış bir şamar gibi bulacaktım. Queen gitaristi, bu ödülü yalnızca müziğe yaptığı katkılardan dolayı değil, aynı zamanda devam eden hayır işlerinden dolayı da almıştı.    

 Peki bu hayır işi nedir derseniz... şöyle bir yakın dönem geriye gidelim. Ülkemizde kahredici bir deprem yaşadık, işte o acıların sarılması için  Queen’in gitaristi Brian May, Instagram sayfasında İngiltere merkezli Afet Acil Durum Komitesi’nin (DEC) Türkiye ve Suriye için başlattığı yardım kampanyasını paylaştı ve "Türkiye ve Suriye'deki acil ihtiyaçlar için bağışta bulundum." diyerek takipçilerine de yardım çağrısında bulunmuştu. İşte bu nedenle İngiltere'de Brian May böyle şövalye nişanına sahip olacaktı. Bizde ise Ahbap ile yardım kampanyasına başladığı için Haluk Levent neredeyse linç edilecekti. 

Böyle bir haberi paylaştım ve Haluk Levent'e bu zor günlerde yaptıklarıyla bir kez daha saygı sunmuş olayım. 

 


 

21 Mart 2023 Salı

Woodstock Festivalinde O ANI yakalayan fotoğraf

 


Hani çok bilinen bir Ara Güler anısı vardır, onu aklımda kaldığı kadarıyla anlatayım... eksiğim ya da yanlış bilmişliğim varsa doğru halini birileri yorumda yazar, benim yanlışımı düzeltir, nasıl olsa. 

Ara Güler stüdyosunda masasının başında fotoğraf kartlarına bakarken kapıdan bir genç girer. Boynunda bir fotoğraf makinesi olan bu genç, "Ben size hayranım ve sizin gibi bir fotoğrafçı olmak istiyorum." der. Ara Güler hiç bir şey söylemez ve stüdyoya o sıra çok güzel bir şekilde gün ışığının girdiğini fark eder ve önündeki fotoğraf kartlarını avuçlayıp, havaya fırlatır. Onlarca kart havada süzülüp yere iner ve genç bakakalır. Güler, şaşırmış gence bakarak, "Şu anda deklanşöre parmağını çoktan basmalıydın, artık çok geç" der. O anı yakalamak ve onu kareye yansıtma ustalığı fotoğrafçının mahareti.  

Bundan elli yıl önce yapılan Woodstock Festivali'nde de Burk Uzzle isimli bir foto muhabiri de "o anı" yakalayacaktı. O sıralar Newsweek dergisinde çalışan fotoğrafçı  bu festivali takip etmekle görevlendiriliyor. Ama ne hikmetse genç Burk Uzzle, "yemişim sizin haberciliğinizi" deyip görevi kabul etmiyor ve kapyı vurup işi terkediyor. 

İşi bırakıyor bırakmasına ama adamımız gene o festivali izlemeye bir gazeteci olarak değil, bir hippi olarak gidiyor. Orada dört gün kalıyor, konserleri izliyor ve tabii bol bol fotoğraf da çekiyor. Ama onun çektiği bir fotoğraf bu muhteşem festivali simgeleyen bir kareye dönüşüyor. Festivalin ikinci günü olan 16 Ağustos 1969'un sabahında geceden kalan yorgunluk ve akşam sahneye çıkacak grupları beklemenin heyacanında çimenlere yayılmış binlerce insan. O sıra sahneye ilk grup olarak Jefferson Airplane çıkmıştır ama insanlar hala uyku tulumlarında muhteşem bir uyuşukluk içindeyken Bobbi ve Nick isimli iki sevgili ayağa kalkarak birbirlerine sarılırlar. Bunun hiç bir özel yanı ve anlamı yoktur. Belki de üşüdüğünden bir anlık sarılmaydı ama yakalanan o karede bir tutku yansıyordu. İşte o anda Burk Uzzle deklanşörüne basıp o anı yakalayacaktı. Ve bu fotoğraf bir yıl sonra çıkacak olan albüm kapağında ölümsüzleşecekti. Bu albümü üçlü plak olarak ilk gördüğümden bu yana hiç yoksa tamı tamına 45 yıl geçmiştir ama her gördüğümde beni etkiler ve heyecanlandırır. Öyle ki bazı kareler yıllar sonra nostaljik nedenlerle etkileyicidir ama bu fotoğraf hala sararmadan  güncel kalmıştır benim için. Plakçı dükkanında bir ay önce bu plağı gene gördüğümde yeni çıkmış gibi etkilendim.   



