Kramp grubunun gitaristi Doğan Sakin'in ölümünden sonra müzik yazarı dostum Sinan Doyan güzel bir yazı kaleme aldı. Bu yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu yazı sizi bir zaman yolculuğuna götürecek. Kim bilir bir çoğumuzun hatıraları canlanacak ve o günleri yaşamamış olanlar da içlerini çekerek, "Vay be" diyecekler. Ama benim Sinan'a bir özür borcum var. Sinan bu yazıyı neredeyse bir hafta önce gönderdi ve ben ancak şimdi yayınlayabiliyorum. Doğan'ın ölümü benim için depremden sonra gelen ikinci bir acı haberdi. Deprem felaketinin uzağındaydım ama Doğan'ın ölümü beni öyle bir göçük altında bıraktı ki, bu enkaz kolay kolay kalkamayacak. İşte böyle sevgili dostum Sinan, yazını bu yüzden geç yayınladım... kusuruma bakma. Aptulika
KÜÇÜK KÜÇÜK DAMLALAR
Küçük damla (1)
Yıl 1993, Ocak ayının bir cumartesisi. Karlı, soğuk ama güzel bir İstanbul gecesini ilk defa seyredeceğim Erkin Koray’a ayırmaya karar vermişim.
Yani Sinan Doyan’ın miladi günlerinden biri, en önemlisi hatta! Bilsak 5. Katı hepimiz biliriz. Rock camiamızdaki yeri ve önemi malum. Her cumartesi, hem gündüz hem geceleri benzersiz rock konserlerine ev sahipliği yapıyor mekan. Hafta içleri de keza; caz’dan rock’a, dinletiden şiir gecelerine yelpazesi geniş aktivitelerin değişmez mekanı… Erken gittiğim mekanda asansörden çıkar çıkmaz Kramp’tan İdris Tübcil’le burun buruna geliyorum. Birkaç parça davul malzemesi yanında, asansörün gelmesini bekliyormuş. Asansörden hiç çıkmadan buyur ediyorum onu içeri, amacım malzemeleri taşımaya yardımcı olmak. Askerim o sene, bir ay sonra terhisim var. Saçlar kısa, anlamlandıramıyor İdris Tübcil; kısaca “vaziyeti” açıklıyorum. Asansöre sıkış tıkış binip aşağı inene kadar sohbet ediyoruz. Malzemelerin bir ucundan tutup arabaya kadar yardım ediyorum. Aslında kalmak istediğini ama işi olduğundan konsere kalamayacağını belirtip gidiyor… Boş bir masa kestiriyorum gözüme, sahneye çok yakın değil ama görüş açısı mükemmel. Yarım saat içinde ne görüş açısı kalıyor ne de sahne; iğne atsan yere düşmez bir kalabalık söz konusu, tıklım tıklım. Masama da çok sevimli bir çift oturuyor, konseri birlikte seyredeceğiz belli. Yan masama Güven Erkin Erkal oturmuş, sonradan farkediyorum. Yanında da orta yaşta bir kadın, onun yanında da kara kuru bir esmer kız çocuğu. Damla bu, evet Damla! Heyecan bende had safhada. Ne zaman geldiğini, ne zaman sahneye geçtiğini anlamadığım Erkin Baba’nın sesiyle irkiliyorum… Gerisi? Gerisi “beter”, gerisi malum!