Şimdi böyle diyorum ama 45 yıl önce bu plağın kapağını gördüğümde yadırgamıştım da hani. Kapakta Jimi Hendrix'i falan beklerken neden izleyenler var da demiştim. Hatta o birbirine sarılan iki sevgiliden birinin gözlükleri sebebiyle onun Janis Joplin olduğuna uzun yıllar kanaat bile getirmiştim. Oysa ki o iki sevgili 20 yaşındaki Bobbi Kelly isimli kız ile gene aynı yaşta olan Nick idi. Onlar bu festivalin ardından bir yıl sonra evlendiler ve 54 yıl boyunca da birbirlerinden ayrılmadılar.  Ta ki bu pazar günü Facebook'tan yapılan bir gönderiye kadar. O fotoğraftaki Nick Ercoline, karısı Bobbi Kelly Ercoline'in Cumartesi günü öldüğünü duyuracaktı. 

Dönemin ruhunu sevgileriyle o fotoğraf karesine habersiz olarak veren iki güzel insan bir ömür ayrılmadan birlikte oldular.  

Aptulika



20 Mart 2023 Pazartesi

Uzaya ilk yolculuğu yapan rockçılar!...


1960'ların sonu ile 70'lerin başı tamamen bir uzay macerasına dönmüştü. Macera dedim ama aslında durumu açıklayacak asıl tanım iki süper gücün rekabeti ya da mücadelesi diye yapılabilir. Ne kadar nazikleşmişim ki, buna rekabet diyorum, bu soğuk şavaş dediğimiz dönemin uzayda kapışmasıydı. Bir yanda kapitalist dünyanın temsilcisi ABD, diğer yanda ise sosyalizmin temsilcisi S.S.C.B. yani Sovyet Rusya dünya üzerindeki kapışmalarını uzayda da sürdüreceklerdi. Aya ilk ayak basan astronot Amerikalı olsa da aya ilk defa çıkan ama ayak basmayan kozmonotlar ise  Sovyetlerdendi (Bu arada nasıl gaza geldiğime bakar mısınız...Aklımca ilk golü biz attık diyesim gelmiş). 

Evet Amerika ile Sovyet Rusya arasında aya araç göndermek ayak basmak üzerine büyük bir mücadele sunarken, 1969 yılında Londra'dan bir ekip ne avam ne  Lordlar kamarasından  ne de kraliçeden icazet almadan... hatta İngiliz hükümetinden bile habersiz aya çıkmakla kalmayacak, uzayın en derin ve sonsuz noktalarına seyahat edeceklerdi. 

O dönemlerde ABD'nin aya gittiği aracın ismi Apollo iken Sovyet Rusya'nın ki Sputnik'ti. Londra'daki bir barda şahin kanatlarına binip kendilerini rüzgara bırakarak uzaya çıkan İngilizlerin uzay gemisinin ismi de "Hawkwind" idi. İşte o ilk uzay yolculuğunu gerçekleştirmeye karar veren iki İngiliz'den biri Mick Slattery, 17  mart 2023 tarihinde 77 yaşındayken hayata veda etti. 

Mick Slattery, sol baştaki gözlüklü ve güzelim fovorili adam. 

Hawkwind, 1969'da vokalist Dave Brock ve gitarist Slattery tarafından kurulan İngiliz rock grubuydu.  Onlar dönemin psychedelic rock tarzını progressive, acid ve hard rock ile buluşturarak yekününde Space rock denilecek bir tarzı oluşturdular. Böylece rock tarihinde başka örneği olmayacak uzay rock'ı oluşturdular. Bu arada bu adamlar proto punk'ın da ilk erken öten horozları olacaktı. Olur olmaz kafa ütüleyen elektronikçiler de bu grubun albümlerini terennüm etsinler derim, zira alacakları bir hayli şeyler var.

Şimdi bu yazıyı okuyanlar ( kimisi başlıktan kimisi resimden tav olup tıklamış olanlar - hoş onların bile bir çoğu bu paragrafa bile gelmemiştir ya neyse) bana kalkıp, "Abi bunlardan bize ne... sen bize baba grupları yazsana" derse onlara diyeceğim tek şey başlığın altındaki resme baksanıza demektir. O resimde en sağda yer alan adamı tanımadınız mı? 

Hawkwind, 1975 yılında "Warrior on the Edge of Time" isimli beşinci albümünü çıkartmıştı. Bu albümde yer alan bir parça efsanevi bir heavy metal ( ama üzerine basarak belirtmeliyim rock'n roll özlü) grubunun doğuşuna vesile olacaktı. Bu Hawkwind parçası "Motorhead"di ve Lemmy Kilmister de bu grubun 1972 ile 1975 yılları arasında bas gitaristiydi. 

Hawkwind grubunun parçası "Motorhead" efsanevi bir grubun doğuşuna neden olacaktı. Ondan sonra Lemmy, Motorhead ile birlikte çok kıç tekmeledi ama onun müzikal birikimi blues'tan punk'a punk'tan space rock'a kadar gider. 

Evet bu hafta Hawkwind grubunun kurucu elemanı gitarist Mick Slattery'i kaybettik.  Grubun vokalisti ve kurucu arkadaşı Dave Brock, Slattery'nin ardından Facebook'ta yaptığı bir gönderide, "Eski dostumuz ve Hawkwind'in kurucu üyesi Mick Slattery'nin dün 17 Mart 2023 St Patrick Günü'nde 77 yaşında kısa bir hastalıktan sonra evinde huzur içinde vefat ettiğine dair üzücü haberi paylaştığımız için üzgünüz." dedikten sonra Slattery'ye mesajını "Özgürce uç eski dostum." diyerek noktaladı. 

Yazının sonunda diyeceğim şudur ki, vaktiniz olursa bir ara Hawkwind albümlerinden birine kulak verin.  

Aptulika



 

12 Mart 2023 Pazar

Ana Popovic yeni albüme doğru...

 

Aziz dostum Geronimo ile bizim bir tutkumuz ve akıl almaz bir takibimiz vardır. İki Trakyalı olarak Yugoslavyalı kadın blues gitaristi Ana Popovic'i takip ederiz. Bu takip öyle sıradan bir durum değildir hani. Oldukça yakın bir takiptir. Bundan 13 yıl önce ilk İstanbul konserinde bir avuç insan olarak izlemiştik. Sonrasında Zorlu sahnesine geldiğinde ise sevgili dostum Geronimo Yalnız Kartal ile gene ordaydık. Biz iki divane konseri izledikten sonra Zorlu'nun geniş salonunuda imza standına gittiğimizde Ana bizi gördüğünde, "Hey gene mi siz" diyecekti. 

Sözün özü, Ana Popovic'in Türkiye'deki iflah olmaz iki hayranı Geronimo ile benim dersek abartı olmaz hani. 

Ana Popovic, blues sahnesine Balkanlardan adım attığından bu yana emin adımlarla ilerledi ve bugünlere geldi. Bu uzun ve çetin yolculukta hiç bir zaman, "Oldu artık tamamdır." demedi, sıkı bir öğrenci gibi çalışmaya devam etti ve ediyor da. 