Küçük damla (2)
Yıl 1997, Aralık sonu.Terhis olduktan sonra neredeyse 5 sene gelmediğim İstanbuldaki ilk gecemi yine Erkin Koray’a ayırmışım. |
Bilsak 5. Kat Erkin Koray sahnede |
Bu sefer Mis Sokak’ta, Meis Bar’dayız, ben ve kardeşlerim. Erkenden rezerve yaptırmanın avantajıyla Erkin Baba’nın tam karşısındayız bu sefer. Aramızda 2 metre, o kadar. Heyecan yine var doğal olarak; ama asıl heyecan, Erkin Baba’nın sahneye gelip, konser öncesi sohbetini yaparken tam karşısındaki Sinan Doyan’la göz göze gelip, benimle ilgili övücü, gurur okşayıcı bir tanıtım yapıp orada bulunan herkese beni alkışlatmasıyla tavan yapacaktı… Fırat Parlak, Damla, Emel hanımdan oluşan sahne ekibi masasına az sonra Kramp’tan Doğan Sakin de ekleniyor bir müddet sonra. Şaşılacak bir durum, bu sefer çay fincanı eşlik ediyor Doğan Sakin’e konser boyunca, alkol yok. Doğan Sakin’in Erkin Koray konserlerini kaçırdığı görülmemiştir; Bilsak dönemlerinde olsun, Kadıköy Moda konserleri olsun, nerede sahne alırsa alsın ustasının yanında yer alır mutlaka. Bu konserlerin çoğunda da eşlik etmişliği vakidir. Bu sefer de öyle olacak ve Erkin Koray iki şarkıda gitarını Doğan Sakin’e teslim edecektir… Programa verilen 15 dk.lık arada ben soluğu Erkin Baba’nın yanında alıyorum. Kulis diye ayrılan küçük ardiyede Erkin Koray, Doğan Sakin, Damla ve ben varız sadece. Sohbetimiz esnasında Fatsalı olduğumu öğreniyor Doğan: “Yahu askerde bir Fatsalı teğmen vardı. Adam taktı bana, sürekli eziyor. Çok çektirdi bana. Şimdi bir Fatsalı düştü elime işte.” diyerek kolumdan tutması hepimizi kahkahalara boğmuştu…
|
Erkin Koray'ın Doğan'ı sahneye davet ettiği Bilsak 5. Kat gecelerinden biri |
Küçük damla (3)
Yıl 1992, aylardan Temmuz. 4-5 sene öncesinden, Giresun’dan tanıdığım yetenekli, genç bir gitarcı olan Bahadır Çakır’la karşılaşıyoruz tesadüfen Kadıköyde. Ne yapalım, nasıl zaman geçiririz derken Bakırköy'e geçiyoruz. Amaç Ataköy Regata’sındaki mekanların konser içeriğini incelemek, denk gelirsek konsere gitmek. O zamanlar Marina içindeki mekanlar çok popüler. Hatta perşembeleri Friday Bar’da Erkin Koray sahne alıyor. Geziyoruz mekanları tek tek, Friday Bar’ın kapısında kocaman bir Erkin Koray afişi (Hay Yam Yam albüm kapağından mükellef dev poster) asılı ama kendisi yok. Bahadır'ın “Abi, Kramp’tan Nezih Onur abiyle çok samimiyim ben. Buraya da çok yakın evi, ziyaret edelim mi” teklifine balıklama atlıyorum tabi. Ebu Ziya caddesini boydan boya geçip, bahçesinde düşünen adam heykelinin olduğu “meşhur” hastaneye az bir mesafe kala bahçe içinde çok katlı eski ama nefis bir konağın önüne geliyoruz. Kapı zilinde “Nezihi Onur” yazan butona basıyoruz. Şansımıza evde yok, kapıyı açan olmuyor. Gerisin geri Ebu Ziya’ya dönüyoruz; Gür Çarşısı’nda belki Asım Can Gündüz’ü görürüz diye ama o da ofisinde yok. Şans!
Küçük küçük damlalar.. Gök gürültüsü eşliğinde!
6 Şubat 2023 günü artık tüm Türkiye’nin miladi bir günü. Eşi benzerine az rastlanır bir doğal afet hepimizi alt üst etti. Uğrattığı maddi manevi tahribat yazıyı hazırladığım an itibariyle devam etmekte. Depremin üzüntüsüne gark olmuşken 12 Şubat’ta İdris Tübcil’in bir duyurusuyla acımız katlanacaktı; 80’lerin ikinci yarısından itibaren aktif bir şekilde Türkçe rock’ın gelişmesinde ve şekillenmesinde önemli bir misyon üstlenmiş olan Doğan Sakin’i kaybetmiştik.