Usta blues gitaristi şimdilerde yeni bir albüm hazırlığında. 5 Mayıs 2023 tarihinde çıkacak olan "Power" albümünden önce de birbiri ardına single'ları geliyor. Geçen hafta dinlediğim yeni single'ı "Turn My Back" gerçekten çok zevkli geldi bana. Yazının bir paragraf öncesinde de dediğim gibi sıkı bir öğrenci gibi yeni şeyler öğreniyor ve deniyor. Bu yeni çalışmada da bascı ve vokalist Buthel Burns ile harika bir birliktelik sağlamış. Bu yeni parçada Ana Popovic slide gitar ve vokalde yer alırken, Chris Coleman da davula geçmiş. Oldukça esprili bir kliple de "Turn My Back" ile karşımıza çıkmış. 

Yeni albüm için Mayıs'ı iple çekiyoruz, ne diyelim. 

Aptulika



6 Mart 2023 Pazartesi

Sweet Home Alabama artık yetim kaldı.


Southern Rock'ın dev grubu Lynyrd Skynyrd'in gitaristi ve kurucu üyesi Gary Rossington, 71 yaşında hayatını kaybetti. Rossington grubun orijinal kadrosundan kalan son elemandı. 

Lynyrd Skynyrd benim için özel bir gruptur ve ayrıcalıklı olan iki parçası vardır ki, benim için vazgeçilmezdir. Bunlardan biri açık ara "Free Bird"dür ve onu takiben de "Sweet Home Alabama" gelir. Amerika'nın "Güney"lileri ile siyasi yönden pek değil hiç haz etmesem de onların yaptıkları "Southern Rock" çok hoşuma gider. Bu arada Southern Rock yapanların hepsini de aynı kaba koymayalım hani mesela Allman Brothers ile politik olarak biraz daha sıcaklaşabilirim hani. 

Neyse sözü niye böylesi uzatıyorum ki, sözün özü Lynyrd Skynyrd'ı hep canlı olarak konserde dinlemek isterdim. Oysa bunu gerçekleştirmek için ABD'ye hemi de güneyine gitmem gerekirdi. Çünkü onları bir Avrupa turnesinde görmenize  imkan yoktur. Hatta Amerika kıtasında bile belirli bir bölgenin dışına çıkmazlar. Yok öyle milliyetçilikten değil, adamlar uçak yolculuğu yapmazlar da ondan. Bu öyle bilindik bir yükseklik korkusu ya da uçak korkusu değil. Grup 1977 yılında bir konsere giderken lanet bir uçak kazası geçirdi. Bu kaza da neredeyse grubun yarısı yitip gitti. İşte o kazadan sağ kurtulanlardan biri de gitarist Gary Rossington'du.

 

Rossington, Lynyrd Skynyrd'ın yeni konser   turnesine çıkmasına yaklaşık dört ay kala 5 Mart 2023 tarihinde hayatını kaybetti.   Yani artık o 1977'lerdeki kadroyu konserde görmemize imkan kalmadı. 

 

1951'de Florida eyaletinin Jacksonville kentinde doğan Rossington, Lynyrd Skynyrd grubuna ait olan Sweet Home Alabama, I Ain't The One, Things Goin' On, Don't Ask Me No Questions ve Gimme Back My Bullets gibi birçok parçanın sözlerinin yazarıydı. 

 



 

2 Mart 2023 Perşembe

Cazın İlerici Dahisi Wayne Shorter 89 Yaşında Öldü

 


2 Mart 2023, Perşembe sabahı caz müziğinin yenilikçi caz saksafoncusu Wayne Shorter 89 yaşında hayata veda etti. Los Angeles'ta ölen müzisyen çizgi roman, film ve bebop  tutkunuydu. New York Üniversitesi'nden mezun olan tenor saksafon dahisi Joni Mitchell ve rock grubu  Steely Dan gibi isimlerle yaptığı çalışmalarla caza yenilikçi atılımları kattı. 

Caz Rock'ın önemli grubu Weather Report ve Miles Davis'le yaptığı çalışmalarla Fusion Caz'ın varolmasına katkısı bulunan Shorter, bugüne kadar 12 Grammy Ödülü kazandı .  




1 Mart 2023 Çarşamba

Kramp Doğan'ın Ardından Bir Sinan Doyan Yazısı


Kramp grubunun gitaristi Doğan Sakin'in ölümünden sonra müzik yazarı dostum Sinan Doyan güzel bir yazı kaleme aldı. Bu yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. 


Bu yazı sizi bir zaman yolculuğuna götürecek. Kim bilir bir çoğumuzun hatıraları canlanacak ve o günleri yaşamamış olanlar da içlerini çekerek, "Vay be" diyecekler. Ama benim Sinan'a bir özür borcum var. Sinan bu yazıyı neredeyse bir hafta önce gönderdi ve ben ancak şimdi yayınlayabiliyorum. Doğan'ın ölümü benim için depremden sonra gelen ikinci bir acı haberdi. Deprem felaketinin uzağındaydım ama Doğan'ın ölümü beni öyle bir göçük altında bıraktı ki, bu enkaz kolay kolay kalkamayacak. İşte böyle sevgili dostum Sinan, yazını bu yüzden geç yayınladım... kusuruma bakma. 

Aptulika


KÜÇÜK KÜÇÜK DAMLALAR


Küçük damla (1)

Yıl 1993, Ocak ayının bir cumartesisi. Karlı, soğuk ama güzel bir İstanbul gecesini ilk defa seyredeceğim Erkin Koray’a ayırmaya karar vermişim.

Yani Sinan Doyan’ın miladi günlerinden  biri, en önemlisi hatta! Bilsak 5. Katı hepimiz biliriz. Rock camiamızdaki yeri ve önemi malum. Her cumartesi, hem gündüz hem geceleri benzersiz rock konserlerine ev sahipliği yapıyor mekan. Hafta içleri de keza; caz’dan rock’a, dinletiden şiir gecelerine yelpazesi geniş aktivitelerin değişmez mekanı…  Erken gittiğim mekanda asansörden çıkar çıkmaz Kramp’tan İdris Tübcil’le burun buruna geliyorum. Birkaç parça davul malzemesi yanında, asansörün gelmesini bekliyormuş. Asansörden hiç çıkmadan buyur ediyorum onu içeri, amacım malzemeleri taşımaya yardımcı olmak. Askerim o sene, bir ay sonra terhisim var. Saçlar kısa, anlamlandıramıyor İdris Tübcil; kısaca “vaziyeti” açıklıyorum. Asansöre sıkış tıkış binip aşağı inene kadar sohbet ediyoruz. Malzemelerin bir ucundan tutup arabaya kadar yardım ediyorum. Aslında kalmak istediğini ama işi olduğundan konsere kalamayacağını belirtip gidiyor… Boş bir masa kestiriyorum gözüme, sahneye çok yakın değil ama görüş açısı mükemmel. Yarım saat içinde ne görüş açısı kalıyor ne de sahne; iğne atsan yere düşmez bir kalabalık söz konusu, tıklım tıklım. Masama da çok sevimli bir çift oturuyor, konseri birlikte seyredeceğiz belli. Yan masama Güven Erkin Erkal oturmuş, sonradan farkediyorum. Yanında da orta yaşta bir kadın, onun yanında da kara kuru bir esmer kız çocuğu. Damla bu, evet Damla! Heyecan bende had safhada. Ne zaman geldiğini, ne zaman sahneye geçtiğini anlamadığım Erkin Baba’nın sesiyle irkiliyorum… Gerisi? Gerisi “beter”, gerisi malum!


Küçük damla (2)


Yıl 1997, Aralık sonu.Terhis olduktan sonra neredeyse 5 sene gelmediğim İstanbuldaki ilk gecemi yine Erkin Koray’a ayırmışım.