“Krank” adıyla yola çıkmalarına rağmen Nuri Kurtcebe’nin tavsiyesiyle “Kramp” adını alan grubu 1984 yılında yola revan olmuş, kendilerini kışları kullanılmayan bir klübe kapatarak uzun süren provalarla geliştirmişlerdir. Erkin Koray’ın da göz ucuyla takip ettiği grup 90’lara kadar çeşitli festivallerde ve karma konserlerle göz doldurmuş, Erkin Koray ve Cem Karaca’ya da ön grup olarak eşlik etmişlerdir. Whisky ve Devil gruplarının albüm çıkarmaları Kramp’ı da tetiklemiş, ancak çalışmalarını demo ve live kayıtlarla dinleyicilerine ulaştırmıştır. 90’lara albüm gündemiyle giren grup 1993 yılında “Püf Püf”ü Şahin Plak’tan çıkarmış, bir müddet sonra albümün hakları Ada Müziğe devredilerek 1994 yılında “Lan N’oldu” adıyla yeniden piyasaya sürülmüştür. Grubun kemik kadrosu dışında vokalde ve besteleriyle Erdinç Ünlü bu albümde yer almıştır. Grup vokale Ahmet Karaferya’yı alarak ikinci albümleri “İstanbul Sokakları”nı çıkardıklarında yıl 1998’dir. Bir Erkin Koray klasiği olan “Tek Başına” albümü sırtlayan şarkı olur…
Bu gelişmeleri gölgeleyen tek ayrıntı da Doğan Sakin’in alkole olan bağ(ım)lılığıdır. Bünyesinden beklenmeyecek bir alkol tüketimi gerçekleştirmektedir; sahne öncesinde, sahnede ve sahne sonrasında. Kimi zaman gitar çalamayacak vaziyete gelir, kimi zaman ayakta durmakta zorluk çeker ve bulduğu bir sandalyeye ya da kanepeye uzanarak gitarını çalmaya çalışır. Tedavi de görür. Ama yine de vazgeçmez. Antalya’ya yerleşir, orada devam eder çalışmalarına. Uzun süre ara verdiği Kramp kariyerini orada yeniden şahlandırır. Son bir yıldır da plak formatında yayınlanacak olan bir Kramp albümünün çalışmalarına adar kendisini. Nezihi Onur bir süre önce vefat etmiştir. Doğan Sakin’in izinden giden oğlu Taylan Sakin de iyi bir gitarcıdır. Albüme destek atan isimlerden biri de odur. Albümün kayıtlarının bitmesine müteakip yoğun bakıma kaldırılır Doğan. Ve 12 Şubat’ta vefat eder…
Müthiş bir gitarcıydı! Hard-Rock’ta yolunu çizmesine rağmen memleketinin tınılarından da nasipleniyordu. Bunu bestelerinde ve sololarında hissetmek mümkündü. İflah olmaz bir Erkin Koray hayranı olmasının bunda payı oldukça büyüktü elbet. Kramp grubunu kurduğu yıllarda kendisiyle tanışmış, grup olarak da birlikte çalışmışlardı. Bir Edirne konserine birlikte giderken Tekirdağ’da köfte molası verip bunu peşpeşe gelen rakılarla taçlandırmaları ve konsere az bir süre keyfen konseri iptal etmeleri, her iki “tarafın” da iflah olmaz bir rock’n roll yaşam biçimini benimsemiş olmalarının bir göstergesidir… Geçmiş yıllarda yerli rock mevzuu üzerine yazdığım yazılarda köşe başını tutmuş dört grubumdan biri de Kramp’tı. Nasıl Whisky’i, Devil’i ve Objektif’i ilmek ilmek irdelediysem Kramp’ı da o seviyede el üstünde tutmuşumdur. Doğan Sakin’in ölümüyle koskoca bir boşluk oluştu müzik dağarcığımda. Sahi, Lan n’oldu?
SİNAN DOYAN