Bilsak 5. Kat Erkin Koray sahnede

Bu sefer Mis Sokak’ta, Meis Bar’dayız, ben ve kardeşlerim. Erkenden rezerve yaptırmanın avantajıyla Erkin Baba’nın tam karşısındayız bu sefer. Aramızda 2 metre, o kadar. Heyecan yine var doğal olarak; ama asıl heyecan, Erkin Baba’nın sahneye gelip, konser öncesi sohbetini yaparken tam karşısındaki Sinan Doyan’la göz göze gelip, benimle ilgili övücü, gurur okşayıcı bir tanıtım yapıp orada bulunan herkese beni alkışlatmasıyla tavan yapacaktı… Fırat Parlak, Damla, Emel hanımdan oluşan sahne ekibi masasına az sonra Kramp’tan Doğan Sakin de ekleniyor bir müddet sonra. Şaşılacak bir durum, bu sefer çay fincanı eşlik ediyor Doğan Sakin’e konser boyunca, alkol yok. Doğan Sakin’in Erkin Koray konserlerini kaçırdığı görülmemiştir; Bilsak dönemlerinde olsun, Kadıköy Moda konserleri olsun, nerede sahne alırsa alsın ustasının yanında yer alır mutlaka. Bu konserlerin çoğunda da eşlik etmişliği vakidir. Bu sefer de öyle olacak ve Erkin Koray iki şarkıda gitarını Doğan Sakin’e teslim edecektir… Programa verilen 15 dk.lık arada ben soluğu Erkin Baba’nın yanında alıyorum. Kulis diye ayrılan küçük ardiyede Erkin Koray, Doğan Sakin, Damla ve ben varız sadece. Sohbetimiz esnasında Fatsalı olduğumu öğreniyor Doğan: “Yahu askerde bir Fatsalı teğmen vardı. Adam taktı bana, sürekli eziyor. Çok çektirdi bana. Şimdi bir Fatsalı düştü elime işte.” diyerek kolumdan tutması hepimizi kahkahalara boğmuştu…

Erkin Koray'ın Doğan'ı sahneye davet ettiği Bilsak 5. Kat gecelerinden biri


Küçük damla (3)

Yıl 1992, aylardan Temmuz. 4-5 sene öncesinden, Giresun’dan tanıdığım yetenekli, genç bir gitarcı olan Bahadır Çakır’la karşılaşıyoruz tesadüfen Kadıköyde. Ne yapalım, nasıl zaman geçiririz derken Bakırköy'e geçiyoruz. Amaç Ataköy Regata’sındaki mekanların konser içeriğini incelemek, denk gelirsek konsere gitmek. O zamanlar Marina içindeki mekanlar çok popüler. Hatta perşembeleri Friday Bar’da Erkin Koray sahne alıyor. Geziyoruz mekanları tek tek, Friday Bar’ın kapısında kocaman  bir Erkin Koray afişi (Hay Yam Yam albüm kapağından mükellef dev poster) asılı ama kendisi yok. Bahadır'ın “Abi, Kramp’tan Nezih Onur abiyle çok samimiyim ben. Buraya da çok yakın evi, ziyaret edelim mi” teklifine balıklama atlıyorum tabi. Ebu Ziya caddesini boydan boya geçip, bahçesinde düşünen adam heykelinin olduğu “meşhur” hastaneye az bir mesafe kala bahçe içinde çok katlı eski ama nefis bir konağın önüne geliyoruz. Kapı zilinde “Nezihi Onur” yazan butona basıyoruz. Şansımıza evde yok, kapıyı açan olmuyor. Gerisin geri Ebu Ziya’ya dönüyoruz; Gür Çarşısı’nda belki Asım Can Gündüz’ü görürüz diye ama o da ofisinde yok. Şans!


Küçük küçük damlalar.. Gök gürültüsü eşliğinde!

6 Şubat 2023 günü artık tüm Türkiye’nin miladi bir günü. Eşi benzerine az rastlanır bir doğal afet hepimizi alt üst etti. Uğrattığı maddi manevi tahribat yazıyı hazırladığım an itibariyle devam etmekte. Depremin üzüntüsüne gark olmuşken 12 Şubat’ta İdris Tübcil’in bir duyurusuyla acımız katlanacaktı; 80’lerin ikinci yarısından itibaren aktif bir şekilde Türkçe rock’ın gelişmesinde ve şekillenmesinde önemli bir misyon üstlenmiş olan Doğan Sakin’i kaybetmiştik. 



“Krank” adıyla yola çıkmalarına rağmen Nuri Kurtcebe’nin tavsiyesiyle “Kramp” adını alan grubu 1984 yılında yola revan olmuş, kendilerini kışları kullanılmayan bir klübe kapatarak uzun süren provalarla geliştirmişlerdir. Erkin Koray’ın da göz ucuyla takip ettiği grup 90’lara kadar çeşitli festivallerde ve karma konserlerle göz doldurmuş, Erkin Koray ve Cem Karaca’ya da ön grup olarak eşlik etmişlerdir. Whisky ve Devil gruplarının albüm çıkarmaları Kramp’ı da tetiklemiş, ancak çalışmalarını demo ve live kayıtlarla dinleyicilerine ulaştırmıştır. 90’lara albüm gündemiyle giren grup 1993 yılında “Püf Püf”ü Şahin Plak’tan çıkarmış, bir müddet sonra albümün hakları Ada Müziğe devredilerek 1994 yılında “Lan N’oldu” adıyla yeniden piyasaya sürülmüştür. Grubun kemik kadrosu dışında vokalde ve besteleriyle Erdinç Ünlü bu albümde yer almıştır. Grup vokale Ahmet Karaferya’yı alarak ikinci albümleri “İstanbul Sokakları”nı çıkardıklarında yıl 1998’dir. Bir Erkin Koray klasiği olan “Tek Başına” albümü sırtlayan şarkı olur…

Bu gelişmeleri gölgeleyen tek ayrıntı da Doğan Sakin’in alkole olan bağ(ım)lılığıdır. Bünyesinden beklenmeyecek bir alkol tüketimi gerçekleştirmektedir; sahne öncesinde, sahnede ve sahne sonrasında. Kimi zaman gitar çalamayacak vaziyete gelir, kimi zaman ayakta durmakta zorluk çeker ve bulduğu bir sandalyeye ya da kanepeye uzanarak gitarını çalmaya çalışır. Tedavi de görür. Ama yine de vazgeçmez.  Antalya’ya yerleşir, orada devam eder çalışmalarına. Uzun süre ara verdiği Kramp kariyerini orada yeniden şahlandırır. Son bir yıldır da plak formatında yayınlanacak olan bir Kramp albümünün çalışmalarına adar kendisini. Nezihi Onur bir süre önce vefat etmiştir. Doğan Sakin’in izinden giden oğlu Taylan Sakin de iyi bir gitarcıdır. Albüme destek atan isimlerden biri de odur. Albümün kayıtlarının bitmesine müteakip yoğun bakıma kaldırılır Doğan. Ve 12 Şubat’ta vefat eder…

Müthiş bir gitarcıydı! Hard-Rock’ta yolunu çizmesine rağmen memleketinin tınılarından da nasipleniyordu. Bunu bestelerinde ve sololarında hissetmek mümkündü. İflah olmaz bir Erkin Koray hayranı olmasının bunda payı oldukça büyüktü elbet. Kramp grubunu kurduğu yıllarda kendisiyle tanışmış, grup olarak da birlikte çalışmışlardı. Bir Edirne konserine birlikte giderken Tekirdağ’da köfte molası verip bunu peşpeşe gelen rakılarla taçlandırmaları ve konsere az bir süre keyfen konseri iptal etmeleri, her iki “tarafın” da iflah olmaz bir rock’n roll yaşam biçimini benimsemiş olmalarının bir göstergesidir… Geçmiş yıllarda yerli rock mevzuu üzerine yazdığım yazılarda köşe başını tutmuş dört grubumdan biri de Kramp’tı. Nasıl Whisky’i, Devil’i ve Objektif’i ilmek ilmek irdelediysem Kramp’ı da o seviyede el üstünde tutmuşumdur. Doğan Sakin’in ölümüyle koskoca bir boşluk oluştu müzik dağarcığımda. Sahi, Lan n’oldu? 


SİNAN DOYAN



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...